İngiliz sanatı ve mimarlığı
İngiliz sanatı ve mimarlığı, İngiliz sanatı ve mimarlığı, genellikle kıta Avrupa'sındaki gelişmenin etkisinde kalmış olmakla birlikte, İngiliz sanatçıları, söz konusu akımları kendilerine göre değiştirerek, özgün bir yorumla uygulamışlardır.
Mimarlık. Büyük Britanya adalarında, özellikle İrlanda'da Keltlerden kalma kalıntılar, sur yıkıntıları, vb. bulunmakla birlikte, İngiltere'de mimarlığın gerçek anlamıyla V.-VI. yy'larda, günümüzdeki Almanya'nın kuzey kesimlerinden gelen Anglosaksonlarla başladığı söylenebilir. İlk hıristiyan mimarlığı örneği olan Silchester bazilikasının (IV. yy.) yapılmasından sonra, benedikten tarikatı misyonerlerinin ve Aziz Augustinus'un İngiltere'ye gelmelerini (579), özellikle Kent bölgesinde geniş sahınlı kiliseler (Canterbury, Reculver, vb.), Northumbria bölgesinde de dar ve yüksek sahınlı kiliseler (Hexham, Wonkwearmontt, vb.) izledi. IX. yy'da DanimarkalIların istilasıyla kesilen bu gelişme döneminden sonra, kaba bir roman üslubunda kiliseler yapıldı. X. yy'dan Norman istilasına kadar uzanan bu dönemde yapılan söz konusu kiliselerin temel özellikleri arasında çift absida, çift çapraz sahın, kemerli çan kulesi, tahta kule, kare biçiminde mihrap bölümü sayılabilir. Dönemin sonuna doğruysa, merkez planlı yuvarlak kiliseler (Abingdon ve Canterbury kiliseleri) yapıldı.
XI. - XIII. yy'lar arasındaki mimarlığa, Normanlar damgalarını vurdular. İngiltere'de bu dönemde şahın, yan sahınlar, çapraz şahın, absidalı ya da çevre dehlizli mihrap bölümü gibi öğelerden oluşan Latin haçı biçimindeki plan benimsendi. Birbirinden farklı üç absida kullanılan Norman planına Canterbury katedrali (1070), Lincoln katedrali (1072), Ely'deki Saint Albans manastırı (1080) ve Durham katedrali örnek gösterilebilir. Bu arada, Fransa'dan gelen misyonerlerin, çevre dehlizli planı getirmeleriyle, birçok büyük manastır ve katedral yapıldı. Winchester (yapımına 1079'da başlandı), Tewkesbury (1087), Norwich (1096), Peterborough (1117), Rochester (1130). Din dışı mimarlıkta da büyük bir gelişme gözlendi: Lincoln'daki Yahudinin evi, Saint Mary loncası, West Mailing (Kent), Rochester, Newcastle, Scarborough, Goodrich, Guildford, Bamburgh ve Norwich'deki kuleler, Londra kulesi. Canterbury (1096-1107), York (1160) ve Lincöln'da (1192), Fransa'daki Cluny manastırının planı örnek alınırken, Waverley (1128), Tintern (1131), Rievaulx (1132), Fountains (1135), Kirkstall (1152) manastırlarında, gene Fransa'daki Cîtaux tarikatı manastırının planı örnek alındı.
Gotik üslubu. İngiliz gotik üslubunda üç evre ayırt edilir: İlk dönem İngiliz üslubu ya da ilk gotik (Canterbury katedralinin Guillaume de Sens tarafından yeniden yapımı, 1175-1192; Westminster manastırının ve Salisbury katedralinin yeniden yapımı); bezekli ya da eğrili üslup (Lincoln, Beverley Exeter, Lichfield, Ely kiliselerinin koro yerleri); paralel bölmeli pencere üstü dolguları ve yelpaze tonozlarla nitelenen dikey üslup (Gloucester manastırı, Cambridge'te King's College kilisesi, Westminster'de Henry VII kilisesi, Oxford'da Divinity School). XV. yy. sonunda ortaya çıkan kırık sepet kulpu kemerse, XVII. yy'a kadar uygulandı.
