Kuş
Kuşlar Aves sınıfını oluşturan sıcakkanlı, omurgalı hayvanlardır. Gövdelerini örten tüyler başka hiçbir hayvan grubunda rastlanmayan özelliktedir ve genel olarak kuştüyü adıyla tanınır. Memeliler ve sürüngenler kuşlara en yakın iki sınıftır. Hayvanlar arasında yalnız kuşlar ve memeliler gövde sıcaklığını dış etkenlerden bağımsız olarak denetleyerek belli bir düzeyde tutabilirler. Ama kuşların ön bacakları memelilerden farklı olarak bir çift kanada dönüşmüştür. Kuşların kanadı yarasalar gibi uçan memelilerinkinden çok farklıdır. İster uçsun, ister kivi, penguen, devekuşu gibi uçamasın tüm kuşlarda kanat bulunur. Yumurtlayarak üreme özelliği ise kuşları memelilerden çok sürüngenlere yaklaştırır. Ayrıca kuştüyü, sürüngenlerinkine benzer pullardan gelişmiştir. Yumuşak tüylü bir kuş yavrusunun bir kertenkeleye ya da yılana benzer bir yanını göremezsiniz. Ama parlak tüyleri ve donuk bakışlarıyla bir horoz, sürüngen atalarından izler taşır. Kuşların sürüngenlere özgü başka bir özelliğine Avustralya’da yaşayan iriayaklarda rastlanır. Bu kuşlar yumurtalarını kuma ve yaprakların içine gömer; yavrular da açık havaya bazı sürüngen yavruları gibi kazarak çıkarlar.
Kuşlar yaklaşık 180 milyon yıl önce, dinozorları ve timsahları da içeren bir sürüngen grubundan türemiştir. Bu sürüngenlerden bazıları milyonlarca yıllık bir süreç içinde dişlerini ve öbür sürüngen özelliklerini yitirmiş, tüylü kanatlar ve kuyruklar geliştirmişlerdir. Uçmaya nasıl başladıkları ise bilinmemektedir. Bazı bilim adamları yüksek tüneklere tırmanarak kendilerini aşağı doğru süzülmeye bıraktıklarını düşünürken öbürleri, açık alanlarda hızla koşarak havalandıklarını öne sürmektedir.
Her Şey Uçmak İçin
Kuşların, gövdelerine oranla sürüngenlerinkinden çok daha iri beyinleri vardır. Kuşların tüm gövdesi uçmaya elverişli bir yapı kazanmıştır. Ağırlığı azaltmak için kemiklerinin içi kısmen boştur. Kasları çok güçlüdür. Gövde ağırlığı büyük ölçüde kanatların altında kalır. Gemilerdeki safrayla aynı işlevi gören bu ağırlık, hayvanın havada yalpalamadan dengeli bir biçimde uçmasını sağlar. Uçaklar yapılırken de ağırlığın kanatların altında kalması ilkesine titizlikle uyulur. Kuşun kuyruğu manevra yapmaya ve dengeye yardımcıdır.
Kuşların tüyleri farklı biçim ve boyutlardadır. Gövde tüyleri baştan kuyruğa kadar arkaya doğru yatık olduğundan uçuş sırasında hava direncini azaltır, düzgün ve kaygan bir yüzey sağlar. Kuşun uçmasını sağlayan kanat ve kuyruk tüyleri hafif olmasına karşın sert ve sağlamdır. Uçmak için gerekli itme kuvvetini büyük ölçüde kaynaşmış parmak kemiklerine bağlı tüylerden aldıklarından bu tüylere el uçma tüyleri ya da birincil uçma tüyleri denir.
Kuşlar tüylerini düzeltip temizlemek için gagalarıyla “tarar” ve tüylerini korumak için kuyruksokumundaki bezin salgıladığı yağı gene gagalarıyla tüm gövdelerine yayarlar.
Kuşlar arasında uçma yöntemleri çok değişiktir. Karalar üstünde uçan küçük kuşlar kanatlarını sürekli çırparken birçok kuş hava akımlarından yararlanarak süzülür. Kuzgun ve şahin gibi iri yapılı kara kuşları tepeler arasında yükselen sıcak hava akımlarından, albatros ve yelkovankuşu gibi deniz kuşları okyanusların üstünde esen rüzgârlardan yararlanır. Albatroslar kanatlarını çırpmadan saatler boyu havada süzülerek gemilerle yarışabilir.
