Avrupa
Avrupa
Yüzölçümü: 10 531 623 km²; dünya karalarının % 7'si.
Nüfusu: 577 800 000 (1992 tah., Rusya dışında); toplam dünya nüfusunun % 10,7'si. Nütus yoğunluğu— km²'ye 54,9 kişi. Yıllık nüfus artış oranı (1991 tah.): % 0,2 (eski Sovyetler Avrupası dahil). Kıyıları: 80 500 km.
Yükseklikler: En yüksek yeri — Elbrus dağı, 5 633 m; en alçak yeri—Hazar denizi, deniz düzeyinin 28 m altında.
En kuzey noktası: Kuzey burnu, Norveç, 71° 10' 20"K.
En güney noktası: Tarita burnu, İspanya, 36°01 'K. En batı noktası: Roca burnu, Portekiz, 9"30'B.
En doğu noktası: Ural dağları, Rusya.
Başlıca ırmakları: Tuna, Volga, Ren, Dniepr, Po, Elbe, Oder, Vistül, Divina, Donets, Don, Dniestr, Ebro, Loire, Thames.
Başlıca denizleri: Akdeniz, Karadeniz, Kuzey Buz denizi, Baltık denizi, Hazar denizi.
Başlıca sıradağları: Alpler, Katkaslar, Karpatlar, Pireneler, Apenninler, Urallar.
Siyasal bölümlenme: 44 bağımsız ülke; Rusya'nın bir bölümü; Türkiye'nin bir bölümü; Faeroerne adaları (Danimarka'nın özerk yönetimli parçası); çeşitli bağımlı ülkeler.
En büyük kentleri: Moskova (13 100 000 nüf.; 1991 tah.); Londra (11 100 000 nüf.; 1991 tah.). En işlek limanı: Rotterdam.
En kalabalık ülkesi (Rusya'nın Avrupa'daki toprakları hariç): Almanya (79 500 000 nüf.; 1991 tah.).
Avrupa, Avustralya'dan sonra dünyanın ikinci en küçük kıtasıdır. 10 531 623 km²'lik bir alanı kaplayan Avrupa, dünyanın en yoğun nüfuslu kara parçalarından biridir. Rusya hariç, nüfusu 577 800 000'dir (1992 tah.) ya da km² başına 56 kişi düşer.
Avrupa, kuzeyden (Barents denizi), batıdan (Atlas okyanusu) ve güneyden (Akdeniz) denizlerle çevrilidir. Doğu kara sınır, geleneksel olarak, Ural dağlarını izleyerek, güneydoğuda Hazar denizine, oradan da Kafkas dağlarının güneyinden Karadeniz boyunca uzanarak İstanbul boğazını, Marmara denizini ve Çanakkale boğazını kesen bir çizgi olarak kabul edilir. Aslında Avrupa, Avrasya anakarasının büyük bir yarımadasıdır. Avrupa'nın doğu sınırını bazen eski SSCB'nin batı sınırı olarak tanımlayanlar da vardır.
Yarımadalar, koylar, adalar ve fiyordlar Avrupa'nın güney, batı ve kuzey kesimlerinde çok düzensiz kıyı şeritleri oluşturur. Bunun sonucu olarak toplam yüzölçümüne oranla olağanüstü uzun olan kıyı şeridi, Afrika'nınkinden daha uzundur ve 80 500 km'yi bulduğu sanılır. Yalnız Norveç'te kuzey-güney uzaklığı yaklaşık 1 770 km'dir, ama sayısız fiyordları ve 150 000 kadar adasıyla, kıyı şeridinin uzunluğu 20 125 km'yi bulur. Büyük Britanya, İrlanda ve İzlanda Avrupa'nın başlıca adalarıdır. Ne var ki Avrupa'ya bağlı daha küçük takımadalar da vardır: Orkney, Shetland, Faeoerne, Manş adaları gibi. Bütün bu adalar - İzlanda ve Faeoerne adaları dışında Avrupa kıta sahanlığında yeralırlar.
Avrupa fiziksel, ekonomik, tarihsel, siyasal ve toplumsal yapı açısından çok karmaşık ve çeşitlidir. Alp dağları sistemi en çarpıcı fiziksel özelliklerinden biridir. Kıtanın güney orta kesimine egemen olan dağlar, birçok büyük Avrupa ırmağının kaynağıdır.
Tarih açısından Avrupa, görece büyüklüğünü ve nüfusunu çok gerilerde bırakan önemde bir yer tutmuştur. Dünyanın pekçok toplumsal akımı, ekonomik sistemleri ve siyasal düşünceleri Avrupa'da başlamıştır. Ancak, kıta XX. yy'da bazı geri kalmışlıkların acısını çekti. İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda Avrupa ülkeleri ekonomik ve siyasal açıdan büyük ölçüde zayıfladı. Üstelik, «soğuk savaş» döneminin başlamasıyla birlikte Avrupa, Sovyet bloku içinde yer alan ülkeler ve ABD ile bağlantısı olanlar arasında ikiye bölündü. İkinci öbekte olanlar Marshall Planı çerçevesi içinde bol bol ekonomik yardım aldılar ve bunların çoğu Kuzey Atlantik Paktı Örgütü'ne (NATO; 1949'da kuruldu) girdiler. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'nın dünya gücü statüsünü zayıflatan başka bir neden de İngiltere, Fransa, Hollanda, Belçika ve daha sonra Portekiz'in sömürge topraklarını yitirmesiydi.
Bazı sömürgeci Avrupa uluslarının kaynaklarını yitirmelerinden doğan siyasal ve ekonomik güçsüzlükleri ortadan kaldırmak amacıyla ekonomik birleşme kavramının tohumlan atıldı. Avrupa Ekonomik Topluluğu (Ortak Pazar) 1958'de Batı Avrupa'da kuruldu. Amaç, tüm gümrük duvarlarını kaldırarak kaynakları, üretimi ve işgücünü bir tek büyük pazara akıtmak, yani genel anlamda bir Avrupa birliğinin temellerini atmaktı. On yıllık dönemler halinde yavaş yavaş ticaret engellerinin kaldırılması planlandı. 1967'de kurulan Avrupa Topluluğu (AT), AET ülkeleri arasında Fransa'nın Strasbourg kentinde bir araya gelen Avrupa Parlamentosu, merkezi Brüksel'de olan güçlü Avrupa Komisyonu gibi ortak siyasal kuruluşlar örgütlenmesine olanak vermiştir. AT'nin gerçek hedefi üye ülkelerin siyasal açıdan da birleşmesidir.
