Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Cümle

  • Okunma : 335

Cümle, bir düşünceyi, duyguyu, dileği, haberi ya da yargıyı tam olarak dile getirmek amacıyla belli bir kurala uygun olarak sıralanan sözcüklerden oluşur. Örneğin “Akşam karanlığında köy yolunda” sözü, belirtilen yer ve zamanda ne olduğunu bize tam olarak bildirmediğinden cümle değildir. Oysa “Akşam karanlığında köy yolunda Ahmet’e rastladım” sözü açık anlatımıyla bir cümledir. Cümlenin ilk sözcüğü büyük harfle başlar ve sonunda cümlenin yapısına göre nokta, ünlem, iki nokta, üç nokta ya da soru işareti konur.

Cümlenin Öğeleri

Türkçe’de cümle tek sözcüklü olabileceği gibi birkaç ya da pek çok sözcükten de oluşabilir. Cümleyi oluşturan bu sözcükler tek başlarına ya da öbekler oluşturarak üstlendikleri göreve göre “yüklem”, “özne”, “tümleç” gibi adlar alırlar. Bunlara cümlenin öğeleri denir.

    Türkçe’de cümleyi oluşturan öğeler genel olarak şu sıralamaya uyar: Özne, tümleç(ler), yüklem. Bu sıralanışa uymayan ve yüklemi sonda değil başta ya da ortada bulunan cümlelere “devrik cümle” denir.

    Cümle en az iki öğeden oluşur: Özne ve yüklem.

    Düşündüklerimizi anlatmak için tek ya da iki sözcük kullanmak her zaman yeterli değildir. Cümleye tamamlayıcı öğeler de katarak söylemek istediklerimizi belirginleştirip kesinleştirerek açık seçik bir duruma getiririz. “Çocuk ağlıyor.” cümlesi, bir eylemi ve bu eylemi yapanı belirten iki sözcükten oluşan küçük bir cümledir. “Çekirdek cümle” diye adlandırılan bu tür cümleler yardımcı öğe olan tümleçle ya da tümleçlerle genişletilebilir.

Yüklem

Cümlede eylem, oluş, durum, istek bildiren ve cümlenin yargısını üzerinde toplayan sözcüğe ya da sözcük topluluğuna yüklem adı verilir. Türkçe’de tüm sözcük çeşitleri belli kurallar çerçevesinde yüklem görevini üstlenir.

    Yüklemi çekimli fiil olan cümlelere “fiil cümlesi” denir: Orhan ödevlerini yapıyor.

    Ek fiil almış isim ya da isim soylu sözcüklerin yüklem olduğu cümleler de “isim cümlesi” olarak adlandırılır: Mahallenin en ağırbaşlı çocuğu Ali'dir.

    Yüklemin kullanım sırasında ortaya çıkan değişik türleri vardır. Kimi cümlelerde anlamı güçlendirmek ve cümleye değişik bir anlatım özelliği kazandırmak için yan yana sıralanmış iki yüklem bulunur: Adam sessizce yürüdü geçti.

    Cümleyi etkili kılmak, cümlenin anlamına güç katmak için yüklemin yinelendiği de olur. Yinelenen yüklemler arasına virgül konur: Çocuğun gözleri dalıyor, dalıyor, dalıyordu.

    Yüklem olan sözcüklerin arasına çeşitli ekler, ünlemler, bağlaçlar ve çeşitli kalıplaşmış sözler ya da deyimler getirilerek anlamın pekiştirildiği de olur: Artık konuşur da konuşur.

    Bir cümle çeşidi olan “sıralı cümle”de yüklem her cümle için ayrı ayrı yinelenmeyip cümleler ortak bir yüklemle de kurulabilir. Burada cümleler arasında yargı ortaklığı söz konusudur: Bahçelerin gölgeliklerine, deniz kıyılarının esintisine, dağ başlarının serinliğine doyum olmaz.

Özne

Yüklemle bildirilen iş, oluş, hareketin gerçekleştiricisi olan ya da herhangi bir durumu gösteren cümle öğesine özne denir. Özne de yüklemle birlikte cümlenin temel öğelerindendir.

    Özne, fiil cümlelerinde yüklemle bildirilen eylemi yapan kişi ya da nesnedir: Anneler çocuklarını çok severler.

    İsim cümlelerinde ise özne yüklemle bildirilen yargıları üzerinde toplayan, o yargıyla ilgili olan varlık ya da nesnedir: Okul bizim için sıcak bir yuvaydı.

