Şap Hastalığı
Şap Hastalığı, başta sığır, koyun, keçi ve domuz olmak üzere çifttoynaklı evcil hayvanlann hemen hepsinde görülen çok bulaşıcı bir hastalıktır. Bir virüsten ileri gelen bu hastalık bir sürüdeki tek bir hayvandan hızla öbürlerine yayılarak korkunç salgınlara yol açar. Şap hastalığı, çok ender olmakla birlikte insanlara da bulaşabilir.
Hastalığın hayvanlardaki ilk belirtileri durgunluk, iştahsızlık ve yüksek ateştir. Daha sonra hayvan topallamaya başlar ve tükürük salgısı çok arttığı için sürekli ağzını şapırdatır. Bu arada ağzın içinde, dilde, dudaklarda, meme başlarında ve ayaklarda, özellikle tırnakların deriyle birleştiği yerlerde su dolu kesecikler
oluşur. Bu kesecikler patladığı zaman içlerinden koyu kırmızı renkli bir sıvı akar ve geride iltihaplı, itici görünümlü bir yara kalır. Keseciklerden boşalan sıvıda bol miktarda şap virüsü bulunduğu için, sıvının değdiği her şey mikroplanır. Hasta hayvanların bakımıyla uğraşanların ellerine ve giysilerine de virüsler bulaştığından, bu insanların öbür çiftliklere gitmemeleri, ellerini ve giysilerini formol gibi mikrop öldürücü sıvılarla yıkamaları gerekir. Hastalığın görüldüğü çiftliklerin girişine büyük bir kap içinde formol konulmalı, girip çıkanlar bu kabın içine basarak ayakkabılarını temizlemelidir. Çiftliğe gelip giden taşıtların lastiklerini de aynı biçimde mikroptan arındırmak gerekir.
Avrupa, Asya, Afrika ve Güney Amerika’nın bazı yörelerinde çok yaygın olan şap hastalığı salgına dönüştüğü zaman büyük kayıplara yol açar. Bu yüzden birçok ülkede sürülerin her yıl aşılanması ve hastalık baş gösterdiğinde hiç zaman geçirmeden ilgililere bildirilmesi zorunludur. Alman sıkı önlemler sayesinde bugün Kuzey Amerika’da şap hastalığı hemen hemen tümüyle ortadan silinmiştir. Bu kıtadaki son büyük salgın 1929’da, İngiltere’de ise 1967’de yaşanmıştı. Avustralya ve Yeni Zelanda’da ise şap hastalığı bugüne kadar hiç görülmemiştir.