Bir bakıma birbirine benzeyen rakip kuruluşlar olan Varşova Paktı Örgütü'nü ve Karşılıklı İktisadi Yardım Konseyi'ni (Comecon), İkinci Danya Savaşı'ndan sonra Doğu Avrupa'da SSCB kurdu. Ama 1989-1990'da Sovyet uydu sisteminin parçalanması üzerine bu kuruluşların pek bir önemi kalmayınca 1991'de üye ülkelerce her iki kuruluşun tasfiyesine karar verildi.
Doğu Avrupa ülkelerinde komünist rejimlerin ortadan kalkması, Almanya'nın birleşmesi ve Mihail Gorbaçov liderliğinde SSCB'de meydana gelen köklü dönüşüm 1990'ların başlarında Avrupa'nın siyasal görümünü çarpıcı biçimde değiştirdi. 1940'lardan beri Doğu'yu Batı'dan ayıran Demir Perde ansızın yıkıldı ve komünizmi tek yüce güç olarak kabul eden ülkeler birbiri ardısıra serbest piyasa ekonomisine yöneldiler.
AVRUPA YÜZEY ŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLARI
Yer bilim ve toprak yapısı: Avrupa iki büyük alana bölünebilir: Batıdaki yanmada Avrupası ve doğudaki kıta Avrupası. Bu bölümlerin her biri kendine özgü ayırıcı nitelikleriyle tanımlanır. Batı ve güney kesimlerinin dağlar, vadiler, yaylalar ve ovalardan oluşan karmaşık bir yapısı vardır. Buna karşılık Doğu Avrupa -eski Sovyetler Birliği toprakları dahil- az sayıda yöresel kabartıyla biçimlenmiş uyumlu düzlüklerden oluşur. Kıtanın kuzeydeki üçüncü kesimi, Pleistosen Devri'nde (yaklaşık 2 000 000-10 000 yıl öncesine kadar) kıtanın buzullarla örtülmesi nedeniylen birçok değişikliğe uğramıştır. Buzul Devri'nin büyük buz kütleleri, kapladıkları alanı ancak 10 000 - 12 000 yıl önce terketmiştir. İskoçya ve İskandinavya dağları buzul kaymalarıyla yuvarlaklaştırılmış ve buzulların sürüklediği döküntüler yaşlı vadilerde çökelmiştir. Akaçlamanın buzul kaymalarıyla bozulması sonucu Kuzey Avrupa'da yeterince akaçlanmayan pek çok toprak parçası ortaya çıktı ve eriyen buzlar birçok gölü doldurdu. Norveç'in derin fiyordiarı, buzul hareketlerinin yaşlı ırmak vadilerini aşındırmasıyla oluşmuştur. Alpler, Pireneier ve Kafkaslar gibi güneyin yüksek dağlarında vadileri derinleştirip dorukları sivrilten buzullar yer almıştır.
Avrupa'nın en yüksek tepeleri Kafkas dağlarında (Elbrus dağı, 5 633 m) ve Alpler'de (Mont Blanc, 4 807 m) bulunur. Pireneier 3 404 m'ye kadar yükselir; İskandinavya'daki Jotunheimen 2 472 m yüksekliğe ulaşır; İskoçya'da Ben Nevis (1 343 m) Britanya adalarındaki en yüksek noktadır. Avrupa'nın kıyı bölgelerinin çoğu ya deniz düzeyinde ya da onun biraz üstündedir. Kıtanın en alt noktası olan Hazar denizinin yüzeyi deniz düzeyinin 28 m altındadır. Danimarka'nın en yüksek noktası 175 m'nin altındadır ve Orta Avrupa'nın buzullu geniş düzlükleri için bu tipik bir yükseltidir. Sayısız dağlık arazi arasında yer alan düz ovalara sahip olan Batı Avrupa bu bakımdan şanslı sayılır.
Avrupa dört büyük fiziksel bütünden oluşur: Kuzeybatıdaki dağların Cambria öncesinden kalma dirençli kayaçları; Orta Avrupa'nın Hercynia Evresi'nde oluşmuş çeşitli dağları; Güney Avrupa'nın engebeli Alp sistemi (Pireneier ile Kafkaslar da aynı yer bilimsel yaşta ve benzer özelliklerde yüzey şekillerine sahiptir); ve Avrupa ovalarında sel kumlarına ya da buzul döküntülerine bağlı olarak oluşmuş yeni çöküntüler.
İskandinavya ve Finlandiya'nın kuzeybatısında yer alan yaylalar, toprağı tarıma elverişli bir dağ topografyası sergiler. Bu kırsal kesim, milyonlarca yılda bir yinelenen yer kabuğu kabarmalarının ve aşınmalarının sonucunda oluşmuştur. Ayrıca, kıtanın buzullarla örtülmesi nedeniyle yüzey şekillerinin yuvarlaklaşması ve daha sonraki düzleştirme hareketlen de bu sürece yardımcı olmuştur. Hercynia (Hersinyen) dağ oluşuyla ortaya çıkan, yer bilimsel olarak daha genç dağlar, İber yarımadasının yüksek yaylasında (Meseta), Çekoslovakya'nın Bohemya tepelerinde, Fransa'nın Massif Central ve Vosges kütlelerinde, Orta ve Güney Almanya'nın dağlarında ve yaylalarında ortaya çıkar. Alp sistemi, sivri dorukları ve derin, dar vadileriyle, yer bilimsel açıdan bir genç dağlar dizisidir. Bu sistem, Alpler'in yanı sıra Karpatlar'ı, Balkan dağlarını, Transilvanya Alpleri'ni, Dinar Alpleri'ni, Pindus dağlarını, Apenninler'i ve Güney İspanya'nın Sierra Nevada'sını içerir. Hafif dalgalı kabarık topraklar içeren orta kesimin alçak ovalık alanları Güneydoğu İngiltere ve Kuzey Fransa'dan başlayarak, Almanya ve Polonya'yı geçtikten sonra doğuya uzanır ve en sonunda Doğu Avrupa'nın büyük bölümünü kaplayacak biçimde genişler.
