Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Enfeksiyon hastalıkları

  • Okunma : 2493

Enfeksiyon hastalıkları, Zararlı, hastalığa yol açıcı mikroorganizmaların bedene girerek gelişmelerini belirten terim. Enfeksiyona en sık yol açan etkenler bakteriler, virüsler, mantarlar ve asalaklardır. Enfeksiyon hastalıkları (bulaşıcı hastalıklar da denir), basit ve önemsiz soğuk algınlığından korkunç sağlık sorunlarına neden olan hıyarcıklı veba ve kuduza kadar geniş bir yelpazeye dağılmışlardır. Genellikle birkaç aşamada gelişirler. İlk aşama, organizmanın bedene girmesi, yaşamını sürdürmesi ve üremesi için gereklisüreyi kapsar. Ondan sonra hasta, hastalığın belirtilerini göstermeye başlar. Bazı durumlarda, hastalığı başkalarına bulaştıran mikroplar saçar. Sonuçta, hastalık tedavi edilmezse hasta ölür ya da kendiliğinden iyileşir. Özgül tedavi uygulanması koşuluyla, enfeksiyon hastalıklarının büyük bölümü tedavi edilebilir.

Bazı enfeksiyonlar, yıllarca süren bir sessizlik ve gizlilik dönemi yaşarlar. Beynin süreğen biçimde yıkımına yol açan enfeksiyon hastalıkları bu gruplardandır. Bazı virüs enfeksiyonları, hayvanlarda kansere neden olurlar. İnsan kanserlerinin oluşumundaysa, virüslerin etkisi henüz kesinlikle belirlenememiştir; bununla birlikte, bazı urların gelişmesinden sorumlu oldukları sanılmaktadır. Şeker hastalığının, pankreasa yerleşen virüslerin insülin üreten adacık hücrelerini yok etmesinin ardından geliştiği konusunda kanıtlar bulunmuştur.

Enfeksiyon hastalıkları, dünya tarihinin akışını derinden etkilemişlerdir. Kara veba, Ortaçağ Avrupası'nın toplumsal yapısını tümden değiştirmiştir. Feodalite sisteminin çöküşü, kısmen, nüfusun önemli bir bölümünün vebadan etkilenmesinden kaynaklanmıştır. Birçok askerî sefer, dizanteri, tifüs gibi hastalıkların başgöstermesiyle başarısızlığa uğramıştır. Öbür enfeksiyon hastalıkları da, dünyanın geniş yerleşim alanlarında zararlara yol açmışlar, sıtma, sarı humma ve kolera, dünyanın belirli bölgelerindeki gelişme üstünde önemli rol oynamıştır.

ENFEKSİYON HASTALIKLARININ ETKENLERİ

İnsanda enfeksiyon hastalıklarına çok çeşitli etkenler yol açar. Virüsler, nükleik asitten oluşan basit canlılardır. Genetik bilgi kodlarlar; dış yüzeyleri, hücrenin içine girmeye elverişli bir protein yapısındadır. Canlı konak hücrelerin dışında çoğalamazlar (varlıkları bütünüyle bu hücrelere bağlıdır). Hücrenin metabolizma mekanizmasını kullanarak ya da doğrudan saldırarak, hücrenin etkinliklerine karışabilirler. Kabakulak, kızamık, kızamıkçık, suçiçeği, virüslerin yol açtıkları yaygın çocukluk dönemi hastalıklarıdır. Rinovirüsler, genellikle basit soğuk algınlığına yol açarlar. Grip hastalığı da, grip virüslerinden kaynaklanır. Hepatit, birkaç virüs çeşidinden birinin etkisiyle ortaya çıkan bir karaciğer iltihabıdır. Kuduz, sarı humma ve Lassa humması yüksek derecede öldürücü virüs hastalıklarıdır.

Riketsiyalar, daha karmaşık oluşumla, genellikle konak hücrelerde gelişen küçük mikroplardır. Virüslerin tersine, antibiyotik tedavisinden büyük ölçüde etkilenirler. Riketsiya hastalıkları, çoğunlukla eklembacaklılar tarafından taşınır; hastalık yapıcı evreleri, bit ya da kene gibi eklembacaklı asalakların bedeninde gelişir. Lekeli humma, Q humması ve tifüs, riketsiyaların yol açtıkları hastalıklara örnek verilebilir.

