Cumhuriyet
Cumhuriyet, egemenliğin halka ait olduğu devlet biçimidir. Roma tarihinin genellikle en görkemli dönemi sayılan Roma Cumhuriyeti, Etrüsk Krallığı yıkıldıktan sonra, İÖ 6. yüzyılda kuruldu. Cumhuriyet, devlet yönetiminin yalnızca krallara ait bir ayrıcalık olmayıp, tüm yurttaşları ilgilendiren bir iş olduğu anlamına gelen Latince’deki res publica sözcüğünün karşılığıdır. Ne var ki, Eski Roma’da tam yurttaşlık hakkına sahip olan yalnızca ayrıcalıkları olan Particiler’di. Mecliste ve devleti yönetmede yalnız onların söz hakkı vardı. Patriciler’in dışında kalanlar ise, siyasal hakları olmayan, bazı sınırlı haklara sahip olan Plebler'di. Plebler ne seçebiliyor ne de seçilebiliyorlardı. Roma İmparatorluğu’nda cumhuriyet dönemi İÖ 30 yılına kadar sürdü.
Eski Yunan’da İÖ 6. yüzyılda, aralarında Atina’nın da bulunduğu cumhuriyetler vardı. Bu cumhuriyetlerde yönetenlerin seçimine yalnızca özgür yurttaşlar katılabilirdi. Nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan kölelerin ise hiçbir hakkı yoktu. Yunan filozofu Platon bundan 2.000 yılı aşkın bir süre önce, devlet ve devletin nasıl yönetilmesi gerektiği üzerine görüşlerini Devlet adlı yapıtında ortaya koymuştu. Daha sonra, gücünü ve yöneticilik hakkını Tanrı’dan alan krallar ve padişahlar egemenliği başladı.
Cumhuriyetler genellikle, halkın mutlak egemenliği elinde tutan bu gibi yöneticileri devirdiği bir devrim ya da iç savaştan sonra kurulur. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Fransızlar kralları XVI. Louis’yi Fransız Devrimi’nden sonra 1793’te devirdiler. Çünkü yoksullar açlıktan ölürken, o açgözlü ve savurgan bir yaşam sürüyordu. Fransız Devrimi cumhuriyetçi düşüncelerin tüm Avrupa’ya yayılmasına neden oldu. İngiltere’de de 1649-60 yılları arasında kısa süreli bir cumhuriyet kuruldu. ABD, kolonilerin 18. yüzyılda İngiltere’ye karşı ayaklanmasının sonucunda ortaya çıktı.
Ne var ki, Güney Am erika’da kurulan cumhuriyetlerden bazıları, başta kral bulunmamasına karşın, her türlü muhalefeti bastıracak kadar güçlenen bir kişinin iktidarı haline geldi. Güçlerini, eskiden olduğu gibi Tanrı’dan değil, denetimlerinde tuttukları silahlı güçlerden alan bu diktatörler, ülkelerini yıkıma sürükleyerek, insanlığı acı ve yoksulluğa ittiler. Bu durum, 1936- 39 İspanya İç Savaşı’ndan sonra General Franco’nun iktidara geldiği İspanya’da, Mussolını’nin İtalya’sında ve Adolf Hitler’in Almanya’sından başka, yakın tarihte Yunanistan, Şili ve Güney Kore gibi ülkelerde de görüldü.
Türkiye Cumhuriyeti, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilgiye uğraması sonucu başlatılan Kurtuluş Savaşı’ndan sonra kuruldu. II. Dünya Savaşı’ndan sonra ise Doğu Avrupa’ da Alman Demokratik Cumhuriyeti, Bulgaristan Halk Cumhuriyeti, Asya’da ise Çin Halk Cumhuriyeti gibi sosyalist cumhuriyetler kuruldu.
Günümüzde krallıkla yönetilen ülkelerin çoğu meşruti monarşi haline geldi; yani krallar ülkelerini parlamento ve bakanların önerilerine göre, genellikle bir anayasaya bağlı olarak yönetmeye başladılar. İngiltere’de, Hollanda’da, Belçika’da ve İskandinav ülkelerinden Norveç, İsveç ve Danim arka’da hâlâ krallık sistemi yürürlükte olmakla birlikte, bu ülkelerin halkları kendilerini yönetecek kişileri özgürce seçebilme hakkına sahiptir. Ne var ki, devlet başkanlığını yapan kişi kral olduğundan bu ülkeler cumhuriyet sayılmaz.
Cumhuriyetlerin devlet başkanlarına genellikle cumhurbaşkanı denir, ancak cumhurbaşkanlarının yetkileri ülkeden ülkeye farklılıklar gösterir.