İzlanda
Atlas Okyanusu’nun kuzeyinde Kuzey Kutup Dairesi’nin hemen dışında yer alan büyük bir adadır. Grönland’ın batısından 300 km uzaklıktadır. Doğusunda İskandinav Yarımadası vardır. Güney kıyıları dışında, adanın çevresinde fiyort adı verilen derin koylar yer alır. Alçak kıyı ovaları dışında, ülkenin büyük bir bölümünü hiç kimsenin yaşamadığı ve hiçbir bitkinin yetişmediği yüksek bir yayla kaplar. Bu yaylada yükselen dağlardan bazıları hâlâ etkin olan yanardağlardır. Bunlar zaman zaman lav püskürtür. 1963’te güney kıyılarının yaklaşık 20 km açığında denizden küçük bir volkan adası yükseldi. Buna sonradan Surtsey adı verildi. 1973’te Surtsey’in 11 km uzağındaki Heimaey Adası’nda bulunan bir yanardağ patladı ve beş ay süreyle lav püskürterek adayı siyah küllerle örttü. En büyük yanardağ güneydeki Hekla’dır. İzlanda gayzerler bakımından çok zengindir. Bunlar kaynar su ve buhar fışkırtır. Gayzerlerden borularla taşman sıcak sudan evlerin ısıtılmasında yararlanılır.
Yanardağlar ve sıcak su kaynaklarının bulunduğu bu adanın sekizde biri buzullarla örtülüdür. Bunlardan biri de güneydeki Vatnajökull’dur. İç yaylada, lavların yol açtığı çatlaklarda çok sayıda göl vardır. İzlanda’nın buzullarla beslenen ırmakları çok hızlı akışlıdır.
“Buz Ülkesi” anlamına gelen adına karşın, İzlanda’nın iklimi oldukça ılımandır. Gulf Stream, adanın çok soğuk olmasını ve kıyıların buz tutmasını önler. Kıyı bölgelerinde, yılın yaklaşık üç ayı kar yerde kalsa da, kışlar pek soğuk geçmez. Yazlar ise hiçbir zaman sıcak değildir.
İzlanda’da ot, yosun, süpürgeotu ve liken dışında pek bitkiye rastlanmaz. Keresteye elverişli ağaçlar bulunmadığından son zamanlarda ladin ve çam dikilmeye başlanmıştır. Adada yerleşim başlamadan önce yalnızca tilkiler yaşıyordu. Göçmenler ev ve çiftlik hayvanlarını beraberlerinde getirdiler. Bugün tilkiden başka, az sayıda rengeyiğine, çeşitli kuşlara ve özellikle de su kuşlarına rastlanır. Bazı çiftçiler pufla ördeklerinin (bak. ÖRDEK) yuvalarından kuştüyü yorganlarda kullanılan ince tüyleri toplayarak ek gelir sağlar. Güçlü İzlanda midillileri çok dirençlidir. Yolların yetersiz olduğu bu ülkede ulaşımda kullanılırlar.
İZLANDA'YA İLİŞKİN BİLGİLER
YÜZÖLÇÜMÜ: 103.000 km2.
NÜFUS: 248.000 (1988).
YÖNETİM: Bağımsız cumhuriyet.
BAŞKENT: Reykjavik.
DOĞAL YAPI: Büyük bir bölümü ortalama yüksekliği
600-900 metre dolaylarında olan volkanik düzlükler-
den oluşur; bunların en yükseği Öraefajökull 2.100
metrenin üzerindedir. Adada çok sayıda buzul var-
dır. Ayrıca birçok göl, kaynak ve gayzer bulunur.
DIŞARIYA SATILAN BAŞLICA ÜRÜNLER: Balık ve balık
ürünleri.
EĞİTİM: 7-16 yaş arasındaki çocukların okula gitmesi
zorunludur. Eğitim her düzeyde parasızdır. Uzak
bölgelere gezici okullar gönderilir.
Halk ve Ekonomi
İzlandalIlar eğitime büyük önem verir. Okullar araç gereç bakımından zengin, eğitim açısından niteliklidir. 1911’de kurulan İzlanda Üniversitesi başlıca yükseköğrenim kurumudur. Ülkenin başkenti Reykjavik, önemli bir ticaret merkezidir. İzlandalılar’ın büyük çoğunluğu Luteran (Protestan) Kilisesi’ne bağlıdır.