Miycoplazma ve Chlamydia,genellikle hücre içinde gelişme gösteren bakteri benzeri organizmalardır. Dış hücre çeperleri birçok bakterininkine göre daha az karmaşıktır. Chlamydia'nın yol açtığı hastalıklar arasında trahom (tehlikeli bir göz hastalığı), cinsel ilişkiyle bulaşan bazı idrar yolu iltihabı türleri ve papağan hastalığı (kuştan insana bulaşan bir zatürree türü) sayılabilir. Mycoplasma, genellikle hafif atlatılan bir zatürree türüyle yakından ilişkilidir; AİDS'in ilerlemesinde yardımcı etken olarak katkısı da araştırılmaktadır.

Bitki ve hayvanlar dahil, çevredeki hemen her şey çok sayıda bakteri barındırır. Bakteriler suda ve besinlerde gelişip üreyebilirler (bazı türler inorganik besinlerle büyürler). Streptokokların yol açtığı "yutak iltihabı" (farenjit), pnömokokların yol açtığı zatürree, streptokokların yol açtığı çıbanlar gibi bakteri hastalıkları oldukça yaygındır. Kuşpalazı, bel soğukluğu, verem, L yme hastalığı ve firengiye de bakteriler yol açar. Bakteri hastalıkları antibiyotiklerle tedavi edilir.

Mayalar ya da küfler diye de adlandırılan mantarlar, çoğunlukla bağımsız hücrelerde (mayalar) uzun iplikçik oluşumları (miselyumlar) geliştirerek büyürler. Bu organizmaların yol açtıkları enfeksiyonlar, genellikle süreğendir; yıkıcı etkileri uzun sürede ortaya çıkar. Kriptokokoz, histoplazmoz ve blastomikoz, akciğer ve beyin dokusunda yerleşebilen mantar hastalıklarıdır. Mantar hastalıkları, saçkıranda ve pamukçuktaki gibi bedenin dış yüzeyini de etkileyebilirler.

Enfeksiyonlara yol açan asalaklar arasında bir hücreliler, solucanlar ve kurtlar yer alırlar. Sıtma ve amip hastalığı, tropikal bölgelere özgü yaygın asalak hastalıklarındandır. Karaciğerde iltihaplanma yapan şistozoma hastalığı ile kas ve beyin dokularına yol açan tirişin hastalığı da solucanların yol açtıkları hastalıklardır. Bu arada bit, tifüs salgınlarına yol açabilir; kene de Kayalık Dağlar lekeli hummasını taşıyabilir.

ETKENLERİN HASTALIK YAPMA GÜÇLERİ

Enfeksiyon etkenleri, birçok mekanizma yoluyla konakta hastalığa neden olur. Daha genel biçimde, mikrobun etkileme gücü ya da potansiyel hastalık etkeni olması, konağın mukoza zarlarında yaşaması, yenmesi ya da solunması yoluyla üreme gücünü kazanmasıdır. Bazı bakterilerin yüzeyinde bulunan ve mikroskopla görülemeyecek kadar küçük kıl benzeri oluşumlar, mikrobun konağa sıkıca bağlanmasını sağlar. Ardından, mikrop, daha sonra etkinleşmek için üremeyi durdurur ya da konağın savunma mekanizması karşı koymayı bırakır. Bazı bakterileri çevreleyen kılıflar, mikropların savunucu fagosit hücreleri tarafından yenmesini ve öldürülmesini önlerler. Bazı bakterilerse, fagositleri yok edebilen toksinler salgılarlar. Yüksek derecede etkileme gücü bulunan organizmalar, nüfusun önemli bir bölümünde hastalığa yol açarken, öbür mikroorganizmalar küçük bir yüzdeyi etkilerler. Grip virüsüne karşı bağışıklık kazanmış kişilerde, solunum yoluyla alınan mikroplar, bu sistemdeki hücrelerde çoğalıp onları yıkarak hastalığa neden olurlar. Bunun tersine bazı organizmalar toksin üreterek, konağı mikrop saldırısına uğratmadan da hasta düşürebilirler. Gerekli önlemler alınmaksızın hazırlanmış konservelerde üreyen Clostridium botulinum adlı bakteri, bu besinleri yiyenlerde sık sık, felçlere ve ölümle sonuçlanan botülizm hastalığına yol açan güçlü toksinler salgılar. İnsan, organizmanın saldırısına uğramadan da, bu bakterinin salgılarını yiyerek ölebilir. Başka organizmalar, yalnızca hastaya bulaştıktan sonra toksin üretebilirler. Sözgelimi, bağırsakta toplandıkları zaman toksin salgılarlar ve ishale yol açarlar.