Avrupa İklimi: Avrapa'da egemen olan dört tip iklim vardır: Batıda deniz iklimi; kuzey ve doğuda karasal iklim; güneyde Akdeniz iklimi; yüksek yaylalarda dağ iklimi. Deniz ikliminde yaz ve kış ılık geçer. Kuzeybatı Ispanya'daki La Coruna'da hava sıcaklığı temmuzda ortalama 18°C ve ocakta 10°C dolayındadır. Ayrıca bu kesimdel (İngiliz adalarının ve Norveç'in kuzey kesimleri dışında) oldukça uzun bir güz mevsimi yaşanır. Hava sık değişimlere uğramasına karşın, 510-1 015 mm yağış yıl boyu eşit olarak dağılır. Kuzeybatı Avrupa'da kışlar, Gulf Stream'in bir devamı olan Kuzey Atlas okyanusu akıntısının ısıtıcı etkisiyle ılık geçer.
Kış ve yaz hava sıcaklıkları arasında ortaya çıkan aşırı farklılıklar kara ikliminin özelliğidir. Moskova'daki ortalama hava sıcaklıkları ocakta-12°C ve temmuzda 16°C olur. Denizden gelen soğuk havanın kara üzerinde ısınarak hafifleyip yükselmesi sonucu oluşan fırtınalarla gelen maksimum yağışlar yazın gerçekleşir. Ekin yetiştirme mevsimi kısadır ve yıllık yağış ortalaması 635 mm dolayındadır.
Akdeniz kıyılarındaki bölgelerde yazlar sıcak ve kurak (ortalama sıcaklık temmuzda 22°C kadar)ve kışlar yağışlı ve serinle ılık arasıdır (ortalama ocak ayı sıcaklığı yaklaşık 8°C).Yağış ortalaması, alçak ovalık alanlarda 760 mm'den, dağlık yerlerde 1 015 mm'den çoktur. Dağlık yerler, özellikle Alpler ve Kafkaslar, esen rüzgârlara, yüksekliğe ve söz konusu yerin baktığı yöne bağımlı olarak geniş bir iklim yelpazesine sahiptirler. Hava sıcaklıkları, genelde, ocakta -4oC,temmuzda 16°C'tır. Yağış ortalaması, tepelerde 510 mm ile dağlarda 2 030 mm'den çoktur.
Avrupa'nın iklimi, özellikle batıda, Kuzey Amerika'nın aynı boylamdaki doğu kesiminden çok daha ılımandır. Bunun nedeni, Kuzey Atlas okyanusu akıntısının görece sıcak sularının yarattığı deniz etkileridir. Kışın egemen olan ama bütün yıl etkisini sürdüren İzlanda alçak basınç merkezi, yörenin başlıca hava basınç sistemlerinden biridir. Bu sistem, Batı ve Kuzey Avrupa'nın değişken hava koşullarında çok önemli bir rol oynayan kasırgaların kökeninde yatar. Yazın egemen olan Asor yüksek basınç merkezi, Güney Avrupa üzerine uzanır ve Akdeniz bölgesinin sıcak, kuru, durağan havasının nedenidir. Kışın egemen olan Sibirya yüksek basınç merkezi, Avrasya kara kitlesinin içlerinden getirdiği soğuk, kuru havayı Doğu ve Orta Avrupa üzerine yönlendirir. Yazın egemen olan Güneybatı Asya alçak basınç merkezi, nemli deniz havasını Atlas okyanusundan Avrupa'ya taşıyarak, tarımsal üretim için gerekli yağışı sağlar. Yazın Alpler bu kuzeyli nemli havanın büyük bölümünün Akdeniz bölgesine girmesini engeller.
Not: Avrupa'nın en önemli dağ sistemi olan Alpler, kıtanın Güney orta kesiminden Güneydoğu Fransa ile Kuzeybatı Yugoslavya arasında uzanır. Güneybatı Fransa'daki Dordogne ırmağı vadisi önemli bir tarım bölgesidir ve özellikle yetiştirdiği tahıllarla dikkat çeker. Apennin dağlarının İtalya'nın güney ucundaki Calabria bölgesindeki vadilerinde zeytincilik çok yaygındır. Hollanda'da, Kuzey Buz denizi kıyısındaki ovalarda otlaklar uzanır.
Akaçlama:
Batı Avrupa'nın büyük ırmaklarının çoğu Alpler'de ya da Orta Avrupa dağ sistemlerinde doğar. Ren, Rhône, Saône, Po, Tuna, Elbe ve Vistül bunların başlıcalarıdır. Doğu Avrupa'nın genellikle güneye akan ırmakları arasında Dniepr, Don ve Volga sayılabilir. Akdeniz bölgesinde bulunanlar dışında, Avrupa'nın hemen tüm ırmakları yıl boyu hemen her mevsimde eşit miktarda yağış aldıkları için debileri mevsimden mevsime büyük değişiklikler göstermez. İskandinav yarımadasında, Alpler'de ve diğer dağlık yerlerde doğan ırmaklar, Avrupa nın sanayileri için büyük miktarda hidroelektrik enerjisi üretirler.
Toprak yapısı ve bitki örtüsü: Batı Avrupa'daki toprakların ve bitki örtüsünün karmaşık özelliği yüzey şekillerinin, kayaç yapılarının ve iklimlerin çeşitliliğine bağlıdır. Kıta buzullarıyla kaplanmış olan bölgelerin toprak özellikleri birbirinden farklıdır ve bu özellikler, genelde, buzul çökellerinde bulunan kum, çakıl, balçık ve organik madde miktarına bağlıdır.
