Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Etrüskler

  • Okunma : 946

Etrüskler, Yaklaşık olarak İ.Ö. VII. yy. ile İ.Ö. I. yy. arasında günümüzdeki İtalya'nın orta kesiminde, Arno ve Tiber ırmakları arasında, Apennin dağları ve Tirren deniziyle sınırlı olan bölgede yaşayan Etrüsklerin adının, eski Yunanlıların Tyrrenoi ya da Tyrrhenoi dedikleri Tirren denizinden kaynaklandığı sanılır. Yukarda sınırları belirtilen Etruria adı verilen bölgede, Caere (Cerveteri), Chilisi, Tarquinia, Veii, Clusium, Orvieto, Perugia, Volterra, Fiesole, Vulci, Arezzo, Populonia, Vetulonia, vb. bir dizi bağımsız Etrüsk kent-devleti gelişmiştir. Etrüskler, abeceleri dahil kültürlerinin bir bölümünü eski Yunan kültüründen almışlar, buna karşılık ilk Romalılara kent yaşamını öğretmişler, ama sonunda Romalılarla kaynaşmışlardır.

Etrüsklerin kökeni: Etrüsk dilinin Hint-Avrupa dil ailesinden gelmemesi, ayrıca Avrupa ve Akdeniz dillerinin herhangi biriyle belli bir yakınlık göstermeyen (yalnızca Ege denizinde, Limni adasındaki İ.Ö. VI. yy'dan kalma bir mezar taşında rastlanan Etrüskçe'ye yakın dil dışında) bir dil olması Etrüsklerin kökeninin aydınlatılamamasına yol açmıştır.

Etrüsklerin kökeni Eski Çağ tarihçeleri arasında da tartışma konusu olmuş; Herodotos Anadolu'dan, Lidya'dan geldiklerini, Halikarnassoslu Dionysios (İ.Ö. I. yy'dan kalma bir metinde), kökenlerinin İtalya olduğunu ileri sürmüştür. Çağdaş bilim adamları arasında bu konudaki tartışmalar sürmektedir. Arkeoloji buluntular, Etrüsklerin kıta Avrupası kökenli oldukları kuramını desteklemekte, kökenlerinin ilk yazılı bulguların elde edildiği İ.Ö. VII. yy'a kadar uzandığını ve kaynağının Villanova uygarlığı olduğunu doğrulmaktadır. Günümüzde birçok bilim adamı Etrüsklerin kökeni tartışmalarını bırakıp, eski belgelerinde (İ.Ö. XIII. yy. adını "Deniz Halkları" olarak geçen, Doğu'da Tursha'dan gelen küçük toplulukların bir uzantısı olduğunu benimseme eğilimindedirler.

Tarih: Etruria'nın olağanüstü zenginliğinin kökeni, verimli toprakları ile zengin maden (özellikle Elbe ve Populonia'daki demir filizi yatakları) yataklarıydı. Bölge kıyılarındaki son derece elverişli doğal limanlar da. ticaretin gelişmesine yardımcı oldu; kentlerin büyük bölümünün kıyıdan en az 8-15 km içerde kurulması, korsanlara karşı korunmalarını sağladı. Denizcilikleriyle ün salan Etrüskler, Kartaca'daki kendileri gibi denizci Fenike kolonisiyle işbirliği yaptılar. İ.Ö. VI. yy'da, kuzeyde Po vadisinden güneyde Campania'ya kadar uzanan bölgede koloniler kurdular; son üç Roma kralı (Tarqui-nia sülalesi) Etrüsklerdendir; ayrıca Clusium kralı Lars Pobsenna de, erken dönem Roma tarihinde önemli rol oynamıştır.

Etrüsk yayılması, sonunda, özel düşmanları olan Güney İtalya ve Sicilya'daki Yunan siteleri tarafından durduruldu. Etrüskler, Yunan kolonisi Cumae yakınlarındaki savaşlarda (İ.Ö. 524-İ.Ö. 474) yenildiler ve İ.Ö. V. yy'da, Yunanistan'la olan verimli ticaret ilişkileri geriledi. İtalya'daki öbür komşularıyla, sözgelimi kuzeyde Galyalılarla ve gün geçtikçe güçlenen Romalılarla aralarında savaşlar patlak verdi. Bunun üstüne Etrüskler, her biri bir kral tarafından yönetilen 12 siteden oluşan bir birlik kurdular ve İ.Ö. 413'te Syrakusai'ye yapılan, ağır bir yenilgiyle sonuçlanan seferde Atina'ya destek verdiler. İ.Ö. IV. yy'da bölge, Galyalıların akınlarına uğradı. Ardından Veii, İ.Ö. 396'da Romalıların eline geçti. Sonraki yüzyıllarda, Umbrialılar, Samnitler ve Galyalılarla ittifak yapan Romalılar, Caere'yi (İ.Ö. 273) istila edip, Volsinii'yi yağmaladılar (İ.Ö. 265) ve tunçtan 2 000 Etrüsk heykelini Roma'ya götürdüler.