    Özne her zaman isim, isimleşmiş sözcük ya da sözcük öbeğinden oluşur ve yalın halde olması gerekir.

       Babam eve geliyor.

       Kardeşimin kedisi hastalandı.

    Özne ile yüklem arasında tekillik, çoğulluk (nicelik) ve kişi bakımından uyum olmalıdır. Saygı ve nezaket gereği karşımızdaki kişiye “siz” diye seslenildiğinde yüklem de ikinci çoğul kişiye dönüşür. Aşırı saygı duyulan üçüncü tekil kişiden söz edildiğinde yüklem üçüncü çoğul kişi biçiminde söylenebilir:

       Oyuncular sahaya çıkamadılar.

       Ali Bey, geç kaldınız.

       Müdür Bey içeri giriyorlar.

    Türkçe’de değişik türde özneler vardır. Yüklemdeki yargıyı doğrudan doğruya belirten özneye “gerçek özne” adı verilir. Gerçek özne, etken çatılı fiil cümleleri ile isim cümlelerinde bulunur:

       Ben bu işlere karışmayacağım.

       Sabah günün en verimli evresidir.

    Edilgen çatılı fiil cümleleriyle edilgen çatılı fiilimsilerin yüklem olduğu isim cümlelerinde gerçek özne yoktur. Bu tür cümlelerde öznenin yerini tutan “nesne”ye “sözde özne” adı verilir. Öznelerin yalın halde bulunmaları gerektiğinden yalnız “belirtisiz nesne”ler sözde özne olabilirler: İnsan, güçlüklerle uğraşmak için yaratılmıştır.

    Yüklemi edilgen çatılı fiil cümlelerinde “tarafından, yüzünden, nedeniyle, ötürü” gibi sözcükler yardımıyla belirtilen özneye “örtülü özne” denilir. ‘Örtülü öznenin bulunduğu cümlede sözde özne de bulunur. “Fırtına nedeniyle vapurlar denize açılamadı.” cümlesinde “fırtına” sözcüğü örtülü özne, “vapurlar” sözde öznedir.

    Sıralı cümlelerde genellikle ilk cümlede bulunan ve öteki cümlelerin de öznesi olan özneye “ortak özne” denir. Ortak öznenin öteki cümlelerin yüklemleriyle de uyum içinde olması zorunludur: Çocuk eve geldi, önlüğünü çıkardı, sokağa çıktı.

    Bunlardan başka “seslenmeli özne”, “açıklamalı özne” , “yinelenmiş özne”, “pekiştirilmiş özne” , “kalıplaşmış özne” gibi özne çeşitleri de vardır.

Yardımcı Öğeler: Tümleç Çeşitleri

Nesne ya da Düz Tümleç. Cümlede öznenin yaptığı eylemden ya da belirttiği yargıdan etkilenen varlığı gösteren cümle öğesine nesne ya da düz tümleç adı verilir. Nesne yalnız yüklemi geçişli fiil olan cümlelerde bulunur. İsim cümleleri genellikle nesne almaz. İsimler, isim soylu sözcükler ve bunlardan kurulu sözcük öbekleriyle öteki sözcükler cümlede nesne görevi görürler.

    Nesneler yapılarına göre ikiye ayrılır: Belirtisiz nesne, belirtili nesne.

    Belirtisiz nesne, cümlede yalın halde bulunan ve anlam bakımından belirsiz bir varlığı gösteren nesnedir: Bu akşam fırından ekmek alacağım.

    Belirtili nesne ise -i hal eki alan ve anlam bakımından belirli bir varlığı gösteren nesnedir: Kalemlerimi sana veriyorum.

    Nesneler anlam bakımından da bazı özellikler gösterir. Bu özellikler ortak, açıklamalı ve yinelenmiş nesne diye üçe ayrılmaktadır.

    Ortak nesne, sıralı cümlelerde cümlelerin birinde bulunan ve ötekilerle de ilgili olan nesnedir. Ortak nesne genellikle ilk cümlede bulunur: Çocuk ütülenmiş gömleğini dikkatle aradı, dolaptan çıkardı, özenle giyindi.

    Asıl nesneyi daha belirgin bir duruma getirmek için sıralanan söz öbeklerine açıklamalı nesne denir. Bunlar nesneden ayrı düşünülemez, ikisi birden nesne öbeğini oluştururlar: Çok sevdiğim varlığı, yavrumu göreceğim.