Bazı durumlarda, konağın enfeksiyona karşı harekete geçen savunma sistemleri mikropları yok edebilir. Sözgelimi Mycoplasma pneumoniae kökenli enfeksiyonlar, solunum yolları ile akciğerdeki iltihaplanmanın sonucunda ortaya çıkarlar; mikroplar solunum yolu hücrelerinde gelişirken bu hücrelere zarar vermezler. Konağın bağışıklık mekanizmaları, bulaşık hücrelere saldırıp onları yok ederler.

Enfeksiyona karşı konağın savunması: İnsan gerçek bir mikrop denizinde yaşadığından, mikrop saldırılarına karşı geliştirilen savunma, türün sürdürülmesi için büyük önem taşır. Derinin mukoza zarlarında (burun, ağız, döl yolu ve göden bağırsağının iç bölümü) ve bağırsaklarda kümeler halinde yaşayan çok sayıda bakteri vardır. Bu organizmalar zararsızdırlar; tersine yabancı mikropların istilasına karşı, bir ölçüde de potansiyel kullanımları sonucu, zararlı sayılan metabolizma ürünlerine karşı bedeni savunucu bir engel oluştururlar. Ayrıca, temel besinleri kullanmaları sonucu, saldırgan mikroplar "açlıktan" ölebilir. Zararsız organizmaların, herhangi bir hastalığa karşı alman antibiyotiklerden etkilenerek yok olmaları, bedenin enfeksiyonlardan etkilenmesini kolaylaştırır.

Deri ve deri salgıları da, birçok mikroorganizma saldırısına karşı etkili bir engel yaratırlar. Gözyaşı ve tükürük, yapısal özellikleri nedeniyle bakteri saldırısına engel oluştururlar. Solunum yolu, kirpiklerin ya da ince liflerin sürekli dolaştığı bir bölgedir. Buna karşı, sistemi kaplayan hücrelerin parçacık kapıcı mukozası sürekli yukarı doğru hareket eder. Sonuçta gelişen öksürme ve hapşırma tepkileri, solunum yolunun açık tutulmasını sağlar. Mikroorganizmalar beden dokularını işgal ettiklerinde, savunma mekanizmaları bunları etkisiz duruma getirmek ve öldürmek için harekete geçerler. Bedenin bu savunma sistemi, bağışıklık sistemi diye adlandırılır.

ORGANİZMALARIN BULAŞMA YOLLARI

Solunum yolu: Hastalık etkeni organizmalar solunumla alınabilir. Bu organizmalar, birçok solunum hastalığında büyük önem taşırlar ve geniş çaplı salgınlara yol açarlar. Grip virüsü, havada uçan ve akciğerlerin alt bronşçuklarına kadar ulaşan parçacıklarla yayılır. Verem, suçiçeği ve kızamık, hasta kişilerin havaya saçtıkları mikroplarla bulaşırlar. Buna karşılık, histoplazmoz ve koksidioidomikoz gibi mantar hastalıkları, organizmaların barındıkları topraktan çıkan bulaşık parçacıkların solunmasıyla alınır. Lejyoner hastalığıysa, mikrop bulaşmış su damlacıklarıyla yayılır.

Mide-bağırsak yolu: Organizmalar besinlerle de alınabilirler. Virüs kökenli karaciğer iltihabı, çocuk felci ve tifo, bu yollarla bulaşan hastalıklardır. Ne miktarda organizmanın hastalığa yol açtığı, hastalıktan hastalığa değişir. Bazı durumlarda birkaç, bir ya da iki organizmanın alınması yeterli olurken bazı organizmaların, hastalığa yol açabilmeleri için, bir milyon düzeyinde alınmaları gerekir. Organizmalarla karşılaşan kişinin bazı özellikleri, bunların etkisini artırabilir. Sözgelimi tifo etkeni Salmonella typhi'nin, midesinde asit salgısı bulunmayan birinde hastalığa yol açabilme olasılığı, asit salgısı normal olan birine oranla daha düşüktür.