İkinci Pön (Kartaca) Savaşı'nda (İ.Ö. 218-201) Romalıların zengin Etrüsk kentlerinden yardımlar almalarıyla, Etrüskler zaman içinde Roma dünyasının bir parçası haline geldiler. Romalı komutan Sulla'nın İ.Ö. 80'de Etrüsk kentlerini yakıp yıkmasından sonra, sağ kalan Etrüsklere Roma yurttaşlığı hakkı tanındı. O tarihten sonra Etrüsk kültürü tam anlamıyla ortadan kalktı; ama Etrüsk dili, Roma İmparatorluğu'nun çöküşüne kadar, bazı din ve büyü uygulamalarında yaşamayı sürdürdü. Roma kültürü, birçok öğrenimi Etrüsklerden almıştır; Lupa Capitolina (Roma'nın simgesi dişi kurt) ve fasceler (hükümdar yetkisinin simgesi değnekler); Forum'un ana kanalizasyonu Cloaca Mayima; gladyatör dövüşleri geleneği; triumph, atrium, taberna, histrio gibi sözcükler.

Etrüsk sanatı: Etrüsklerin teknik yetenekleri çok gelişmişti; mimarlıktaki ustalıklarınıysa, yolları, köprüleri, kanalları ve tapınakları kanıtlamaktadır. Sanat alanında özellikle, "lüks", şatafatlı eşyalarda, dinsel uygulamalarda, cenaze törenlerinde kullanıma yönelik resim ve heykellerde büyük başarı göstermişlerdir. Birçoğu günümüzdeki çağdaş kentlerin altında kaldığı için, pek az Etrüsk kentinde arkeoloji kazısı yapılabilmiştir. Kazı yapılan yerlerdeyse, özellikle kusursuz mezarlar dikkati çeker. Kayaların içine oyulan mezarlar, ölülerin yaşadıkları evler kopya edilerek yapılmış, içleri, asıllarına uygun döşenmiştir ve gerçek kentlerin dış semtlerinde birer "ölüler kenti" oluştururlar. Varlıklı ailelerin ve klanların mezarları, ilerdeki kuşakların çocuklarının, torunlarının da gömülebilmesi için çok odalı yapılmıştır. Ayrıca, her kent-devlette, özgün bir sanat geleneği gelişmiştir.

Villanova uygarlığı diye adlandırılan yerel uygarlığa ya da Akdeniz'de yaygın "doğu Yunan" üslubuna uygun bir anlayışla gerçekleştirilen İ.Ö. VII. yy. sanatı, dönemin Yunanistan ve Yakındoğu sanatının etkilerini taşır. Ayrıca, Etrüsk sanatı, son derece özgün bir yanı olsa da, eski Yunan sanatının arkaik (İ.Ö. 550-450), klasik (İ.Ö. 450-4-350)ve helenistik (İ.Ö. 350-1.yy)üslup evrelerini az ya da çok yakından izlemiştir.

Etrüsk mezarlarının duvar resimleri, büyük boyutlu eski duvar resmi sanatının ender örneklerindendir. İ.Ö. Vll.-I. yy'lardan kalma Tarquinia'daki resimler, bunların en iyi korunmuş olanlarındandır. Kişinin gündelik işlerini, cenaze törenlerini, İ.Ö. IV. yy'dan sonra yapılanlarda da öbür dünyadaki yaşamı betimleyen canlı doğal görüntülerde, insan figürleri egemendir.

Etrüsk vazo resimlerinde, genellikle Yunan kentlerinden getirilen örnekler taklit edilmiş, ayrıca Etrüsk mezarlarında pek çok Yunan vazosu da bulunmuştur: Ünlü Chigi testisi; François vazosu; Euphronio "krateri"; vb. Bunun nedeni, İ.Ö. yaklaşık 550'de Atmalıların, "Etrüsk" sanat pazarını ele geçirmiş ve Etruria'daki vazoların büyük bölümünün, bölgeye göçmüş eski Yunan sanatçıları tarafından gerçekleştirilmiş olmasıdır. Bu arada Orvieto'da ve Chiusi'de zarif kırmızı-figürlü seramik eşyalar üretilmiştir. Ama en ünlü yerel Etrüsk çömlekçiliği ürünleri, parlak siyah bucchero seramikleridir; iki ayrı biçimde (ağır ya da porselen gibi hafif) gerçekleştirilen bu yapıtlar, İ.Ö. 700-500'de Chiusi ve Caere'de üretilmiştir.