Rönesans'tan XX. yy'a. İngiltere'ye oldukça geç bir tarihte ulaşan Rönesans üslubu, İtalya'dan gelen İtalyan sanatçıların (Antonio Toto, Benedetto da Rovezzano, Torrigiano, vb.) gerçekleştirdikleri din dışı yapılarda uygulandı. Katoliklere karşı akımın güçlenmesi sonucunda, öbür katolikler gibi İtalyan sanatçılarının da ülkeden ayrılmak zorunda kalmalarından sonraysa, mimarlığa Hollanda'dan ve Almanya'dan gelen mimarlar damgalarını vurdular, iki yandan aydınlatılmış iç galerileri bulunan şatafatlı konutlar (Hampton Court [1531-1536], Old Wimbleton [1588]) gerçekleştiren bu mimarlardan sonra, John Shute ve Robert Peake'in ülkeye Vitruvius ile Serlio'nun sanat kuramlarını tanıtarak İtalyan etkisini yeniden başlatmalarıyla, karma bir üslup oluştu: Üst üste bindirilmiş birbirine yabancı başlıklarla yapılan büyük şato girişleri (Cabham Hall [1594], Hatfield House [1611]). Dönemin İngiliz mimarlarının başlıcaları arasında Sir Thomas Tresham (Lyveden New Bield, Rothwell çarşısı, Ruhston loncası), Robert Smythson (Wollaton Hall), John Smythson (Bolsover Castle), Huntington Smythson, Thomas Holt (Oxford'da çalıştı), Ralph Simons (Cambridgo'ta çalıştı) sayılabilirse de, İngiliz mimarlığını iki yüzyıl boyunca sürecek Palladio estetiği kurallarına göre belirleyen, İnigo Jones oldu.
Vitruvius'un, Alberti'nin, Palladio'nun, Perrault'nun kitaplarının XVIII. yy'da birçok kez çevrilmesiyle soylu sınıfın mimarlığa ilgisi arttı ve zengin amatörler bu sanatla uğraşmaya başladılar: Henry Aldrich, George Clarke, Sir James Burrough, Lord Burlington ve Lord Pambroke, James Gibbs. Hawksmoor ve Sir John Vanbrugh gibi sanatçılarla İngiliz mimarlığı Avrupa barok akımından etkilenirken, Campbell, William Kent ve Chambers da İnigo Jones'un yöntemini izlediler. Bath kenti, bir Roma kenti modeli üstüne kuruldu. Robert Adam ve James Adam'ın öncülüğüyle, 1757'den başlayarak yeni Yunan üslubu kök saldı. XIX. yy. başında, romantik eğilimli mimar Augustus Welby Pugin ilgi çekici yapıtlar ortaya koyarken, John Ruskin, kilise mimarları George Gilbert Scott ile Street'i etkiledi. Sir Joseph Baxton'un Crystal Palace'yla (1852) ilk örneği ortaya konan modern akılcılığın başlıca temsilcileri J. Belcher (Electra House), R. Blomfield (University Club), sir Aston Webb (South Kensington Fen koleji) oldular.
XX. yy. XX. yy'da, özellikle de İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Gropius ve Le Corbusier'nin mimarlıkla ilgili düşünceleri İngiliz mimarlığını önemli ölçüde etkiledi. Robert H. Matthew ve J.L. Martin'in yaptıkları yeni Londra konser salonu (1951 'de tamamlandı) bu evrimin başlıca örneğini oluştururken, büyük kentlerde geniş ve yüksek yapılardan oluşan siteler (Powell ve Moyal'ın Thames ırmağının kuzey kıyısında yaptıkları Pimlico, vb.) yapıldı. Bütün devlet okullarında parasız öğretim ilkesini getiren 1944 yasası, eğitimde olduğu kadar mimarlıkta da devrim yarattı ve "yeşil fabrikalar" ortaya çıktı: Sir Percy Thomas'ın yaptığı Margam çelik fabrikaları (Wales bölgesi), Ove Arup'un yaptığı Brynmawr kauçuk fabrikası, Londra bölgesi ile Plymouth, Coventry, Manchester kentleri için nâzım planlar yapılırken, Frederick Gibberd, Londra'nın kuzeydoğusundaki yeni Harlow kentini yirmi yılda kurmakla görevlendirildi. Son dönem mimarları içindeyse, özellikle James Frezer Stirbury etkili oldular.
Resim. Canterbury manastırının (597) ve Lindisfarne adası manastırının (635) kurulmasından sonra, elyazma kitapların tezhiple süslenmesiyle başlayan İngiliz resim sanatı, bu dönemde özellikle Breton ve Anglosakson sanatlarının etkisinde kaldı. IX. yy'daki istilalardan sonra, İrlanda'da gelişen Sakson sanatı, eski Bizans geleneğinin ve Reims okulunun etkisinde kaldı.
