Duruşma
Duruşma, bir kişinin suçlu olup olmadığının ya da karşılıklı taraflar arasında doğan uyuşmazlıkların mahkemeler aracılığıyla karara bağlanmasını sağlayan yasal bir işleyiştir.
Çeşitli ülkelerdeki birbirinden değişik hukuk sistemleri ve duruşma yöntemleri ile hukuk ve ceza davalarının duruşmalarında görülen farklılıklarla ilgili bilgiler HUKUK, MAHKEME, POLİS, SUÇ, YARGIÇ sayflarında açıklanmıştır. Bir ülkede geçerli hukuk, söz konusu ülkenin laik bir yönetimi mi, yoksa dinsel ilkelere göre örgütlenmiş teokratik bir yönetimi mi olduğuna göre değişir. Bu gibi farklılıklara karşın, adaletin gerçekleştirilmesinde taşıdığı önem nedeniyle, duruşmaların tüm hukuk sistemlerinde geçerli olması gereken genel ilkeleri vardır:
1. Topluluk ilkesi, duruşmanın belirli bir yer ve zamanda, aynı yargıçlar önünde yapılmasını öngörür.
2. Duruşmanın yüze karşı (vicahi) yapılması ilkesi, tarafların yasal düzenlemelerde belirtildiği biçimde duruşmada hazır bulunmalarını gerektirir.
3. Dolaysızlık ilkesi, duruşmayı yöneten yargıcın kararı da vermesi gerekliliğidir.
4. Sözlülük ilkesi, açıklama ve tartışmaların sözlü olarak yapılmasıdır.
5. Halka açıklık ilkesi, duruşmalara dinleyicilerin girebilmesi ve tutanakların halka açıklanabilmesidir. Duruşmaların açık olması kuralı ancak genel ahlak, kamu yaran ya da taraflann çıkarını korumak amacıyla ve gerekçesi açıkça belirtilerek sınırlanabilir.
6. Duruşmayı yargıcın yönetmesi ilkesine göre duruşma düzenini ve yönetilmesini yargıç saptar. Çok yargıçlı mahkemelerde mahkeme başkanı bu görevi yürütür.
Önemsiz sayılabilecek olaylar ve konusu küçük miktarlarda para olan uyuşmazlıklar dışında, kişiler genellikle bir avukat tarafından temsil edilirler. Ama isterlerse her zaman için kendi kendilerini savunma hakkına sahiptirler. Duruşmada yargıçlar, tutanak kâtibi, davanın tarafları ya da onların vekilleri olan avukatlar, gerekirse tanıklar ve bilirkişiler bulunur. Ceza davalarında ise kamu adına davacı olan savcı bulunur.
Yasal sistemleri örf ve adet hukukuna yani ülke töre ve geleneklerine göre temellenen ABD, Kanada, İngiltere, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde duruşmanın işleyişi “hasımlık” temeline dayandırılır. Angloamerikan hukuk sistemi olarak adlandırılan bu sisteme göre karşı karşıya gelen taraflar (hasımlar) kanıtlannı sunar ve tanıklara sorular yöneltirler. Yasal sistemleri örf ve adet hukukuna göre biçimlenmeyen kara Avrupa’sı hukuk sistemi'ni benimsemiş Fransa, Türkiye ve Avrupa’nın öbür ülkelerinde ise “soruşturma” yöntemi uygulanmaktadır. Bu durumda yargıç tanıkları sorgulamak ve olayı aydınlatmak için en geniş yetkiye sahiptir.
Hukuk davaları bir hakkın tanınması için açılır. Ceza davaları ise kundakçılık, vatana ihanet, ırza tecavüz, ağır saldırı, hırsızlık, yol kesme ve adam öldürme gibi suçlamaları içeren davalardır.
Bir ceza yargılaması içinde, suçlanan kişi genellikle sanık olarak adlandırılır, avukatı ise savunma vekili'dir. Sanığa karşı suçlamada bulunan savcıya ülkelere göre farklı adlar verilir. Hukuk davalarında, olayı mahkeme önüne getiren tarafa davacı, karşı tarafa davalı denir.
Hukukun işleyişi ve kanıtlar, adaletin gerçekleşmesi için her iki tarafın da dinlenmesine göre düzenlenmiştir.
Gerek kara Avrupa’sı hukuk sistemi, gerek Angloamerikan hukuk sisteminde davalıya ilk olarak, yöneltilen suçlamalara göre suçu kabul edip etmediği sorulur. Eğer suçu kabul ediyorsa başkaca kanıta gerek duyulmaksızm yargıç davayı karara bağlar. Angloamerikan hukuk sisteminde, sanık suçu kabul etmiyorsa bir jüri seçilir. Seçilen jüri üyeleri duruşmayı dikkatle izleyeceklerine ve doğruluğuna inandıklan bir karar vereceklerine yemin ederler. Taraflardan biri seçilen jüri üyelerinin tarafsızlığından kuşkuya düşerse bu üyeleri reddedebilir. Bu durumda reddedilen üyelerin yerine yenileri seçilir. Kanıtları incelemek ve olaylarla ilgili karar vermek jürinin görevidir. Yargıç ise jüriye izlenecek yönteme ilişkin yol gösterir. Jürinin kararından sonra, duruma uyan yasa hükmünü belirlemek ve cezayı saptamak yargıcın görevidir. Jürinin bulunmadığı davalarda kararı doğrudan doğruya yargıç verir.
Kara Avrupa’sı sisteminde duruşma, savcının yürüttüğü hazırlık soruşturmasından sonraki aşamayı oluşturur. Türkiye’de de uygulanan bu sistemde ancak suçüstü durumunda hazırlık soruşturması yapılmadan duruşma yapılır. Hukuk davalarında, duruşmada tarafların ya da vekillerinin bulunması zorunludur. Ceza davalarında, yasayla belirlenen özel durumlarda sanık bulunmadan da duruşma yapılabilir.
