Sosyal Yardım Hizmetleri
Sosyal Yardım Hizmetleri, kamu kuruluşlarının ya da özel kuruluşların yardıma gereksinimi olan yoksullara, işsizlere, hasta ve özürlülere ya da yaşlılara sağladığı hizmetlerdir. Bu gibi hizmetler birçok ülkede 20. yüzyılda gelişmiştir.
Sosyal Hizmetlerin Gelişimi
Ortaçağ Avrupa’sında, yoksullara yardım edebilecek başlıca kuruluş kiliseydi. Kilise daha çok manastırlar kanalıyla, özellikle eğitim, yoksulların ve hastaların bakımı gibi, bugün sosyal yardım adını verdiğimiz hizmetlerin çoğunu sağlıyordu. Loncalar da bu konuda hizmet verirdi.
Bu sistem bazı Avrupa ülkelerinde ve İngiltere’de 16. yüzyılda etkisini yitirdi. 1601’de, Kraliçe I. Elizabeth döneminde İngiliz Parlamentosu, Yoksullara Yardım Yasası’nı çıkardı. Bu yasanın amacı yaşlılara, yetimlere, işsizlere yardımda bulunmaktı. Ne var ki, insanların yoksulluklarından kendilerinin sorumlu olduğunun düşünüldüğü bu dönemde yardımlar gönülsüzce yapılır ve yetkililer yoksullara kötü davranırdı. Ayrıca yaşayabilmek için para yardımı almak da utanılacak bir şey sayılırdı. Sosyal yardım hizmetleri ancak 19. yüzyılın sonlarında, o da ancak sayılı bazı ülkelerde yaygınlaştı.
18. yüzyılda birey hakları önem kazanmaya başlamıştı. İngiltere’de Sanayi Devrimi’nin yol açtığı kötü yaşam koşulları yüzünden insanlar sosyal reformların geciktirilmeden uygulanması gerektiği düşüncesindeydi. Elizabeth Fry (1780-1845) ve Lord Shaftesbury (1801-85) başta olmak üzere, İngiltere’de sağlık sisteminin geliştirilmesi, hapishanelerin yaşanır duruma getirilmesi, kimsesiz çocukların eğitilmesi gibi konularla ilgilenen birçok önemli sosyal reformcu vardı. Başarılı bir işadamı olan Charles Booth (1840-1916) aynı zamanda toplumsal sorunlara da ilgi duyuyordu. İnsanların nasıl yaşadığını, beklentilerinin neler olduğunu ve bunların nasıl karşılanabileceğini anlamak amacıyla yaptığı araştırma şaşırtıcı bazı olguları ortaya çıkardı. Life and Labour of the People in London (1889-91, 1892-97, 1902, 17 cilt; “Londra’da Halkın Yaşamı ve Çalışması”) adlı bu büyük araştırmayı yaparken kendi gözlemlerinin yanı sıra bölgedeki din adamlarının, okulların ve hayır kuruluşlarının belgelerinden yararlandı. Booth’un araştırmasına göre, Londra’da yaşayan ailelerin yüzde 30’undan çoğu umutsuz bir yoksulluk içindeydi. Yoksulluklarının nedeni ise suç işleme, içki ya da tembellik değildi, yani o günlerde birçok insanın düşündüğü gibi yoksulluklarına kendileri neden olmamışlardı. Çalışacak iş bulamamak, kocanın ya da ailenin geçimini sağlayan kişinin ölmesi, iflas, yaşlılık ve hastalık yüzünden yoksul düşmüşlerdi. Booth’un araştırması, o sırada koşulları iyileştirmek amacıyla yeni yeni kurulmaya başlayan çeşitli sosyal yardım örgütlerinin gereksindiği bilgilerin çoğunu sağladı.
Yoksullar da birbirlerine yardım için kurdukları bazı dernekler ve kurumlarda bir araya geldiler. Bu tür kuruluşlardan biri sendikalardı. Asıl amaçları daha iyi ücret ve çalışma koşulları sağlamak olsa da, sendikalar üyelerine çeşitli sosyal yardımlarda bulundular.
Londra’da olduğu gibi, ABD’de Boston ve New York’ta da özel yardım girişimlerini örgütlemek için çaba gösterildi. Hızla gelişen bu kurumların yararlı işlevlerinden biri de sosyal yardım ve hizmet alanında çalışmak isteyen gönüllüleri eğitmek oldu. Bu çabaların doğrudan sonucu olarak ilk sosyal hizmet okulları kuruldu. Sosyal hizmette bulunmak, sosyal koşulları düzeltmeye ve kötü durumdakilerin yararına bazı sosyal değişiklikler getirmeye yönelik bir meslek ortaya çıktı. Yavaş yavaş dünyanın çeşitli ülkelerinde devlet kuruluşları bu gibi hizmetlerin sorumluluğunu üstlendi.
