Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Karl Marx

  • Okunma : 364
Karl Marx Resim

(1818-1883). Karl Marx 19. yüzyılda felsefe, ekonomi ve siyaset alanlarındaki kuramlarıyla, yalnız kendi döneminde değil, tüm 20. yüzyıl boyunca etkili olmuş bir düşünür ve devrimcidir. Kendi adıyla anılan Markisizm kuramını, arkadaşı Friedrich Engels ile birlikte oluşturmuştur. Marksizm, tarihi, toplumların gelişim kurallarını ve toplumun dönüştürülmesini inceleyen bir kuramdır. Hedeflediği komünizm ya da bilimsel sosyalizm düşüncesi 150 yıllık bir siyasal akım yaratmıştır.

    Tam adı Karl Heinrich Marx olan bu bilim adamı, Prusya’da Trier’de (bugün Almanya) doğdu. Musevi olan ailesi 1824’te Hıristiyanlık’ı kabul etti. Marx, ilk ve ortaöğrenimini Trier’de tamamladıktan sonra önce Bonn, daha sonra Berlin üniversitelerinde hukuk, tarih ve felsefe öğrenimi gördü. Bu arada, Hegel’in felsefesinden etkilendi ve üniversitedeki Genç Hegelciler’e katıldı. 1841’de
felsefe üzerine hazırladığı doktora tezi Jena Üniversitesi’nde onaylandı. Aynı dönemde, maddi dünyanın insan düşüncesi ve zihninden bağımsız olarak var olduğunu, düşünce ve madde arasında belirleyici olanın madde olduğunu savunan Alman maddeciliği, özellikle de Ludwig Feuerbach’ın felsefesi üzerinde çalıştı. Sonraki çalışmalarında Hegel’in nesne ve olguları kendi hareketi ve değişmesi içinde inceleyen diyalektik yöntemiyle, maddeci düşünceyi kaynaştırmaya yöneldi.

    1842’de Köln’de demokrasiyi savunan bir gazetenin yazarlığını ve daha sonra yayın yönetmenliğini yapmaya başladı. Bu gazeteye ülkenin ekonomik ve toplumsal sorunları üzerine, giderek Genç Hegelciler’den farklılaşan görüşlerinin yer aldığı yazılar yazdı. Gazete 1843’te Prusya hükümetince yasaklandı. Aynı yıl içinde evlenen Marx, Fransız sosyalistleriyle tanıştığı Paris’e gitti. Orada, yaşam boyu dostu olarak kalan arkadaşı Friedrich Engels’le tanıştı.

    Benzer düşünceleri paylaşan bu iki insan, birçok siyasal eylemde birlikte yer aldılar ve Marksist kuram üzerinde birlikte çalıştılar. Marx, Paris’te bulunduğu yıllarda ekonomiyle ilgilendi; Fransız ve Alman işçi örgütleriyle ilişkiye girdi. 1845’te siyasal görüşleri nedeniyle Paris’ten sürülünce Brüksel’e geçti. Bir süre sonra Engels de ona katıldı. Bu dönemde birlikte yazdıkları kitaplarla Marksist kuramın oluşturulmasında önemli adımlar attılar. 1847’de Komünistler Birliği adlı örgütün kurulması çalışmalarına katılan Marx, bu örgüt için Engels ile birlikte yazdığı ünlü Komünist Manifesto'yu (Manifest der kommunistischen Partei) 1848’de tamamladı.

    Aynı yıl Avrupa’da, krallıklara karşı ekonomik çöküşün, işsizliğin ve siyasal baskıların yarattığı devrimler patlak verdi. 1848 devrimleri sırasında önce Paris’e, ardından Engels ile birlikte Almanya’ya geçen Marx, burada bir yıl süreyle bir gazete çıkardı. Bu ülkeden de sürülmesinden sonra önce Paris’e gitti. 1849’da ise yaşamının geri kalan yıllarını geçireceği Londra’ya yerleşti. Marx ve ailesi Londra’daki ilk 14 yıl boyunca yoksulluk içinde yaşadılar. 1864’te Marx’a parasal destek veren Engels’in durumunun düzelmesinden sonra biraz daha rahat bir yaşamları oldu. Jenny ve Kari Marx’ın yedi çocuğu olmuştu, ama bunlardan dördü küçük yaşta öldüler.