Uçma biçimleri kuş gruplarının birbirinden ayırt edilmesine yardımcı olur. Örneğin ördekler ve bazı kıyı kuşları düzenli kanat çırpışlarıyla bir doğrultu boyunca, ağaçkakanlar ve ispinozgillerin çoğu alçala yüksele uçar. Kırlangıçlar ve yelyutanlar ise uçarken sürekli ve birdenbire yön değiştirirler.
Kuşların kanatları doğal olarak uçma biçimlerine uygundur. Ormantavuğu gibi av kuşlarının kısa ve yuvarlak kanatları hızla havalanmaya yatkındır. Kartalların ve akbabaların kanatları hem hava akımlarından yararlanacak, hem de ağır gövdelerini taşıyacak ölçüde geniş ve küt uçludur. Atmacalar, kırlangıçlar ve kıyı kuşları ise uzun, uca doğru sivrilen kanatları sayesinde çabucak yön değiştirebilirler.
Kuşun uçma biçiminden ne yaptığı kolayca anlaşılabilir. Kırlangıçlar havada böcekleri yakalarken sağa sola atılır; ama göç ederken çok daha düzgün bir doğrultu boyunca uçar. Bir kuş avlanırken ya da düşmanından kaçarken, yalnız başına ya da sürü halinde uçarken, üreme mevsiminde kur yaparken ya da belirlediği bölgesini savunurken çok değişik biçimlerde uçabilir. Havada ok gibi giden bir kuşun hızı konusunda genellikle yanılgıya düşülür. Oysa saatte 95 kilometreyi aşan bir kuşa ender rastlanır. Kuşların çoğu saatte 50 kilometrenin altında kalan bir hızla uçar.
Uçamayan Kuşlar
Afrika’ya özgü bir kuş türü olan devekuşu (Struthio camelus) uçamaz; ama kanatlarını saatte 70 kilometreye ulaşan bir hızla koşarken denge unsuru olarak kullanır. Emu (Dromaius novaehollandiae) 1,5 metreyi aşan boyuyla devekuşundan sonra yaşayan en iri kuştur. Avustralya’da yerleşimin başlamasıyla birlikte kırıma uğrayan birçok benzerinden geriye yalnız bu tür kalmıştır. Emular da çok
hızlı koşabilir ve saatte yaklaşık 50 kilometrelik bir hıza ulaşırlar. Üç türden oluşan kiviler
(Apteryx cinsi) Yeni Zelanda’ya özgü uçamayan kuşlardır. Ağırlığı 450 gramı bulan yumurtaları gövdelerine göre son derece iridir. Ender rastlanan kuş türlerinden takahe (Notorrıis marıtelli) yalnız Yeni Zelanda’da, Güney Adası’nın ıssız vadilerinde bulunur. Saztavuklarına akraba olan bu uçamayan kuş türü parlak mavi ve yeşil renklerle bezelidir.
Güney Amerika’ya özgü uçamayan iki kuş türünden oluşan rea (Rhea cinsi), devekuşlarının zebra ve antiloplarla birlikte dolaşması gibi, geyik ve guanako sürüleriyle karışık halde bulunur.
Pasifik Adalan’ndan Yeni Kaledonya’da yaşayan kagu (Rhynochetus jubatus), kanatlarını yalnız iki yana açıp “dans” ederken kullanır. Dalıcımartıların uçamayan tek türü olan büyük dalıcımartı (Pinguinus impennis) yakın bir zamana kadar Atlas Okyanusu’nun kuzeyindeki kayalık adalarda yaşıyordu. Ama 19. yüzyıl başlarında denizciler tarafından kırıma uğratılmış, sonuncu çift 1844’te öldürülmüştür. Bir zamanlar Afrika’nın doğu kıyıları açıklarındaki Mauritius Adası’nda yaşayan dodo (Raphus cucullatus) da yaklaşık 200 yıl önce yok olmuştur. Uçamayan kuşların genellikle bulundukları yerlerde yaşayan doğal düşmanları olmadığından, kaçmak için uçmaya gereksinimleri yoktur. Ama insanlar yalnız kendileri değil yanlarında getirdikleri köpek, kedi ve fare gibi hayvanlarla da bu kuşların sonlarını hazırlamışlardır.