Günümüzde sosyal hizmet alanında çalışan ve belli bir konuda yardım için gerekli beceri ve anlayışa sahip kimseye sosyal hizmet ya da sosyal çalışma uzmanı denir. Bazı acil durumlarda gönüllülerden de yardım istenebilir.
20. Yüzyılda Sosyal Hizmetler
Sosyal hizmetler 20. yüzyılda yaygınlaştı. Yüzyılın başlarında İngiltere’de hükümet bir sağlık sigortası programını yürürlüğe koymanın yanı sıra, yaşlılar için emeklilik, işsizler için sigorta ödeneği ve bunun gibi bazı yardımlar sağladı. I. Dünya Savaşı’ndan sonra dünya çapındaki Büyük Dünya Bunalımı yeni sorunlar doğurdu; milyonlarca insan birdenbire işsiz kalmıştı. II. Dünya Savaşı sırasında yeni bir sosyal hizmet programı yürürlüğe kondu. Buna göre çocukların giderlerini karşılamaya yönelik aile yardımı, herkesi kapsayan ulusal sigorta programı, eski ve artık işlevini yitirmiş Yoksullara Yardım Yasası’nın yerine bir ulusal yardım programı ve çocuklar için yeni bir parasız eğitim sistemi geliştirildi.
Almanya’da 1880’lerde Bismarck döneminde devlet fonundan karşılanan bazı sosyal yardım hizmetleri başlatıldı. Başka bir öncü ülke de, 1890’larda yaşlılara emekli maaşı bağlanmasını öngören çeşitli yasalar çıkaran Yeni Zelanda’dır. 1930’larda Yeni Zelanda’da hastalara, işsizlere, iş kazasına uğrayanlara ve yaşlılara yardım için kapsamlı bir sosyal güvenlik sistemi geliştirildi ve hemen hemen parasız bir ulusal sağlık hizmeti sağlandı.
ABD’de devlet fonundan sağlanan sosyal yardım ve hizmetler, İngiltere, Avrupa ve Yeni Zelanda’dan biraz daha geç başlatıldı. 1930’larda, Büyük Dünya Bunalımı döneminde Başkan Franklin D. Roosevelt, 13 milyon işsiz ve 5 milyon yoksul aileye yardım için “Yeni Düzen” adını verdiği ekonomik ve toplumsal reform programını başlattı. Roosevelt, özel sektörün iş sağlayamadığı durumlarda hükümetin ülke ekonomisine karışması gerektiğine inanıyordu. 1935 Sosyal Güvenlik Yasası, işsiz kalan işçilere yardım etmek ve 65 yaşından sonra emekliye ayrılan işçilere emeklilik aylığı bağlayabilmek için fon sağlamak amacıyla çıkarıldı.
Bugün ABD’de sosyal yardım ve hizmetlerin kapsamı genişletilerek aşırı yoksulluk içinde yaşayan ailelere acil yardım, özürlülere ve ailelerine yardım, konut yardımı, yaşlılar için sağlık sigortası, yiyecek kuponları, okullarda öğle yemeği, vergi bağışıklığı, çocuklar için gündüz bakımı ve bakıcı aile olanakları, uyuşturucu ve alkol bağımlılarının tedavisi gibi hizmetler sağlanmaktadır. 1980’lerin başlarında yaklaşık 42 milyon ABD’li (her altı kişiden biri) federal yardım programlarından yararlanıyordu. Ne var ki, 1988’de Sayım Bürosu’nca yapılan bir araştırmaya göre nüfusun yüzde 13,1’i (31,9 milyon) yoksulluk düzeyindeydi ve bunların 12 milyonu 17 yaşın altındaydı. Eskiden ulusal gelirin yüzde 8,2’sini kapsayan sosyal yardım harcamaları 1986’da yüzde 18,4’ü bulduysa da, bu oran sanayileşmiş Avrupa ülkelerinin bu konudaki harcamalarının altındadır. 1980’lerde ABD’de hükümetin sosyal yardımları azaltma çabası büyük bir tepkiyle karşılaştı.
Günümüzde Hollanda, Fransa, Almanya ve İskandinav ülkelerinde bu konuda önemli kazanımlar sağlanmıştır.
Genel olarak bütün sosyalist ülkelerde sosyal yardım hizmetlerinin yürütülmesi hükümetin sorumluluğundadır. Başta parasız sağlık hizmetleri ve her düzeyde parasız eğitim olmak üzere her türlü sosyal güvenceyi sağlamak devletin görevidir.