    Nesnenin ya olduğu gibi ya da değişikliklerle yinelenmesiyle oluşan nesneye yinelenmiş nesne denir: Yalnızlığı, insanı anlamsız kılan yalnızlığı sevmiyorum.

    Dolaylı Tümleç. Fiil cümleleriyle bazı isim cümlelerinde yüklemin anlamını tamamlayan -e, -de ve -den hal ekleri almış isimlere, isim soylu sözcüklere ya da sözcük öbeklerine dolaylı tümleç denir. Dolaylı tümleçlerin cümlede bulunmaları zorunlu olmasa da yükleme “yönelme” (-e hali), “kalma” (-de hali) ve “çıkma” (-den hali) bakımından katkıda bulundukları için anlamın daha da belirginleşmesini sağlarlar.

    Dolaylı tümleçler genellikle yüklemi çekimli fiil olan cümlelerde (fiil cümlesi) bulunur: İstasyona erken gitmeliyim.

    Ama yüklemleri isim ya da isim soylu sözeliklerden oluşan bazı cümleler de dolaylı tümleç alır: İçme suyu evlere çok gereklidir.

    Yönelme bildiren dolaylı tümleçler -e hal eki alır ve genellikle eylemin neye, nereye, kime yöneldiğini gösterir:

       İnsan her güzelliğe aldanmamalı.

       Ankara'ya tren var mı?

       Haşan’a selam götür.

    Kalma bildiren dolaylı tümleçler -de hal eki alır ve genellikle eylemin yapıldığı, geçtiği yeri ya da kimde oluştuğunu gösterir: Başım işyerinde ağrımaya başladı.

    Çıkma bildiren dolaylı tümleçler -den hal ekini alır ve eylemin çıkış ve başlangıç yerini gösterir: Sinemadan saat beşte çıkacağız.

    Cümlede her zaman -e, -de ve -den hal eki almış öğe dolaylı tümleç olmaz. Bunlar zarf tümleci de olabilir. Bu durumda yüklemi tümleyişlerinin özelliğine bakmak gerekir.

    Bir cümlede ayrı yapıdaki dolaylı tümleçlerin sayısı genellikle ikidir: Kardeşim eve açık kapıdan girdi.

    Gerektiğinde ayrı yapıdaki dolaylı tümleç sayısı üçe de çıkabilir. Ama bu sayı hiçbir zaman üçü geçmez: Paketleri pazardan eve sırtımda taşıdım.

    Zarf Tümleci. Yüklemin anlamını zaman, durum (hal), ölçü, nicelik, yer, yön, soru ve gösterme gibi özellikler bakımından tamamlayan öğelere zarf tümleci denir. Sözcük çeşidi olan zarf ile cümle öğesi olan zarf tümlecini birbirine karıştırmamak gerekir. Zarflar cümlede başka görevler de alarak yüklem, özne, nesne ve dolaylı tümleç olabilir. Bir cümlede zarf bulunması onun zarf tümleci olduğu anlamına gelmez. Cümlede -e, -de ve -den hal eklerini alan bazı isimler ya da isim soylu sözcükler de yüklemi zaman ve durum bakımından tümlediklerinde zarf tümleci olur.

    Zaman zarfı tümleci yüklemin anlamını zaman bakımından tamamlar: Yıllık iznini kışa rastlatacakmış.

    Durum (hal) zarfı tümleçleri yüklemin anlamını durum ve nitelik bakımından tamamlar, eylemin nasıl yapıldığını, nasıl olduğunu gösterir: Bu rüzgâr camları teker teker kıracak.

    Nicelik zarfı tümleçleri yüklemin anlamını miktar, sayı, azlık-çokluk bakımından belirleyen tümleçlerdir.

       Bu yazı daha güzel olmamış mı?

       Bizim köy buralara pek uzaktır.

       Aradan otuz kırk yıl geçti.

    Yer zarfı tümleçleri eylemin geçtiği yeri ya da eylemin yönünü belirtir. Ama bazı sıfatlar ile yer zarfları da bu görevi yüklenebilirler:

       Yaya kaldırımlarında da arabadan uzak durunuz.

       Anlayan beri gelsin.

       Adam dilekçesini masaya bıraktı ve dışarı çıktı.

    Soru zarfı tümleçleri yüklemin anlamını soru yoluyla belirtir. Bu tür zarf tümleçleri soru anlamıyla birlikte nitelik, zaman, yer, neden, nicelik bakımından da yüklemi tümleme özelliğine sahiptir.

