Jack London
(1876-1916). ABD’li romancı ve öykü yazarı Jack London’un özyaşamöyküsü niteliğindeki yapıtları ilginç serüvenlerle dolu yaşamını yansıtır. Asıl adı John Griffith London olan Jack London, California eyaletinin San Francisco kentinde doğdu. Çocukluğu San Francisco Körfezi kıyılarında, çoğunlukla Oakland kentinin rıhtımlarında ve gemilerde geçti. Babasını hiç görmedi. Annesi ve üvey babası yoksuldu. Gazete satıcılığı, işçilik ve tayfalık yaparak ailesine destek oldu.
10 yaşındayken kitapları keşfetti. En çok deniz öykülerini sever, denize açılma özlemi duyardı. 15 yaşındayken bir yelkenli satın alarak geceleri körfezde istiridye çalmaya başladı. 17 yaşındayken Kuzey Denizi’nde ayıbalığı avlayan bir gemiye tayfa olarak girdi. Basılan ilk öyküsü “Typhoon off the
Coast of Japan”da (“Japon Kıyısı Açıklarında Kasırga”) bundan söz etti.
1894’te Washington’a doğru yürüyüşe geçen işsizler ordusuna katıldı. Yük trenleriyle, yarı aç yarı tok tüm ülkeyi gezdi. Bir ara tutuklanarak 30 gün hapis yattı.
19 yaşında liseye gitmek için Oakland’a döndü. Günde 19 saat ders çalışıyor, bir yandan da okulda hademelik yaparak geçimini sağlıyordu. Böylece dört yıllık eğitimi bir yılda tamamlamayı başardı. Öğrenciliği sırasında sosyalizme ilgi duydu. Kendi açıklamasına göre bunun nedeni küçük yaşta “toplumun zindanlarını... uçurumu, cehennemi, insanlığın pislik çukurunu...” tanımiş olmasıydı. Berkeley’deki California Üniversitesine girdiyse de, bir yıl sonra okulu bırakarak Alaska’daki Klondike bölgesine altın aramaya gitti.
Altın bulamadan döndü, ama Alaska’daki serüvenlerini Kurt Kanı'nda (The Son of the Wolf; 1900) ve Vahşetin Çağrısı'nda (The Cali of the Wild; 1903) dile getirdi. Başarı kazanan bu kitapların ardından yazmayı sürdürdü. En ünlü romanları, acımasız bir kaptanı konu alan Deniz Kurdu (The Sea Wolf; 1904), yabanıl insanlarla ilgili Ademden Önce (Before Adam; 1906), yırtıcı bir köpeğin evcilleştirilmesini anlatan Beyaz Diş (White Fang; 1906) ve Klondike’da kazanmış olduğu büyük serveti terk eden bir adamın öyküsü olan Yanan Gün'dür (Burning Daylight; 1910).
Yol (The Road; 1907), Martin Eden (1909) ve Bir Alkoliğin Anıları (John Barleycorn\ 1913) ise London’un özyaşamöyküsel romanlarıdır. Uçurum İnsanları (The People of the Abyss; 1903) ve Demir Ökçe (The Iron Heel; 1907) toplumsal sorunların ağırlık kazandığı yapıtlardır. Demir Ökçe, faşizmin insanlık için yarattığı tehlikeye çok önceden dikkat çekmesi bakımından önemlidir.
Yazmayı sevmediğini, bu işi para kazanmak için yaptığını öne süren London, ABD’de kitaplarının geliriyle rahatça geçinebilen bir yazar durumuna gelmişti. Yapıtları tüm dünyada büyük ilgi gören yazar, 40 yaşındayken ardında 17 yılda yazılmış 50 kitap bırakarak öldü.