Doğrudan karşılaşma: Mukoza zarları birçok enfeksiyonun giriş kapısı olabilir. Bel soğukluğu ve firengi gibi cinsel hastalıklar, mukoza zarlarının karşılıklı teması sonucunda aktarılırlar. Söz konusu zarlar, döl yolu, idrar yolu, ağız ve anüsü kaplayan zarlar olabilir. Bu tür bir çok bulaşma için deri aşılamaz bir engel yaratsa da, bazı organizmalar bu engeli yıkabilirler. Sözgelimi, stafilokoklar, normal durumdaki ya da yalnızca önemsiz bir tahrişe uğramış deride, çıbanlara yol açabilirler. Streptokoklar, sağlam deride selülite ya da impetigoya (çakmak hastalığı) yol açabilirler.

Anadan bebeğe: Dölüt, döl yatağında bir enfeksiyon hastalığı kapabilir. Ayrıca, annenin gebelik sırasında aldığı bir mikrop dölütü öldürebilir: Kızamıkçık, sitomegalovirüs hastalığı ve toksoplazma hastalığı, bu türden hastaklıkların en tehlikelileridir. Ayrıca bebek doğumda doğum kanalından geçerken de, bu yola yerleşmiş mikropların neden olduğu hastalıklara yakalanabilir: Doğuştan bel soğukluğu, firengi, herpes virüsü ya da streptokok enfeksiyonları.

Çevre ilişkisi: Organizmaların bedene girişi ile çevrenin ilişkisi karmaşıktır. İklim, besin ve su kaynakları, eklembacaklı taşıyıcılar, hayvanlarla yakından ilişki, öbür insanlarla etkileşmeler, vb. etmenlere bağlıdır, insan soyuna zarar veren verem, kolera, sıtma, tifo gibi birçok büyük yıkımın önü, yaşama koşullarının değiştirilmesiyle önemli ölçüde alınmıştır. Etkili aşıların ve tedavi edici ilaçların geliştirilmesi, bu değişikliklerin başında gelir. Enfeksiyon hastalıklarının yayılmasında insan için en büyük tehlike, başka bir insandır.

Organizmalar, insandan insana doğrudan ilişki, havayla solunma, enfeksiyon etkeni taşıyan besinler yeme ya da su içme gibi yollarla yayılır. Besin ve su kaynaklarına insandan, hayvandan ya da çevreden kaynaklanan mikroplar bulaşmış olabilir. Sözgelimi, pastörize edilmemiş süt, hasta bir inekteki (bruselloz gibi) ya da hasta bir sütçüdeki (streptokok yayan bir yara gibi) organizmaların bulaşmasına yardımcı olabilir. Bazı durumlarda, mikrop, besinlerde gelişip üreyebilir.

Nüfus yoğunluğu, bazı enfeksiyon hastalıklarının yayılmasını doğrudan etkileyen bir öğedir. Büyük salgınlar, ortamın bireyler arasında yakın ilişkiler gerektirdiği okullarda ve askerî birliklerde ortaya çıkar. Hasta kişi kapalı alanlarda bulunduğu zaman, mikroplar hava yoluyla daha hızlı yayılırlar. Böylece, grip ve zatürree gibi solunum sistemi hastalıklarındaki artış, ılıman iklimli bölgelerde, kış ve ilkbaharın başında doruğa yükselir. Hayvanlarla yakından ilişkili insanlarda da bazı özel sorunlara rastlanabilir. Sözgelimi, kasaplarda ve et paketlemesinde çalışanlarda, brusellozun görülme sıklığı çok yüksektir. Avcıların da, tavşan derisi yüzerken tavşan hummasına (tularemi) yakalanma olasılıkları vardır.

Böcekler birçok hastalığın bulaşmasında önemli rol oynarlar. Sıtma asalığı, dişi anofel sivrisineğinin sokmasıyla insandan insana ya da hayvandan hayvana aktarılır. Bu sivrisinek soğuk iklimlerde yaşayamadığından sıtma, sıcak bölgelerin sorunudur. Kayalık Dağlar lekeli hummasını taşıyan kenenin yaşamı, gür orman altı çalılık örtüsünün bulunmasına ve bu asalağı beslenme sırasında alan küçük memeli hayvanların varlığına bağlıdır. Bu koşulları içermeyen alanlarda söz konusu hastalığa rastlanmaz. Şistozoma hastalığı, yaşam çevriminin bir bölümünü yılanın bedeninde geçiren ve buradan yayılan bir organizmanın yol açtığı asalak hastalığıdır. Yılan, organizmanın varlığını sürdürmesi için gerekli sulu ortamlarda yaşamıyorsa, hastalık ortaya çıkmaz.

