Çınar
Büyük kentlerin çoğunda park ve bahçeleri, meydanları, cadde ve yol kenarlarını ulu çınar ağaçlan süsler. Çünkü kentlerin isli, kükürtlü ve kirli havasına çınar kadar dayanıklı bir başka ağaç daha yoktur. Belki de bunun nedeni hayvanların deri değiştirmesi gibi çınann da gövde kabuğunu sürekli yenilemesidir. Ağacın dış kabuğu zehirli maddeleri emerek karardığında parça parça dökülür ve altından sağlıklı, yeni bir kabuk ortaya çıkar. Gövdenin bu gri, yeşil ve sarı yamalı görünümü yalnızca çınar ağaçlarına özgüdür.
Çınann bir başka özelliği de yaprak saplarının dip bölümünün kış tomurcuklarını bir külah gibi örterek onları soğuktan korumasıdır. Taze yapraklar tomurcuk halindeyken üstleri esmer tüylerle kaplıdır; yaprak geliştikçe bu tüyler dökülür. Çınarın yaprakları geniş, el ayası biçiminde, kenarları derin parçalıdır ve sonbaharda dökülür.
Çınarda dişi ve erkek çiçekler ayrı ağaçlarda bulunur ve rüzgârla tozlaşır; yani bir ağaçtaki sarı renkli erkek çiçeklerin ürettiği çiçektozlannı rüzgâr başka bir ağaçtaki kızıl renkli dişi çiçeklere taşıyarak döllenmelerini sağlar. Dişi çiçekler bir araya kümelenerek yuvarlak topçuklar halinde dallardan sarkar. Dışı dikenli olan bu topların içinde bitkinin üçgen biçimindeki meyveleri vardır.
Çınargiller familyasının (Platanaceae) çınar cinsini (Platanus) oluşturan bu ağaçların en yaygın iki türünden biri doğu çınarı ya da Anadolu çınan (Platanus orientalis), öbürü de batı çınan ya da Amerikan çınarıdır (Platanus occidentalis) . Batı çınan 50 metreye ulaşan boyuyla türlerin en uzunudur. 30 metreye kadar boylanan doğu çınarının gövde çapı ise 10, hatta 15 metreyi bulur. Anayurdu Anadolu olan doğu çınarı başlı başına orman oluşturmaz; ama ormanların içinde, özellikle dere kenarlarındaki taşlı ve kumluk yerlerde kümeler halinde görülebilir.
Başta İstanbul ve Bursa olmak üzere Türkiye’ nin birçok kentinde, ulu ve görkemli görünümü, serin gölgesi için parklara, yol kenarlanna dikilmiş olan doğu ve batı çmarlanndan bazılan “anıtsal ağaç” sayılacak kadar yaşlıdır. Yedi parçalı gövdesi nedeniyle “Yedikardeşler çınan” olarak anılan Büyükdere’deki ulu çınar önce tepesine yıldınm düşerek yandığında, 1930’larda ise kesilerek tümüyle yok edildiğinde en az 1.000 yaşındaydı. Gene İstanbul’da Bilezikçi Çiftliği’ndeki “Uyuyan çınar” da toprağa uzanıp yatmış gibi duran iri dallan ve olağanüstü güzelliğiyle gerçek bir doğa anıtıdır. Bazılarının yaşı 1.500 yılı aşan ulu İstanbul çmarlanndan çoğu bulunduğu yerin ya da tanık olduğu olayın adıyla tek tek bilinir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk başkenti olan Bursa’daki ünlü çınarlardan biri de ilginç bir söylenceye konu olan “Ulufe çınarı” dır. Bu söylenceye göre Sultan I. Murad, erkek çocuk doğurarak ordusuna asker kazandıran bütün analara maaş bağlatmış. Bir gün padişahın huzuruna çıkan bir kadın erkek çocuk doğuramadığım, ama diktiği çınar ağacının da bir oğul kadar değerli olduğunu söyleyince padişah bu kadına da maaş bağlanmasını buyurmuş. Sonradan, Bursa başkent olduğu sürece askerlerin maaşlan, yani ulufeleri hep bu çınarın altında dağıtılmış.