Kuzey İskandinavya'nın dağlık kesimlerindeki tundra bölgesine özellikle yosun, liken ve bodur huş ağacı örtüleri egemendir. Bunlar verimsiz, bitkileri besleyen maddeler açısından yoksul ve çok az akaçlanan topraklarda yetişir. Tundra bölgesinin güneyinde kozalaklı ağaçlar ve taygadan (bodur çam ağaçları) oluşan geniş bir bölge vardır. İskandinavya'yı aşan bu bölge Kuzey Rusya'ya uzanır; bölgenin topraklan, filtre özelliği çok yüksek, içinde çok az organik madde bulunan, bitki besin maddesi açısından yoksul, gri renkte podzollü topraklardır. Batı Avrupa'nın büyük bölümünü kaplayan yaprak döken ormanların hayli geniş bir kesimi tarıma açmak amacıyla kesilmiştir. Bu ormanlarda da, meşe ve kayın başta olmak üzere, sert tahtalı ağaçlar vardır. Bu bölgeyi filtre özelliği olan ve bol miktarda çürümüş organik madde içeren, görece verimli, kahverengi orman toprağı kalın bir tabaka halinde kaplar. Akdeniz bölgesinde doğal bitki örtüsü, kurak yerlerde büyüyen ya da. kuraklığa dayanaklı yaprak dökmeyen maki, zeytin ve bodur çalılardan oluşur. Burada toprağın rengi genelde kırmızıya çalar ve bu da büyük miktarda demir içerdiğini gösterir. Bu bölgenin az yağış alması sonucu toprak çok su tutar ve yaprak dökme olayının bulunmamasından ötürü humus (kara toprak) içeriği düşüktür.
Doğu Avrupa'da bitki örtüsü kuzeyden güneye şu sıraya göre ilerler: Tundra, kozalaklı ağaçlar, kozalaklı ve yaprak döken ağaç/ar karması, yaprak döken ağaçlar ormanı, ağaçlı bozkır, ağaçsız bozkır ve yarı kurak özellikte fundalık. Toprağın humus içeriği ve filtre özelliği güneye doğru artar. Aynı biçimde toprağın rengi griden kahverengiye ve siyaha (çayırlık) sonra gene kahverengiye ve griye (kurak alanlar) dönüşür. Bozkır bölgelerinin çayırlık siyah toprakları Avrupa'nın en verimli topraklarıdır (çernozemler). Ama yağışların düzensiz olması sonucu tarım verim oranı çoğu zaman düşüktür.
Hayvan topluluğu: Avrupa'nın yerli hayvan yaşamı, insanın uzun süredir bu kıtada yaşamakta olması nedeniyle, gerek tür, gerek sayı bakımından önemli ölçüde azalmıştır. Uzak kuzeyin yüksek plato alanlarında yaşayan rengeyiği yosun ve liken otlayarak beslenir. Kurt, zerdeva, tilki, ayı ve kunduz gibi sayısız kürklü hayvan soğuk ormanlarda ve dağlık bölgelerde bulunur. Ayrıca, tavşan, sincap, susamuru, köstebek, dağ sıçanı, kır faresi, kirpi gibi küçük memelilerin birçok türüne de sıkça rastlanır. Göller, ırmaklar ve kıyı suları çeşitli balık türleri açısından zengindir. Kuzey Buz denizinin kıta sahanlığı sularında ve Britanya adalarıyla Norveç'in batısında morina, ringa, kalkan, mezgit ve uskumru çok boldur. Akdeniz'de ve Vizcaya körfezinde orkinos ve sardalyeye çok rastlanır. Karadeniz'de ve Hazar denizinde de mersin balığı tutulur. Som balığı ve alabalık gibi tatlı su balıkları İskandinavya ve İskoçya'nın kıyı ırmaklarında bulunur. Çeşitli ve yaygın olan kuş türleri leylekleri, deniz kuşlarını, kuzgunları ve kartalları içerir.
Yer altı gelir kaynakları: Avrupa, sanayileşmiş bir toplumun gereksinimlerinden ikisine (kömür ve demir cevheri) bol miktarda sahip olduğu için şanslıdır. Buna karşın, Batı Avrupa geleneksel olarak doğal gaz ve petrolün düzensiz dağılımına bağımlı kalmıştır. Ancak, bu durum Kuzey Buz denizi petrol ve doğal gaz rezervlerinin gelişmesiyle değişmektedir. Kıtanın tepelik ve dağlık kesimlerinin aldığı düzenli yağışlar iyi bir hidroelektrik enerjisi sağlamaktadır. Bu potansiyel güç, İskandinav ülkelerinde olduğu kadar Alp dağ sistemi çevresinde de çok yoğun biçimde kullanılmaktadır.
Kömür yatakları, İskandinavya ve Akdeniz ülkeleri dışında- geniş bir alana yayılmıştır. 1990'da, Avrupa dünya antrasit ve maden kömürünün yaklaşık beşte birini üretmiştir. En zengin yataklar, Almanya, Kuzey Fransa ve Güney Belçika'nın Ruhr havzasında, Fransa-Almanya sınırındaki Saar bölgesinde, Büyük Britanya'daki Pennine sıradağlarının iki yanında; Güney Polonya ve Kuzey Çekoslovakya'nın Silezya yöresinde, Don havzası dahil, Rusya Avrupası'nın birkaç yerinde bulunur. Düşük kaliteli kahverengi kömür ya da linyit çıkarılır.
Başlıca demir cevheri - yatakları Kuzeydoğu Fransa'nın Lorraine bölgesinde, Kuzey İsveç'te, Ukrayna'nın Krivoy Rog yöresinde ve Rusya'nın Güney Urallar(Magnitogorsk) çevresinde bulunur. Kuzey İsveç'tekiler hariç, demir cevheri ve kömür yatakları birbirine ve bir ölçüde de yerleşme merkezlerine yakın yerlerdedir. Bir zamanlar dünyanın başta gelen demir cevheri üreticilerinden olan Avrupa, 1990'da dünya üretiminin ancak beste birini sağlayabildi.
