Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Fresk

  • Okunma : 890

Fresk, Duvar resminde yaygın biçimde kullanılan kalıcı, dayanıklı resim tekniği. İtalyanca "taze sıva üstüne yapılmış resim" anlamında "a fresco" ya da "affresco" sözcüğünden türetilmiş olan freskin ilkesi Eskiçağ'dan günümüze kadar hiç değişmemiştir. Suyla karıştırılmış renkli boya maddesini, ana maddesi kireç olan nemli sıvaya katma tekniğine dayanır. Havada kurumaya bırakılınca sertleşirken renk veren madde, harçla katışarak tek madde oluşturur.

Yalın ve dolaysız bir resim tekniği olan fresk, en eski uygarlıklar tarafından kullanılmıştır. Mısır'da (Eski ve Orta İmparatorluk dönemlerinde) olduğu kadar, Girit'te (İ.Ö. VIII. yy'dan kalma Knossos sarayının süslemeleri, Kandiye müzesinde saklanmaktadır) de fresklere raslanmıştır. Etrüsklerin de ilgi duyduğu bu resim tekniğinden, Romalılar da yararlanmış ve özellikle Pompei ve Herculanum'da, katakomblar dönemine kadar (İ.S. I. ve II. yy'lar) çeşitli freskler yapmışlardır. Ayrıca, Avrupa dışında, Hindistan'da (Acanta, İ.Ö. 200-1.S. 700) ve Çin'de (Dung-Huang, İ.S. 400-800) de duvar freskleri bulunmuştur.

Fresk sanatı, birçok ülkeye değişik dönemlerde girmiştir. Sözgelimi Fransa'da XVI. yy'da görülmesine karşılık İtalya'da Ortaçağ ve Rönesans dönemlerinde altın çağını yaşamış, o tarihlerde Cimabue'den, Michelangelo'ya kadar en büyük ustalar, freski "en güzel sanat" (Cennini) ve "bütün öteki sanatların en dayanıklısı, en güvenlisi, en güçlüsü" (Vasari) olarak benimsemişlerdir. Kuşaklar boyunca İtalyan ressamları kamu yapılarını, kiliselerin özel konakların duvar ve teraslarını fresklerle süslediklerinden, fresk tekniğindeki terimlerin çoğu İtalyanca'dır.

Fresk yapan bir sanatçının son derece usta olması, elinin hiç titrememesi gerekmektedir; çünkü sıva, hemen boya tabakasını emer; bu nedenle yapılan herhangi bir yanlışı düzeltme olanağı yoktur; çünkü, ıslak renkler kururken solar; bu nedenle sanatçı, sonucu kestirmede, yalnızca kendi deneyimine dayanmak zorundadır.

Bütün bunlara karşılık fresk, hava değişikliklerine ve çeşitli zararlı etkenlere karşı, boya maddesinin katıştığı harç kadar dayanıklıdır. Bir freskin direnme derecesi, sıvanın niteliğine bağlıdır. Romalılar bu harca, pozzolana (Pozzuoli ve Napoli bölgesinden alınan volkanik taş) ve sönmüş kireç katarlardı.

XIII.    ve XIV. yy'larda, "intonaco" adı verilen sıva, "bir merhem gibi çok iyi karıştırılmış" kireçten hazırlanır ve son derece düz ve kaygan olması gerekirdi; buna karşılıka "a secco"yla (tutkallı boya) çalışan ressamlar için hazırlanan ve bağlayıcı maddeye karıştırılan renkler, pürtüklü ve düzensiz bir intonaco sıvaya daha iyi yapışıyordu.

Fresk ustası, kum ve kireçten oluşan ve "arricio" denen kaba bir sıvayı duvara sürmekle işe başlardı. Yapacağı kompozisyonun yerini sınırlamak için, duvara tablonun ana eksenlerini ve sınırlarını olduğu kadar, belli başlı çizgilerini de belirleyecek kırmızı boyaya batırılmış bir ip yapıştırırdı. Bu çerçeve içinde önce, soluk bir kirli sarıyla, kabaca yapıtın ilk taslağını çizer, sonra bunu "Sinop kırmızısı" adı verilen bir boyayla daha belirginleştirirdi (boyanın adından dolayı, bu taslağa "sinopia" denirdi). Ardından da, o gün üstünde çalışacağı yüzeyi sıvayla kaplar, sonra taze intonaco sıvasının üstüne, alttaki sinopia taslağını çıkarırdı. Bu boyanan yüzeylerin boyutları ya da "günlük çalışmalar" ("giornate"), yapıtın karmaşıklığına ve sanatçının ustalığına göre değişirdi. Günümüzde, fresklerde bir bölümden öbürüne renk değişikliklerine bakarak, "günlük çalışmalar", daha doğrusu resmin ne kadar zamanda yapıldığı belirlenebilmektedir.

