Lösemi
Lösemi denen hastalık grubunun bir adı da kan kanseridir. Çünkü öbür kanser türleriyle aynı özellikleri gösteren bu hastalıklar, vücuttaki bütün iri kemiklerin iç boşluğunu dolduran ve kan yapımından sorumlu olan kemik iliğinde gelişir.
Lösemi adı altında toplanan hastalıkların birçok değişik tipi vardır. Ama hepsinin ortak özelliği kandaki akyuvarların denetlenemeyecek biçimde çoğalmasıdır. Bu çoğalan akyuvarlar hem vücudu mikroplara karşı savunamayacak duruma gelir, hem de alyuvarlar ile trombositler gibi öbür kan hücrelerinin görevini aksatır. Normal olarak 1 mm3 kanda 5 milyon kadar alyuvar ve 4.000 ile 11.000 arasında akyuvar bulunur. Oysa lösemide 1 mm3 kandaki akyuvar sayısı 1 milyona kadar yükselebilir.
Lösemide hangi akyuvar türü aşırı çoğalarak kanserleşme özelliği gösteriyorsa hastalık da o akyuvarın adıyla tanımlanır. Örneğin lenfosit lösemisi (ya da lenfositik lösemi), bir akyuvar türü olan ve lenf sisteminde bulunan lenfositleri, yani lenf hücrelerini etkiler. Akut lenfosit lösemisi çocuklarda
en sık görülen lösemi tipidir. “Akut” terimi, tedavi edilmediğinde birkaç hafta ya da birkaç ay gibi kısa bir sürede ölümle sonuçlanabilen hastalıklar için kullanılır. Lenfosit lösemisi erişkinlerde de görülür, ama bu durumda hastalık “kronik” ya da süreğendir; yani yavaş yavaş gelişir ve hasta uzun yıllar yaşayabilir. Löseminin en yaygın ikinci türü olan granülosit ya da miyeloblast lösemisi ise erişkinlerde çocuklardakinden daha sık görülür.
Löseminin tedavi edilebilir hastalıklar arasına katılması çağdaş tıp biliminin çarpıcı başarılarından biridir. Günümüzde, lösemili çocukların yarıdan çoğu iyileştirilebilmektedir. Aslında kanser grubu hastalıklar çocuklarda çok sık görülmez; ama, çocukluk çağında ortaya çıkan her üç kanser olayından biri akut lösemidir ve tedavi edilmediğinde ölümle sonuçlanır.
Löseminin başlıca belirtileri halsizlik, kansızlık ve soluk darlığıdır. Akyuvarlar vücuda giren mikroplarla savaşamayacak duruma geldiğinden, lösemili kişiler sık sık başka mikroplu hastalıklara yakalanırlar. Löseminin tanısı çok basittir: Kan sayımı yapılarak akyuvarlarda olağandışı bir artış olup olmadığı kolayca anlaşılabilir. Ayrıca, kan yapıcı dokulardan, genellikle de kemik iliğinden alınan örnekler üzerindeki daha ayrıntılı bir incelemeyle hangi tip löseminin söz konusu olduğu saptanabilir.
Hastalığın tedavisinde güdülen amaç kandaki akyuvar sayısını azaltmaktır. Böyle bir şey ameliyatla yapılamayacağından, lösemi tedavisinin temeli kanser önleyici ilaçların kullanımına dayanır. Kemoterapi denen bu ilaçla tedavi yöntemi çoğu kez radyoterapiyle (ışın tedavisiyle) desteklenir; yani hücre çoğalmasını durdurmak için, hastalıklı dokulara belirli dozda X ışınları uygulanır. Değişik lösemi tiplerine uygun ilaçların seçilmesi, verilecek ilaç dozunun özenle saptanması ve tedavi süresinin iyi ayarlanması iyileşme oranını büyük ölçüde artırmıştır.
Bu yoğun tedavi hastayı çok sarsabilir, ama çoğu zaman başarıyla sonuçlanır. Bazı olaylarda hastalık bir süre sonra yeniden ortaya çıkar; bu durumda tedavinin yinelenmesi gerekir.
Kemik iliği nakliyle tam olarak iyileşen hastaların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bu tedavi yöntemi genellikle akut ve ölümcül lösemi türlerine yakalanmış olan ya da ilaçla iyileşmeyen çocuklara uygulanır.
Kemik iliği nakli, ilkesel olarak kan nakline benzeyen bir cerrahi yöntemidir. Önce hastanın
kemik iliğindeki kanserli hücreler parçalanarak yok edilir. Sonra, genellikle hastanın yakın bir akrabasından alman sağlıklı kemik iliği vücuda şırınga edilir. Bu yeni ilik, kemiklerin ortasındaki boşluklara yerleşir ve eğer bir doku uyuşmazlığı olmazsa sağlıklı akyuvarlar üretmeye başlar.
Bütün doku ve organ nakillerinde olduğu gibi, kemik iliği naklinde de lösemili hasta ile vericinin kemik iliği hücrelerinin mutlaka uyuşması gerekir. Yoksa, lösemili hastanın bağışıklık sistemi bu yeni hücreleri yabancı madde olarak kabul edeceği için “reddeder” ; yani tıpkı mikroplara ve vücuda giren öbür yabancı maddelere yaptığı gibi ilik hücrelerini de parçalayıp öldürür. Daha da kötüsü, vericiden alınan yeni hücreler hastanın kendi hücrelerine saldırabilir. Bu sorun özellikle yaşlı hastalarda çok sık görüldüğünden, 50 yaşın üstündeki lösemi hastalarına çok ender olarak kemik iliği nakledilir. Günümüzde, her üç hastadan yalnızca birine kemik iliği nakli için uygun bir verici bulunabilmektedir.
Lösemililerin bağışıklık sisteminin, kendi ilik hücreleriyle tam özdeş olmayan yeni hücrelere karşı şiddetli bir tepki vermesini engellemek üzere araştırmalar sürdürülüyor. Bilim adamları, vericilerin kemik iliğindeki bazı özel hücreleri ayırarak bu bağışıklık tepkilerinin önlenebileceğine inanıyorlar. Ama bu tür araştırmalar kuşkusuz çok uzun zaman alır. Gene de, kemik iliği nakli günümüzde birçok lösemi hastasına iyileşme umudu vermiştir.