Avrupa'nın başlıca petrol ve doğal gaz üretim alanları, Kuzey Buz denizi, Hazar denizi çevresindeki rezervler ve Rusya Avrupası'nın kuzey düzlüklerindedir. Daha küçük yataklar Güneybatı Fransa'da, İtalya'nın Po vadisinde, Danimarka ve Almanya'da ve Romanya'da
bulunur. Avrupa kendi petrol ve doğal gaz gereksinimlerinin ancak küçük bir yüzdesini karşılamaktadır. Ama İngiltere ve Norveç'in Kuzey Buz denizi kuyularında giderek artan üretim sayesinde bu yüzde artmaya başlamıştır. 1990'da doruğuna ulaşan Kuzey Buz denizi üretiminin en az 2 015 yılına kadar süreceği beklentisi vardır.
Avrupa'da büyük önem taşıyan diğer iki maden Güney Fransa, eski Yugoslavya, Macaristan ve Urallar'daki boksit ile Fransa, Almanya, İspanya ve eski Sovyet Avrupası'ndaki potastır. Bakır, kurşun, çinko, demir-krom bileşikleri ve altınla gümüş gibi değerli madenler dahil, diğer çeşitli madenler de çıkarılır. Hemen hemen bütün maden yataklarının sanayi merkezlerine yakın olması ya da kara ve su taşımacılığı sayesinde çıkarılan madenlerin işlendikleri yerlere kolayca ulaştırılması Avrupa için büyük bir şansdır.
Su kaynakları: Avrupa normal olarak düzenli yağışları, geniş kapsamlı ırmak ağları ve kıta buzulları alanlarındaki sayısız gölleri sayesinde yeterli yüzey ve yeraltı su kaynaklarına sahiptir. Genellikle düzenli olan su dağılımı doğuya doğru ilerlendikçe azalır ve Hazar denizinin kuzeyindeki bölgelerde ve yazın da Akdeniz iklimli alanlarda suyun yetersiz kaldığı görülür. Yunanistan, İtalya, Güney Fransa, İspanya, Portekiz ve Rusya Avrupası'nın güneyinde yaygın biçimde sulama yapılır. Hidroelektrik enerji üretimi su akışının düzenli oluşuna ve ırmak yataklarının bazı özelliklerine bağlıdır. Avrupa hidroelektrik enerji açısından oldukça zengindir. Alpler ve İskandinavya'nın dağlık yerlerinin yanı sıra, Volga ve Rusya Avrupası'ndaki diğer ırmaklar başlıca üretim alanlarıdır. Ayrıca, kıta genelinde pek çok ırmak üzerine enerji elde etmek amacıyla barajlar yapılmıştır.
Tarıma elverişli topraklar: Batı ve Güney Avrupa'nın tarıma elverişsiz sayısız dağlık kesimlerine karşın, kıtanın tarıma elverişli geniş alanları da vardır. Birleşik Krallık, Danimarka, Hollanda ve Fransa ekili toprakları en yüksek oranda olan ülkelerdir. Bütün bu ülkelerde çok geniş ovalara rastlanır. Çoğu Batı Avrupa ülkelerinde toprakların yaklaşık % 50'si tarıma elverişlidir. Ancak, dağlık arazileri daha geniş ve iklimi çok soğuk olan İskandinav ülkeleri bunun dışında kalır. Doğu Avrupa'nın geniş kapsamlı dağlık kesimleri yoktur; ama bataklıklar ve ormanlar birçok yerde tarımla uğraşmayı engeller.
Orman kaynakları: Avrupa insanının orman ürünü gereksiniminin büyük bölümü başlıca iki orman alanı sağlar. İskandinav yarımadasından Kuzeybatı Rusya'nın içlerine uzanan kozalaklı ormanları çamlar, ladinler ve köknarlar Avrupa insanı için mükemmel bir ticaret alanıdır.
Kozalaklı ve yaprak döken ormanlar içeren Alpler'in etekleri gibi, Orta ve Güney Avrupa'nın diğer dağlık kesimleri, kıtanın öteki başlıca orman alanları arasında sayılabilir.
AVRUPA HALKLARI
Etnik öbekler, diller ve dinler: Çok sayıda küçük siyasal birim Avrupa'daki etnik öbeklerin çeşitliliğini kanıtlamaktadır. XIX. yy'ın ulusçuluk akımları döneminde etnik, dil ve kültür öbeklerinin sınırlarını belirlemek için bir girişimde bulunuldu. Sonuçta bugün 100 yıl öncesine oranla daha çok özerk siyasal birimler ortaya çıktı. Avrupa'daki halkların hemen hepsi beyaz ırk olarak sınıflandırılırsa da ten, saç ve göz renklerinde büyük farklılıklar görülür. Kuzey Rusya dahil, Kuzeybatı Avrupa'da açık ya da çok beyaz bir ten rengi egemenken, Güney Avrupa'da genellikle daha koyu ya da esmer bir ten rengi yaygındır.
Avrupa dillerinin çoğu Hint-Avrupa dil ailesine girer. Germen, Latin ve İslav dil aileleri Avrupa'nın başlıca dil öbekleridir. Germen öbeğinden diller Almanya, Avusturya, İsviçre, Birleşik Krallık, Hollanda, Belçika, Norveç, İsveç ve İzlanda'da konuşulur. Latin öbeğinden dillereyse Fransa, İber yarımadası (İspanya ve Portekiz), İtalya, Güney Belçika, İsviçre'nin batı kesimi ve Romanya'da rastlanır. Doğu Avrupa'ya egemen olan İslav dillerini Ruslar, Beyaz Ruslar, Ukraynalılar, Çekler, Slovaklar, Polonyalılar, Bulgarlar, Sırplar ve Hırvatlar konuşur. Yunanistan'da Yunanca konuşulur. Arnavutluk'ta bir Trakya-İllyria dili egemendir. Baltık denizinin doğusunda bir Baltık dil öbeği vardır. Kelt kökenli dillere Fransa'da, Britanya'da, Galler'in batı kesimlerinde, İrlanda ve İskoçya'da rastlanır. Bask diliini İspanya Fransa sınırındaki küçük bir topluluk konuşmaktadır. Macaristan, Finlandiya ve Baltık ülkelerinde bulunan ve Hint-Avrupa dil ailesinden olmayan diller, Ural-Altay dillerinin Fin-Ugur öbeğine girer. Bunlar herhalde Ural dağları bölgesinden kopup gelen eski istilaların kanıtı sayılabilir.