Normanların istilasıyla kıta Avrupa'sından gelen etkilerin ve istila öncesindeki süsleme sanatları öğelerinin bir arada sürdürüldüğü bir döneme geçildi (Canterbury, Durham). XII. yy'da çok yüksek nitelikli tezhipler taşıyan birçok Kutsal Kitap hazırlandı: Albani Mezmurlar Kitabı (1119-1146), Aziz Edmund'un Yaşamı (Bury Saint Edmunds, 1125-1150), Bury, Dover, Lambeth, Winchester kutsal kitapları).
Bu arada Canterbury kilisesinden başlanarak, duvar süslemeleri de geliştirildi. Kral Henry III ile sonraki hükümdarların yağlıboya tablolarla ilgilenmesi, bir saray üslubu yarattı. Windsor manastırı, Winchester katedrali ve Westminster manastırının görkemli yapıtlarla süslendiği bu dönemde, özellikle East Anglia bölgesinde çok güzel tezhipli elyazmaları da üretildi.
XV. yy. başında tezhip, resim, duvar süslemesi ve vitray sanatlarında Paris okulunun, yüzyılın sonunda da Flaman sanatının etkilerinin ağır bastığı İngiliz sanatında, XVI. yy'da Roma kilisesinden kopma sonucunda, konuların elinden ve mitolojiden alınmasının yasaklanmasıyla, resim sanatı portrecilikle eşanlamlı duruma geldi. İngiltere'ye ilk olarak 1526'da gelen Holbein, ülkede modern resmi başlatarak İngiltere'ye yerleşmiş Alman ressam Gerlach Flicke'yi, HollandalI John Bettes ve Guillim Scrots'u büyük ölçüde etkiledi. Mary Tudor'un gözde ressamı Antonio Moro da, Edward VI, Mary ve Elizabeth'in portrelerini yapan Anversli Hans Eworth'u yetiştirdi. Elizabeth'in tahtta bulunduğu yıllarda önde gelen İngiliz ressamı George Gower, kraliçenin en iyi portrecisi de Nicholas Hilliard oldu. Hilliard birçok öğrenci (Fransız İsaac Oliver, vb.) yetiştirdi.
1617'den sonra Paul Van Somer, Abraham Van Blijenberch, Daniel Mytens ve Cornelins Johnson portre üslubunda önemli bir değişiklik gerçekleştirirlerken, 1632'de Londra'ya yerleşerek kral Charles I tarafından korunan Van Dyck, pek çok ressamı önemli ölçüde etkiledi. Gene de John ve Emmanuel de Critz, T. Leigh, William Dobson, Henry Stone gibi ressamlar, bu etkinin dışında kalmayı başardılar. Bu arada Lely ve sir Godfrey Kneller, çok başarılı yapıtlar ortaya koydular.
XVIII. yy'da günlük yaşam sahnelerinde William Hogarth ve Sir David Wilkie, portrede J. Reynolds, Thomas Lawrence, Thomas Gainsborough, George Romney, John Opie, tarihsel tablolarda da Benjamin West'in temsilciliklerini yaptıkları yeni bir sanat okulu gelişirken, yüzyılın sonuna doğru, Claude Lorrain'den Nicolas Poussin'den ve Watteau'dan etkilenen Turner, tablolarındaki renkler ve atmosfer anlayışıyla izlenimciliğin öncüleri arasında sayıldı: 1870-1871 'de Londra'ya gelen Claude Monet ve Pissaro. Turner'in sanatına hayran kaldılar. Turner'in yanı sıra, İngiliz ressamları arasında Dante'nin yapıtlarını ve Kutsal Kitap'ı resimleyen şair William Blake, hayvan ressamı Landseer (1802-1873) ön plana çıkarlarken, büyük manzara ustası John Constable kıta Avrupa'sını büyük ölçüde etkiledi; Paris'te 1824 sergisinde yer alan Araba tablosu, geniş yankılar uyandırdı. Paris'te, baron Gros'nun yanında öğrenim gören, izlenimciliğin bir başka öncüsü Bonnington'sa, Fransız romantik ressamlarını önemli ölçüde etkiledi. Ford Madox Brown, William I adlı tablosuyla "raffaello öncesi" akımını başlattı. Dante Gabriel Rosetti, sonra da Holman Hunt, Millais, Watts, Leighton, Herkomer ve Burne Jones, Brown'ın görüşlerini benimsediler.