Konağın hastalığa yakalanması: Bazı insanların, enfeksiyon hastalıklarına yakalanmaya, öbürlerinden daha yatkın oldukları bir gerçektir. Bazen bu duyarlılığın nedeni bilinir. Ciddi biçimde yanmış bir kişi, derideki normal koruyucu özelliklerin yıkılmış olması gibi bir nedenle enfeksiyonlara yakalanabilir. Bağışıklık yetersizliği hastalıklarında, kişinin bağışıklık sistemi gereğince çalışmaz; bu yüzden çoğunlukla ciddi ve öldürücü enfeksiyon hastalıklarına yakalanır. Sözgelimi, edinilmiş bağışıklık yetmezliği sendromu gibi bir hastalık, normal lenfosit ve makrofaj görevindeki ağır yetersizlikler sonucu ortaya çıkar. Lösemili (kan kanseri) hastalar, genellikle enfeksiyonlar yüzünden ölürler. Ayrıca, konağın normal savunma sistemiyle çatışan ilaçlar, hastayı, enfeksiyonlara açık bir duruma sokabilirler. Kanser tedavisinde, fagosit hücrelerin işlevini baskılamak amacıyla kullanılan ilaçların, sağlıklı hücreleri de öldürdüğü bilinmektedir. Enfeksiyon, ameliyatlardan sonra da ortaya çıkabilecek ciddi bir ihtilattır. Organ aktarımları sırasında, yabancı dokunun reddini, savunmayı zayıflatarak önleyen bağışıklık baskılayıcı ilaçlar kullanılır; bu durum, hastaları ciddi enfeksiyonlara karşı savunmasız duruma düşer. Ağır beslenme bozuklukları da, lenfosit ve makrofaj görevindeki yetersizlik yüzünden, bazı enfeksiyonlara yatkınlığı artırırlar.

ETKENLERİN HASTALIKLARININ SINIFLANDIRMASI

Solunum yolu enfeksiyonları: Solunum sistemi burun, boğaz, akciğerlere uzanan bronş boruları ve akciğerlerden oluşur. Burun yanı sinüsleri (üst çenedeki boşluklar) ve ortakulak, solunum sistemiyle yakından ilişkilidir: Virüs etkenli en yaygın üst solunum yolu hastalıkları burun ve boğazda ortaya çıkar. Soğuk algınlığı, virüs kökenli yutak iltihabı ve bronşit, rahatsızlık vermekle birlikte, çok ender durumlarda ağır sonuçlara yol açarlar. Buna karşılık bakteri enfeksiyonlarının ardından bazen ciddi sorunlar belirir. Sözgelimi tedavi edilmeyen bir ortakulak iltihabı sağırlıkla sonuçlanabilir. Sinüs iltihapları, bazen beyne ve çevresindeki dokulara kadar ilerler. Streptokok kökenli yutak iltihabı tedavi görmeyen kişilerde sonradan ateşli romatizma (çeşitli organların iltihaplanması, en önemlisi kalp kapakçıkları) ya da böbrek iltihabı gibi çeşitli sorunlar gelişebilir.

En ciddi solunum yolu hastalıkları akciğerlerde ortaya çıkar. Pnömokoklar ve stafilokoklar, yaygın ve ağır bir hastalık olan bakteri kökenli zatürreeye yol açarlar. Verem ve histoplazmoz gibi mantar hastalıkları da akciğerlerde kolayca gelişirler. Akciğer iltihaplan dokuyu yıkabilir ve solunum güçlüğü gibi kalıcı izler bırakabilir. İvegen iltihaplanmalarda, hasta, oksijen alıp karbondioksit verme biçimindeki normal gaz alışverişinin karışması sonucu ölebilir. Süreğen bronşit gibi alt solunurn yolu hastalıklarına tutulanlar, sigara içen ve hava kirliliği olan ortamlarda yaşayanlar, akciğer enfeksiyonlarına daha duyarlıdırlar.