       Bu insanlar burada ne arıyor?

       Evinde niye oturmuyorsun?

       Bu soğukta nasıl yürüyeceksin?

Edat Tümleci. Yüklemle ilgisi olsun olmasın cümleye araç, benzerlik, eşitlik, nedenlik, yöneliş, yer, cevap, seslenme, güçlendirme, gösterm e, yineleme, soru, amaç, onaylama, yadsıma gibi anlamlar ve anlatım özellikleri katan tümleçlere edat tümleci adı verilir. Edat tüm ­ leçleri yalnız edatlarla kurulmaz. Öteki sözcük çeşitleri ya da değişik sözcüklerden kurulan öbekler de bu görevi yerine getirebilir:

       Çalışmalarınız ancak bu işten anlayanları ilgilendiriyor.

       Yok çok yorgunmuş, yok iştahı yokmuş.

       Edirne’den Ardahan’a kadar bizim değil mi bu yurt?

       Böyle dokunaklı konuştuğu için üzüldüm.

Yapı ve Anlam Bakımından Cümle Çeşitleri

Bildirdikleri anlama göre olumlu ya da olum ­ suz cümleler, soru, şart ya da ünlem cümleleri vardır.

    Sözdizimi yönünden cümleler kurallı cümle ve devrik cümle olmak üzere ikiye ayrılır. Türkçe cümle yapısında yüklem cümlenin sonundadır (kurallı cümle) ve öbür öğeler anlamın gereğine göre yer değiştirebilir. Örneğin: “Ben dün onu okulda gördüm ” cümlesinde yüklemin yanında yer alan “okulda” tümleci vurguludur ve bunun yerine öbür sözcüklerden hangisi vurgulanmak isteniyorsa, yüklemin yanma o sözcük gelebilir. Öte yandan, konuşmalarda ve şiirlerde anlatıma canlılık kazandırmak için kullanılan devrik cümle (yüklemi sonda yer almayan cümle) giderek bugünkü düzyazıda da yaygınlaşmaktadır. “Onu gördüm” yerine kullanılan “Gördüm onu” cümlesi devrik cümledir.

    Cümleler yapılarına göre de basit cümle ve bileşik cümle olmak üzere ikiye ayrılır. Basit cümle bir tek düşünce, duygu ya da yargı bildirir: “Okuldan eve döndüm.” Bu tür cümlenin bir tek yüklemi vardır; başka bir cümleciği tamamlamadığı gibi, başka bir cümlecik de onu tamamlamaz. Oysa birden çok duygu, düşünce ya da yargı bildiren bileşik cümle ayrı ayrı birer yargısı bulunan cümleciklerden oluşur: “Okula giderken, bakkala uğradım.” Böylece kendi başına tam bir yargı bildirmeyen, cümlede başka yargılarla tamamlanan ya da başka yargıları tamamlayan cümle bölümlerine cümlecik denir. Asıl yargıyı bildiren, yüklemi olan ve başka cümleciklerle tamamlanan cümleciğe temel cümlecik, temel cümleciği tamamlayan bir yargıyı bildiren cümleciğe de yan cümlecik denir. Örneğin, yukarıdaki cümlede “okula giderken” yan cümleciği, “bakkala uğradım” temel cümleciğini tamamlamaktadır. Cümlede olduğu gibi, cümlecikte de özne, tümleç ve yüklem bulunursa da, yan cümlecik yüklemleri çoğu zaman isim fiil (gelmek, geliş, gelme), bağ-fiil (gelip, eskidikçe) ve sıfat-fiil (gelen, eskimiş) gibi fiilimsilerdir.

    Bağlantılarına göre ise bağlı cümle ve sıra cümle olmak üzere iki çeşit cümle vardır. Bağlı cümle, tek başına cümle olmakla birlikte aralarında anlam ilgisi bulunduğundan, birlikte kullanılması gereken ve bu nedenle bağlaçlarla (ve, ya da, ama, çünkü, gerek... gerek, vb) birbirine bağlanan cümlelerden oluşur: “Onu aldım ama getiremedim.” Sıralı cümle ise anlamları ve zamanları birbirine uyan bağımsız cümlelerin, anlatıma hareket kazandırmak amacıyla birbirinden virgülle ayrılıp peş peşe sıralanmasından oluşur. Her biri birer bağımsız cümledir, ama aralarında bağlaç değil, virgül kullanılır: “Ahmet bakkala uğradı, ekmek aldı, okula gitti."