Seyir
Seyir, bir gemi ya da uçağın bir yerden başka bir yere giderken izlemesi gereken yolu belirlemek için kullanılan yöntemleri konu alan bilim dalıdır. Genellikle ırmak, kanal ve liman gibi dar ya da zor sularda seyreden bir gemiye yol göstermek anlamına gelen kılavuzluk deyimi bazen bir geminin kara görüş alanı içindeki seyri için de kullanılır.
Seyir görevlisi, izlemeyi tasarladığı rotayı normal olarak harita üzerinde işaretler. Rota doğrultusu, haritadaki rota çizgisiyle gerçek kuzey ya da magnetik kuzey doğrultusu arasında kalan açıyla belirtilir. Rota üzerindeki uzaklıklar genellikle deniz miliyle ölçülür; bir deniz mili 1.852 metredir; 60 deniz mili bir enlem derecesi oluşturur.
Bir gemi ya da uçağın rota açısı, o gemi ya da uçağın eksen doğrultusu ile cayropusulanın gösterdiği gerçek kuzey ya da magnetik pusulanın gösterdiği magnetik kuzey doğrultusu arasında kalan açıdır. Genel olarak bu açı, gemilerin akıntı ve rüzgâr etkisiyle, uçaklarında rüzgâr etkisiyle sürüklenmesi hesaba katılarak, rota doğrultusundan farklı olarak belirlenir.
Aracın tasarlanan rotaya en yakın olarak seyredebilmesi için seyir sürekli biçimde izlenir. Bunun için, düzenli aralıklarla aracın konumu “belirlenir”. Aracın konumunu belirlemenin bir yolu, bilinen bir başlangıç noktasından sonra alınan yol ve aracın rota açısı kullanılarak yapılan hesaplamadır. Bu yönteme parakete hesabı denir. Parakete gemilerde belirli bir sürede alınan yolu hesaplamak için kullanılan bir aygıttır. Bazı gemilerde, alınan yolun ölçümünde deniz yatağından yansıtılan ses dalgalarındaki Doppler etkisinden yararlanılır. Gidilen uzaklığı bulmak için, uçaklarda hava hız göstergeleri kullanılır; ama uçağın kara üzerinde aldığı yol, yerden yansıtılan radyo dalgalarındaki Doppler etkisinden yararlanılarak da bulunabilir.
Konum belirlemek için kullanılan bir başka yol, eylemsizlikle seyir sistemi'dir. Cayroskop ve ivmeölçer kullanılarak uygulanan bu yöntemde, belirli bir başlangıç noktasından hareket ettikten sonra aracı etkileyen bütün ivmeler kaydedilir. İvmeler bilindiği zaman aracın hızı ve oradan da aracın konumu hesaplanabilir. Birçok ticari uçakta, birinin arızalanma olasılığına karşı, birbirinden bağımsız iki ya da üç tane eylemsizlikle seyir sistemi bulunur.
Konum belirlemek için araç dışındaki seyir işaret noktalarından da yararlanılabilir. Örneğin, gemi seyir görevlisi pusula yardımıyla, deniz feneri ya da benzeri iki ya da daha çok işaret noktasına göre kerteriz alır. Gemi ile o nokta arasında alman kerteriz harita üzerinde bir çizgi olarak işaretlenir. İki kerteriz çizgisinin kesiştiği nokta geminin bulunduğu konumu verir. Benzer bir biçimde, sürekli olarak radyo sinyalleri yayan vericiler olan radyobiykınlar kullanılarak da konum belirlenebilir. Bu yöntem gemilerde olduğu gibi uçaklarda da kullanılabilir.
Daha gelişmiş ve karmaşık konum belirleme sistemleri de vardır. Bu sistemlerde, belirli zamanlarda bir çift radyo istasyonundan gönderilen radyo sinyallerinin ne kadar zaman farkıyla alındığı saptanarak konum belirlenir. Uzaydaki seyir uydularının gönderdiği radyo sinyalleri de aynı biçimde kullanılabilir.
Eskiden denizciler yollarını yıldızlara bakarak bulurlardı. Günümüzde de yıldızlardan yararlanarak seyir yöntemi yaygın olarak kullanılır. Bu yöntem, bir gökcismiyle ufuk arasındaki açının bir sekstant kullanılarak ölçülmesine dayanır. “Yükseklik” olarak bilinen bu açıdan yararlanarak gözlemcinin bu gökcisminin yeryüzündeki izdüşümünden (tam altına düşen yeryüzü noktasından) ne kadar uzakta olduğu hesaplanabilir. Bu noktanın yeri gözlemin yapıldığı zamana bağlı olarak bir almanaktaki çizelgelerin yardımıyla bulunur. Konum belirlemek için yeryüzündeki iki seyir işaret noktası kullanılabildiği gibi, böyle iki gözlem de kullanılabilir.