Mide-bağırsak yolu enfeksiyonlar:. Sindirim ve besinin özümlenmesi işlemleri mide-bağırsak yolunda gerçekleşir. Sistem yutak, mide, bağırsaklar (ince bağırsak, kalınbağırsak), karaciğer ve pankreası da içeren sindirim organlarından oluşur. Mide-bağırsak hastalıklarının en genel belirtileri bulantı, kusma ve ishaldir. Hastalığın nedeni, bazı besin zehirlenmesi türlerindeki gibi, ön oluşum durumunda bir toksinin yenmesi olabilir; virüs ya da bakteriler mide-bağırsak iltihaplarına yol açabilirler.

En ağır mide-bağırsak iltihaplarına bakteriler yol açar. Şigella bakterileri, kalınbağırsak mukozasını yıkan ve şiddetli bir ishal biçimi olan basilli dizanteriye yol açarlar. Salmonella bakterileri de mide-bağırsak iltihabına yol açar, iltihaplanma süreci içinde kan dolaşımına saldırarak iltihabı bedenin kemik, karaciğer ve kan damarları gibi bölgelerine taşıyabilirler. Virüs kökenli mide-bağırsak iltihapları genellikle kısa süreli, özgül tedavi gerektirmeyen, bir süre sonra kendiliğinden iyileşen hastalıklardır. Mide-bağırsak yolunu etkileyen çeşitli asalaklar arasında amip hastalığına yol açan Entamoeba histolytica ile giardia hastalığına yol açan Giardia lamblia gibi bir hücrelilerde bulunur. Bu iki enfeksiyon, süreğen ve ağrısız gelişip, yaralanmalı kalın bağırsak iltihabı (ülserli kolit) ve bağırsak iltihabı gibi mikrop kökenli olmayan mide-bağırsak hastalıklarının belirtilerini gösterebilirler. İshalle birlikte ya da ishalsiz bulantı, kusma gibi ivegen belirtiler görülen hastaların büyük çoğunluğu, bir süre sonra tedaviye gerek kalmadan kendiliğinden iyileşir. Bu belirtilerin en bilinen nedenleri, virüs kökenli mide-bağırsak iltihapları ve kalınbağırsakta yaşayan Escherichia coli basillerinin toksin üreten soylarıdır.

Solucanlar ya da kurtlar, mide-bağırsak yolunda, belirtisizden en ciddi belirtilere uzanan bir yelpaze içinde çeşitli enfeksiyonlar yaratırlar. Kancalı kurtlar, ince bağırsak çeperlerine tutunur ve alyuvarları tahrip ederler: Yüksek ölçüde bir yıkım, kansızlığa yol açabilir. Şeritler, mide-bağırsak yolundaki besin kalıntılarını ve konağın yaşamsal besinlerini emerek hastalığa neden olabilirler.

Karaciğer iltihabının (hepatit) etkeni, genellikle virüslerdir. Enfeksiyon kökenli karaciğer iltihabı (ya da hepatit A) doğrudan dışkı-ağız ilişkisiyle geçen bir hastalıktır; küçük çocuklarda sık sık ortaya çıkar; genellikle iyileşmeyle sonuçlanır. Serum kökenli karaciğer iltihabı (ya da Hepatit B) ya virüs içeren kanla ya da kan ürünleriyle doğrudan yolla ya da yakın ilişkiyle (büyük çoğunlukda cinsel ilişki) bulaşır. Özellikle yaşlılarda çok daha ağır gelişebilir. Kan vericileri hepatit B olasılığına karşı dikkatle taranmalı, böylece kan verilecek hastaya vericinin kanından virüs bulaşma olasılığı ortadan kaldırılmalıdır.

Deri ve mukoza zarı enfeksiyonları: Enfeksiyon doğrudan deride ve mukoza zarında gelişebilir ya da deri bozunları bedenin başka bir yerindeki enfeksiyonun göstergesi olabilir. En yaygın bakteri kökenli deri hastalıkları , çıbanlar (irin dolu bölgeler) oluşturan stafilokoklardan kaynaklanır. Streptokoklar, deride yaygın bir iltihaplanmaya neden olurlar. Kızamık, genellikle deri döküntüleriyle beliren bir sistem hastalığıdır. Herpes simplex virüsleri dudak uçuğuna ve savunması zayıf konaklarda yaygın deri lezyonlarına yol açarlar. Zona (herpes zoster), belirli bir bölgedeki sinirlere yerleşen bir enfeksiyondur. Zona ile suçiçeğine yol açan virüsler aynı türdendir (hastalık, eski bir suçiçeği enfeksiyonunun yeniden belirmesidir). Zonaya özgü bozun kümesi, deri yüzeyindeki sinirlere yayıldığından, teşhis genellikle kolayca konur. Asalaklar da deriye saldırabilirler. Sözgelimi uyuz böceği, deride yuvalar oyarak yoğun bir kaşıntı ve iltihaplanmayla belirti veren uyuz hastalığına neden olur. Bit, yumurtalarını (sirkeler) saçlı deriye bırakır. Konağın kanını emen kene, önemli hastalıklar taşıyabilir. Saçkıran, atlet ayağı ve pamukçuk, deride oluşan yaygın ve çoğunlukla tedavi edilebilen deri hastalıklarıdır.