Fresk yapımında daha sonra, sinopia yerine (1440'tan sonra İtalya'da görüldüğü gibi) kâğıt üstüne kopya etme ya da ön çalışmayı kâğıda ya da karton üstünde kareler içine oturtma tekniğinden yararlanıldı; böylece, küçük biçim, zorluk çekmeden freskin boyutları kadar büyütülebiliyordu. XVI. yy'da Leon-Battista Alberti, göz ile görülecek "şey" arasına yerleştirilen bir çeşit tuvalden kafes buldu ve bu sistemi daha da geliştirdi; artık, sanatçının yapacağı, karelere bölünmüş motifi mekanik bir biçimde aktarmaktı.

Duvar resimleri, iklim koşullarına (ısı değişiklikleri, nem) boyun eğmek zorundadır; bu nedenle, korunmaları son derece güçtür. Harç, en çok nemden ve madensel tuzlardan etkilenir. Freskleri ilk yapıldıkları yerden çıkararak yeni bir dayanak üstüne tespit etme ve gerektiğinde başka bir yere aktarma işlemlerine çok erken bir tarihte (XVI. yy'da) başlanmış, böylece çok sayıda yapıt bozulmaktan kurtulmuştur. Bu işlem, günümüzde son derece ustalıkla yapılmaktadır.

İtalyan fresklerinden günümüze pek çok örnek kalmıştır. XIII. yy. sonu ile XIV.yy. başının önde gelen örnekleri Cimabue'nin Assisi'deki, Pietro Cavallini'nin Roma'daki, Giotto di Bondone'nin Padova ve Floransa'daki eşsiz fresk çevrimleri, Pietro ve Ambrogio Lorenzetti ile Simone Martini'nin Assisi'deki yapıtlarıdır.

XIV.yy. sonunda Taddeo Gaddi ve Maso di Banco, Floransa'da çok güzel freskler gerçekleştirmişlerdir.

XV. yy. başında fresk sanatı, Masaccio ve Paolo Uccello gibi devrimci ressamların yanı sıra, Lorenzo Monaco gibi geleneksel ressamların katkılarıyla gelişmiş. Fra Filippo Lippi, Fra Angelico, Benozzo Gozzali ve Andrea del Castagno Floransa'da alabildiğine süslü freskler üretirken, Piero della Francesca, Arezzo ve Rimini'de şaşırtıcı derecede güçlü fresk dizileri yaratmıştır. Yüzyılın son dönemininin başlıca ustaları Andrea Mantegna, Alesso Baldovinetti, Domenico Ghirlandaio, Sandro Botticelli ve Luca Sionorelli'dir.

XVI. yy'da Roma'da Raffaello Stanze fresklerini, Michelangelo'ysa, gelmiş geçmiş en başarılı fresklerden sayılan Sistina kapellasının tavanınındaki Yaratılış dizisini gerçekleştirmişlerdir. Rosso Fiorentino, Andrea dei Sarto, İacopo Pontormo, Giorgio Vasari ve Bronzi-no ağırlıklı olarak Floransa'da, Domenico Beccafumi Siena'da, Giulio Romano Mantova'da, Correggio ve Perino del Vaga da Roma'da çok başarılı freskler ortaya koymuşlardır. Yüzyılın sonuna doğruysa, Paolo Veronese, Venedik'te fresk tekniğine yepyeni bir canlılık kazandırmıştır.

XVII. yy'da Roma'da Annibale Carracci Pietro da Cortona, Guido Reni, Giovanni Lanfranco ve Giovanni Battista Gaulli tarafından sürdürülen fresk geleneği XVIII. yy'da, Luca Giordano ve Francesco Solimene gibi Napolili ustalar tarafından temsil edilmiş, Venedikli usta Giovanni Battista Tiepolo, tekniği doruğuna ulaştırmıştır.

XIX. yy'da fresk bir ölçüde gözden düşmüşse de XX yy'da yeniden canlanmış, İtalyan geleneğinden esinlenen Meksikalı Diego Rivera, Jose Orozco ve David Squeiros, duvar resimlerinde fresk tekniğini kullanarak gerçek başyapıtlar yaratmışlardır.