Avrupa'da katolik, protestan ve ortodoks kiliseleri egemendir. Protestan mezhepleri daha çok Almanya, Hollanda, Birleşik Krallık ve İskandinav ülkelerinde yaygındır. İrlanda'da, Belçika'da, Fransa'da, İber yarımadasında, İtalya'da ve bir zamanlar Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu sınırları içinde yer almış Doğu Avrupa ülkelerinde özellikle katolikler çoğunluktadır. Bizans İmparatorluğu'nca kurulan ortodoks kilisesi, Güneydoğu Avrupa ülkelerinde ve eski Sovyet Avrupası'nda yaşayan halkların büyük bir çoğunluğunun dinidir. Balkan Yarımadası'nda müslüman topluluklar bulunur. Yahudiler, özellikle Batı Avrupa'da, kentsel alanlarda yaygındır.
Eğitim ve sağlık: Avrupa uzun süreden beri eğitim alanında ilerici ve yeni düşünceler üreten devrimci bir merkez olmuştur. İtalya'daki üç üniversite ve Fransa ile İngiltere'deki iki üniversitenin her biri 1200'den önce kurulmuştur. İtalya ve Fransa 1500'e kadar üniversite gelişim merkezleri olarak görevlerini sürdürdüler. İspanya ile Almanya da yüksek öğrenim merkezleri geliştirdiler. 1500'den sonra, Kuzeydoğu ve Doğu Avrupa'da ve Rusya Avrupası'nda da üniversiteler görülmeye başlandı. Okuryazarlık oranları Batı, Orta, Kuzey ve Doğu Avrupa'da çok yüksektir. Güney Avrupa ülkelerindeyse oldukça düşüktür.
Sağlık düzeyini belirleyen özellikler kabaca eğitim ve sanayi gelişmelerini izler. En yüksek ortalama ömür uzunluğu, beslenme düzeyleri, doktor ve sağlık bakım olanakları Batı ve Kuzey Avrupa'da bulunur ve güneye doğru Akdeniz ülkelerine yaklaştıkça giderek azalır. 70 yaşın üstünde olan en yüksek ortalama ömür uzunluğuna İskandinavya'da, en düşüğüneyse Güney ve Doğu Avrupa'da rastlanır.
Nüfus: Avrupa dünyanın en yoğun nüfuslu ve kentleşmiş yörelerinden biridir. Halklarının büyük çoğunluğu kentlerde ya da köylerde yaşar. Güney, Doğu ve Orta Avrupa'da tarımla uğraşan nüfus bile çekirdekleştirilmiş köylerde yaşar. Yalnızlığa itilmiş çiftlikler genelde Kuzeybatı Avrupa'ya özgü bir kırsal yerleşim biçimidir. En büyük nüfus yoğunluklarına tarımın da iyice gelişmiş olduğu Batı Avrupa'nın ileri derecede sanayileşmiş alanlarında rastlanır.
Yakın Avrupa tarihinde insanların hem kendi yurtlan içinde, hem de denizaşırı ülkelere göçleri çok yaygındı. Bu göçlerin bazısı zorunlu olarak yapılmıştı. İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda 15 000 000 Alman’ın yeni Alman sınırlarına yığılması bunun örneklerinden -biridir. Bazı başka öbeklerse siyasal ya da dinsel kovuşturmadan kaçmak ya da başka yerlerde daha iyi ekonomik fırsatlar bulmak umuduyla harekete geçtiler. XIX. ve XX. yy. başlarında milyonlarca Avrupalı Batı Yarı Küre'ye göçtü. XVII., XVIII. ve XIX. yy'larda Batı Avrupa uluslarınca sömürge imparatorluklarının geliştirilmesi pek çok kişiyi sömürgeleştirilen ülkelere çekti. Daha yakın dönemlerdeki iç göçler kırsal bölgelerden kentsel alanlara yöneldi. Son 40 yılın en önemli göçleri kuzeyin uç bölgelerinden güneyin kentsel ve sanayileşmiş bölgelerine, öte yandan, Akdeniz ve Balkan Avrupası'nın daha az sanayileşmiş alanlarından kuzeye yönelen göçlerdir. 1990'larda batıya yönelik göçler eski komünist doğudan başladı.
Çoğu Avrupa ülkesinde nüfusun % 60'ından fazlası kentsel olarak sınıflandırılır ve kentlerde yaşayanların en yüksek oranı (% 95) Belçika'dadır. Avrupa'nın en büyük kentleri sırasıyla, Moskova, Londra, Paris ve Roma'dır. Çoğu ülkelerin nüfusa, ekonomiye ve kültüre egemen olan tek bir kenti vardır. Bunun örnekleri Danimarka'da Kopenhag, Norveç'te oslo, Fransa'da Paris ve Yunanistan'da Atina'dır.
Avrupa'nın toplam nüfusu 1845-1914 arasında % 80 artı. 1914'e kadar nüfus artış oranı % 40 oldu. Şimdilerde en yüksek doğal nüfus artış oranları Güney Avrupa'nın katolik ülkelerinde, İrlanda'da ve daha az bir kapsamda Doğu Avrupa'dadır. Son zamanlarda Avrupa genelinde refah düzeyinin artması, doğum kontrol siyasetlerinin uygulanması ve bireylerin aile boyutlarını denetlemek istemeleri sayesinde, yıllık ortalama nüfus artış oranları büyük bir olasılıkla gerilemeye devam edecektir.