Cinsel hastalıklar: Cinsel hastalıklar, adlarının da belirttiği gibi cinsel ilişki yoluyla bulaşırlar. Firenginin etkeni sarmal biçimi bir bakteridir (spiroket). Üreme organlarına ya da mukoza zarlarına bulaştıktan sonra, yıllar boyu sessiz kalabilmesi ve daha sonra etkinliğe geçerek sinir sistemine ya da kalp-damar sistemine büyük zarar verebilmesi nedeniyle çok tehlikeli bir hastalıktır. Bir tür ağrısız, yumuşak çıban olan firengi şankrı, en belirgin başlangıç bozunudur. Firengi kan testleriyle teşhis edilebilir ve antibiyotik tedavisiyle iyileştirilebilir. Bel soğukluğu, idrar yolunda iltihaplanmayla belirti veren bir bakteri hastalığıdır. Kadınlarda döl yatağı borularının iltihaplanmasıyla karın ağrısına, ateşe ve kısırlığa neden olabilir. Bel soğukluğunun teşhisi bakteri kültürüyle konur. Antibiyotik tedavisiyle iyileştirilebilir. Cinsel ilişkiyle bulaşan idrar yolu iltihabı, Chlamydia ve Ureplasma gibi mikroorganizmalardan kaynaklanabilir. Chlamydia, bu yolla aktarılan çok önemli bir hastalık etkenidir. Kadın üreme organlarında, kısırlıkla sonuçlanan iltihaplı hastalıklara yol açar. Ayrıca doğum sırasında bebeğe bulaştığı zaman göz iltihabına ve zatürreeye neden olabilir. Üreme bölgesinde ağrılarla belirti veren uçuk virüsü de, doğum sırasında bebeğe bulaşarak önemli enfeksiyonlara yol açabilir.

Öbür enfeksiyonlar: Enfeksiyon, doğrudan beyne ve omurgaya da yerleşebilir. Virüs kökenli beyin iltihabı (ansefalit) beyinde yıkıma yol açabilir; çocuk felci, omurgada gelişen bir hastalıktır. Sinir sistemi zarlarında bakteri, virüs ya da mantar kökenli menenjit görülebilir. İdrar yolu iltihaplarına yetişkin kadınlarda oldukça sık rastlanır (yapısal bir bozukluk yoksa, kolayca tedavi edilebilir). Kemik (osteomiyelit) ya da eklem enfeksiyonları, bu organlarda biçim bozukluğu ve yetersizliğe yol açabilirler. Enfeksiyon kökenli kalp içzarı iltihabı, kalp kapakçıklarına yerleşen ciddi bir hastalıktır: Antibiyotik tedavisine ek olarak, kalp kapakçıklarının ameliyatla değiştirilmesi gerekebilir.

Korunma:Enfeksiyon hastalıklarından korunma,tedaviden çok daha etkili bir yöntemdir. Korunma, halkın sağlık ve beslenme koşullarında genel iyileştirmeleri ya da bağışıklık kazandıran (aşılama) özel önlemleri kapsar. Tetanos ve kuşpalazına karşı bağışıklık kazandırmak için zayıflatılmış toksinler kullanılır. Bu iki hastalık, mikropların saldırısından çok, salgılanan toksinler yoluyla ölüme yol açar. Çocuk felci ve kızamıkçığa karşı bağışıklık kazandırmak amacıyla, zayıflatılmış canlı virüsler kullanılır. Canlı virüslerden elde edilen aşılar, genellikle ölü organizmalardan elde edilen aşılardan çok daha uzun süreli bir korunma sağlar: Çiçek hastalığına yol açan virüse yakın bir virüs olan inek çiçeği virüsüyle hazırlanan aşı, çiçek hastalığını insanlık için bir tehlike olmaktan çıkarmıştır. Geçmişte, enfeksiyon hastalıklarından korunma yollarından biri, bu hastalıkları tedavi sırasında sağlıklı insanlardan ayrı tutmak olmuştur: Vereme karşı ilaç tedavisi geliştirilmeden önce bütün veremliler sanatoryumlarda yatırılırdı. Günümüzde verem tedavisinde büyük başarı sağlanması nedeniyle, hastaların çok büyük bölümü genel hastanelerde, hattâ evlerinde tedavi görmektedirler. Enfeksiyon hastalıkları bir hastanede de kapılabilir. Bu yüzden, temizlik ve korunmaya çok dikkat edilerek, bir hastadan öbürüne, hastadan hastane personeline ve personelden duyarlı hastalara karşılıklı bulaşma olasılıkları önlenmeli ve azaltılmalıdır.