    Marx, Londra’da hemen tüm zamanını, geniş bilgi kaynaklarının bulunduğu British Museum’da geçirdi. Komünistler Birliği’nin dağıldığı 1852’den, değişik ülkelerdeki işçilerin birliğini hedefleyen I. Enternasyonal’in (Uluslararası Emekçiler Birliği) kurulduğu 1864’e kadar siyasal etkinliklerden uzak durdu. Günlerini kapitalizmin işleyiş yasalarını incelediği ekonomi çalışmalarıyla geçirdi. İlk cildi 1867’de yayımlanan Kapital (Das Kapital) adlı ünlü yapıtı uzun yıllar süren bu çabanın bir ürünüdür. Fransa-Prusya Savaşı sonrasında, Paris’te emekçi halkın ayaklanarak kendi yönetimlerini kurduğu Paris Komünü (1871) deneyimini sonuna kadar destekleyen Marx, komünü ilk başarılı işçi devrimi
olarak niteledi. Son yıllarında yazdığı çeşitli siyasal yazıların yanı sıra, zamanının önemli bir bölümünü Kapital in ikinci ve üçüncü ciltlerini hazırlamakla geçirdi. Öldüğünde bu kitaplar henüz tamamlanmamıştı. Kapital'in ikinci ve üçüncü ciltleri Marx’ın ölümünden sonra Engels tarafından yayıma hazırlanarak 1885 ve 1894’te yayımlandı.

Marx'ın Öğretisi

Marx’ın evreni, dünyayı ve insanlık tarihini açıklamaya yönelik olan öğretisi, felsefe, ekonomi ve siyaset alanlarını kapsar ve bu alanlar arasında kurduğu sıkı bağlarla bütünsel bir kuram oluşturur. Felsefe alanında, doğanın düşünceden bağımsız olarak varlığını savunan maddeci felsefe ile Hegel’in diyalektik yöntemini birleştirmiş ve Diyalektik Maddecilik denen yeni bir düşünce sistemi geliştirmiştir. Bu yöntemin tarih ve toplumlara uygulanması Tarihsel Maddecilik olarak adlandırılmıştır.

    Diyalektik Maddecilik, doğa ve insana ilişkin tüm olguların düşünce ve ruhtan bağımsız olarak var olduklarını savunur. Evren ve doğa düşünceden önce de vardı ve var olmak için düşünceye gereksinimi yoktur. Düşünce maddi bir gerçeklik olan beynin ürünüdür, yani insan, beyni olduğu için düşünür. Diyalektik Maddecilik nesneleri kendi başlarına ve değişmez özellikleri olan varlıklar biçiminde gören “mekanik maddecilik”ten ayrılır. Diyalektik Maddecilik, nesneleri karşılıklı ilişkileri ve çelişkileri içinde ele alır. Her şey oluşur, sürekli değişir ve yok olur. Hiçbir şey durağan değildir. Bu gelişme ve değişme maddi dünyanın doğasında vardır. Her şey kendi çelişkisini içinde taşır ve bu çelişki değişimin itici gücüdür.

    Örneğin bir yumurta, yumurta olarak kalabilir ya da bir civcive dönüşebilir. Yumurta olarak kalma ya da civcive dönüşme çelişkisini yumurta kendi içinde taşır. Uygun koşullar sağlanırsa, yumurtanın içinde bir civciv oluşur. Yumurta olarak bırakılırsa, sonunda bozulur. Her iki durumda da yumurta olduğu gibi kalamaz. Değişmiyor gibi göründüğü zaman bile, kendi içinde belirli bir değişim, dönüşüm ve hareket içindedir.

