Korsanlık
Bir gemi dolusu silahlı soyguncunun başka bir gemiye yanaşarak saldırması, kaptan ve denizcileri geminin yönünü değiştirmeye zorlaması ve gemideki değerli mallara el koyması gibi olaylar artık tarihe karıştı. Denizlerde tek tük küçük ve savunmasız gemilerin dolaştığı çok eski zamanlardan, aşağı yukarı 150 yıl öncesine kadar birçok gemi korsan denen bu tür silahlı soyguncuların saldırısına uğruyordu. Günümüzde Güney Çin Denizi’nde hâlâ ara sıra gemiler yağmalanıyorsa da, okyanuslar korsanlardan temizlenmiştir.
Türkler de Ege Denizi kıyılarına egemen oldukları 15. yüzyıldan başlayarak küçük çaplı da olsa korsanlık etkinliklerine girişmişler, bir bölüm denizci de Venedik ve Ceneviz korsanlarını önlemek için çaba harcamıştı. 15. yüzyıl sonlarında Akdeniz’e açılan Türk korsanları, Kuzey Afrika kıyılarında üslenerek korsanlığa başladılar. 16. yüzyıl başlarında Oruç, İshak, İlyas ve Hızır (sonra Barbaros Hayreddin Paşa) reisler Cezayir’i ele geçirdiler. Hızır Reis Osmanlı Devleti’nin koruması altına girdikten sonra büyük bir donanma kurarak korsanlığı düzenli ve resmi bir etkinlik durumuna getirdi. Bu yüzyılda Piri Reis, Burak Reis, Turgut Reis gibi başka ünlü korsanlar da Osmanlı Devleti’nin koruması altında birçok korsanlık etkinliğinde bulundular. Ama 1571 İnebahtı yenilgisi Akdeniz’deki Türk korsanlığına da darbe vurdu. 17. yüzyılda açık denizlerde Murad Reis’ten başka Türk korsanı görülmedi.
Korsanlık, 16. yüzyıla kadar İngiliz Adaları’nda, özellikle İrlanda’nın güneyinde ve Scilly Adaları’nda yaygındı. Oysa zamanla Avrupa kıyılarında korsanlara göz açtırmamak amacıyla sıkı bir denetim uygulanmaya başlayınca, korsanlık yapmak isteyenler Amerika’da New England’a, Kızıldeniz’e ve tropik denizlere gittiler. Afrika’nın güneydoğu kıyısı açıklarındaki Madagaskar Adası, İngiltere ile Doğu Hint Adaları arasında gidip gelen birçok gemiye pusu kurmaya elverişli olduğu için uzun süre korsanların üssüydü.
Batı Hint Adaları, İspanyol egemenliğine karşı birleşen İngiliz, Fransız, HollandalI ve Portekizli korsanların merkeziydi. İspanyol hükümeti, yabancıların Batı Hint Adaları’nda ticaret yapmalarını yasaklamış olmasına karşın, Yerli halkın gereksinimlerini tümüyle karşılayamıyordu. Böylece korsanlar soygunlarda ele geçirdikleri ganimetleri burada satma olanağı buldular. Hispaniola (bugün Haiti) Adası açıklarındaki Tortuga Adası da korsanların üssüydü.
İnsanlar çeşitli nedenlerle korsan oluyorlardı. Bazen bir gemici dürüst yoldan geçimini sağlamaktansa, korsanlık yaparak çok para kazanmayı yeğliyordu. Bazen bir gemiye saldıran korsanlar, denizcileri tutsak alıyor, onları korsan olmaya zorluyordu. Robert Louis Stevenson’un Define Adası (Treasure Island; 1881) romanının ünlü kahramanı Long John Silver bu korsanların tipik bir örneğidir. Çoğu kez de bir gemideki denizciler ayaklanarak öbürlerini öldürüyor ya da hapsediyor, korsanlık yapmak üzere gemiye el koyuyordu. Hepsi de korsan olan bu denizciler uyulması gereken kuralları belirliyor, karşılarına çıkan gemileri korkutacak bir bayrak seçiyorlardı. Korsan gemilerinin bayrağında çoğunlukla ölümün simgesi olan kurukafa ile çapraz iki kemik bulunurdu.
Yakalanan korsanların öbür suçlular gibi yargılanmaları gerekirken çoğu asılarak cezalandırıldı.
Ünlü Korsanlar
İngilizler’in en ünlü korsanlarından biri 17. yüzyılda yaşamış olan John Avery’di. Avery, bir ticaret gemisinde ikinci kaptan olduktan sonra, gemide çıkan isyana önderlik ederek kaptanlığa getirildi. Batı Afrika’da Gine kıyılarında ve Batı Hint Adalan’nda birçok gemiyi yağmaladıktan sonra Kızıldeniz’e yelken açtı. Hint-Türk İmparatorluğu’nun, 100 bin külçe altınının yanı sıra, imparatorun genç ve güzel kızını taşıyan bir gemiyi de ele geçirdi. Her iki ganimeti de kendisiyle birlikte Madagaskar Adası’na getiren Avery, buraya yerleşerek kral oldu. Sonunda İngiltere’ye döndü, tüm mal varlığını yitirdi ve yoksulluk içinde öldü.
Galli korsan Bartholomew Roberts, gemilerinde içki içilmesine, kadın bulundurulmasına ve kumar oynanmasına izin vermezdi. Roberts, Gine kıyısında korsanlarca ele geçirilen bir ticaret gemisinin ikinci kaptanıydı. Korsanlar, kaptanı öldürünce, yerine Roberts kaptan seçildi. Brezilya yakınlarında altın ve değerli taşlarla yüklü bir ticaret gemisini ele geçiren Roberts, Newfoundland’da, Batı Hint Adaları’nda ve Afrika’da korsanlık yaptı. Royal Fortune adlı büyük bir gemiyi ele geçirdiyse de 1722’de çıkan çatışma sırasında öldürüldü.
Genellikle “Kara Sakal” adıyla tanınan Edward Teach (ya da Thatch), çalıntı bir gemiyle, Kuzey Amerika’daki Carolina ve Virginia kıyıları boyunca birçok gemiyi yağmalayarak dolaştı. Sert ve acımasız bir adam olduğu için kendi arkadaşları arasında bile korku salmıştı. 1718’de gemisi parçalanınca, Teach denizcilerin bir bölümüyle birlikte, küçük bir kayıkla Kuzey Carolina’ya kaçtı. Burada valinin desteğini kazanarak korsanlığı sürdürdüyse de sonunda vurularak öldürüldü.
Bir başka ünlü korsan da Galli Henry Morgan’dı. Gemileriyle Karayib Denizi’ndeki Hollanda ve İspanyol kolonilerine saldırdı ve 1671’de İspanyol kenti Panama’yı ele geçirmek için 2.000 askere önderlik etti. Morgan’ın yağma eylemlerinin çoğunu zengin İspanyol İmparatorluğu’nun çökmesini isteyen İngiliz hükümeti örtülü biçimde destekliyordu.
Tıpkı erkekler gibi giyinip onlar gibi korku salan kadın korsanlar da vardı. En ünlü iki kadın korsan Anne Bonney ile Mary Read idi.