İnkalar
İnkalar, Kolomb öncesi dönemde Ekvador, Peru, Bolivya ve Kuzey Şili topraklarına yayılan bir imparatorluk kurmuş Kızılderili halk. İspanyollar tarafından, Aztek uygarlığı gibi yakılıp yıkılan İnka uygarlığı, yüzyıllar boyunca ilgi çekmiş, modern arkeoloji yöntemleriyle İnkalardan kalan belgelerin incelenmesi ve İnka yazısının çözülmesi, o döneme kadar hep istilacıların kaleminden anlatılan bu yok olmuş evrenin daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır.
Günümüzden 15 000 yıl kadar önce insanoğlunun yaşadığı Peru'da, ilk uygarlıklar İ.Ö. 1000 yılında çeşitli bölgelerde kurulmuştu. Ama, daha o tarihlerde bile İnkaların benimseyecekleri And ülkeleri uygarlığının ortak özelliklerini taşımaktaydılar: Arklarla sulama sistemine dayalı yoğunlaştırılmış tarımı biliyorlardı; bakır madenciliği ve dokumacılık, dinsel mimarlık ve çömlekçilik son derece gelişmişti.
Asıl İnka İmparatorluğu o tarihten çok sonra, 1445'te kuruldu. İnkalar bazen inandırma, bazen kaba kuvvete başvurma (bazen, bir yörenin bütün halkını sürmüşlerdir) yoluyla, dağlık kesimde olsun, kıyıda olsun çeşitli toplulukları egemenlikleri altına alarak, sonunda kuzeyden güneye 4 000 km uzunluğunda bir alana yayılan uçsuz bucaksız bir imparatorluk kurmayı başardılar. İlk imparatorlarını (İnka), hem Güneş'in oğlu, hem uygarlık getiren kahraman, hem tanrı, hem bir efsane kahramanı sayıyorlardı.
Onikinci imparator Huayna Capac (1493-1525), usta birfatih, güçlü, zengin ve son derece iyi yönetilen bir imparatorluğun mutlak önderiydi. Apansız ölümü (İspanyolların elindeki Meksika'dan gelen bilinmez bir hastalıktan ölmüştü), İnkalar için bir yıkım oldu ve çok geçmeden imparatorluk ispanyollar tarafından yıkıldı (1535-1537).
İNKA UYGARLIĞI
İnkalar, kendilerinden önce yaşamış insanların deneylerinden yararlanmışlardı. Toplumları ve iktisatları yaklaşık 300 üyeden oluşan, akrabalık bağları üstüne kurulmuş, belirli sürelerle toprakları paylaştıran ve karşılıklı yardımlaşmaya önem veren bir köy ortaklığı olan "ayllu''ya dayanıyordu. İnkanın (imparator), topraklar, maden ocakları, sürüler gibi bütün gelir kaynaklarında hakkı vardı. İnkalar hep birlikte imparator-tanrının topraklarını işler, şarkı söyleyip dans ederek çalışırlar ve karşılığında ücret almazlardı. Hasat, yerel ambarlarda ya da eyaletlerdeki genel ambarlarda depo edilirdi. Köylüler, imparatorun verdiği yün ve pamuğu eğirir, sonra da dokurlardı.
Köylülerin ayrıca belirli dönemlerde, ya büyük bayındırlık işlerinde ya da orduda görev almaları gerekirdi. Bu göreve "mita" adı verilirdi. Ordu, oldukça kalabalık (nüfusun onda biri) ve disiplinliydi; İnka savaşçıları ok, yay, tunç balta, tahta ya da taş topuzlar gibi silahlarla donatılmışlardı. İmparator, ülkenin bütün zenginliklerini bir merkezde toplamakla birlikte, bunları uyruklarına dağıtmayı da biliyordu (hasta ve yaşlılara bakılır, yoksullara yiyecek dağıtılırdı). Tarım ve zanaat ürünlerinin dağıtımı bir değiş-tokuş sistemine dayandığından inkalar para kullanmazlardı, imparatorun hizmetkârları olan "yanalar", özel bir toplumsal sınıf oluştururlardı.
İnkalar İmparatorluğu'nda vadi yamaçları taraçalar halinde düzenlenmişti ve sulamayla tarım yapılırdı. Tarımda en alttaki taraçada temel besin olan patates ekilir; don ve güneşten özel yöntemlerle korunurdu. Üstündeki taraçada, soylu besin, tanrıların besini sayılan mısır yetiştirilir, yılda iki kez mısır ürünü alınırdı. Gene aynı taraçada bir çeşit pirinç de yetiştirilirdi. En yüksek taraçada sebze bahçeleri (biber, fasulye, kabak) ve pamuk tarlaları yer alırdı. İnkaların kullandıkları tarım araçları son derece yalındı: Ağaç ve tunçtan beller, vb.
