Görüngübilim
Görüngübilim, Bir olaylar topluluğunun betimleme yoluyla incelenmesi.
Görüngübilim günümüzdeki biçimini, XX. yy. başında, Edmund Husserl'in çalışmalarıyla almıştır. Bu yüzden, görüngübilim terimiyle Husserl'in sistemi ve bu sistemin kavramlarından olmasa da yöntemlerinden etkilenmiş geniş bir düşünce akımı kastedilir.
"Katışıksız görüngübilim" diye adlandırılan ve çok daha sınırlı olan sistemse, matematik konusundaki düşüncelerden doğmuş, daha sonra gelişerek bir mantık haline gelmiş ve sonunda genel bir felsefe olmuştur. Bu akımın temeli, bilincin dolaysız verilerine dönmek ve onları incelemektir. Görüngübilimin temel kavramı, "yönelim"dir. Husserl, matematik alanında yaptığı çalışmalarda, sezgisel bakımdan üç ya da dört nesneyi tasarlayabileceğimizi, bin nesneyi tasarlayamayacağımızı, bunları ancak "düşünebileceğimizi" ortaya koymuş, sonra bu buluşunu genişleterek insan zihni ile gerçek arasındaki ilişkinin ya da "yönelim"in iki farklı türünü birbirinden ayırt etmiştir. Ona göre, birinci ilişkide, zihin, nesneyi sezgisel ve "aslî" biçimde kavrar; ikinci ilişkide, "boş bir yönelim" aracılığıyla nesneyi yalnızca "gözleyebilir". Zihin, herhangi bir ses ya da renk gibi duyusal nesneleri doğrudan doğruya kavramakla kalmayıp, saf anlamları ve mantıksal özleri de doğrudan doğruya kavrayabilir. Böylece, "özlerin sezgiyle kavranması" konusundaki bu kuram, Husserl'in sisteminin başlangıcında, ampirizm ile akılcılığı kaynaştırmış olur. Husserl, İdeen zu Einer Reinen Phânomenologie (Katışıksız Bir Görüngübilim Üstüne Düşünceler, 1913) adlı yapıtında, mantık bilimini genel bir felsefe haline gelecek biçimde genişletmiştir. Eşyanın aslî anlamını bulmak için, "görüngübilimsel bir indirgeme" yapmak, zihin yoluyla, dünyanın varlığını "paranteze almak" gereklidir. Böylece, zihin, kendisini, bütün anlamların kaynağı ve ortaya çıkan her şeyin ilkesi olarak kavrar. Aşkın indirgeme, dünyanın zihin tarafından "kurulmuş" olması gerektiğini açığa vurur. Husserl sisteminin idealist yanı bu noktada açıkça görülür. Husserl'in, ömrünün son on yılında yazmış olduğu yapıtlarsa, algısal deney konusunda gerçekçi bir anlayışa döndüğünü gösterir: Algısal deneyi, bütün bilinç işlemlerinin zemini ve doğurucu kaynağı olarak görür. Evrensel kuşkuculuğu uygulayan Husserl, dünyanın yokluğu ile değil, "düşünceden daha eski" olan bir inançla, yani dünyanın varlığı konusundaki asli inançla karşılaşmış, başka bir deyişle, kendi varlığının, dünyaya asli biçimde bağlı olduğunu anlamıştır. Bu noktaya ulaşıldığı zaman, aşkıncı görüngübilimden, varoluşsal görüngübilime geçilmiş olur. Nitekim, Husserl'in yapıtları arasında Merleau-Ponty, Sartre, vb. görüngübilimcileri en çok etkilemiş olanlar, son yıllarında yazmış olduklarıdır.
Günümüzde görüngübilim yöntemi dendiğinde, "bilinç yaşantılarını betimleyen bir felsefe öğretisi belirtilir. Geniş anlamdaysa, her tür ampirik felsefe görüngübilim yönteminin kapsamı içine girer. Tam anlamıyla "görüngübilimsel" denilebilecek araştırmalar arasında şu akımları saymak gerekir:
1. Husserl'in düşüncelerini yeniden ele alan ve onun dünya tasarır sorununu derinleştiren araştırmalar. Bunların amacı, yönelim ile sevgi, gerçeği gözleme ile ele geçirme eylemleri arasındaki ilinti noktasını bulmaktır. Üstünde durdukları ana tema, "gerçekçiliğin ve idealizmin ötesi" bir kavramayı olanaklı kılan bir yeti olması bakımından düşgücüdür (örnek: De Waelhens).
2. Görüngübilime özgü çözümleme yönteminin, "başkalarının bilinmesi" alanına uygulanması. Husserl tarafından yeterince ele alınmamış olan bu sorun, bazı düşünürlerin ilgisini çekmektedir (örnek: Levinas).
3. Görüngübilimin kuramsal temeli ve gerekçesi konusunda ileri sürülen düşünceler (örnek: Fink). Görüngüler konusunda ileri sürülen bir kuram, felsefe bakımından, ancak mutlak varlık konusundaki bir kurama göre tanımlanabilir. Bu açıdan ele alındığında, Fichte'nin Theorie des Wissens'te (Bilim Kuramı, 1804) ileri sürdüğü ve soyut düşünceler üstüne temellendirdiği görüngübilim, derinliğini ve gücünü korumaktadır. Ne var ki, "açık" felsefe (Gonseth), bu soruları, yeni bir bilgi anlayışı açısından ele almayı olanaklı kılmaktadır.