Kuştüyü
Kuşun gövdesi uçmaya uygun olarak biçimlendiği gibi gövdesini örten tüyler de yaşama biçimine son derece uygun bir gelişim göstermiştir. Bulunduğu yere ya da çıkma zamanına göre değişik özellikler taşıyan bu tüyler genel olarak küştüyü adıyla tanınır. Kuştüyü, kuşu yalnız sıcak tutmakla kalmaz, su kuşlarında deriyi sudan koruma işlevi de görür. Renkleriyse kuşun düşmanlarından korunmasına ve
türdeşleriyle iletişim kurmasına yardımcı olur. Ayrıca erkekler renkleri ve desenleriyle dişiyi kendine çeker ya da rakiplerini korkutur.
Kuşun rengi genellikle yaşadığı çevreyle uyum içindedir. Ama bu durum tüylerin hep soluk ve düz renklerde olacağı anlamına gelmez. Örneğin keskin ışık ve gölge ayrımının birbirini izlediği çakıllı kıyılarda yaşayan poyrazkuşları ve yağmurcunlar, siyah beyaz tüylerle kaplıdır.
Kuştüyünün hem kur yapmak, hem de gözdağı vermek için gösterişli olması zorunludur. Kuyruk desenlerinin, kanatlardaki renkli çizgilerin, baş ve boyundaki süslerin ayrı ayrı önemi vardır. Bunlara tavuskuşları, lirkuşları ve cennetkuşları uzun kuyruklarıyla, çoğu ördek türü kanatlarındaki parlak renkli lekelerle, bayağı batağan (Podiceps cristatus) ve bayağı hindiler (Meleagris gallopavo) başlarındaki süsleriyle iyi birer örnektir. Batağanlarda olduğu gibi süsler bazen hem dişide, hem de erkekte görülür. Ama genellikle yalnız erkek kuşlar süslüdür. Göz alıcı tüyler erkeklerin kolayca gizlenmesini engeller. Bundan ötürü çok gösterişli erkekler arasında yalnız yaşama eğilimi yaygındır. Erkek görülüp öldürülse bile, anne ve yavruların yaşamı tehlikeye girmez. Ama birçok kuş kur yapma sırasında kullandığı tüylerini, kuyruklarını ve kanatlarını kapatarak, sorgucunu yatırarak gizleyebilir. Kuşların çoğu üreme mevsiminin ardından gösterişli tüylerini döktüğünden güzelliklerini önemli ölçüde yitirir.
Gaga
Kuşlar tüyleriyle olduğu gibi gagalarıyla da kolaylıkla ayırt edilebilir. Beslenme çeşitliliği türler arasında gaga yapısını belirleyen temel etkendir. Çobanaldatanların ve yelyutanların gagaları çok küçüktür; ama uçarken böceklerin kolayca yakalanmasını sağlayacak ölçüde açılır. Eskiden Yeni Zelanda ormanlarında yaşayan ve soyu 19. yüzyıl başlarında tükenen huy anın (Heteralocha acutirostris) çok ilginç bir gaga yapısı vardı. Erkeğin düz gagası çürümüş ağaç gövdelerini oyabilecek biçimde sivriydi. Dişinin ise uzun gagası aşağı doğru kıvrılıyordu. Erkek ve dişinin beslenme işbirliği yaptığı; erkekler düz gagalarıyla odunu delerken dişilerin böcek larvalarını çıkardığı sanılmaktadır.
Küçük kolibrilerin uzun ve çok ince gagaları boru gibi uzamış çiçeklerin içinden balözü emmeye son derece elverişlidir.
Kıyı kuşlarının yanı sıra solucan bulmak için gagalarıyla toprağı ve çamuru kazan öbür kuşların genellikle ucu duyarlı gagaları vardır. Bu kuşların birçoğu kuzey yarıkürede ürer ve kışın güneye doğru göç eder. Besinlerini suyun yüzeyinde ya da sığlıklarda arayan ördekler geniş gagalarını süzgeç gibi kullanarak küçük canlıları yakalar. Kaşıkgagalarda bu yapı iyice belirginleşmiş ve ucu yayvanlaşan gaga kaşık biçimini almıştır. Okyanuslarda yaşayan borankuşları ve yelkovankuşları daha dar gagaları sayesinde yüzeyden küçük deniz canlılarını kapar. Batağanlarm ve öbür iyi dalıcıların gagaları suyu yarmaya uygun olarak düz ve sivri uçludur. Makasgagalar su yüzeyinin hemen üstünde uçarken gagalarının alt parçasını suya sokarak avlanırlar. Gagalarının alt parçası üst parçasından çok daha uzundur.
