Köroğlu
Köroğlu, söylencelere konu olmuş bir halk kahramanıdır. 16. yüzyılda yaşadığı kabul edilen Köroğlu’nun asıl adının Ruşen Ali, babasının adının da Yusuf olduğu yapılan araştırmalardan ve Köroğlu Hikâyesi’nden anlaşılmaktadır. Köroğlu’na ilişkin söylenceler Balkanlar’dan Orta Asya’ya kadar çok geniş bir alana yayılmıştır. Bazı kaynaklara göre Köroğlu, Celali ayaklanmaları sırasında ünlenmiş bir Celali önderidir. Eskiçağlardan beri anlatılagelen ve kör edilen baba ile onun öcünü almak için çeşitli mücadelelere giren oğula ilişkin öyküler bu Celali önderinin kişiliğinde efsaneleşmiştir.
Destansı ve türkülü bir halk öyküsü olan Köroğlu Hikâyesi’ndeki kahraman ile 16. yüzyılda yaşadığı saptanan ve Yeniçeri Ocağı’ndan yetişme bir âşık olan Köroğlu birbirine karıştırılmıştır. Ama daha sonraki araştırmalardan bu iki Köroğlu’nun ayrı kişiler olduğu anlaşılmıştır.
Köroğlu’nun yaşadığı dönemde Anadolu halkı yoğun baskılar altındaydı. Yönetenler halkı ezmekte, ayaklanmaların yarattığı güvensizlik ortamı sonunda halk dağlara ve korunaklı yerlere sığınmaktaydı. Bu koşullarda halk Köroğlu’nun kişiliğinde toplumsal başkaldırıyı simgeleştirmiş, hem bir halk kahramanı, hem de bir halk ozanı yaratmıştır.
Köroğlu Hikâyesi’nin birçok çeşitlemesi ortaya çıkmıştır. Bunlardan tam metin olarak Paris Kütüphanesi’ndeki Türkçe elyazması metni, Özbek Söylencesi’ni, İstanbul Söylencesini ve Tobol Söylencesi’ni başlıca örneklerden sayabiliriz. Ayrıca parçalar halinde de birçok söylence vardır.
Köroğlu Destanı
Atlara çok düşkün olan acımasız ve zalim Bolu Beyi bir gün seyisi Yusuf’u çağırarak ondan kendisine örneği olmayan bir at bulmasını ister. Bu at dağları aşacak, azgın suları geçecek, uzağı yakın edecek güçte olacaktır. Beyin bu emriyle yola çıkan Yusuf, uzun araştırmaların sonunda kır bir tay satın alır. Bu tayın babası Fırat Irmağı’nın sularından çıkmış bir kutsal aygırdır. Ama bu soylu tay son derece çelimsiz ve gösterişsizdir. İlerde eşi bulunmaz bir at olacağını bilen seyis bu tayı alarak Bolu Beyi’ne getirir. Eşi benzeri bulunmaz bir at bekleyen Bolu Beyi bu sıska tayı görünce öfkelenir. Yusuf’a gerçeği anlatma fırsatı vermeden gözlerine mil çektirerek onu kör eder ve tayı da yanma katarak kovar. Tayla birlikte memleketi Sivas’a giden Yusuf, olanları oğlu Ruşen Ali’ye anlatır. Ruşen Ali, Bolu Beyi’nden öç alacağına and içer.
Babasının yol göstermesiyle Ruşen Ali kır tayı eğitmeye başlar. Tay karanlık bir ahırda bir yıl beslenir. Bir yıl sonunda at ahırdan çıkarılıp çamurla doldurulan avluda koşturulur. Atın ayağına ceviz kadar bir çamur bulaşmıştır. Kör Yusuf oğluna ahırda iğne deliği kadar bir yerden ışık sızdığı için bu çamurun bulaştığını, bu deliği bulup kapatmasını söyler. Bir yıl daha bu karanlık ahırda kaldıktan sonra bir kez daha çamurla kaplı avluda koşturulan kır atın ayağına hiç çamur bulaşmaz. Artık at istenilen duruma gelmiştir.
Bir gün Yusuf düşünde Bingöl Dağları’ndan Aras Irmağı’na gelecek üç köpüğün gözlerini açacağını ve onu gençleştireceğini görür. Sonunda Bolu Beyi’nden öç alabilme olanağının doğduğuna sevinen Yusuf, oğlunu yanına alarak Aras Irmağı kıyısında beklemeye başlar. Ne var ki, sihirli köpükler geldiğinde dayanamayan Ruşen Ali köpükleri kendisi içer. Bunu öğrenen Yusuf üzülürse de, oğlunun bir babayiğit olacağına ve kendisi yerine öcünü onun alacağına sevinir. Bu sihirli köpükler Ruşen Ali’ye sonsuz yaşama gücü, yiğitlik ve ozanlık yetisi vermiştir. Bu sırada Yusuf oğluna öcünü almasını vasiyet ederek ölür.
Kır atı yanına alan Ruşen Ali dağlara çıkar. Köroğlu adını almış, ünü Anadolu’nun dört bir yanına yayılmıştır. Çevresine toplanan yiğitlerle soygunlar yapmakta, ele geçirdikleriyle yoksullara yardım etmektedir. Adamlarıyla birlikte Çamlıbel’e giderek Bolu Beyi’nin konağının karşısına bir kale yaptırır. Üzerine gönderilen orduları bozguna uğratır. Bolu Beyi’nin tüm huzuru kaçmıştır. Köroğlu bir yandan da sazını çalıp türküler söylemektedir.
Bolu Beyi’nin ordularını sürekli bozguna uğratan, gelip geçen kervanlardan baç alan Köroğlu bir gün çobanın birinden İstanbul’da kasap başının oğlu Ayvaz’ın övgüsünü duyar. Ayvaz’ı kaçıran Köroğlu ona dövüşmeyi ve silah kullanmayı öğretir. Daha sonra Bolu Beyi’nin kız kardeşi Döne Hatun’u kaçırarak onunla evlenir.
Köroğlu çevresini saran Deli Hoylu, Demircioğlu, Kiziroğlu Mustafa, Koca Bey, Köse Kenan, Reyhan Arap gibi ünlü yiğitlerle birlikte büyük seferlere çıkar. Girdiği bütün mücadeleleri kazanır. Ezilen halkın gözünde bir kahraman durumuna yükselir. Ama “delikli demir” adını verdiği tüfeğin icadıyla yiğitlik geleneği bozulur. Beylerini etrafına toplayan Köroğlu onlardan dağılmalarını ister. Bu arada kır at da kaybolmuştur. Ardından Köroğlu da kaybolur.
Köroğlu Hikâyesi’ndeki türkülerde toplumsal eleştiri ağır basar. Yalın bir dille söylenmiş olan şiirlerde yiğitlik, sevda, doğa güzellikleri karşısında duygulanışlar ustalıkla işlenir. Köroğlu şiirlerinde kır at ile özdeşleşmiştir. Ayrıca Köroğlu’nun yaşamındaki önemli kişiler de şiirlerde yer alır.