İsviçre
İsviçre, Orta Avrupa’da denize kıyısı olmayan bir ülkedir. Kuzeyinde Almanya Federal Cumhuriyeti, doğusunda Liechtenstein Prensliği ve Avusturya, güneyinde İtalya, batısında ise Fransa vardır. Ülkenin doğu ve güneydoğu bölgelerinde karla kaplı dorukları, buzulları, derin vadileri ve ormanlarla örtülü yamaçlarıyla Alp Dağlan yer alır. Bunlann içinde yüksekliği 3.650 metreyi aşan 50’nin üstünde dağ vardır. 4.634 metre yüksekliğindeki Dufourspitze ile 4.478 metreye ulaşan Matterhorn Tepesi İsviçre’nin en yüksek noktalarıdır. 13. yüzyılda Alpler’de açılan St. Gotthard Geçidi, İsviçre’ yi güneye bağlayan en kısa ve en eski geçittir.
Dört ana ırmaktan Rhöne’un batıya, Ren’in doğuya, Ticino’nun güneye ve Aare’nin kuzeye yöneldiği Valais Alpleri görünümünün güzelliğiyle ünlüdür. Alpler’in güneyindeki Ticino bölgesinde İtalyanca konuşulur. Burası ormanlan ve gölleriyle olağanüstü güzelliktedir. Alpler’in kuzeyindeki uzun ve dar düzlükte İsviçre’nin en önemli kentleri ve sanayi merkezleri yer alır. Ülkenin kuzeybatısında, yüksekliği 1.500 metreye yaklaşan Jura Dağları uzanır. Kuzeyde, Almanya Federal Cumhuriyeti ile sınırın bir bölümünü Konstanz Gölü, geri kalanını ise bu gölü akaçlayan Ren Irmağı oluşturur. İsviçre’nin başlıca gölleri Cenevre, Neuchâtel, Maggiore, Luzern, Zürich ve Thun’dur.
Ticino dışındaki bölgelerde kışlar soğuk geçer. Batıdan doğuya gidildikçe kar yağışında artış görülür. Rhöne vadisi hemen hemen hiç yağış almaz. Yüksek kent ve kasabalarda hava genellikle pırıl pırıl güneşlidir. Buralarda sis, pus ve nem yoktur. Ne var ki, Alp vadileri ve Jura Dağlan’nın çevresinde günlerce sis kalkmaz. İlkbahar ve yaz aylarında Alpler’deki çayırlar çiçeklerle örtülür. Çiğdem, dağlalesi, nergis, menekşe ve koyu mavi renkli centiyanlar çayırları süsler. Alpler’in kireçtaşından sarp yamaçlarında ormangülü yetişir. Gene Alpler’e özgü küçük, beyaz, yıldız çiçekli edelvays kümeleri çok güzeldir. Ama bu çiçekleri artık ancak uzak ve ıssız yerlerde görmek mümkündür. Batıda meşe ve kayın, doğuda gürgen ve melez ağaçlar, kuzeyde ladin, güneyde kestane koruları vardır. İsviçre’de yabanıl hayvanlar yasayla koruma altına alınmıştır. Dağların yüksekliklerinde keçiye çok benzeyen elikler yaşar. Ağaç kovuklarında sincaba benzeyen m armotlara rastlanır. Bundan başka dağkeçisi, tavşan, tilki, porsuk ve çeşitli kuşlar vardır. Göl ve ırmaklarında alabalıklar yaşar.
İSVİÇRE'YE İLİŞKİN BİLGİLER
YÜZÖLÇÜMÜ: 41.293 km2.
NÜFUS: 6.586.000 (1987).
YÖNETİM: Bağımsız cumhuriyet.
BAŞKENT: Bern.
DOĞAL YAPI: Ülkenin kuzeybatısında Jura Dağları, gü-
neyinde ve doğusunda Alpler yer alır. Alpler ile Jura
Dağları'nın arasında geniş bir yayla vardır. Ülkenin
ırmakları: Rhöne, Ren ve Aare'dir. Çok sayıda derin
vadi ve büyük göl bulunur. Bunların en büyüğü, bir
bölümü Fransa'da olan Cenevre Gölü'dür. En yüksek
dağı İtalya sınırında yer alan 4.634 metre yüksekli-
ğindeki Dufourspitze'dir.