    Marx, toplumların gelişmesinin genel yasalarını Tarihsel Maddecilik yöntemiyle incelemiştir. Tarihsel Maddecilik, toplumsal olayların nedenlerini ve toplum biçimlerinin temelinde yatan nesnel koşullan inceler ve açıklar. Marx’a göre, toplumlann gelişimi de doğada olduğu gibi kendine özgü nesnel yasalara bağlıdır.

    Marx’a göre, toplumun yapısı, insanın yaşamını sürdürebilmesi için gerekli ürünleri elde etme biçimine, yani üretim biçimine bağlıdır. Maddi üretim değişik dönemlerde değişik koşullar içinde elde edilir. Bu koşulları, bir yanda toplumun ulaştığı teknolojik gelişme düzeyi ve insan deneyimleri anlamında üretici güçler ile öbür yanda toplumdaki mülkiyet ilişkilerine bağlı olan üretim ilişkileri birlikte oluşturur. Bir toplumdaki üretim ilişkileri, doğrudan üretimde çalışanlar ile üretim araçlarına sahip olanların, yani toplumdaki sınıfların, karşılıklı konumları tarafından belirlenir.

    Marx bu ekonomik temelin, devlet kurumlarının, yasaların, aile biçiminin, sanatın ve toplumsal bilincin oluşmasında belirleyici olduğunu söyler. Tarih de, devletler ya da krallar tarafından değil, insanların toplumsal eylemlerince yönlendirilmektedir. Yani, tarihi kitleler yaratır, kitlelerde toplumsal bilincin oluşması da içinde bulundukları üretim biçimine bağlıdır. Marx, tarihin sınıfların oluştuğu ilk toplum biçimi olan köleci toplumdan, feodal topluma, feodal toplumdan da kapitalist topluma doğru gelişmesini açıklayan genel yasalar ortaya koymuştur. Tarihsel gelişmenin ekonomik temelini ve tarihin, bu temelin yarattığı sınıflar arasındaki mücadeleye bağlı olarak nasıl değiştiğini açıklamıştır. Marx, bu genel yasalar çerçevesinde kapitalist toplumun komünist topluma dönüştürülmesinin kaçınılmaz olduğunu söylemiştir.

    Marx, ekonomi alanında diyalektik ve tarihsel maddeci yöntemi kullanarak, başta kapitalist üretim biçimi olmak üzere, tüm sınıflı toplumlarda ekonominin işleyiş biçimlerini ve sömürü mekanizmalarını açıklamıştır. Buna göre, sınıflı toplumlarda, doğrudan üretim yapan ve değer yaratan kişiler, yarattıkları değerin tümüne sahip olamazlar. Bu değerin bir bölümüne üretime doğrudan katkıda bulunmayan sınıflar el koyar. Bu sömürü mekanizması, toplum biçimlerine (köleci, feodal, kapitalist) göre değişiklikler gösterir, ama özü değişmez.

    Marx, geliştirdiği “emek değer” , “artıdeğer” ve “bölüşüm” kuramlarıyla, kapitalist toplumda değerin nasıl yaratıldığını, nasıl bölüşüldüğünü ve sömürünün nasıl gerçekleştiğini anlatmıştır. Kapitalizmle birlikte, bir malın üretiminde gerekli olan üretim araçları, hammaddeler ve başka girdiler gibi emek gücü (işgücü) de pazarda alınıp satılan bir mala dönüşmüştür. Emek gücünü satın alan kapitalist, bunu öbür girdilerle birlikte yeni bir malın üretiminde kullanır; üretilen malı sattığında, girdiler ve ücret için ödediği değerden daha fazla bir gelir elde eder. Bu onun kârıdır. Kapitalistin kârının kaynağını araştıran Marx, artıdeğer kuramını geliştirmiştir.