Meyve yiyen kuşlar yılın ancak belli dönemlerinde meyve bulabildiklerinden, başka besinleri de almaya elverişli oldukça kısa ve düz gagalıdır. Ama tukan ve boynuzgagadaki gibi iri gagaların meyve salkımlarına ulaşma amacına yönelik olarak geliştiği sanılmaktadır. Tohumla beslenen kuşlar, yedikleri tohumların çeşidine göre değişen irilikte, oldukça kısa ve kalın gagalıdır. Çaprazgagalar (Loxia cinsi) gagalarını, iğneyapraklı ağaçların kozalaklarından tohumları çıkarmakta kullanır. Papağanların gagaları çok güçlü ve kanca uçludur. Hemen hepsi tohum yemesine karşılık Yeni Zelanda’ya özgü kea (Nestor notabilis) genellikle koyun leşlerinden elde ettiği hayvansal yağla beslenir.
Yırtıcı kuşların gagaları avlarını parçalamaya yarayacak biçimde gelişmiştir. Bu kuşların çoğu avlarını güçlü pençeleriyle yakalar.
Bacaklar ve Ayaklar
Kuşların bacakları ve ayakları da yaşama biçimlerine uygundur. Tavuklar güçlü bacakları ve ayaklarıyla toprağı eşeleyip yiyeceklerini arar. Kolibri, yelyutan ve kırlangıç gibi yaşamını büyük ölçüde havada geçiren kuşların bacakları küçük ve güçsüzdür. Kartalların ve akrabalarının iri tırnaklarla donanmış pençeleri küçük hayvanları öldürecek ölçüde güçlüdür.
Yüzücü kuşların ayakları değişik biçimlerde perdeli bir yapı kazanmıştır. Pelikan ve karabatakların dört parmağı perdelerle birbirine bağlıdır. Öte yandan ördekler, martılar, sumrular ve borankuşlarının yalnız üç parmağı perdelidir. Batağanların ve mekelerin her bir ayak parmağında yanlara doğru yayılmış perdeler bulunur. Penguenler, karabataklar ve dalıcımartılar yaşamlarının önemli bir bölümünü suyun altında balık arayarak geçirirler. Bacakları suyun içinde ilerlemelerini kolaylaştıracak biçimde gövdelerinin arka bölümüne yakındır. Kıyı kuşları uzun bacakları yardımıyla gövdelerini suyun dışında tutarlar. Bazı parmakları arasındaki küçük perdeler suyun derinleştiği yerlerden kıyıya doğru yüzebilmelerini sağlar.
Yeryüzünün karlı bölgelerinde yaşayan kartavukları ve öbür ormantavukları kışın parmak kenarlarında gelişen pullar sayesinde karda batmadan dolaşabilirler. Jasanalar çok uzun parmakları sayesinde nilüfer gibi su bitkilerinin üstünde dolaşır, böcekleri ve öbür küçük hayvanları avlar.
Birçok kuşun ayaklarındaki dörder parmaktan üçü öne, biri geriye doğru uzayarak ağaç dallarını sıkıca kavrama özelliği kazanmıştır. Özellikle ötücükuşlar için tipik olan bu ayak yapısı, kuşların tünedikleri yerlerden düşmeden uyuyabilmelerini de sağlar.
Kuşlar Nasıl Yaşar
Her kuş türünün kendine özgü bir yaşamını sürdürme biçimi vardır. Bazıları gündüzleri hareketlenip, geceleri uyur. Öbürleri yalnız ya da büyük ölçüde geceleri hareket eder. Bazı kuşlar gün ışığı ve karanlığın yanı sıra, Ay’dan ve gelgit hareketlerinden de etkilenir.