Danıştay, İdare Mahkemeleri ve Yargıtay’ daki temyiz ve itiraz davaları da duruşmalı olabilir. Taraflardan birinin isteği üzerine duruşma kararı verilebileceği gibi, Danıştay, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemeleri kendiliğinden de davanın duruşmalı olmasına karar verebilir.
Duruşma oturumu olayı gündeme getiren kişi tarafından açılır. Ceza davalarında bu kişi savcı da olabilir; özel hukuk davalarında ise davacının kendisi ya da avukatıdır. Bu kişi iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Buna “ispat yükümlülüğü” denir. Bu da yargıç ya da jürinin davalının mahkûm olması konusunda ikna edilmesi ya da davacı yararına olabilecek bazı gelişmelerin sağlanmasıyla gerçekleşir.
İspat yükümlülüğü konusunda ceza davaları ile hukuk davaları arasında bazı farklılıklar vardır. Bir ceza davasında ceza verilebilmesi için sanığın suçluluğunun hiç kuşkusuz ispat edilmesi gerekir. Hukuk davalarında davacı iddialarını, olasılıkları da dengeleyerek kanıtlamakla yükümlüdür. Taraflardan birinin iddiasının gerçeklik olasılığı daha yüksekse, onun haklılığına karar verilir.
Kanıtların Geçerliliği
Tarafların üzerinde uyuştuğu kanıtların geçerliği tartışılmaz. Bu tür kanıtlar genellikle doktor raporu gibi somut belgelerdir. Bu durumda kanıtlanması gereken tek nokta davalının bu zarardan sorumlu olup olmadığıdır.
Anlaşmazlık konusu olan her şey kanıtlanmalıdır. Yeminli tanıkların açıklamaları çoğu zaman kanıt olarak kabul edilir. Jüri üyeleri gibi tanıklar da doğruyu söyleyeceklerine yemin eder. Daha sonra yalan söyledikleri ortaya çıkarsa “yalan yere yemin etmek” suçundan soruşturmaya uğrarlar.
Bir tanık ancak gördüğü ya da başka biçimde farkına vardığı olaylar hakkında tanıklık edebilir. Tanıklık eden kişi karşı tarafın avukatının zorlayıcı sorularıyla karşılaşabilir. Bu aşamada savunma avukatının görevi, davacı tanıklarını tanıklık ettikleri olayın yanlışlığı konusunda ikna etmeye çalışmaktır. Sorulan soruların olayla bağlantısız ya da uygunsuz olması halinde karşı taraf avukatı buna karşı çıkabilir.
Mahkemenin işleyiş biçimi ve kanıtlara ilişkin sorularla ilgili olarak yargıç karar verir. Yargıç kararlarına uymayan kişileri uyarır, gerekli görürse duruşmadan çıkarabilir. Yargıç kararlara uymayarak duruşma düzenini bozan kişileri tutuklatma yetkisine de sahiptir.
Bir ceza davası duruşmasında öncelikle iddia makamı olayı ortaya koyar. Savunma, suçlamayı destekleyecek nitelikte kanıtlar olmadığını bildirerek davanın reddedilmesini isteyebilir. Yargıç bunu haklı bulursa davayı reddeder ve sanığı serbest bırakır. Ne var ki, bu ender rastlanan bir durumdur. Genellikle duruşma savunma tarafının olayları açıklamasıyla sürer. Kanıtlar ortaya konduktan sonra her iki tarafın avukatları olayı kendi açılarından açıklar, kendi görüşlerini yargıca, jürili yargılamalarda ise jüriye benimsetmeye çalışırlar.
Genellikle iddia makamının yani savcının ilk konuşmayı yaptığı duruşmada son sözü söyleme hakkı savunmaya aittir. Son olarak yargıç bütün olayı ve kanıtları özetler.
Karar
Angloamerikan hukuk sisteminde jüri karara varmak üzere mahkeme salonundan çekilir. Bazı ülkelerde çoğunluk kararı yeterlidir, bazılarında ise oybirliğiyle karar verilmesi istenir. Karar kesinleşince jüri duruşma salonuna döner ve kararı açıklar. Eğer jüri son kararda anlaşamazsa yeniden yargılama yapılması gerekir. Davalının suçlu bulunması durumunda yargıç cezayı belirler. Bazı yerlerde jüri cezalandırma sürecinde de rol alır.
Kara Avrupa’sı hukuk sisteminde ise yargıç açık duruşmada gerekçeli kararını verir. Yargıç haksızlığa uğrayan kişinin zararının parayla ölçülebilir bir karşılığı olarak tazminat ödenmesini isteyebilir.
Ceza davasında hükmün verilmesinden ya da hukuk davasının kararının açıklanmasından sonra yargıç mahkeme giderlerinin nasıl ödeneceğini karara bağlar. İddia makamınca yapılan harcamalar kamusal harcamalardan sayılır. Hukuk davalarında ise kaybeden taraf bütün dava giderlerini üstlenir.
Temyiz
Kararın değiştirilmesi için bir üst mahkemeye başvuruda bulunmaya temyiz denir. Temyize, ceza davalarında suçlu bulunan davalı tarafça, hukuk davalarında ise davayı kaybeden tarafça başvurulur. Temyize başvurma hakkı çeşitli ülkelerde yasayla düzenlenir.
Türk hukukunda, ceza davalarında yalnızca suçlu bulunan tarafın değil, bazı durumlarda savcı ya da davacının da temyiz hakkı bulunmaktadır. Aynı durum hukuk davaları için de geçerlidir.