    Buna göre, emek gücünü satan işçi, kapitalist için çalıştığı işgününün bir bölümünde kendisine ödenen ücreti karşılayacak değeri yaratırken, geri kalan sürede kapitalist için üretir. Örneğin, günde 9 saat çalışan ve 10 bin lira ücret alan bir işçi, işgününün ilk 3 saatinde kendisine ücret olarak ödenen 10 bin liraya eşdeğer bir üretim yapar. Kalan 6 saatte yarattığı değer kapitaliste kalır. Kendi ücretinin üzerinde yarattığı bu değer artıdeğerdir. Bütün üretim girdileri içinde kendisi için ödenenden daha fazla bir değer yaratabilen, yani yeni üretilen mala kendi değerinden daha fazla bir değer katabilen tek öğe emek gücüdür. Böylece kapitalistin kârının tek kaynağı da işçinin yarattığı artıdeğer olmaktadır.

    Kapitalist üretimin temelindeki sömürü mekanizmasını bu biçimde açıklayan Marx, kapitalist toplumda temel iki sınıf olarak gördüğü proletarya (işçi sınıfı) ile kapitalistler arasındaki çelişkinin uzlaşmaz olduğunu söylemiştir. Marx’a göre bu çelişki, kaçınılmaz olarak, kapitalizmin yıkılışına ve işçi sınıfının iktidara geçmesine yol açacaktır. Sınıfsız toplum olarak öngördüğü komünist toplum biçimi de işçi sınıfının iktidarda olacağı belirli bir sürenin sonunda kurulacaktır.

    Toplumların diyalektik ve tarihsel maddeci yorumunu yapan ve kapitalizmin işleyiş kurallarının yarattığı sınıflar arası çatışmayı irdeleyen Marx’ın kuramı, sonuçta işçi sınıfının sürdüreceği mücadeleyle kapitalizmin yerine sosyalizmin kurulacağı düşüncesine bağlanır.

    Marx ve Engels’in toplu yapıtlarının 1955’te Marksizm-Leninizm Enstitüsü’nce yapılan Rusça baskısı 39 temel, 4 ek ciltten oluşmuştur. 1935’te yayımına başlanan İngilizce baskı 50 cilt olarak tasarlanmıştır. Türkçe’de yayımlanan Seçme Yapıtlar üç cilt olarak basılmıştır. I. cilt 1976’da, II. cilt 1977’de ve III. cilt 1979’da yayımlanmıştır. Ayrıca, Marx’ın birçok yapıtı Türkçe’ye çevrilerek basılmıştır. Türkçe yayımlanan yapıtları arasında şunlar sayılabilir: Yahudi Meselesi (Zur Judenfrage; 1844), 1844 El Yazmaları (Ökonomisch-philosophische Marıuskripte aus dem Jahre; 1844), Kutsal Aile ya da Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi... (Die heilige Familie, oder, Kritik der kritischen Kritik…; 1845/F.Engels ile birlikte), Alman İdeolojisi (Die Deutsche Ideologie; 1845-46/F. Engels ile birlikte), Felsefenin Sefaleti (Misere de la philosophie; 1847), Ücretli Emek ve Sermaye (Lohnarbeit und Kapital; 1849), Fransa'da Sınıf Mücadeleleri 1848-50 (Die Klassenkâmpfe in Frankreichy 1848 bis 1850; 1895), Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’ı (Der Achtzehnte Brumaire des Louis Napoleon; 1852), Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı (Zur Kritik der politischen Ökonomie; 1859), Fransa’da İç Savaş (The Civil War in France; 1871), Ücret, Fiyat ve Kâr (Value, Price and Prof it’, 1898), Grundrisse, Ekonomi Politiğin Eleştirisi (Grundrisse der Kritik der politischen Ökonomie’, 1939).

Karl Marx Resimleri