Olağanüstü gelişmiş heykel sanatı, çoğunlukla ölüleri temsil etmeye ya da anmaya yöneliktir. Caere'de ve öbür güney kentlerinde pişmiş topraktan heykeller yapımında ustalaşılmış, buna karşılık, kuzeyde, Yunanistan'da olduğu gibi, taşın (ender olarak da mermerin) yanı sıra yöreye özgü kireçtaşı ve kum taşı (özellikle yanardağ kökenli tüfler) ile İ.Ö. IV. yy'dan sonra, özellikle Volterra'da, kaymak taşı heykel yapımında kullanılmıştır. Erken dönemden kalma fildişi heykelcikler de vardır.

İ.Ö. VII. yy'dan sonra, Vetulonia'da Pietrere mezarındaki gerçek boyuttaki örneklerde ve Caere'de birlikte yatan bir çifti canlandıran pişmiş topraktan lahitte olduğu gibi (İ.Ö. VI. yy sonu; Villa Ciulia müzesi, Roma) erkek ve kadın lahitleri de heykellerle süslenmiştir. Chiusi'de, yakılan ölülerin küllerinin saklandığı vazolar, ölen kişinin içi oyulmuş büstü biçimindedir; Güney Etruria ve Latium'da da, ev biçiminde ölü külü vazoları kullanılmıştır. Arkaik ve klasik dönemlerde Veii Apollosu (İ.Ö. 510; Villa Giulia müzesi, Roma) gibi, Tarqui-nia'da Orcus mezarında bulunan olağanüstü gerçekçi büstler (İ.Ö. 450-300) gibi görkemli yapıtlar üretilmiştir; özellikleTarquinia büstleri hüzünlü ifadeleriyle, insan acılarının duyarlılıkla yansıtıldığı yapıtlardır. Fiesole, Volterra ve Felsina'da (Bologna), İ.Ö. V. yy'dan kalma kabartmalı mezar taşlarında da, Vulci, Tarquinia ve öbür kentlerdeki lahitlerde de, ölünün öbür dünyadaki yolculuğu yansıtılmıştır. Helenistik dönemden kalma Worcester lahdi denen görkemli heykelde (İ.Ö. II. yy ortaları; Worcester Sanat müzesi, Massachusets) ölü, bireysel özellikleri ön plana çıkarılarak, yatağına yaslanmış durumda canlandırılmıştır.

Özellikle kuzeydeki Vulci ve Arezzo kentlerinde üretilmiş tunç heykeller (ünlü Chimaera, İ.Ö. V. yy. sonu, Arkeoloji müzesi, Floransa) bütünüyle Etrüsklere özgüdür. Tunç heykelciliğinin öbür önemli örnekleri arasında, İ.Ö. V. yy. başlarından kalma Capitolino Kurdu (Capitolino müzesi, Roma), İ.Ö. IV. yy'dan kalma Todi Marsı (Etrüsk müzesi, Vatikan), vb. sayılabilir. Perugia ve Vulci'de zengin süslerle bezenmiş Monteleone tören arabası (İ.Ö. VI. yy. Metropolitan Sanat müzesi New York) örneğinin de gösterdiği gibi, eşyalar ve arabalar için tunç kabartma levhalar da yapılmıştır. Volterra, Perugia ve Chiusi, helenistik dönemde, taş, pişmiş toprak ya da kaymak taşından, kabartma sahnelerle süslü ölü külleri kaplarıyla ün salmışlardır.

İnce demir işçiliği yapıtları arasında, tunç kabartmalar, heykeller, heykelcikler, vazolar, vb. kaplar, ayrıca günümüze 2 000 kadar örneği kalmış oyma tunç aynalar sayılabilir. Etrüsk tunç işleme tekniği, güney bölgelerine (söz gelimi Praneste'de aynalar ve cistae denilen tuvalet kutuları yapılmıştır) ve kuzeye (Veneto ve Alp ötesi yöreler) kadar yayılmış ve Kelt sanatını büyük öİçüde etkilemiştir.

Etrüsk metal işçiliğinin teknik kusursuzluğu, altın işlemeciliğinde görülür. İ.Ö. VII. yy'da Caere, bilezik, broş, gerdanlıklarıyla ün salmış, Vetulonia'daki altın işlemeciliğiyse, "altın tozu" kullanımıyla, daha zarif yapıtlar ortaya koymuştur.