Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

İskandinav Efsaneleri

  • Okunma : 338
İskandinav Efsaneleri Resim

Danimarka, İsveç, Norveç ve İzlanda gibi İskandinav ülkelerinde yaşayan halkların atalarının kuşaktan kuşağa aktardığı zengin bir öykü ve masal dağarcığı vardır. Saga denen ve kahramanların, haydutların, hayaletlerin, canavarların, deniz krallarının, köylülerin, cücelerin aşk ve serüvenlerinin anlatıldığı bu öykülerin yanı sıra, bir de İskandinavya’da tapılan tanrılara ilişkin efsaneler vardır.

    Eski zamanlarda aralarında İngiliz ve Alman halklarının ataları da olmak üzere, çeşitli halklar değişik adlar altında aynı tanrılara tapıyordu. Ne var ki, İngiltere ve Almanya’da bu efsanelerden günümüze yalnızca bölük pörçük öyküler kalmıştır. Hıristiyanlık’ın İskandinavya’ya, özellikle uzak İzlanda Adası’ na girmesinin gecikmesi ve ancak 1100’den sonra kurumlaşması, efsanelerin, anlatıla anlatıla belleklere iyice yerleşmesine yol açtı. İskandinav tanrılarıyla ilgili öyküler eski İzlanda edebiyatı örneklerini içeren Edda adlı iki kitapta ayrıntılı ve eksiksiz bir biçimde yer almaktadır.

İskandinav Tanrıları

İskandinav tanrıları insana benzemekle birlikte dev boyutluydu. Bu tanrılar, yer, uyur, doğar, ölür, sever, nefret eder, korkar ve kederlenirdi. Arkadan vurmayı kınar, başarılı olduğu kadar başarısızlık da gösterebilir, savaşta yenilebilirlerdi.

    İçlerinde en başta gelenler Aesir tanrılarıydı. Gökyüzünde Asgardr denen gizemli bir yerde yaşarlardı. Baş tanrı Odin’di; tüm tanrıların ve insanların babası, gökyüzünün efendisi, ölüler dünyasının kralıydı. Büyük sarayı Valhalla’da, ölen savaşçıları yargılardı. Şairlere esin veren oydu. Büyücülükte ustaydı. Odin, ak sakalı, gökyüzü gibi renk değiştiren peleriniyle, görmüş geçirmiş, yaşlı bir adam olarak resmedilirdi. Yalnızca tek gözü vardı, çünkü öbürünü, tanrı Mimir’in bilgelik kuyusuna, akıl karşılığı kurban vermişti. Odin’ in ayaklarının dibinde iki kurt yata:, bir omzunda Düşünce öbüründe Bellek adlı iki kuzgun tünerdi. Sekiz ayaklı, güçlü atı Sleipnir, rüzgârdan daha hızlı koşar, suda yüzer, havada uçardı. Karısı bereket tanrıçası Frigg’ di. Odin’in başka tanrıçalarla ya da ölümlü kadınlarla aşk ilişkilerini anlatan öyküler de vardı.

    Odin’in sayısı belirsiz oğullarından en güçlüsü kızıl sakallı Thor’du. Kendisine güç veren sihirli bir kemer takar, ellerine demir eldivenler giyer, çekicini vurmasıyla şimşekler yağdırır, arabasının tekerlekleri döndükçe, gök gürültüsü oluşurdu. Kötü devlere karşı savaşan tanrıların ve insanların önderiydi. Devler ülkesinde birçok savaş ve serüven yaşayan Thor’un karısı altın saçlı, hasat ve aile tanrıçası Sif’ti. Önemli tanrıların üçüncüsü savaşan erkeklerin koruyucusu savaş tanrısı Tyr’di.

    Odin’in erkek kardeşi Loki de önemli olduğu kadar ilginç bir tanrıydı. Başlangıçta ateş tanrısı olan Loki, EddcCda tanrıların bazen dostu, bazen düşmanı olarak anlatılır. Düzenbazlığı ve huysuzluğu yüzünden pek sevilmezse de, kurnazlığı zaman zaman işe yarardı. Canı istediği zaman biçim değiştirerek insan ya da hayvan kılığına girebilirdi. Cinsiyetini değiştirdiği de olurdu. Loki’nin canavar ruhlu üç çocuğu vardı: Ölüm tanrıçası Hel, Tyr’in sağ elini ısırıp kopardıktan sonra tanrıların zincire vurduğu korkunç kurt Fenrir ve denizin derinliklerinde yaşayan, kuyruğuyla fırtınalar çıkaran yılan Jörmungan.

    Loki’nin yaptığı en büyük kötülük, Odin’in oğlu, çok sevilen genç gün ışığı tanrısı Balder’ in ölümüne neden olmasıydı. Annesi Frigg, tüm yaratıklardan ona zarar vermemeleri için söz almış, ama ökseotunu gözden kaçırmıştı. Loki sonradan ökseotundan bir ok yaptı ve bu Balder’in ölümüne neden oldu. Tüm canlılar Balder için yas tuttu ve öfkeli tanrılar Loki’yi sonsuza kadar bir kayaya zincire vurarak cezalandırdılar.

    Öbürlerine göre daha az önemli tanrılar arasında bilge Mimir, gözcü Heimdall, deniz tanrısı Njörd, gençlik tanrıçası Idun ve şarkıcı Bragi sayılabilir. Njörd’un iki çocuğu yaşam tanrısı Freyr ve aşk tanrıçası Freyja’ydı. Gün ve gece, Ay ve Güneş, ateş ve rüzgâr, gündoğumu ve günbatımı, kar ve sis tanrıları ya da tanrıçalarından başka, ayaz ve dağ devleri, mağarada yaşayan cüceler, cinler, geceleri evlerin çatılarında gezen düşsel yaratıklar ve rüzgârda uluyan ruhlar vardı.

Yaratılış ve Dünyanın Sonu

Hemen hemen tüm uluslar gibi İskandinavyalıların da dünyanın yaratılışını anlatan öyküleri vardır. Bu öykülere göre başlangıçtaki boşluk ve kargaşadan sonra, önce tanrılar yaratıldı; sonra koca bir devin gövdesinden dünya oluştu. Devin, dünyanın köşelerinde duran dört güçlü cücenin omuzlarında taşman kafatası gökyüzüydü. Dünya yassıydı ve düyayı kuşatan okyanusun dibinde yılan Jörmungand yaşıyordu.

    Dünya, büyük dişbudak ağacı Yggdrasil’in üzerinde duruyordu. Bu ağacın en üst dalları Asgardr’a değiyor, yeraltındaki kökleri Mimir’ in kuyusundan ya da insanların yazgılarını belirleyen Norniar’ın pınarından sulanıyordu. İnsan ırkı, tanrıların ağaç kütüklerinden biçimlendirdiği Askr ve Em bla’dan türemrişti.

    Ragnarök, yani “tanrıların alacakaranlığı” dünyanın sonuna ilişkin bir öyküydü. Loki ve kurt Fenrir zincirlerinden kurtulacak, devler Asgardr’a saldıracak, ölüm gemisi dehşet salacak, Jörmungand yılanı denizden çıkacak, dağlar titreyecekti. Tanrılar ve düşmanları arasındaki son savaşta, herkes birbirini öldürerek yok olacak, tüm dünya ve üzerindeki insanlar ateşte yanacaktı. Ne var ki, bu mutlak son değildi. Bir süre sonra yeni bir çağ başlayacak, Balder dirilecek ve eski dünyanın küllerinden yeni bir dünya oluşacaktı.

İskandinav Efsaneleri Resimleri