Gemiciler, deniz trafiğinin yoğun olduğu sığ kıyı sularında çarpışmaları önlemek için olduğu gibi, seyir amacıyla da radar kullanırlar. Radarla seyir, gemideki bir döner tarayıcıdan gönderilen radyo dalgalarının çevredeki engellerden yansıyıp geri dönmesi için geçen zamanın ölçülmesine dayanır. Döner tarayıcıdan gönderilen dalga demetleriyle gemi çevresinin bir görüntüsü elde edilir. Bu görüntü bir göstericide izlenebilir. Radar göstericisinde televizyonda olduğu gibi bir ekran (katot ışınlı lamba) vardır. Yansıyan dalgaların göstericinin ekranı üzerinde oluşturduğu ışıklı noktalar hemen kaybolmaz ve taranan çevrenin tam bir görüntüsü ekranda oluşur. Bu sisteme Plan Konum Göstergesi (PPI) denir.
Uçaklardaki radarlar askeri amaçların yanı sıra, pilotların hava burgaçlarından sakınabilmelerine de yardımcı olur. Ama işlek havalimanları çevresindeki hava trafiğini denetlemek için büyük ve güçlü yer radarları kullanılır. Yerleri titizlikle seçilmiş tarayıcılardan sağlanan bilgi, hava trafiği denetim görevlilerinin, sorumlu oldukları bölgede bulunan her uçakla radyo bağlantısını sürdürdükleri kontrol kulesine aktarılır. Böylece uçaklar belirlenmiş havayolu ağı içinde güvenli olarak yönlendirilir.
Seyir Yasaları
Seyir güvenliğinin sağlanması, özellikle de hava ve deniz ulaşımında çarpışmaların önlenmesi ve hava trafiğinin denetlenmesi amacıyla konulmuş olan, seyirle ilgili her konuyu kapsayan seyir yasaları vardır.
Denizlerde seyreden değişik tür gemilerin geceleri taşıyacağı ışıkların türü ve çarpışma tehlikesi karşısında nasıl hareket edeceği, Denizlerdeki Çarpışmaları Önlemek İçin Uluslararası Kurallar ’da ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Bu kurallar denizyolu kuralları olarak bilinir. Eğer buharlı ya da motorlu iki gemi kafa kafaya ya da buna yakın bir konumda karşılaşırsa her iki gemi de rotasını sancağa (sağa) doğru değiştirmelidir. Birbirinin yolunu kesecek biçimde yol alan buharlı ya da motorlu iki gemiden, ötekini sancak (sağ) pruva (baş) yanında gören gemi yol vermek ve böylece öbür geminin önünü kesmemek zorundadır. Liman girişleri ya da ırmaklar gibi dar suyollarında seyreden bütün gemiler kıyı şeridini sancak yanma almalıdır.
Buharlı ya da motorlu bir gemi, yelkenli gemilerle karşılaştığında eğer yelkenli gemi onu geçmiyorsa yelkenli gemiye yol vermelidir. Eğer yelkenli gemi motorlu gemiyi geçecekse, başka bir gemiyi geçen her gemi gibi, bunu o geminin açığından yol alarak yapmak zorundadır. İki yelkenli gemi birbiriyle karşılaşınca nasıl davranılacağı rüzgârın yönüne göre belirlenir. Eğer gemiler rüzgârı farklı yanlarından alıyorsa, rüzgârı iskele (sol) yanından alan gemi ötekine yol verir. İki gemi de rüzgârı aynı yandan alıyorsa, rüzgâra karşı giden gemi rüzgâr yönünde gidene yol verir.
Manş Denizi’ndeki Dover Boğazı gibi deniz trafiğinin yoğun olduğu belirli yerlerde gidiş yönlerini ayıran bir sistem uygulanır. Bu tür yerlerde seyreden gemilerin karşı yönden gelenlerle karşılaşmasını önleyecek biçimde düzenlenmiş tek yönlü rotalar belirlenmiştir. Bu tek yönlü rotaları kesmek zorunda olan gemiler, geçişi olabildiği kadar dik bir açıyla yapmak zorundadır.
Seyir durumundaki bütün gemiler (demir atmamış, iskeleye bağlanmamış ya da karaya oturmamış olan gemiler), geceleri sancak yanında yeşil bir ışık, iskele yanında kırmızı bir ışık taşımak zorundadır. Bu ışıklar 5 km öteden görülebilmelidir. Buharlı ya da motorlu bir gemi pruva direğinin üzerinde ya da önünde bir beyaz ışık taşır; eğer tekne 50 metreden uzunsa, ötekinden en az 4,5 metre yüksekte ve genellikle grandi direği üzerinde aynı tür bir beyaz ışık daha taşır. Buharlı gemi ışıkları denen bu ışıklar 10 km uzaktan görülebilmelidir. Bu ışıklar, uzaktan bakınca tekne rotasının yaklaşık olarak anlaşılmasına olanak vererek çarpışmaları önlemeye yardımcı olur. Başka bir geminin çektiği gemiler ya da denetimden çıkmış olan gemiler gibi özel durumdaki gemiler, kurallarda belirtilen özel ışıklar kullanır. Açık havada ve sisli havada kullanılacak ses işaretleri de kurallarla belirlenmiştir.
Hava seyir yasaları da havacılığın bütün alanlarını kapsar; alçak uçuş, uçağın yüklenmesi, uçağın çalışması, mürettebatın nitelikleri, uçakta ve havalimanında bulunması gereken donanım, uçuş öncesinde ve uçuş sırasında gerekli olan belgeler gibi konuları düzenler.
