Kaval
Türk halk müziğinde dilli kaval, dilsiz kaval ve çifte kaval gibi üflemeli çalgılar kullanılır.
Dilli ve dilsiz kavallar, birbirine çok benzer. İkisi de, çoğunlukla kamıştan ya da yabani armut ve erik ağacından, içi oyularak yapılan, ortalama 70 cm uzunluğunda silindir biçiminde birer borudur. Kaval yapımında ayrıca ceviz, kızılcık, kiraz gibi sert odunlu ağaçlar da kullanılır. Borunun bir yüzünde altı, öteki yüzünde bir olmak üzere toplam yedi delik vardır. Parmakla açılıp kapatılarak ya da açık bırakılarak çeşitli sesler elde edilen bu deliklere perde deliği denir.
Dilli kavalın üflenen ucuna, bir yanı kesilmiş, “dil” denen yuvarlak bir takoz sıkıştırılır. Bu uca “ağızlık” da denir. Dilsiz kavalın üflenen ucu, alt ucu gibi açıktır. İki tür kavalın da alt ucunda, borunun çatlamasını önlemek amacıyla takılan ve “halka” da denen tahtadan bir bilezik vardır. Bu parça, neydeki “parazvane”ye karşılıktır. Dilli kaval, çalınırken ağza dik olarak tutulur. Dilsiz kaval ise, ney gibi, hafifçe bir yana eğilir ve yandan üflenir. Dilli ve dilsiz kavalların ses alanı, bir buçuk oktav kadardır. Tiz sesler için şiddetli, pes sesler için de hafifçe üflemek gerekir. Pes sesleri çıkarmak daha güçtür. Ucu tüylü bir çubukla kavalı arada bir yağlamak gerekir.
Özellikle Türkmenler arasında yaygın olan dilsiz ve dilli kavallar, Anadolu’nun pek çok kırsal yerleşim yerinde, çoban çalgısı sayılır. Bazı yerleşim yerlerinde kullanılan tek çalgı kavaldır.
Kaval, çobanların elinde, sürüye egemen olma, sürüyü yönetme aracıdır. Çobanlar sürüyü bir yerden bir yere götürmek ya da otlatmak ve sürüye su içirmek için kaval çalarlar. Her biri değişik olan bu havalara “suya indirme havası” , “geri döndürme havası” , “telez otlatma havası” denir. Çobanın iyisi, iyi kaval çalabilen, daha doğrusu, kavalıyla sürüyü ustaca çekip çevirebilendir. Çobanların, kavallarıyla başardıkları inanılmaz işleri konu alan halk masalları vardır. Bu masallardan birinde anlatıldığına göre çoban, yanında çalıştığı beyin kızına sevdalanır. Kızını çobana vermek istemeyen bey, “Bir hafta susuz bırakılan sürüyü, su başına götürüp, susamış hayvanları kavalı sayesinde, su içmekten alıkoyabilirse, kızımı veririm” diye şart koşar. Çoban, o denli usta bir kavalcıdır ki, susuzluktan yanan sürüyü, suyun başında, çaldığı havayla adeta büyüler ve su içmeden döndürür. Bey de sözünü tutmak zorunda kalır.
Çifte kaval, çoğunlukla kartalın kanat kemiğinden yapılan iki kavalın, yan yana birbirine bağlanmasıyla yapılır. Her iki kavalın da üflenen ucunda, kamış düdükler vardır. Uzunlukları 20 cm dolayında olan kavalların yedişer deliği vardır. İkisi birden üflenen kavallar arasında akort farkı yoktur. Hatay’a özgü argun adlı üflemeli çalgı da, çifte kavala benzer. Bunlar da çoğu kez kartal kemiğinden yapılır. Çifte kaval ile argun arasındaki başlıca fark, argunun kavallarından birinin deliksiz oluşudur. Perde deliği olmayan bu kaval, sürekli aynı sesi vererek öteki kavala eşlik eder.