AVRUPA EKONOMİK GELİŞME VE TİCARET
Sanayinin gelişmesi: Avrupa Sanayi Devrimi'nin beşiği sayılır. 1850'den sonra kıta genelinde imalat sanayisi hızla gelişti. Çoğu ülkelerde 1980'lere kadar imalat sanayisi çalışan nüfusun en büyük yüzdesini istihdam etmekteydi. Daha sonra, hizmete dayalı ekonomiye -önce İngiltere'de ve Benelüks ülkelerinde görüldü- kayış görüldü. Bu arada, kentsel alanlar önce imalat sanayisinin sonra da hizmet sektörünün katılımıyla hızla genişledi. Son zamanlara kadar Kuzey Avrupa ve Akdeniz ülkelerinin ekonomik etkinlikleri daha çok meyve, tarım ürünleri, mineraller, odun ve balık gibi hammaddeleri işlemeye dayanıyordu. 1990'lara gelindiğinde İtalya ve İspanya imalat ürünlerinin başlıca ihracatçıları durumundaydı. İsveç ile Finlandiya otomobil ve kamyonlarının kalitesi açısından piyasada tutulmaya başlanmıştı.
Çoğu ülkelerde sanayi gelişimine verilen önem demir ve çelik gibi ham maddeleri işlemekle sınırlı kalmayarak, makine, tekstil, kimyasal maddeler ve çeşitli tüketim mallan gibi daha üstün nitelikli ürünlerin yapımına yöneldi. Şimdi artık Batı Avrupa'nın büyük bölümünde sanayileşme sonrasına özgü bir ekonomi vardır. Bu tür ekonomide işçilerin çoğunluğu sanayi kesiminde çalışırlar.
Sanayi Devrimi Ingiltere'de başladı ve buhar makinesi, dokuma tezgâhı gibi icatları kullanıma soktu. Kömür başlıca enerji kaynağı olduğu için sanayi kömür yatkalarının bulunduğu yerlere ya da yakınlarına yerleşti. Bunun sonucu olarak, Britanya adalarında başlıca kentler ve sanayi alanları, Londra hariç, İskoçya ovalarındaki kömür rezervlerinde, Pennine sıradağlarının iki yanında ve Güney Walles ülkesinde bulunmaktadır. Aynı özellik kıtada da kendini gösterdi. Büyük bir kent ve sanayi nüfusu Ruhr ve Saar'ın içinde ve çevresinde gelişti. Öte yandan, Batı Orta Avrupa'nın çekirdek bölgelerinden kuzeye ve güneye doğru büyüyen sanayiler kömürden çok hidroelektrik enerjisine dayalıydı. Alp sistemine bağlı dağlar, Pireneler ve İskandinavya'nın dağlık kesimleri gerekli su gücünü sağlıyordu. Daha sonra doğal gaz ve petrol önemli enerji kaynakları oldular. 1940'ların sonlarında Hollanda'da doğal gaz yatakları bulundu. O günden bu yana Kuzey Buz denizinin Ingiliz ve Norveç karasularında önemli rezervler ortaya çıkarıldı. Nükleer enerji gelişme sürecindedir. Ama şimdilik toplam gereksinimin ancak çok küçük bir yüzdesini karşılayabilmektedir.
Tarım, ormancılık ve balıkçılık: Dünyanın birçok yiyecek ürünleri ve tarım uygulamaları Avrupa'da gelişerek başka yerlere yayıldı. Tarım ve hayvancılık Akdeniz bölgesinde binlerce yıldan beri biliniyordu. Kentsel nüfus çoğaldıkça çiftçilik uygulamaları daha bir yoğunluk kazanıp bilimselleşti ve taşımacılıkta gerçekleştirilen gelişmeler sayesinde çeşitli toprak ürünlerinde uzmanlaşmalar görülmeye başlandı.
Avrupa'da çifliklerin büyüklük ortalaması Batı Avrupa'da yaklaşık 10' ha'ı bulunur; buna karşılık eski Sovyetler Birliği'nde devlet ve kooperatif çiftliklerinin büyüklüğü binlerce hektara ulaşmaktaydı. ancak, orta karar bir Avrupa çifliği, giderek artan makineleşme sayesinde daha da genişletilebilmektedir. Yağışların daha düzenli ve bilimsel çiftçilik yöntemlerinin daha gelişmiş olduğu Batı Avrupa'da elde edilen ürün giderek yükselmektedir.
Avrupa'nın çoğu yerinde buğday başlıca ürünlerdeb biridir. Bu arada, arpa, yulaf, şekerpancar, çavdar, patates ve saman da önemlidir. Düşük yaz hava sıcaklıkları Batı Avrupa'da - Benelüks ülkeleri dışında- mısırın olgunlaşmasını engeller, ama Tuna vadisinde ve Akdeniz ülkelerinin sulanan alanlarında mısır üretilmektedir. Ayrıca, turunçgiller, zeytin ve üzüm de Akdeniz bölgesinde yetiştirilir. Hayvan besiciliği Batı Avrupa'nın birçok dağlık ve yaylalık alanlarında olduğu kadar, nemli, deniz ikliminin egemen bulunduğu bölgelerde de yaygındır. Mandıra ürünlerine tüm ülkelerde rastlanırsa da, özellikle Danimarka ve Hollanda süt ürünlerinde ve domuz üretiminde çok uzmanlaşmıştır. Koyun büyük sürüler halinde Britanya adalarında, koyun ve keçi daha kurak Ak deniz ülkelerinde yetiştirilmektedir.
Başlıca ticari orman bölgeleri Norveç'in, İsveç'in, Finlandiya'nın, Rusya'nın ve daha küçük bir kapsamda Orta ve Güney Avrupa'daki dağların alçak kesimlerinde uzanır. Buralarda daha çok kozalaklı ormanları vardır.