Eskiden çiftlik evi ve konut yapımında ağaç ve taş kullanılır, çatı örtüsü olarak saman ve sazlardan yararlanılırdı. Bugün ise çağdaş teknolojinin olanaklarından yararlanılarak yapılan modern konutlarda yaşanmaktadır. Birçok yerde, gayzerlerden gelen su, merkezi ısıtma sistemlerinde ve çamaşırhanelerde kullanılır. Aynı yöntemle ısıtılan yüzme havuzları da vardır.
İzlanda iklimi tahıl yetiştirilmesine elverişli değildir. Otlakların biçilmesinden elde edilen saman, çok sayıda sığır ve koyunun beslenmesinde kullanılır. Az miktarda patates ve şalgamdan başka gayzerlerden gelen suyla ısıtılan seralarda üzüm, domates ve sebze yetiştirilir.
En önemli gelir kaynağı balık ve balık ürünleridir. İzlanda’nın büyük bir balıkçılık filosu vardır. Kıyıların çevresindeki sular morina ve ringa bakımından zengindir. 1970’lerde İzlanda, kıyılarında avlanma sınırını 50 milden 200 mile çıkarınca, aynı sularda büyük bir balıkçılık filosu bulunduran İngiltere ile “morina savaşı” adıyla anılan ciddi çarpışmalar baş gösterdi. Norveç’in arabuluculuğuyla sorun çözümlendi ve 1976’da İngiltere 200 millik sınırı kabul etti. Balina avcılığının da önemli bir gelir kaynağı olduğu İzlanda’da, uluslararası doğa korumacılarının baskısıyla, avlanma 1987’de yılda 120 balinayla sınırlandırıldı. Ne var ki, avlanmanın tümüyle durdurulması yolunda baskılar sürüyordu. Sonunda İzlanda, Uluslararası Balina Avcılığı Komisyonu’nun kararlarına uymayı kabul etti. Avlanan balıklardan bir bölümü dışarı satılmak üzere dondurulur, kurutulur, tuzlanır ya da konservesi yapılır; bir bölümünden gübre olarak kullanılmak üzere balık unu üretilir, geri kalanından ise boya ve cilalara katılan koruyucu yağ elde edilir. Reykjavik morina, kuzeydeki Siglufjördur ise ringa avcılığının merkezidir. Bazı ırmaklarda sombalığı avlanır.
İzlanda’da kömür ya da maden yoktur. Yakıt olarak turba kömürü kullanılır. Balık konservesi ve balık unu üreten fabrikaların yanı sıra gübre ve çimento fabrikaları da vardır. Birçok yerde hidroelektrik santralları kurulmuştur.
İzlanda’da demiryolu yoktur; ulaşım kıyılarda otobüslerle sağlanır. Kışın karayolu ulaşımı çok güçleştiğinden ülke içinde havayoluna dayalı bir ulaşım ağı vardır. İzlanda, Avrupa ile Kuzey Amerika havayolu arasında yer alır. Reykjavik havalimanından düzenli seferler yapılır.
Tarih
Norveç Kralı I. Harald ile çatışmaya giren, çoğu soylu bir grup İskandinavyalI, İS 874’te Ingölfur Arnarson’un önderliğinde İzlanda’ya yerleşti. Adaya yaklaştıklarında Arnarson, Norveç’teki eski evinden aldığı iki büyük kalası güverteden denize atarak bunların karaya vurduğu yerde yeni evini kuracağını söyledi. Kalaslar volkanik sıcak su kaynaklarının bulunduğu güzel bir koyda karaya vurdu ve buraya “dumanlı koy” anlamına gelen Reykjavik adı verildi.
Norveç’ten onların ardı sıra başkaları da geldi. Danimarka’dan, İsveç’ten, Hebrid Adaları’ndan, İrlanda’dan gelenler oldu. Buraya yerleşenler balıkçılık ve avcılık yapıyor, koyun yetiştiriyordu. Yerleşme birimlerinin her birini hem yargıçlık, hem de dinsel törenlerde önderlik yapan bir şef yönetiyordu. 930’da bu şefler, ulusal nitelikte bir meclis oluşturdu. 10. yüzyılın sonlarına doğru yaklaşık 500 İzlandalı Kızıl Erik’in önderliğinde yerleşmek üzere Grönland’a gitti.