Küçük ötücükuşların büyük bölümü ve başka birçok kuş tek başına yaşamayı yeğler. Bu kuşlar yalnız üreme mevsiminin başladığı bahar aylarında eşleşirler. Kuzgun (Corvus corax) ve bazı kuğular gibi birçok kuşun ise yaşamları boyunca tek eşli kaldığı sanılmaktadır. Baştankaralar gibi bazı türler çiftler halinde ayrı yerlerde ürer, kışın küçük gruplar halinde bir araya gelir. Küçük gruplar halinde yuva kuran, kışın sürüler halinde toplaşan kuşlar arasında ispinozgillerin birçok türü de vardır. Martılar genellikle kalabalık koloniler halinde üremekle kalmaz yıl boyunca da toplu yaşamayı sürdürürler. Çeşitli dalıcımartı türleri gibi bazı kuşlar ise üreme mevsimi sona erdiğinde küçük gruplar halinde yaşamaya başlar. Ötleğenler ve bazı kıyı kuşları gibi birçok göçmen kuş yalnız göç sırasında geniş sürüler oluşturur. Bir sığırcık (Sternus vulgaris) gündüz yalnız başına ya da küçük bir grup içinde beslenip, gece yüzlerce hatta binlerce türdeşinden oluşan sürülere katılabilir.
Kuşlar bahar ya da güz ayları yaklaşırken genellikle göçe hazırlanırlar. Bu göç tarlalar ile yakındaki ormanlar, ovalar ile daha yüksek yerler arasında olabilir. Öte yandan kutup sumrusu (Sterna paradisaea) Kuzey Kutbu’ndan Antarktika’ya kadar ekvatoru aşarak 16 bin kilometrelik yolu aşar.
Şakıma, Kur Yapma ve Savunma
Mevsimler arasında belirgin ayrımların görüldüğü kuşaklarda kuşlar bahar aylarında ürer. Erkek kuş, dişileri çeken ve çevredeki öbür erkek kuşları uyaran ötüşüyle yerini belli eder. Kızılgerdan (Erithacus rubecula) gibi az sayıda kuş türünün dişisi de şakır. Kuşların şakıması genellikle erkeğin bir yeri gözüne kestirip sahiplendiğinin belirtisidir. Bu “bölge” bir kuşun ya da bir kuş çiftinin türdeşlerine karşı savunduğu ağaçlar, çalılar ya da bir toprak parçası olabilir. Kızılgerdan gibi bazı kuşlar kışın kendilerine bir beslenme bölgesi belirler ve çiftler ayrıldıktan sonra bu bölge dişiye kalır.
Erkek bölgesini belirlediğinde yalnızca türdeşlerini kovmakla kalmaz, türüne oldukça benzeyen başka kuşları da kovalar. Sonunda bir dişinin bölgesine girmesine izin verirken genellikle her zamankinden farklı biçimde öterek dişinin çevresinde uçup tüylerini sergileyerek kur yapmaya başlar.
İri yırtıcı kuşların bölgeleri birkaç kilometre çapında olabilir. Kuş kolonilerinde bu bölge bir yuvanın çok yakın çevresiyle sınırlıdır. Bu durumda kuşlar koloninin yerleştiği bölgeyi ortaklaşa kullanabilirler.
Kuş Yuvaları
Bütün kuşlar yumurtlar ve yavrular çıkana kadar yumurtaları uygun sıcaklıkta tutar. Uygun sıcaklığı, kuşların çoğu kuluçkaya yatarak sağlar. İnekkuşları ve guguklar ise yuva yapmadıkları gibi kuluçkaya da yatmazlar. Yuva asalağı olan bu kuşlar kuluçkaya yatması ve yavrularına bakması için yumurtalarını başka kuşların yuvalarına bırakırlar.
Yuvalar genellikle kuluçkaya yatılan, yumurtadan çıkan yavrulara palazlanana kadar bakılan birer yavru yetiştirme merkezidir. Kumrular ve güvercinler ağaçlardaki dal çatalına ya da çalılara üstünkörü yerleştirilmiş çırpılardan basit yuvalar yaparlar. Balıkçılların ve leyleklerin yuvaları da çırpıdan ve düz; ama çok daha geniştir. Birçok kuş ise son derece özenli yuvalarıyla dikkat çeker. Baltimore sarıasması (Icterus galbula) otları örerek yaptığı yuvasını genellikle karaağaçların dallarından aşağı doğru sarkıtır. Bayağı sarıasma (Oriolus oriolus) ise ağaç tepelerinde hamak biçiminde yuva yapar. Ardıçkuşlarının çoğu çanak biçimindeki ottan yuvalarını çamurla sıvar.