XX. yy'da özellikle ABD'li ressam Whistler'ın etkisinde kalan İngiliz sanatı, Fransız ressamı Alphonso Leqros'nun da ders verdiği Slade School'dan yetişen sanatçılarla büyük bir atılım yaptı. Portrede Shannon, Lavery, Sargent, manzarada David Murray, A. East, Brown, Clausen, günlük yaşam sahnelerinde Brangwyn, Stanhope, Forbes, Walter Russel, C. J. Holmes, Philip Connard, Adrian Stokes, Walter Sickert ve Philip Wilson Steer'in başlıca temsilcileri oldukları bu okuldan, Victor Pasmore, Laurence Gowing gibi ressamlar da yetişti. Okulun öğretmenlerinden Henry Tonks da genç sanatçıları önemli ölçüde etkiledi. Daha sonra Matthew Smith, Duncan Grant, İvon Hitchensfovizmden etkilenirler ve Christopher Wood, gerçek bir renk ustası olduğunu ortaya koyarken, Wyndham Lewis (1884), Edward Wadsworth ve William Roberts vortisizmden, Paul Nash, John Armstrong, Graham Sutherland, John Piper, Edward Bawden, Edvvard Burra, Eric Ravilious yeni romantizmden ve gerçeküstücülükten etkilendiler. Soyut sanatı Frances Hodgkins, Ben Nicholson, John Tunnard, gravür sanatınıysa, S.W. Hayter, Anthony Gross temsil ettiler.
Daha yakın dönemdeyse, Francis Bacon, David Hockney ve Graham Sutherland, çok başarılı yapıtlar ortaya koydular.
Heykel. İngiltere'de mimarlık ve resim gibi kıta Avrupa' sı etkisiyle başlayan, özellikle taş üstüne oymacılık biçiminde gelişen heykel sanatı, Normanların ülkeyi istilasıyla bir duraklama geçirdiyse de, Canterbury ve Reading katedrallerindeki oymaların da kanıtladığı gibi yeniden canlandı. Hemen ardından gerçekleştirilen büyük mimarlık anıtları, oymalar ve heykellerle donatılmaya başlandı: Herefordshire'da Leominsler, Kilpeck, Castel Frome, Bury'de Saint Edmunds manastırları; Lincoln katedralinin süs kuşağı; Ely katedralinin alınlık tablası; York Minster katedralindeki heykeller; vb.
Wells katedralinin cephe kapısındaki heykeller ve kabartmalardan oluşan bütünse (1230'a d.), Ingiliz gotik heykelciliğinin başyapıtı oldu.
Edward l'in Fransa kralı Louis IX'la rekabeti sonucunda sanatı desteklemesi, İngiliz heykelciliğine yeni bir atılım yaptırdı. Dönemin başlıca heykelcileri William Torel, Alexander of Abingdon ve William of İreland, özellikle büstleriyle ün saldılar. XIV. yy'da yeniden kıta Avrupa'sının, özellikle de Fransız sanatçılarının etkisine giren İngiliz heykel sanatı, XV. yy. başında Londra, Chellaston, Nottingham ve York'ta su mermeri üstüne heykelcilikle gelişti. Londralı heykelcilerin Warwick'teki Saint Marey kilisesinde gerçekleştirdikleri heykeller, dönemin başyapıtı oldu.
Mary Tudor döneminde lahit oymacılığı yeniden gelişti ve XVII. yy. başında birkaç değerli heykelci yetişti: Elizabeth'in mezarını (1606) yapan Maximilian Colte ile John de Critz; Nicolas Stone; Hubert Le Sueur ve Floransak çalışma arkadaşı Francesco Fanelli.
XVIII. yy'da Fransız heykelcisi Roubillac'ın Vaux-hall'daki Walpole bahçesi için yaptığı Hândel heykeli büyük yankılar uyandırıp, İngiliz heykelcileri arasında güçlü bir yarışma ve çalışma ortamı yarattı. John Flaxman, Joseph Wilton ve Thomas Banks gibi heykelciler başarılı yapıtlar verdilerse de, XIX. yy'da Ingiliz heykelciliği yeniden duraklama dönemine girdi. XX. yy'da Henry Moore uluslararası ün kazanırken, Kenneth Armitage, vb. heykelciler, İngiltere'de aslında hiçbir zaman çok güçlü bir sanat olmamış heykel sanatına, yeni bir soluk getirdiler.