Elektron tüpü
Elektron tüpü, Boşlukta ya da gaz içinde, iletim sağlayan elektronik düzenek. Elektron tüpleri bulundukları dönemde devrim yaratmış, günümüzdeyse yerlerini yarıiletkenlere yani transistörlere bırakmışlardır. Bununla birlikte, elektroniğin ve radyonun doğmasına bu aygıtlar yol açmışlardır; büyük güçlerin kullanılmasına olanak vermeleri yüzünden, radyo alanında kullanımları hâlâ sürmektedir.
Yeterince ısıtılmış bir filaman, elektron yayma, yani eksi parçacık elektrik yükü doğurma yeteneği gösterir. Bu olayı saptamak için, tungsten filaman, bir akümülatörün kutuplarına bağlanarak ısıtılır ve filamanın karşısına, yayınlayacağı elektronları kapatabilecek artı potansiyel verilmiş bir levha konur. Bütün bozucu etkileri önlemek için, levha-filaman çifti bir vakum tüpü içine yerleştirilir: Böylece bir diyot elde edilir. Bu devrede, filaman ile levha arasından vakumda akım geçtiği görülür. Söz konusu elektrik yükünün, filamandan (katot) levhaya (anot) doğru yer değiştiren elektronlardan başka şey olmadığı kanıtlanmıştır. Bu 1884 yılında Thomas Edison'un bulduğu termoelektronik etkisidir.
Devreden geçen akımın şiddeti, filamanın sıcaklığıyla ve filaman-levha çiftinin potansiyel farkıyla artar. Potansiyel farkı büyüdükçe, termoelektronik akımın şiddeti yükselir ve "doyma şiddeti" denilen bir sınıra ulaşır. Yukarda belirtilen devrede akümülatör yerine bir dalgalı akım üreteci (alternator) konursa, levha filamana oranla yalnızca artı potansiyel taşıdığı zaman elektronlar filamandan levhaya gider; bu olayda, akımı doğrultma etkisi söz konusudur ve diyot, çoğunlukla doğrultmaç (redresör) olarak kullanılır. Telsizde dalgaları bulma işlemi, yüksek frekanslı dalgalı akımın doğru akıma çevrilmesidir ve diyotla yapılır. Diyot, daha büyük boyutlarda olursa ve alıcıyı besleyen dalgalı akımı doğru akıma çeviriyorsu, "valf" diye adlandırılır.
Lee de Forest'in filaman ile levha arasına "ızgara" adı verilen bir üçüncü elektrot yerleştirmesi, büyük bir gelişim sayılır. Adından da anlaşıldığı gibi, bu elektrot, bir metal tel örgüdür. Bu parçayla donatılmış düzeneğe triyot denir. Izgaranın potansiyeli sıfır, katotunki eksi,ano-tunki artı olursa, ızgara hiçbir etki yapmaz ve levha elektronları çeker. Izgaraya artı yük verilirse, filamandan elektronları çekme hızı, diyota oranla daha yüksek olur; dolayısıyla levhaya doğru geçen elektron akışını güçlendirir. Bu üçüncü elektrot, katota oranla daha yüksek eksi potansiyel taşırsa, levhanın çektiği elektronları iter ve akım geçmez. Izgara eksi ara potansiyel değerleri aldığında, levhanın çektiği elektronların bir bölümü ızgaradan geçer. Bu durumda elde edilen levha akımının şiddetini, ızgara potansiyeli büyük ölçüde etkiler.
Böylece, triyottan geçen akımda değişiklik yapmak için iki yol elde edilir. Birinci yol, levhanın potansiyeline etki etmek, ikinci yol, ızgaranın potansiyelini değiştirmektir. Izgara, katota levhadan daha yakın olduğundan, elektron demeti üstündeki etkisi ağır basar ve levhadaki önemli şiddet değişikliklerine komuta eder; böylece triyot, bir "röle" görevi yüklenir. Öte yandan, ızgara akımı, levha akımına oranla daha zayıftır. Bu nedenle, elektron demetinin şiddetini değiştirmek için, ızgaranın potansiyeline etki etmek, levhanın potansiyeline etki etmekten daha az enerji gerektirir; dolayısıyla triyot, bir yükselteç (amplifikatör) görevi yapar. Ayrıca triyotla, "bir akımı modülasyona uğratacak" ilgi çelici
bir araç elde edilmiştir: Izgaranın potansiyel değişiklikleri ne olursa olsun, levha akımına yansıyacaktır. Triyot, radyo yayınına olanak verir ve yayında akımı yükseltmede, alışta radyo dalgalarını yakalamada kullanılır.
Bazı sakıncalarını gidermek için triyota ikinci, sonra da üçüncü bir ızgara eklenmiş ve tetrot (dört elektrotlu lamba) ve pentot(beş elektrotlu lamba) elde edilmiştir; ama bu ekler, lambanın nitelik ve kullanımına önemli değişiklikler getirmez. Büyük güçler ve yüksek frekanslar için bir başka tüp (klistron) kullanılır.