Bulaşıcı hastalıkların tedavisi: Birçok enfeksiyon kısa sürede kendiliğinden geçer ve tedavi gerektirmez. Bununla birlikte uygun bir tedavi, hastalık süresini kısaltmakta, öbür insanlara bulaşma tehlikesini azaltmakta ve ciddi durumlarda ölüm yüzdesini düşürmekte yararlı olur. Enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde gerçekten etkili ilaçlar, ancak sülfonamitlerin geliştirildiği 1930 yıllarında ortaya çıkmıştır. Bu ilaçlar, bakteri metabolizmasına aşama aşama girer ve bazı bakteri hastalıklarına karşı etkili bir tedavi sağlarlar. İlk antibiyotik olan penisilinse, 1940 yıllarında kullanılmaya başlanmıştır. Antibiyotikler, mikroplar tarafından salgılanan ve öbür mikroplar üstünde etki gösteren maddelerdir. Yararlı antibiyotikler, memelilerin sistemleri için nispeten zararlı değildir. Antibiyotiklerin özgün bir etkinlik tayfı vardır. Belirli antibiyotikler, belirli enfeksiyonlara karşı daha etkilidirler. Penisilin, tetrasiklin, sefalosporin ve aminoglikozit grupları, yaygın olarak kullanılan antibiyotiklerdir. Ayrıca antibiyotikler dışında birçok ilaç, bakteri enfeksiyonlarına karşı etkili olmakta, mantar hastalıkları da ilaç tedavisine yanıt vermektedirler. Pek çok virüs enfeksiyonuna karşı da etkili ilaçlar geliştirilmiştir. Bununla birlikte virüs enfeksiyonlarının büyük çoğunluğunda, bilinen ilaçlar etkisiz kalmaktadır. Bu yüzden, sürekli yeni ilaçlar geliştirilmekte ve denenmektedir. Bu araştırmalar, kullanımdaki ilaçlara karşı direnç geliştirebilen mikroplarla savaşımda büyük önem taşımaktadır.

Son araştırmalar:Toplumsal yıkıma yol açan enfeksiyon hastalıklarının önlenmiş ya da azaltılmış olmalarına karşın, soruna ilişkin araştırmalar gündemdeki yerini korumaktadır. Bulaşıcı hastalıklar, her yıl milyonlarca kişiyi etkilemekte, hâlâ birçok soruna, ciddi hastalıklara, ölümlere yol açmaktadır. Tıp teknolojisindeki ilerlemeler birçok hastanın ciddi hastalıkları yenmesine yardım etmekte, onu bu hastaların savunma sistemlerini zayıflatarak başka ağır sorunlara karşı duyarlılıklarını da artırmaktadır. Güçten düşürücü bazı süreğen hastalıkların, enfeksiyonla ilgisi olmadığı düşünülmekteyken, günümüzde, bunların enfeksiyonlarla ilişkili oldukları konusunda kanıtlar bulunmuştur. Enfeksiyonlar, şeker hastalığının bir türüne ve mültipl skleroza neden olabilirler. Yeni bir bilim dalı olan genetik mühendisliğinin, araştırmacılara mikropların özelliklerini değiştirme olanağı vermesi, böylece mikropların hastalık yapma yerine etkili bağışıklık sağlayacak soylarının üretilebilmesi umudu gün geçtikçe artmaktadır. Ayrıca, mikropların yapısını değiştirme çabalarının sonucunda, günümüzde kullanılanlardan daha etkili ve daha az yan etkili antibiyotikler hazırlanması beklenmektedir.