El Yazması
15. yüzyılda baskı makinesinin bulunmasından önce bütün kitaplar ve okunacak metinler elle yazılırdı. Bu tür kitap ve metinlere el yazması denir. El yazmacılığı zamanla başlı başına bir uğraş, bir sanat durumuna gelmiştir.
İnsanlar yazılarını önceleri taş, kil tablet, metal ve ağaç levhalar, hayvan kemikleri, bitkisel yapraklar gibi çeşitli maddelerin üstüne kabartma ya da kazıma tekniğini kullanarak yazıyorlardı. İÖ 3000’lerde Mısır’da papirüsün kullanılmaya başlamasından sonra yapraklar birbirine eklendi ve bunların rulo biçiminde sarılıp koruyucu kapların içine yerleştirilmesiyle ilk el yazması kitaplar ortaya çıktı. Bunu deriden yapılan parşömenlerin bir boyda kesilmesiyle elde edilen sayfaların bir araya getirilip ciltlenmesi izledi. “Kodeks” adı verilen bu tür ciltler bugünkü kitap biçiminin atasıdır. İS 105’te Çin’de kâğıdın bulunmasıyla hem daha çok sayfalı kitaplar yazılmaya başlandı, hem de kâğıt üzerine daha kolay ve güzel yazı yazılabildiğinden el yazması bir sanat durumuna geldi. Kâğıdın Çin’den batıya doğru yayılmasıyla el yazması kitaplar Asya’da, Ortadoğu’da ve Avrupa’da hızla çoğaldı.
Ortaçağda el yazması kitaplardan hızla birçok kopya çıkarılıyor, isteyen kişilere ve kurumlara satılıyordu. Hıristiyan dünyasında bu iş daha çok manastırlarda yapılırdı. Buralarda bütün yaşamını kitap kopya etmekle geçiren pek çok keşiş vardı. Ortaya çıkan kitaplar süslenip ciltlendikten sonra Hıristiyan dünyasının her yerine gönderilirdi. Manastırlarda kâğıt yerine daha çok parşömen kullanılmıştır.
İslam dünyasında da saraylarda, dinsel merkezlerde, öğretim kurumlarında kitap kopya etmekle görevli kâtipler vardı. Yazısı güzel kişilerden seçilen kâtiplerin yazdıkları kitaplar sunulacağı yere göre çeşitli bezemelerle süslenirdi. Bu süslemeler kitaba ayrı bir değer katardı. Ticaret amacıyla çoğaltılan kitaplar çok uzak yerlere bile gönderilirdi. Örneğin İspanya’da yazılmış bir kitabın kopyası üç ay sonra Bağdat’ta satın alınabilirdi. Basımcılık İslam dünyasına ancak 18. yüzyılda girebildiğinden el yazması kitaplar bu döneme kadar önemini korudu. Hatta okuryazar kesimin basılı kitaba hemen ısınamaması yüzünden el yazması kitaplar 19. yüzyıl sonlarına kadar varlığını korudu.