Hayvancılık alanında İnkalar, evcilleştirdikleri tek hayvan olan lamayı yetiştirirler, yününden yararlandıkları gibi, tekerleği bilmedikleri için, taşımacılıkta da lama kullanırlardı. Koka bitkisiyse, imparator için yetiştirilirdi.
Ulaşım sorunu, Roma İmparatorluğu'ndakine benzer bir yol ağıyla çözülmüştü. Düzgün ve çoğunlukla dar olan yollar engebeye göre açılır, sözgelimi yokuş çok dikse, yol basamaklı olurdu. Sel suları, sarılgan bitkilerden yapılma köprülerle aşılırdı. Yollar boyunca, "tambos" adı verilen hanlarda, imparatorun habercileri konaklarlardı.
Son derece merkezleşmiş bir yönetim uygulanan imparatorluk, "apo" denen yöneticilerin buyruğundaki 4 eyalete bölünmüştü. İmparatorluğun merkezi Cuzco'dan 4 yol, ülke topraklarına yayılıyordu. İmparatorun "curaca" denilen yerel temsilcileri, sürekli olarak gelir kaynaklarının ve 8 -10 milyon arasındaki nüfusun sayımını yapıyorlardı. Ölçme işlemlerinde metre sistemi kullanılıyor; haber ulaştırmada quipo denilen düğümlü bir sicimden yararlanılıyordu.
Köylüler, damları saman sapıyla örtülü evlerde otururlardı. Giysileri oldukça yalındı; erkekler birer tünik, kadınlarsa bir entari giyer, ayrıca şal kullanırlardı. Köylüler başlarına, rengi eyaletlere göre değişen kurdeleler takarlardı. İzinsiz olarak bir eyaletten ayrılmak yasaktı.
İmparatorun böylesine güçlü bir yönetim örgütü kurmayı başarmasında, dinsel özelliklerinin de payı vardı. Güneşin oğlu sayılan imparatorun (İnka), tanrılar ile insanlar arasında aracılık yaptığına, halkın ve evrendeki düzenin koruyucusu olduğuna inanılırdı. İnka, soyunun tanrısallığını korumak için kız kardeşiyle evlenir ve soylularla birlikte büyük bir lüks içinde yaşardı. Öldüğünde Cuzco'daki Güney tapınağına konan mumyası, bayram günlerinde çıkarılıp dolaştırılırdı. İmparator hem Güneş (İnti), hem de Virakoka'nın kültürlerinin başıydı. Uygarlık tanrısı Virakoka'nın doğuda denizde yittiğine ve günün birinde döneceğine inanılırdı. İnka toplumunda rahipler de çok etkiliydiler. Tanrılara insan kurban etmeye çok ender başvurulur, bunun yerine, insan ruhuna eş bir ruh taşıdıkları sanılan lamalar kurban edilirdi.
Sanat. Kurumlan son derece gelişmiş olduğu halde, takaların zengin bir sanatı olduğu söylenemez. Yalnızca mimarlık alanında oldukça ilerlemişlerdi. Başlıca yapıtları arasında büyük yapılar, tapınaklar, surlar, kentler sayılabilir. Bu adı geçen yapılar, her biri tonlarca ağırlıkta olan ve köşeleri düzensiz yontulmakla birlikte birbirine kolaylıkla geçebilen, harçsız olarak birbiri üstüne oturtulmuş taş bloklardan oluşurdu (hiçbir yer sarsıntısı, bu yapıları yıkamamıştır). 3 650 m yükseklikte bir yere kurulan Cuzco, 200 000 kişiyi barındıran bir kentti. Geometrik bir plana göre yapılmıştı. Çevrelerinde sarayların yer aldığı büyük alanlar ve damları saman sapından yapılmış tapınaklar bulunuyordu.
Kuyumculuk ve dokumacılık alanında ustalaştıkları sanılan (ama İspanyol istilası nedeniyle, günümüze bu sanatlarından örnek kalmamıştır) İnkaların, kendilerine özgü bir edebiyatları da vardı. Hiyeroglif tipi yazıları oldukça değişikti: Her resim, rengine göre anlamı değişen bir sözcüktü.