Balıkçılık, Avrupa'nın tüm kıyıları boyunca uzanan sularda çok önemli bir etkinliktir. Kuzey Buz denizi, Norveç'in kıyı suları, İzlanda, Faeroerne adaları ve Grönland çevresindeki alanlar dahil, Kuzey Atlas okyanusu en verimli balıkçılık alanlarıdır. Morina ve riga bu sularda yakalanan başlıca türlerdir. Ama pisi balığı, mezgit, kolyoz, kalkan, somon, deniz alabalığı ve uskumru da bolca tutulur. Akdeniz kıyı şeridinde ve İber yarımadasının Atlas okyanusu kıyılarında orkinos ve sardalye önemlidir. Norveç, Danimarka, İspanya, İzlanda ve Birleşik Krallık, Batı Avrupa'daki başlıca balıkçı uluslar olmakla birlikte, Polonya, Almanya ve eskiden Sovyetler Birliği büyük avlar için Avrupa dışı sularda sıkça balığa çıkarlardı. Tüm Avrupa ülkeleri arasında en çok İzlanda ekonomisi balıkçılığa ve balık dışsatımına bağlıdır. Şimdi çoğu ülkeler balıkçılık hakları için kıyılarından 320 km açığını karasularına sınır olarak benimsemektedir. Bu tutum, Norveç gibi ülkelerin sularındaki balık yataklarını korumasına yardımcı olabilir.
Ulaşım: Avrupa'nın demiryolu, karayolu ve havayolundan oluşan gelişmiştir ulaşım ağı vardır.Çok yoğun nüfuslu Orta ve Batı Avrupa'nın ovalık topografyası demiryollarının, karayollarının ve suyollarının gelişmesimi kolaylaştırmıştır. Alpler gibi büyük dağ setleri bile geçitler sayesinde aşılmakta ya da karayolu ve demiryolu tünelleri aracılığıyla içinden geçilmektedir.
Avrupa'nın uzun bir kıyı şeridine sahip olması nedeniyle, su taşımacılığı öteden beri önemli olmuştur. Çoğu Batı Avrupa ülkesinin büyük deniz ticaret filoları vardır; özellikle İngiltere ve Norveç bu konuda dikkat çeker. Ren, Oder, Elbe, Tuna gibi Orta Avrupa'da doğan çoğu ırmak durgun akarlar. Böylece bunlar, yolcu ve yük taşımacılığı için geniş kapsamlı olarak kullanılır. Alçak topraklar kuşağında taşımacılığa elverişli ırmakları birleştirmek için birçok kanal yapılmıştır. Fransa ve Almanya gibi ülkelerde yaygın bir su ulaşım ağı vardır. Kıta genelinde hava yolculuğu yaygındır. Tüm ülkelerin bir ya da daha çok uluslararası havalimanı ve ulusal havayolları vardır.
Çok sayıda siyasal alt bölünmeler ulaşım kontrolünü düzenlemekte sorunlar yaratmaktadır. Sözgelimi, Ren ırmağı dört ülkenin topraklarından geçmektedir ve bu dört ülke arasında tarih boyunca zaman zaman sorunlar yaratmıştır. Bu nedenle, tüm sorunları barışçı yollardan çözmek için uluslararası bir örgüt kurulmuştur. Benzer durumlar Tuna ve diğer ırmaklar için de geçerlidir. Avrupa genelindeki demiryollarının çoğu devlet malıdır ve devletçe çalıştırılmaktadır; dolayısıyla devletten büyük bir para desteği görme olanağı vardır. 1986'da, İngiliz ve Fransız liderler Manş denizinin altından bir demiryolu tüneli yapılmasını öngören bir planı onayladılar. 1993'te tamamlanması planlanan bu "tünel", Britanya ile anakaradaki birbirine kenetlenmiş ulusal sistemler arasında yeni büyük bir bağ oluşturacaktır.
Ticaret: Avrupa öbür kıtalara oranla daha çok uluslararası ticaret olanağı üretmektedir. Büyük ve teknolojik olarak ilerlemiş Avupa toplumları, yiyecek ve hammadde gereksinimlerinin çoğunu dışarıdan almak zorundadır. Avrupa çok çeşitli imalat ürünlerini dünyanın her yanına gönderir. Kuzey Buz denizini kuşatan ülkeler, dünya dışalım ve dışsatımının başlıca merkezlerini oluştururlar. Yakın komşuları ve ABD hiç kuşkusuz en büyük ticaret ortaklarıdır.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'nın ticareti büyük ölçüde Avrupa Ekonomik Topluluğu (Ortak Pazar ya da AET), Karşılıklı iktisadi Yardım Konseyi (CMEA ya da Comecon) ve Avrupa Serbest Mübadele Birliği (EFTA) gibi uluslararası örgütlerce denetlenir oldu. Bunların her birinin başlıca hedefi üye ülkelerin sınırlarına geçiş yapan mallar üzerinden gümrük vergilerini kaldırmak, böylece pazarların boyutlarını büyüterek ticareti kolaylaştırmaktır. AET, Avrupa Topluluğu'nun (AT) 12 ülkesinden oluşur: İtalya, Fransa, Almanya, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, İngiltere, İrlanda, Danimarka, Yunanistan, İspanya ve Portekiz. 1990'ların başlarında güçlü ve egemen AET hem Doğu Avrupa'nın Comecon'unu hem de EFTA'yı (Avusturya, Finlandiya, İzlanda, Norveç, İsveç ve İsviçre) gölgelemeye başladı. 1989'da, Avusturya AET'ye üyelik için başvurdu.
Petrol, yiyecek maddeleri, sanayi hammaddeleri ve imalat ürünleri Avrupa'ya akan başlıca tüketim mallarıdır. Motorlu araçlar ve diğer imalat ürünleri de başlıca dışsatım maddeleridir. Büyük boyutlarda uluslararası ticaret, özellikle sanayileşmiş ülkelerle daha az gelişmiş bölgeler arasında, Avrupa içinde de gerçekleşmektedir.
İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana çok gelişen turizm sanayisi de Avrupa ekonomisi için giderek önem kazanmaktadır. Bazı ülkelerde, özellikle Akdeniz'e kıyısı olan bölgelerde, turizm ulusal gelirin yarısından çok daha fazlasını oluşturmaktadır.