Anlaşmazlıklardan dolayı neredeyse savaşın eşiğine gelindiği 1000 yılından sonra, meclis halkın Hıristiyan olması gerektiğine karar verdi. Ülke tahıl ve kereste karşılığında Norveç’e koyun eti ve yün satarak varlığını sürdürdü. 13. yüzyılda İzlandalı şefler arasında çatışmalar çıktı. 1262’de Norveç kralı, her yıl altı gemi yükü tahıl ve kereste göndereceğine söz vererek, İzlanda’yı denetimi altına aldı. Oysa Norveç ve daha sonra Danimarka kralları verdikleri sözü tutmadılar. 1380’den sonra Norveç ile Danimarka birleştiğinde, İzlanda büyük ekonomik güçlükler ve salgın hastalıklarla yüz yüzeydi. 1402-04 arasında halkın çoğu vebadan öldü. Danimarka kralı, İzlandalılar’ın İngiliz ve Alman tüccarlara balık satmasına izin vermedi ve bütün ticaretin kendi ülkesiyle yapılmasını istedi. Bunun sonucunda İzlandalılar daha büyük sıkıntılarla karşılaştı. 1097'de yaklaşık 75 bin olan nüfus, 1703'e gelindiğinde 50 bine düşmüştü. 18. yüzyılda ülkede çiçek hastalığı, kıtlık, koyun hastalıkları ve şiddetli yanardağ patlamaları baş gösterdi.
18. yüzyılda bu güçlükler ve olağandışı soğuk geçen kışlar dolayısıyla birçok İzlandalı yerleşmek üzere Kanada’ya ve ABD’ye gitti. Geride kalan İzlandalIlar, büyük önderleri Jon Sigurdsson’un çabasıyla yavaş yavaş yeniden toparlanarak bazı özgürlükler kazandılar. 1874’te İzlanda parlamentosu kuruldu. Ne var ki, 1903’te İzlanda’ya içişlerinde özerklik verilinceye kadar ülkeyi Kopenhag’daki İzlanda Bakanlığı yönetti.
1918’de, 25 yıl sürecek bir antlaşmayla İzlanda, Danimarka ile özel bir birlik içinde, bağımsız bir devlet durumuna geldi. 1944’te parlamento Danimarka ile yapılan antlaşmanın sona erdiğini ilan etti ve bir halkoylaması sonucunda İzlanda bağımsız bir cumhuriyet oldu. İzlanda Cumhuriyeti 1949’da NATO’ya (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) katıldı. İki yıl sonra da ABD ile Reykjavik’in 56 km güneybatısındaki Keflavik’te büyük bir hava üssü kurulmasına ilişkin bir antlaşma yapıldı.
11-12 Ekim 1986’da ABD Başkanı Ronald Reagan ile SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov Reykjavik’te, nükleer silahların sınırlandırılması görüşmelerinin başlatıldığı bir doruk toplantısı yaptılar.
İzlanda bugün parlamenter demokrasi ile yönetilmektedir. Parlamento 60 üyeden oluşur. Hükümete başbakan başkanlık eder. Devlet başkanı Vigdis Finnbogadottir, dünyada cumhurbaşkanlığına seçilen ilk kadındır. 1988’de üçüncü kez seçilen Vigdis Finnbogadottir, 1980’den beri bu görevdedir.
Edebiyat Geleneği
İzlanda, Avrupa’nın nüfus yoğunluğu en az olan ülkesidir. Halkın hemen hemen tümü 9. yüzyılda, genellikle Norveç’in batısından gelen Vikingler’in soyundandır. İzlandalılar’ın Danimarka ve Norveç dillerinden farklı olan dilleri, yüzyıllar boyunca çok az değişikliğe uğramıştır. Bu küçük ülke, ortaçağda Avrupa’nın en gelişkin edebiyatma sahipti. İzlanda’da 12. ve 13. yüzyıllarda yazılmış saga adı verilen destanlar İzlanda tarihine ilişkin değerli bilgi kaynaklarıdır. Bu dönemde şiir de çok gelişmişti. Öykü ve şiirlerin çoğu kâğıda dökülmeden önce ağızdan ağıza dolaşarak kuşaktan kuşağa aktarılmış ve bunların birçoğu 13. yüzyılda Edda adlı biri düzyazı, öteki koşukla yazılmış iki kitapta toplanmıştır.
Ortaçağdan sonra gelişimi yavaşlayan İzlanda edebiyatında, gene de sagaların etkisini taşıyan değerli yapıtlar yer alır. Önemli çağdaş yazarlar arasında doğa ve din konulu şiirleriyle Einar Benediktsson, geçmiş ve çağdaş İzlanda yaşamını anlatan romanlarıyla Gunnar Gunnarsson ve Halldor K. Laxness sayılabilir. Bu yazarlardan 1955 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Laxness’in Saika Valka ve İzlandalı Bir Genç (Saika Valka; 1930-32) Atom Durağı (Atomstödin; 1948) adlı romanları Türkçe’ye çevrilmiştir. İzlanda, nüfusuna oranla, dünyada en çok kitap yayımlanan bir ülkedir.