1920’lerin başında, dünyada sağlık hizmetlerini parasız olarak sağlayan ilk ülke SSCB olmuştur. Bugün Rusya'da tüm yurttaşlar, yaşlılık, hastalık, işgörmezlik ya da evin geçimini sağlayan kişinin yitirilmesi durumlarında sosyal güvenlikten yararlanırlar. Sosyal sigorta tüm çalışanların ve ailelerinin sağlık harcamalarını, doğum sonrası izinli oldukları sürece ücretlerini ve iş değiştiren kişilerin yeni iş bulununcaya kadar geçimini sağlayacak ödemeleri karşılar. Sosyalist ülkelerde çalışma hem bir hak, hem de görev olarak kabul edildiğinden işsizlik günümüze kadar önemli bir sorun olmamıştır. Bu nedenle işsizlik ödenekleri sosyal güvenlik sistemi içinde önemli bir yer tutmaz.
Okulöncesi çocukların bakım ve eğitimi de sosyal güvenlik kapsamındadır. Ayrıca tüm okullarda eğitim parasızdır. Bekâr yaşlı kadın ve erkeklerin bakımı ve sağlık hizmetleri de sosyal güvenlik kapsamındadır. Bu kişiler devlete ait bakımevlerinde parasız bakılırlar.
Sosyal hizmetlerin görece sınırlı olduğu Angola, Mozambik, Gana gibi bazı Afrika ülkelerinde 1980’lerde yasal düzenlemeler yapılarak, aşamalı bir sosyal güvenlik sistemi kuruldu. Honduras, Venezuela gibi Orta ve Güney Amerika ülkelerinde de yeni yasalarla sosyal yardım ve hizmetlerin kapsamı genişletildi.
Türkler'de Sosyal Yardım Hizmetleri
Türkler yüzyıllar boyunca, kan bağıyla birbirine bağlı küçük topluluklar halinde yaşadıklarından aralarındaki sosyal yardımlaşma da güçlüydü. İslam dinini kabul etmelerinden sonra Türkler arasında sosyal yardım etkinliği daha çok vakıflar eliyle yürütülmeye başlandı. Vakıflar sağlık ve eğitim gibi sonraları büyük ölçüde devletin üstleneceği görevleri yerine getirmenin yanı sıra, sosyal yardım kapsamına giren pek çok gereksinimi de karşılamaya çalıştılar. Örneğin yoksulların barınma, yeme
içme gereksinimleri için imarethaneler, yolcuların konaklaması için kervansaraylar gibi yapılar vakıflarca kurulmuş ve işletilmiş, bundan başka günümüzde belediyelerin yürüttüğü hizmetlerin çoğu hep vakıflar eliyle karşılanmıştır. Ayrıca birçok küçük vakıf da mahalle, köy, kasaba gibi belirli bir çevrenin çeşitli sosyal yardım gereksinimlerini karşılamaya yönelik etkinliklerde bulunmuştur. Ama vakıf kurumu vakfı yapanın isteği doğrultusunda çalıştığı için sosyal yardıma gerek duyulan pek çok alan açıkta kaldığı gibi, zaman içerisinde çeşitli nedenlerle geliri azalan ya da tükenen birçok vakıf da hizmetine son vermek zorunda kalmıştır. Tanzimat döneminde vakıfların denetimi yeni kurulan Evkaf Nezareti’ne (Vakıflar Bakanlığı) verilerek daha etkili çalışmaları sağlanmış, ayrıca savaşta ve barışta felakete uğrayanlara yardım amacıyla Kızılay kurulmuştur. Bu girişim sosyal yardım amacına yönelik
yerel ya da bölgesel etkinlik gösteren birçok başka derneğin de kurulmasına yol açmıştır.