Kırlangıçlar arasında yuva yapma yöntemleri büyük bir çeşitlilik gösterir. Ev kırlangıcı (Delichon urbica) ve kır kırlangıcı (Hirundo rustica) genellikle evlerin duvarlarına ya da saçak altlarına tükürükleriyle yoğurdukları çamur topaklarından yuvalar yapar. Kır kırlangıcının yaptığı yuvanın üstü açık olmasına karşılık ev kırlangıcının yaptığı yuvanın yalnız küçük bir giriş deliği vardır. Ağaç yelyutanları küçük ve çanak biçimli yuvalarının dibine bıraktıkları birer yumurtayı tükürükleriyle yapıştırırlar. Çin mutfağına özgü bir yemek olan kuş yuvası çorbası bu kuşlardan bir türün (Collocalia fuciphaga) tümüyle tükürüğünden oluşmuş yuvasından yapılır. Güney Amerika’da yaşayan çömlekçikuşları (Furnarius cinsi) geniş otlaklar ve pampaların üstünde büyük ölçüde çamurdan, ekmek fırınını andıran iki gözlü geniş yuvalar yapar. Bu kuşların yuvalarına bazen çit kazıklarının tepesinde de rastlanır.
Kuşlar her yıl aynı malzemeyi kullanarak yuva hazırlamaya girişir. Ama gereksindikleri malzemeyi bulamadıklarında başka maddeleri de kullanırlar. Kuzey Amerika’da yaşayan tepeli sinekkapan (Myiarchus crinitus) yuvasını yılan derisiyle, bulamadığında selofan ya da mumlu kâğıtlar kullanarak süsler.
Sumrular ve yağmurcunlar gibi birçok kuş türü yuva yapmak yerine yumurtalarını yerdeki küçük oyuklara bırakır. Dalıcımartılar gibi bazı deniz kuşları ise kaya çıkıntılarına tek bir yumurta bırakır.
Kuşların yuvaya bıraktığı yumurta sayısı türlere göre 1-20 arasında değişir. Besin bol, öbür çevre koşulları uygunsa bir üreme mevsiminde iki ya da üç kez kuluçkaya yatabilirler.
Kuş yumurtaları baykuşunkiler gibi süt beyaz ve küre biçiminde, kıyı kuşlarınınki gibi sivri ve çok renkli olabilir. Yumurtalar genellikle üstü açık yerlere bırakıldığından yumurta avcılarının çevreden ayırt etmesini güçleştirecek renk ve desenlerle bezelidir.
Kuşlar Hakkında İlginç Bilgiler
Devekuşu yaklaşık 135 kilograma ulaşan ağırlığı ve 2,5 metreyi bulan boyuyla yaşayan en iri kuştur. Yeni Zelanda’da yaşadığı bilinen soyu tükenmiş moalar ise 3,5 metre boyunda uçamayan kuşlardı. Öte yandan And kondorunun (Vultur gryphus) ve gezgin albatrosun (Diomedea exulans) kanat açıklıkları 3,5 metreye erişebilmektedir.
Yeryüzünün en küçük kuşu Küba’da yaşayan arı kolibrisidir (Mellisuga helenae). Bu kuşun uzunluğu 5,5 santimetreyi, ağırlığı 2 gramı aşmaz.
Kuşlar şakımaları ve ilginç davranışlarıyla insanların en sevdiği hayvanlar arasında yer alır. Ama bazı kuşlar, özellikle tarla ürünlerini yağmalayarak önemli zararlara yol açar. Örneğin Afrika'da yaşayan küçük yapılı bir kuş türü olan küela (Quelea quelea) çekirge sürülerini andırır biçimde aşırı çoğalarak girdiği tarım alanlarını yıkıma uğratır. Tek bir küela sürüsünde 20 milyonu aşkın kuş bulunabilir.