Çarpışmaları önlemeye yönelik uçuş kurallarının ilkeleri denizcilikteki kuralların ilkelerine benzer. Genel olarak, iki uçak karşılaştığında çarpışmayı önlemek için, her ikisi de rotasını sağa doğru değiştirir; arkadan yetişen uçak öndekinin açığından geçer, rotaları kesişen iki uçaktan, ötekini sağ yanında gören uçak yol vermek zorundadır. İnişe geçen uçağın ister havada ister yerde bulunsun, öbür uçaklar üzerinde öncelik hakkı vardır.
Uluslararası sivil havacılık anlaşmalarına göre her uçuş, ya görerek uçuş (gündüz ve açık havada uçuş) kurallarına ya da “kör” uçuş (gece ya da görüşün zayıf olduğu koşullarda uçuş) kurallarına göre yapılmak zorundadır. Her iki kural dizisi de uçuş yüksekliği, iniş ya da kalkış izni ve havalimanına yaklaşım gibi konularda nasıl davranılacağını belirleyen düzenlemeler getirmiştir.
Kılavuzluk
Kılavuzluk, genellikle liman girişleriyle ırmak ve kanallar gibi zor sularda seyreden gemilere yol göstermek demektir. Kılavuzun çalıştığı sulara ilişkin özel bilgisi ve kılavuzluk izni olması gerekir; küçük limanlarda yerel balıkçı ve kayıkçılar da kılavuzluk yapabilir. Ama İstanbul, Southampton, New York gibi büyük limanlarda ya da İstanbul Boğazı gibi önemli suyollarında görev yapan kılavuzların yabancı bir gemiye kaptanlık yapabileceklerini gösteren belgeleri olmalıdır. Kılavuzluk belgesi alabilmek için deneyimli bir kılavuzun yanında üç ile altı ay arasında çalışarak kılavuzluğu öğrenmek gerekir.
Kılavuz genellikle dümeni kendisi almaz; ama komutlar vererek izlenmesi gereken rotayı belirler. Kılavuzluk hizmetinden yararlanan geminin büyüklük ve türüne göre kılavuzluk ücreti belirlenir. Eğer kılavuz yönetimindeki gemi karaya oturur ya da bir kazaya neden olursa geminin kaptanı sorumludur; ama bu duruma kılavuzun hatası yol açmışsa duruma göre kılavuz görevden alınabilir ya da kılavuzluk belgesini kaybedebilir.
Kılavuz, limanını avucunun içi gibi bilmelidir. Gelgit durumunu, bir iskeleye, şamandıraya ya da kayaya bakar bakmaz ya da belli bir yerdeki suyun renginden geminin bulunduğu yerin özelliklerini hemen söyleyebilmelidir. Kılavuz, yüzünde hissettiği rüzgârdan, gemiyi götürdüğü palamar yerinde suların geç mi yoksa erken mi yükseleceğini anlar; şamandıraların ya da sudaki başka hareketsiz cisimlerin çevresinde oluşan anafor ve dalgalanmalardan akıntının şiddetini bilir.
Kılavuz, yolu üzerindeki bir dizi işaretten yararlanır ve gemiyi bir işaretten öbürüne götürerek yol alır. Dar bir suyolunda seyreden gemiyi yöneten kılavuzun en büyük yardımcıları deniz fenerleri, fener gemileri, şamandıralar ve kıyı boyundaki minare, kilise kulesi ya da fabrika bacası gibi yol gösterici belirgin “işaretler”dir. Bu işaretlerden yararlanamayacağı sisli havalarda kıyıdan gelen sesler ve hatta kıyı boyundaki fabrikaların yaydığı değişik kokular kılavuza yardımcı olabilir. Bu gibi koşullarda radar kılavuz için büyük bir önem taşır. Geminin radarından gönderilen radyo dalgaları çevredeki kayalıklar, şamandıralar, kuleler ve başka gemilerden yansıyarak geri döner ve radar ekranının üzerinde ışık lekeleri biçiminde görünür.
Büyük limanlardaki kılavuzlar, kılavuz gemisi adı verilen buharlı ya da motorlu teknelerde yaşarlar ve liman girişinin dışında bazen haftalarca beklerler. Limana gelen geminin kaptanı eğer kılavuz istiyorsa, bunu radyo bağlantısıyla haber verir ya da özel bayraklar çekerek, belli ışıklar yakarak kılavuz gemisine bildirir. O zaman kılavuz gemisi kılavuz isteyen gemiye yaklaşır ve denize indirilen motorlu küçük bir tekne, durup bir ip merdiven sarkıtmış olan gemiye kılavuzu götürür. Genellikle günlük gazeteleri ve gemi postasını da götüren kılavuz, gemiye çıkınca hemen kaptan köprüsüne gider ve geminin “kılavuz kaptan” yönetiminde olduğunu gösteren kırmızı-beyaz kılavuzluk bayrağının direğe çekilmesini ister.
Dünyanın en eski kılavuzluk kurumu, Londra’daki Trinity House’dır.