BAŞLICA ÜRÜNLER: Buğday, patates, meyve, yulaf, ar-
pa, çavdar, şekerpancarı, üzüm, çiftlik hayvanları,
süt ürünleri ve kereste.
DIŞARIYA SATILAN ÜRÜNLER: Saat, makine, ayakkabı,
dokuma ürünleri ve kimyasal ürünler.
ÖNEMLİ KENTLER: Bern, Zürich, Basel, Cenevre ve Lozan.
EĞİTİM: 7-14 yaş arasında zorunludur.
Halk ve Ekonomi
İsviçre halkı birçok farklı ırk ve dinden insanlardan oluşur. Nüfusun yarısı Katolik, öbür yarısı ise Protestan’dır. Halkın yaklaşık yüzde 70’i Almanca, batı bölgelerinde yüzde 19’u Fransızca, Ticino yöresinde yüzde 9’u İtalyanca, doğuda yaşayan ve nüfusun yaklaşık yüzde l’ini oluşturan kesim de Romanş dili konuşur. Bir olasılıkla çok eskiden Romalı askerlerin konuştuğu Latince’den türeyen Romanş, bir çeşit köylü Latince’si olarak tanımlanabilir. İsviçre Almanca’sı olarak bili nen birçok İsviçre-Germen lehçesi vardır.
İsviçre’nin başkenti Bern’dir. Ülkenin en büyük kenti olan Zürich, uluslararası bankacılığın merkezidir. Bunun dışındaki başlıca kentler Basel, Cenevre ve Lozan’dır.
İsviçreliler’in büyük çoğunluğu küçük aile çiftliklerinde çalışır. İsviçre’de kışlar uzun, tarlalar küçük, toprak verimsizdir. Bu dağlık ülke, zengin otlaklarıyla tahıl üretiminden çok sığır, domuz, keçi ve koyun yetiştirmeye elverişlidir. İsviçre’nin peyniri, sütü ve sütlü çikolatası bütün dünyada tanınmıştır. En ünlü İsviçre peyniri, güneybatıdaki Gruyeres kasabasında üretilir.
İsviçre’de, çiftçilikten çok sanayi önem taşır. Ülkenin kömür ve petrol gibi doğal kaynaklan yoktur. Su enerjisinden elde edilen elektrik bu eksikliği karşılar. Ülkede aynca birkaç tane nükleer santral vardır. Neuchâtel ile doğudaki St. Gailen arasındaki düzlük alanda çok sayıda sanayi kuruluşu yer alır. Burası ekonomik yaşamın merkezidir. Metal ve pamuk gibi hammaddelerin hemen hemen tümü yurtdışından sağlanır. İsviçre, nitelikli ve lüks araç gereç üretiminde uzmanlaşmıştır. Bu ürünler arasında jeneratörler, türbinler, dizel motorları, pompalar, kimyasal maddeler, kol, duvar ve masa saatleri, elektronik aygıtlar, takılar ve müzik araçları sayılabilir. Turizm İsviçre için büyük önem taşır. Ülkeye gelen turistlerin yüzde 80’i Avrupalılar’dır. Uluslararası ticaret ve bankacılık önemli gelir kaynaklarıdır.
Dağlar arasındaki vadilerde yaşayan İsviçreliler, yazları dağcılara, kışları da kayakçılara rehberlik ederek ek gelir sağlarlar. İsviçre’ye özgü yodel adı verilen bir şarkı söyleme türü vardır. Yodel dağlarda, peşten tize ve tizden pese ani atlayışlarla geçerek söylenir. Ses böylece çok uzaklara gider.
Dağlardaki geçitler ile yüzyıllardan beri kullanılan su ve karayolları yüzünden İsviçre’nin ulaşım açısından Avrupa’da merkezi bir konumu vardır. Demiryollarının çoğunu devlet işletir. Dağlarda ulaşım teleferiklerle sağlanır. Büyük göllerin tümünde gemiler işler. Havalimanlarının en önemlileri Zürich ve Cenevre’dedir.