Kuşların Gözlenmesi
Kuşları gözlemek için gözlerinizin keskin olması ve kulağınızın iyi duyması gerekir. Bu başlangıç için yeterli olmakla birlikte, çok geçmeden yanınızda küçük bir defter taşımanın yararını anlayacaksınız. Bu deftere ilginizi çeken kuşların dökümünü çıkarabilir, gözlem tarihlerini ve öbür gerekli notları yazabilirsiniz.
Bu çalışma yöntemini sürdürürseniz kuşlarla ilgili kitaplar alarak ve deneyimli kuş gözlemcilerine de danışarak çok geçmeden yaygın kuş türlerini tanımaya başlayacaksınız. Bu gelişme sizi yeni kuş türlerini tanıma yolunda yüreklendirecek, yaşadığınız çevreden biraz daha uzağa ormanlara, tepelere, su kıyılarına doğru kısa yolculuklar yapmaya yöneltecektir. Doğal yaşama ortamlarında kuşlara yaklaşmak oldukça güç, bazen olanaksızdır. Bu zorluğu dürbün kullanarak aşabilirsiniz.
Güçlü bir dürbün pahalı ama çabalarınızın boşa gitmemesi için zorunludur. Ancak 6x24 mm ya da 8x32 mm gibi büyütme oranı yüksek ve net görüntü sağlayan dürbünler en uzaktaki kuşları bile yanınızdaymış gibi göstererek size heyecan dolu, yepyeni bir dünyanın kapılarını açabilir.
Bir kuşu tanıyabilmek için gözlerinizin keskinliği kadar kulaklarınızın da iyi duyması büyük önem taşır. Çünkü bazı ötleğen türleri gibi birbirine çok benzeyen kuşların kanat, gaga ve bacak uzunluklarını saptayıp tür tanımını yapmak ancak uzmanların işidir. Ama iki kuş türü birbirine çok benzese bile ötüş farkları sayesinde ayırt edilebilir. Bu nedenle en bilinen kuşlardan başlayarak ötüşünü dinlediğiniz türleri gözü kapalı tanımaya çalışın. Kulağınız oldukça iyi, belleğiniz yeterince güçlü ise bu iş sanıldığı kadar zor değildir.
Kuşların Giz Dolu Yaşamı
Kuşlar hakkında öğrenilecek çok şey vardır. Ömrünüz boyunca gözlediğiniz bir kuş türünün bile öğrenemediğiniz birçok yönü bulunabilir. Bu nedenle yuva yaptıkları dönem boyunca bir kuş çiftini gözleyerek, başkalarının henüz keşfetmediği özellikleri görebilirsiniz. Çok yaygın bazı kuş türleri hakkında bilgilerin son derece yetersiz oluşu garip ama gerçektir.
Yuvasında kuluçkaya yatan bir kuşun nasıl davrandığı büyük ölçüde bilinmektedir. Ama kış aylarında ya da yuvasından ayrılan kuşların neler yaptıkları hakkında bilgiler oldukça sınırlıdır.
Kuşların zamanlarının önemli bir bölümünü beslenerek ya da besin arayarak geçirdiklerini biliyoruz. Ama değişik kuş türlerinin ne yedikleri konusunda bilgiler kesin ve ayrıntılı değildir. Çiftçiler bu sorunu çözmek isterler. Çünkü kuşlar olmasaydı, böcekler korkunç bir hızla çoğalıp yeryüzündeki yeşil her şeyi yer bitirirdi. Ama bazı kuş türleri böceklerin yanı sıra, büyük miktarlarda tohumları ve tahıl tanelerini de yer. Buradaki soru, tahılları ve tohumları yiyen kuşların, aynı zamanda çiftçilerin ürünlerini yiyen böcekleri de tüketerek verdikleri zararı dengeleyip dengeleyemedikleridir.
Kuş gözlemcileri, kuşların nasıl davrandıklarını öğrenmenin yanı sıra, nerelerde yaşadığını da öğrenmek isterler. Haliçler ve kumsallar boyunca kıyı kuşlarını ve öbür kuşları gözlemek ilginçtir. Sulak yerlerde birçok kuş türüne rastlayabilirsiniz. Balıkçıllar, balabanlar ve sutavukları gibi birçok kuş türü bataklıklarda yuva yapar. Kuşların bahar ve güz göçlerini izlemek için kıyı bölgeleri çok uygundur.