Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Sara

  • Okunma : 331

Sara ya da tıptaki adıyla epilepsi, genellikle kasılma, çırpınma ve bilinç yitimi nöbetleriyle ortaya çıkan bir sinir sistemi hastalığıdır. Beyin ile bütün organlar arasındaki bilgi alışverişi, sinirler boyunca ilerleyen ve bir sinir hücresinden öbürüne atlayan zayıf elektrik akımlarıyla gerçekleşir. Beyindeki sinir hücrelerinden, tıpkı bir elektrik kaçağında olduğu gibi, birdenbire ve aynı anda elektrik boşalması bu sinir iletisinin kesilmesine yol açar. Saradaki bilinç yitimi ile şiddetli kas kasılmasının ve çırpınma nöbetlerinin nedeni budur.

    Sara halk arasında bu en çarpıcı biçimiyle bilinirse de, aslında hastalığın değişik belirtiler veren birçok çeşidi vardır. Eğer elektrik boşalımı beynin yalnızca belirli bir bölgesinde odaklanıyorsa “bölgesel nöbetler”, eğer beynin her iki yarımküresinde eşzamanlı bir elektrik boşalımı söz konusuysa “genel nöbetler” görülür.

    Bölgesel nöbetlerde beynin hangi bölgesi etkilenmişse, belirtiler çoğu kez yalnızca o merkezin denetimindeki işlev bozukluklarıyla ortaya çıkar. Örneğin konuşma merkezindeki ani elektrik boşalımı geçici konuşma yitimine ya da dil tutukluğuna, hareket merkezlerindeki işlev bozukluğu da kol ve bacaklarda kas seyirmesine, titremelere ve istençdışı hareketlere yol açar. Beynin şakak lopundan kaynaklanan bölgesel nöbetlerde ise bellek bozuklukları, sanrılar ve duyu yanılsamaları (olmadık sesler işitmek, kokular duymak ya da hayaller görmek) gibi daha karmaşık ruhsal ve duygusal belirtiler görülebilir. Bölgesel nöbetler genellikle bilinç yitimi noktasına varmaz; ama bazen bu belirtiler genel bir nöbetin habercisi de olabilir.

    Genel nöbetlerin, sinir sistemindeki gelişmesi aynı, ama belirtileri farklı olan iki tipi vardır. “Küçük nöbet” genellikle çocukluk çağında başlar ve ergenlik çağma doğru ya tümüyle sona erer ya da “büyük nöbet” denen saraya dönüşür. Yüzde, kol ve bacaklarda tik biçimindeki istençdışı hareketlerin eşlik ettiği küçük nöbetlerde bilinç yitimi çok kısa sürelidir; en çok 5-10 saniye süren bu dalgınlık nöbetlerini hasta çoğu zaman ayakta atlatır. Büyük nöbette ise, çok daha uzun süren bilinç yitimi sırasında önce hastanın bütün vücut kasları kasılır, ardından önlenemeyen çırpınmalar başlar. Daha nöbet başladığı anda hasta genellikle yere düşer; tükürüğünü yutamadığı için ağzından köpükler gelir; solunum geçici olarak durduğundan yüzü morarabilir ve çene kemikleri kasıldığı için dilini ısırarak yaralayabilir. Bunu bir gevşeme ve yarım saat kadar süren çok derin bir uyku evresi izler. Nöbet geçtiğinde hasta hiçbir şey hatırlamaz ve neden uykuda olduğuna bir anlam veremez.

    Genel nöbetler çok ani ve habersiz başlar; oysa belirli bir odaktan bütün beyne yayılan, yani bölgeselden genele geçen nöbetlerde aura denen uyarıcı belirtiler vardır. Bu yüzden bu tip hastaların, nöbet sırasında yere düşerken bir yere çarpıp yaralanmamak için bu belirtileri tanımayı ve önceden yere uzanarak nöbetleri hazırlıklı karşılamayı öğrenmesi gerekir.

    Sara nöbetlerine yol açan elektrik boşalması bazen beyin dokusuna zarar verebilecek kadar güçlü çarpma ve darbeler, doğum sırasındaki kafatası örselenmeleri ya da beyin urları gibi organik nedenlere bağlıdır. Ama çoğu zaman, özellikle büyük ve küçük nöbetler biçiminde beliren saralarda hastalığın bilinen bir nedeni yoktur ve beyinde organik bir bozukluğa rastlanmaz. Bu tip sara nöbetleri genellikle ergenlik çağından önce başlar ve kesin bir kural olmamakla birlikte çoğu kez aile hastalığı niteliğindedir. Yani, kuşaklar boyunca aynı ailenin çeşitli bireylerinde ortaya çıkabilir. Bu nedenle, büyük ve küçük nöbetlere yol açan sara tiplerinin kalıtsal olduğu sanılmaktadır.

    Sara tanısında tıbbın en büyük yardımcısı, beynin elektrik etkinliğini kaydetmeye dayanan elektroansefalografi (EEG) tekniğidir. Nöbet sırasında alman kayıtlarda, beyinden yayılan elektrik dalgalarının biçimi normalden farklı olarak diken gibi sivri, sık ve kısadır.

    Çok eskiçağlardan beri bilinen sara ilk kez Eski Mısırlılar’ca tanımlanmıştır. Ortaçağda bütün sinir hastalıkları gibi sara da bir akıl ya da ruh hastalığı sanılır, saralılara “deli” ya da “cin çarpmış” gözüyle bakılırdı. Ama yakın yüzyıllarda hastalığın niteliği üstüne bilgi edinildikçe bu yanlış kanı değişmeye başladı.

    Gerçekten de, nöbetler arasındaki sürede saralı insanların zihinsel ve duygusal süreçlerinde hiçbir bozukluk yoktur. Çoğu normal bir yaşam sürdürebilir, okula gidebilir, çalışabilir ve evlenip çocuk sahibi olabilir. Çağdaş tıp, sara nöbetlerini önleyebilecek, hiç değilse denetim altına alabilecek pek çok yatıştırıcı ilaç geliştirmiştir. Doktorlar nöbet öncesi belirtilere, nöbetlerin gelişme biçimine ve elektroansefalografi kayıtlarına bakarak saranın tipini belirledikten sonra hastaya genellikle birkaç ilacı birlikte kullanmasını önerirler. Bu ilaç tedavisi uzun yıllar, hatta çoğu zaman ömür boyu sürer. Çünkü ilaçların etkisi tedaviye değil, belirtilerin bastırılmasına yöneliktir. Buna karşılık, organik bir bozukluğa bağlı olan saralarda ameliyat etkili bir tedavi yöntemidir.