Yahya Kemal BEYATLI
Yahya Kemal BEYATLI, Çağdaş Türk şiirinin oluşum evresinde kendisinden en çok söz edilen şairlerden biridir. Asıl adı Ahmed Agâh olan şair Üsküp’te doğdu.
Çocukluğu ailesinin çiftliğinde doğayla iç içe geçti. Varlıklı olan ailesi bir Osmanlı sancakbeyinin soyundan geliyordu. Annesi geleneklere bağlı, duygulu bir kadın, babası, bir ara Üsküp belediye başkanlığı da yapan ileri görüşlü bir adamdı. Yahya Kemal önce mahalle mektebine gönderildi; okulun dayakçı hocasından çok korkar ve onu sevmezdi. Üç yıl süren başarısız bir öğrencilik döneminden sonra, babası onu çağdaş eğitim veren bir okula yazdırınca okumayı sevmeye başladı. 12 yaşındayken ailesi Selanik’e yerleşti. Bir yıl sonra annesini yitirmesi Yahya Kemal’de şiirlerine de yansıyan derin bir acı yarattı. Babası gittiği arkadaş toplantılarına onu da götürürdü. Bu toplantılardaki tartışmalar onun siyaset ve edebiyata genç yaşlarda ilgi duymasına yol açtı. O yıllarda Muallim Naci’nin, Tevfik Fikret’in şiirlerine öykünen şiirler yazıyor, sevdiği bir kıza duyduğu ilgiyi şiirlerle dile getiriyordu.
1902’de okumak için geldiği İstanbul’da, evine sanatçıların gidip geldiği bir akrabasının yanında kalan Yahya Kemal, eğitimini Robert Kolej’de sürdürmeye hazırlanıyordu. Bu dönemde Türk müziğinin ünlü bestecisi Hacı Arif Bey’in yönettiği fasılları ve müzikle ilgili söyleşileri dinleyerek derin bir müzik duyarlığı kazandı.
1903’te Yahya Kemal, o yıllarda tanıdığı Jön Türkler’in de etkisiyle izinsiz olarak yurtdışına çıkıp Paris’e gitti. Şairin Paris’teki yaşamı, siyasal inançlarının oluşmasında, batı edebiyatını da tanıyarak kendine özgü bir edebiyat beğenisinin doğmasında çok etkili oldu. Siyasal Bilgiler Okulu’na giren Yahya Kemal, tarih dersinde Osmanlılar’dan çok az söz edilmesinden etkilenerek Osmanlı tarihinin, özellikle yükseliş dönemine büyük bir merakla eğildi. Ne var ki, 1912’de yurda döndüğünde Balkan Savaşları sonucunda OsmanlI İmparatorluğu küçülmüş; doğduğu ve çocukluğunu geçirdiği yerler ülke sınırları dışında kalmıştı.
Yahya Kemal, yayımladığı ilk şiirleriyle üne kavuşmuş, yapıtları elden ele dolaşır olmuştu. Yazdığı şiirler edebiyat çevrelerinde ilgiyle izleniyordu. 1912’de Darüşafaka Lisesi’nde ve daha sonra da Darülfünun’da (İstanbul Üniversitesi) tarih ve edebiyat dersleri öğretmenliğine başladı. Osmanlı İmparatorluğu I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmıştı. Yurdun yabancı devletlerce paylaşılıp işgal edilmesinden sonra, Kurtuluş Savaşı yıllarında öğrencileriyle birlikte bu ulusal savaşı destekledi. 1921’de Ati (İleri) gazetesinde başyazar olarak Kurtuluş Savaşı'nı övücü, destekleyici yazıları yayımlanıyordu. 1921’de dönemin genç yazarlarından Ahmet Hamdi Tanpınar, Nurullah Ataç ve Mustafa Nihat Özön ile birlikte çıkardığı Dergâh dergisinde yayımlanan yazılarında, kültür ve edebiyat konularını tartıştı. 1922’de Lozan Barış Konferansına danışman olarak katıldı ve bir yıl sonra Urfa’dan milletvekili seçilerek meclise girdi. 1926’da Varşova’da, 1929’da Madrid’de elçilik görevlerinde bulundu. 1934-43 yılları arasında önce Yozgat sonra Tekirdağ milletvekili olarak yeniden meclise girdi. 1948’de atandığı Karaçi büyükelçiliğinden ertesi yıl emekli oldu. Çok sevdiği İstanbul’a yerleşerek yaşamının sonuna kadar şiirleriyle ilgilendi.
Yahya Kemal, yaşadığı dönemde hiç kitap yayımlamadı, kitapları ölümünden sonra yayımlandı. Şiirleri İstanbul semtlerine, Boğaziçi’nin güzelliğine, Osmanlı müziğine ve mimarisine duyduğu hayranlığın dile getirilişidir. Tarih, özellikle de Osmanlı tarihinin parlak dönemleri, doğa, aşk ve ölüm onun sürekli işlediği konulardı. Şiirlerini pürüzsüz bir İstanbul Türkçesi’yle yazdı. Dizelerinde özellikle bir ses uyumu kurmaya, döneminin açık, anlaşılır Türkçe’sini kullanmaya özen gösterdi. Yahya Kemal aruz veznini Türkçe’ye ustalıkla uyarlayan son şairdir. Hece ölçüsüyle yalnızca “Ok” adlı şiiri yazmıştır. Dizelerdeki anlam bütünlüğünü şiirin tümünde sağlamaya önem verdi. Bu özelliğini batı şiirini iyi bilmesine borçluydu. Divan ve batı şiirinin olumlu özelliklerini ustalıkla birleştirerek kendine özgü bir şiir anlayışı geliştirdi. Gerek şiirin konularına getirdiği zenginlik, gerek bu konuları işlemedeki ustalığıyla döneminin ve daha sonra gelen şairlerin üzerinde derin bir etki yarattı. Şiirlerinin birçoğu bestelenmiştir.
Yahya Kemal’in Divan şiiri etkisiyle yazdığı Eski Şiirin Rüzgârıyla (1962) adlı yapıtının dışındakiler, yeni bir anlayışa yöneldiği şiirlerdir. Bu şiirler Kendi Gök Kubbemiz (1961), Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş (1963) adlı kitaplarda toplanmıştır. Ayrıca tarih. İstanbul, edebiyat ve siyaset gibi konularda çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanan yazıları Aziz İstanbul (1964), Eğil Dağlar (1966), Edebiyata Dair (1971) ve anıları Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıralarım (1973) adlı kitaplardadır.