Galata Kulesi
Galata Kulesi, İstanbul’un en eski yapılarından biridir. Bu kule 1348’de Cenevizlilerde Galata’yı çevreleyen surların ana kulesi olarak yapıldı. Bugünkü Tünel ile Karaköy (Galata) semtleri arasında bulunan kulenin çevresine Kuledibi adı verilir.
Bizans İmparatorluğu’nun izniyle 14. yüzyılın başlarında Galata’da bir koloni oluşturan Cenevizliler yerleşme yerlerinin güvenliğini sağlamak amacıyla burayı surlarla çevirmişlerdi. Bu surların kuzeybatı köşesine, dışardan gelebilecek düşmanı gözetlemek amacıyla bir kule yaptırdılar. Galata’nın amaca en uygun yerine kurulmuş olan bu kuleden hem İstanbul Boğazı’nın, hem de kentin büyük bir bölümü rahatça görülebiliyordu. Cenevizlilerin İsa Kulesi, Bizanslıların ise Büyük Burç adını verdikleri kule 14. yüzyılın sonunda bu yerleşim alanı batıya doğru büyüyünce yeni yapılan surların ortasında kaldı. İstanbul 1453’te Osmanlılar tarafından alınınca Galata’daki Ceneviz yerleşim bölgesi de Osmanlılar’ın eline geçti.
Galata Kulesi’nin çeşitli dönemlerde yapılan resimleri kulenin birçok kez değişikliğe uğradığını göstermektedir. 1509’daki şiddetli depremde büyük bir hasar gören kulenin 13. metreden yukarısı yeniden yapıldı. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Kasımpaşa Tersanesi’nde (bugün Haliç Tersanesi) çalışan tutsakların hapishanesi olarak kullanılan Galata Kulesi’nden, III. Murad döneminde bir süre gözlemevi olarak yararlanıldı. Kule IV. Murad zamanında ilginç bir olaya sahne oldu; yaptığı kanatları takarak buradan havalanan Hezarfen Ahmed Çelebi Üsküdar’a inmeyi başardı. 18. yüzyılın başlarında kule yangın gözetleme yeri olarak kullanılmaya başlandı.
Galata Kulesi birçok yangın tehlikesi atlatmıştır. Bunlardan 1794’te çıkan yangında yapının üst katları ve külahı yandı. Aynı yıl II. Selim tarafından onartılarak üzerine külah biçiminde sivri bir çatı konulan kulenin en üst bölümüne, dört yanında birer cumba olan 1,5 metre genişliğinde çıkıntı eklendi. Galata Kulesi 1831’de büyük bir yangın daha geçirdi. Ertesi yıl II. Mahmud tarafından onartılan Galata Kulesi’nin en üst kısmına pencereli iki kat eklendi ve üstü daha sivri bir külah biçiminde çatıyla kapatıldı. Eski çıkmalı katın yerine yapılan birinci kat büyük kemerli 14 tane pencereyle çevrildi. 1875'te bu kez de kulenin çatısı şiddetli bir fırtına sırasında uçtu. Bir kez daha onarım gören kuleye, külah biçiminde çatı yerine sekizgen bir yangın gözetleme katı ile onun üzerine bir teras yapılınca kulenin görünümü iyice değişti. 1964’e kadar yangın gözetleme yeri ve deniz kuvvetleri için haberleşme merkezi olarak kullanılan kule 1967’de son onarımı görerek bugünkü biçimini aldı. Bu onarımda ahşap olan kat döşemeleri betonarmeye dönüştürüldü. Üst kata çıkmak için iki asansör eklendi. Kulenin tepesine ise II. Mahmud dönemindeki külah biçimindeki çatının benzeri betondan yapılarak üzeri kurşunla kaplandı. İçinde lokanta, gece kulübü gibi yerler açıldı ve Galata Kulesi turistik eğlence yeri olarak kullanılmaya başlandı.
Silindir biçimindeki kulenin çapı 16,45 metre ve duvarlarının kalınlığı 3,75 metredir. 62,59 metre yüksekliğinde olan kule bodrumuyla birlikte 12 kattır. Kuleye kuzey yanından açılmış bir kapıdan girilir.