Cumhuriyet döneminde sosyal yardım etkinlikleri devlet örgütlenmesi içine alınarak bu görev Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na verilmiştir. Kızılay’ın yanı sıra yeni kurulan ve ülke çapında örgütlenen Çocuk Esirgeme Kurumu, Yardımsevenler Derneği gibi kuruluşlar da bu yolda etkinlik göstermeye başlamışlardır. Ayrıca çeşitli kamu kurumları, belediyeler ve özel kuruluşlarla vakıflar da yerel ya da bölgesel olarak birçok sosyal yardım hizmetini üstlenmişlerdir. Devletin sosyal yardım alanındaki örgütü 1983’te çıkarılan bir yasayla yeniden düzenlenmiş, Çocuk Esirgeme Kurumu da devlet örgütü içine alınarak başbakanlığa bağlı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Bu alandaki son girişim 1986’da kabul edilen bir yasayla oluşturulan
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’dur. Fonun amacı yasada, “sosyal adaleti pekiştirme ve adaletli gelir dağılımını sağlama” olarak belirtilmiştir. Fona her yıl devlet bütçesinden ödenek ayrılmakta, ayrıca çeşitli vergilerden, mal ve hizmet karşılığı elde edilen gelirden belirli paylar aktarılmaktadır. Fonda biriken paralar her il ve ilçede kurulan vakıflar aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine
geçici ya da sürekli yardım biçiminde dağıtılmaktadır. Bütün bunlara karşın Türkiye’de sosyal yardım etkinlikleri henüz çok yetersiz durumdadır. Örneğin Devlet İstatistik Enstitüsü’nün verilerine göre 1988’de Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı 62 çocuk yuvası, 85 yetiştirme yurdu, 3 rehabilitasyon merkezi bulunmaktaydı. Buralarda hizmet verilen insan sayısı 20 bin dolayındaydı. Oysa aynı yıl Türkiye’de 1 milyondan çok özürlünün ve 4 milyonu aşkın korunmaya muhtaç çocuğun bulunduğu saptanmıştı. Gene aynı yıl 60 ve daha yukarı yaş grubundaki bakıma muhtaç insan sayısı 3 milyon dolayında iken kamu kurumlan, belediyeler, vakıflar ve derneklerin elindeki toplam 60 huzurevinde ancak 7.083 kişiye hizmet verilebilmekteydi.
Sosyal Hizmet Fonları
Yardım hizmetlerinin sosyalleştirilmesi ilkesi çoğu ülkede, çalışan herkesin gelirlerinin bir bölümünün toplanarak bir fonda biriktirilmesi ilkesine dayanır. Eğer biri işsiz kalmışsa ya da çalışamayacak kadar hastaysa bu fondan yardım alabilir. Bunlar, işsiz kişinin ve ailesinin temel gereksinimlerinin çoğunu karşılayacak olan parasal ödemelerdir. Kişi emeklilik yaşına geldiğinde fondan emeklilik maaşı almaya hak kazanır.
Halkın, merkezi bir fona katkıda bulunmasının bir yolu da vergilendirmedir. Vergi gelirlerinin bir bölümü, yoksullara para yardımı için ayrılır. Aynca yardım kurumlan da parasal destek sağlar.
Ana ve çocuk sağlığı, aile planlaması gibi ailelere; kötü davranılan ya da terk edilen çocukların korunması gibi çocuklara yönelik hizmetler de sosyal yardım kapsamına girer. Örneğin, bazı çocuklar ana babalarından dayak yedikleri için kendi evlerinde normal bir yaşam sürdüremezler. Bu gibi çocukların bakıcı ailelerin evlerine ya da çocuk yuvaları türünden kurumlara, belki de geçici bir süre için yerleştirilmeleri gerekir. Gençlerin boş zamanlarını değerlendirmekten, suç işlemiş gençlerin yeniden topluma kazandırılmasına kadar bir dizi gençlik sorunuyla ilgilenen sosyal hizmet kurumları da vardır. Göçmenlere, etnik gruplara, özürlülere, yaşlılara yönelik sosyal hizmetlerin önemi giderek artmaktadır.
Bunlar çoğu zaman bireylerin özel gereksinimlerine göre yardım sağlamak durumundadır. Örneğin, bedensel özürlü kişilere sağlanacak yardım bir insandan öbürüne çok değişir. Dolayısıyla kişinin özel durumuna uygun hizmetlerin yerine getirilmesi gerekir. Yardım çoğu zaman bu konuda yetiştirilmiş bir kişi tarafından sağlanır. Zor durumda olan bir insanın öğüde, rehberliğe, sevecenliğe, anlayışa ve güvene gereksinimi vardır. Bir kazada görme yetisini yitiren kimsenin yeni yaşamına uyum sağlayabilmesi için Braille alfabesini öğrenmek, sokakta yürümeyi başarmak, yeni bir iş bulmak gibi sorunları olacaktır. Sosyal hizmet görevlisinin işi, ona bu konularda tüm yetilerini kullanarak yardımcı olmaktır.
Sosyal yardım programları birkaç nedenle eleştirilere uğramıştır. Bu programların çok pahalıya mal olduğu ve kötüye kullanılabileceği öne sürülmüştür. Eleştirenler, bazı insanlann çalışmaktansa yardımla geçinmeyi yeğledikleri, bu nedenle de işsiz kalmalarının kendi suçları olduğu kanısındadır. Oysa, özellikle işsizliğin yoğun olduğu dönemlerde insanların sosyal yardıma gerçekten gereksinmesi vardır.