Tarih
İsviçre, Romalılar’ın egemenliği altına girmeden önce burada Helvetler ve Raetialılar yaşıyordu. Savaşçı olan bu kabileler avcılık ve balıkçılıkla geçinirdi. İÖ 1. yüzyılda Jül Sezar karşısında yenilgiye uğradılar. Roma İmparatorluğu bu toprakları Galya ve Raetia eyaletlerine dönüştürdü. Roma İmparatorluğu çöktükten sonra İsviçre 5. ve 6. yüzyıllarda kuzeyden gelen Germen kavimlerinin saldınsına uğradı. Bunu Ostrogotlar’ın ve Franklar’ın saldırıları izledi. 9. yüzyılın ortalanna kadar Frank egemenliğinde kalan bölge 1033’te bütünüyle Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu’nun egemenliğine girdi. 1273’te Habsburg hanedanından Rudolf ülkeyi denetimi altına aldı. Rudolf ölünce Uri, Schvvyz ve Nidwalden vadilerinde yaşayan halk ortak savunma amacıyla bir birlik oluşturdu. 1 Ağustos 1291 ’de kurulan bu birlik İsviçre ulusunun başlangıcı sayılır. Bu nedenle İsviçre’de 1 Ağustos ulusal bayram olarak kutlanır.
İsviçre üzerindeki egemenliklerinden vazgeçmek istemedikleri için İsviçreliler ile Habsburglar arasındaki çatışmalar sürdü. Halk kahramanı Giyom Tel’in öyküsü de bu dönemde ortaya çıktı. İsviçre’nin öbür kentleri de birliğe katılınca, 1386’da Sempach’ta yapılan savaşta AvusturyalIlar yenilgiye uğratıldı.
Bu çatışmalar sırasında İsviçre’nin askerleri yiğitlikleriyle öylesine ün kazandılar ki, krallar ve imparatorlar güvenlikleri için onları kiralamaya başladı. 16. yüzyılın başından beri Vatikan Sarayı’nda papalar da İsviçreli askerlerce korunur.
16. yüzyılda İsviçre dinsel çatışma ve kavgalar nedeniyle ikiye bölündü. Protestanlar’a büyük reformcu Huldrych Zvvingli (1484- 1531) önderlik etti. Daha sonra onun öğretilerinin yerini Jean Calvin’inkiler aldı. 1536’da Cenevre, Reform ’un merkezi durumuna geldi.
Napolyon Savaşları (1804-15) sırasında birçok Avrupa ülkesi gibi İsviçre de bir savaş alanı oldu. Bu sırada İsviçre’de işsizliğin ve yoksulluğun yaygın olmasına karşın, köylüler feodal baskılardan kurtulmuş, yurttaşlık haklan genişletilmiş ve ulusçuluk duygulan güçlenmişti. 1848’de hazırlanan yeni bir anayasayla İsviçre, kantonlar ya da bölgelerden oluşan gevşek bir birlik yerine, tek bir devlet durumuna geldi. Bern başkent oldu. Bu devlet, 20 tam kanton ile 6 yan kantondan oluşuyordu. Bunlardan her birinin önemli ölçüde özyönetim yetkileri vardı. İsviçre, kadınlara üniversite eğitimi olanağı sağlayan ilk ülkelerden biriydi. 1864’te kadınlara kapısını açan Zürich Üniversitesi’ne dünyanın her yanından kız öğrenciler akın etti. Ama İsviçre’de kadınlar oy hakkını ancak 1971’de elde edebildi.
İsviçre tarafsız bir ülkedir, uluslararası çatışmalarda yan tutmaz. 1815’ten beri bu tarafsız tutumunu sürdüren İsviçre her iki dünya savaşının da dışında kaldı. Merkezi Cenevre’de bulunan ve savaşta yaralananlara, deprem, su baskını gibi yıkımlara uğrayanlara gönüllü yardım sağlayan Kızılhaç örgütü (bak. Kizilhaç) 1859’da Henri Dunant adında bir İsviçreli tarafından kurulmuştur. İsviçre Birleşmiş Milletler’e üye değildir.
İsviçre’de halk sanatları, resim, şiir ve müzikte olduğu kadar, ağaç oymacılığında da kendini gösterir. İsviçre kentlerinde şato, katedral ve ev mimarisinde 12. yüzyıldan bu yana Avrupa’yı etkileyen çeşitli sanat akımlarının ürünlerini görmek mümkündür. Çağdaş mimarlığın en önemli adlarından Le Corbusier İsviçreli’dir.