Nem
Nem, havadaki su buharıdır. Eskiden “rutubet” denen nem, her şeyden önce deniz, göl ve ırmak gibi su kütlelerinden gelir. Ayrıca bitkilerin “terleme” denen yolla saldıkları su buharı da buna katkıda bulunur. Havadaki su buharı insanlar, hayvanlar ve bitkiler, kısaca tüm canlılar için son derece gereklidir.
En kurak çöllerin üzerinde bile havada bir miktar su buharı bulunur; ama öte yandan, havanın tutabileceği su buharı miktarının da bir sınırı vardır. Artık daha fazla su buharı tutamayacak hale geldiğinde, hava “doymuş” demektir. Burada kural şudur: Hava ne kadar sıcaksa, doyum noktasına ulaşana kadar tutabileceği su buharı miktarı da o kadar çok olur. Örneğin bir yaz günü 30°C sıcaklıkta hava, donma noktasında olan havanın tutabileceğinden altı kat daha fazla nem tutabilir.
Nem miktarı “mutlak” ya da “bağıl” nem olarak ifade edilir. Mutlak nem, belirli bir hacimdeki havada bulunan nem miktarı, yani havanın nem içeriğidir. Diyelim ki, sıcaklığı 20°C olan bir metreküp havada o anda bulunan su buharı miktarını 8,5 gram olarak ölçtük; işte bu 8,5 gram havanın mutlak nem'idir. Daha yaygın kullanılan bağıl nem ise şöyle bulunur: 20°C sıcaklıktaki bir metreküp havanın, doymuş hale gelene kadar 17 gram nem tuttuğu bilinir. Demek ki, mutlak nemi 8,5 gram olan bu hava kütlesi taşıyabileceğinin yarısı kadar nem içermektedir. Bağıl nem yüzde olarak ifade edilir. Bu durumda, örneğimizdeki havanın bağıl neminin yüzde 50 olduğunu söyleriz. Soğuk hava, sıcak havaya oranla daha çabuk doyar, yani tutabileceği su buharı miktarı azdır; bu da soğuyan havanın bağıl neminin arttığı anlamına gelir. Bağıl nemin yüzde 100 olduğu ve havanın doymuş hale geldiği sıcaklığa çiy noktası denir. Eğer doymuş havanın sıcaklığı çiy noktasının altına düşerse, bir miktar su buharı küçük damlacıklar haline dönüşür ve çiy, sis ya da bulut biçimini alır.
Bağıl nemi yüksek olan bir havanın çiy noktasına ulaşması ve bunun sonucunda sis ya da bulut oluşturması için sıcaklığının biraz düşmesi yeterlidir. Sis ya da bulut oluşumunu daha sonra yağmur izleyebilir. Yüksek bağıl nem karalarda ve denizlerde suyun buharlaşmasına engel olur; çünkü hava, daha fazla su buharı alamayacak kadar nemlidir. Bunun sonucunda da Dünya yüzeyindeki ısı kaybı azalır ve don olasılığı düşer. Bağıl nemin yüksek olması durumunda ise, çiy noktasına ulaşılması için sıcaklığın çok daha fazla azalması gerekir; bu nedenle akşamları gökyüzü açık olur ve az çiy bulunur. Ama öte yandan buharlaşma hızlanır ve yeryüzündeki ısı kaybı artar. Cezayir’de Sahra Çölü’ndeki Tamanrasset’te bağıl nemin yüzde 25 ve daha düşük olduğu şubat ayında, gündüzleri sıcaklık 27°C’nin üstüne çıkabilir, buna karşılık gece sıcaklığı çoğu zaman donma noktasının altına düşer.
Nemin yaşam koşulları ü zerinde önemli etkileri vardır. Kışın, merkezi ısıtmalı bazı yapılarda bağıl nem yüzde 20’ye kadar düşer; bu oldukça kuru bir hava demektir. Böyle bir hava, burun ve boğazdaki solunum yollarını kurutarak buralardaki dış dokuyu “tahriş eder”, soğuk algınlığı, öksürük ve nezle olma olasılıklarını artırır. Ayrıca vücuttaki nemin buharlaşmasını hızlandırarak ısı kaybına ve dolayısıyla üşümeye neden olur. Isıtma sistemlerinde , ortamdaki bağıl nem yüzde 50 ile yüzde 60 arasında tutulmaya çalışılır; bu, hem insanın bina içinde kendisini en rahat hissedeceği, hem de yakıt tasarrufu sağlayan bir orandır.
Sıcak havalarda nem oranının çok yüksek olması insanı rahatsız eder, çünkü vücudun soğuması derideki terin buharlaşmasına bağlıdır. Eğer hava hem sıcak, hem de nemliyse, vücut daha fazla nem soğuramaz ve bunun sonucunda da buharlaşma azalır, vücut giderek ısınır. Bu durum ölümle sonuçlanabilecek sıcak çarpmalarına yol açabilir.
Nem, biri yaş öbürü kuru iki termometrenin yardımıyla ölçülebilir. İki termometre yan yana yerleştirilir ve bunlardan birinin cıva haznesi açıkta bırakılırken, ötekinin haznesi yaş bir kumaş parçasıyla sarılır. Eğer nem oranı düşükse kuru hava kumaşın emdiği suyu hızla buharlaştırarak, termometrenin haznesinde ısı kaybına ve böylece de yaş termometrede okunan sıcaklığın kuru termometrede okunandan düşük olmasına neden olur. Hava ne kadar kuruysa kumaştaki su da o kadar hızlı buharlaşır ve sıcaklık okumaları arasındaki fark o ölçüde büyük olur. Havanın o andaki nemliliği, yani nem oranı, bu tür sıcaklık ölçümlerine göre düzenlenmiş bir tabloya bakılarak bulunur. Eğer bu iki termometreden aynı sıcaklık okunursa hava neme doymuş demektir ve yağmur da yağıyor olabilir.
Nem ölçmeye yarayan aletlere higrometre ya da nemölçer denir. Higrometrelerin bir türünde insan saçından yararlanılır; insan saçının uzunluğu havadaki nem düzeyine bağlı olarak uzar ya da kısalır. Saçın uzunluğundaki bu değişimler bir dizi kaldıraç yardımıyla büyütülür, kadranlı bir nem göstergesinin ibresine ya da döner tamburlu bir nem kaydedicisinin kalemine aktarılır. Bu kalem bir çark sistemiyle döndürülen tambura sarılı kâğıdın üzerine sürekli kayıt yapar.