Josef Stalin
(1879-1953). Rusça’da “çelik adam” anlamına gelen “stalin” sözcüğü, 1924’ten 1953’te ölene kadar SSCB’yi sınırsız bir yetkiyle yöneten Josef Vissarionoviç Cugaşvili’nin kendine seçtiği addır. Stalin döneminde
SSCB dünyanın en güçlü ülkeleri arasına girmiştir.
Stalin, yoksul bir Gürcü ailesinin çocuğu olarak Gürcistan’ın Gori kentinde doğdu. (18. yüzyılda Rus Çarlığı’nın egemenliğine giren Gürcistan, SSCB’yi oluşturan 15 cumhuriyet arasındadır.) Babası ayakkabıcı,
annesi çamaşırcı olan Stalin, Rusça’yı Gori’deki kilise okulunda öğrendi. Tiflis’te papazlık eğitimi gördüğü sırada, devrimci eylemleri nedeniyle 20 yaşında okuldan atıldı.
Daha sonra çarlık yönetimini devirmek için çalışan gruplara katılarak, Kafkasya’da işçi gösterilerinde ve grevlerde etkin bir rol oynadı. Birçok kez tutuklanıp sürgüne gönderildi ve sürgünden kaçtı. 1905’te Lenin’le tanışan Stalin, 1912’de Bolşevikler’in Merkez Komite’sine girdi.
Çarlık yönetimini deviren 1917 Şubat Devrimi gerçekleşince 1914’ten beri sürgünde olduğu Doğu Sibirya’dan dönen Stalin, Bolşevikler’i iktidara getiren 1917 Ekim Devrimi’ne katıldı ve yeni yönetimde çeşitli görevler aldı. İyi bir örgütçü olan Stalin yönetim içinde kısa zamanda güç kazandı. 1922’de, önemli bir görev olan Komünist Parti Genel Sekreterliği’ne getirildi. Lenin’in hastalığının ağırlaştığı bu dönemde genel sekreterlik görevinden yararlanarak parti içindeki konumunu daha da güçlendirdi.
1924’te Lenin ölünce partide önderlik mücadelesi başladı. Lenin vasiyetinde Stalin’in genel sekreterlikten alınmasını istemişti, ama Stalin parti içindeki konumundan yararlanarak bu vasiyetin açıklanmasını önledi. Ekim Devrimi’nin önderlerinden olan Lev Troçki ile giriştiği mücadeleyi kazanarak 1929’da Troçki’yi sürgüne gönderdi ve SSCB’nin yönetimine egemen oldu.
Stalin, geri kalmış ve iç savaşla yıpranmış olan ülke ekonomisini güçlendirmek için sanayileşmeye öncelik veren bir politika benimsedi. Yapılan beş yıllık planlarla bir yandan sanayi geliştirilirken, bir yandan da tarımsal üretim kooperatifler ve büyük devlet çiftlikleri çevresinde örgütlendi.
Dünyanın bu ilk sosyalist devletine karşı kapitalist ülkelerin takındığı düşmanca tavır, sanayileşmenin tümüyle yurtiçi kaynaklara dayandırılması zorunluluğunu getirmişti. Sanayi, sürekli olarak tarımdan aktarılan kaynaklarla geliştirildi. Bu durumun yol açtığı zorluklar karşısında ortaya çıkan tepkileri Stalin zor kullanarak bastırma yoluna gitti. Her türlü eleştiri ve karşı görüş şiddetle cezalandırıldı. 1936’daki “Büyük Temizlik”te Stalin’e bağlılığından kuşku duyulan binlerce yönetici, subay ve parti üyesi görevlerinden alındı ve birçoğu öldürüldü.
Ülke içinde olduğu gibi ülke dışında da Stalin’i korkutan düşmanları vardı. Almanya’da yönetime gelmiş olan ve SSCB’ye düşmanlığını gizlemeyen faşist diktatör Adolf Hitler büyük bir ordu kuruyordu. Hitler’in ülkesine saldıracağından kuşkulanan Stalin, bu saldırıyı hiç olmazsa geciktirmek amacıyla Ağustos 1939’da Almanya ile bir saldırmazlık antlaşması imzaladı. Ama, bu antlaşma Haziran 1941’de Almanlar’ın SSCB’ye saldırmasını önleyemedi. Alman saldırısından bir ay önce başbakanlık sıfatını da almış olan Stalin, savaşta SSCB ordusunun yönetimini üstlendi. Moskova önlerine kadar gelmiş olan Alman ordularına karşı önce savunmayı daha sonra karşı saldırıyı örgütleyen Stalin, 1942’de Stalingrad (bugün Volgograd), 1943’te de Kursk’taki çarpışmalarda Kızıl Ordu’nun başarılarıyla Naziler’in yenilgisinde önemli rol oynadı.
1943’te Almanya’nın savaşı kaybedeceği anlaşıldıktan sonra Stalin, İran’ın Tahran kentinde ve Kırım’daki Yalta kentinde yapılan toplantılarda ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt ve İngiltere Başbakanı Winston
Churchill ile savaş sonrasında Avrupa’nın alacağı yeni biçimi görüştü. 1945’te de ABD Başkanı Harry S. Truman ve İngiltere Başbakanı Clement R. Attlee ile Berlin yakınındaki Potsdam’da bir araya gelerek barış koşullarını konuştu.
SSCB ile müttefiki olan batı ülkeleri arasındaki ilişkiler savaş sonrasında bozuldu. Özellikle Almanya’nın bölünmesiyle ilgili konulardaki anlaşmazlıklar ilişkileri daha da kötüleştirdi ve Soğuk Savaş dönemi başladı.
Stalin’den sonra yönetime gelen Nikita Kruşçev 1959’da, Stalin’in uyguladığı ve pek çok SSCB yurttaşının ölümüne neden olan yönetim biçimini kınadı. 1985’te yönetime gelen Mihail Gorbaçov da Stalin döneminin eleştirisini sürdürdü.