Kozmetik
İnsanlar, kadın olsun, erkek olsun binlerce yıldan beri güzelleşmek, kendilerini başkalarına beğendirmek, genç görünmek, yüzlerindeki kırışık, yara, sivilce ya da çiçekbozuğu gibi izleri gizlemek, güneşten, rüzgârdan, soğuktan ciltlerini korumak, vücutlarındaki istenmeyen tüyleri gidermek, saçlarının dökülmesini önlemek ya da rengini değiştirmek için boyalar, merhemler, losyonlar, parfümler yaptılar. Kozmetik, bu türden ürünlerin ortak adıdır ve yüzyılımızda, başta
gelen sanayilerden biri durumundadır. Yunanca “süslemekte usta” anlamına gelen kosmetikos sözcüğünden türetilmiştir.
Kozmetiğin Tarihçesi
Ölülerle birlikte eşyaların da mezara konulduğu Eski Mısır’da yapılan arkeolojik kazılarda bulunan, yüze sürülen boyaların karıştırıldığı küçük kâseler, binlerce yıl sonra hâlâ güzel kokusunu koruyan merhem kapları, İÖ 4000’lerde kozmetiklerin yaygın olarak kullanıldığının kanıtıdır. Genellikle rahiplerin hazırladığı bu güzellik ürünleri hoş kokulu bitkilerden, tohumlardan ve yağlardan elde edilirdi.
Kekik, ıtır, mürrüsafi, sedir ağacı, günlük, amber, misk, sakız, reçine ve çeşitli çiçekler, yapraklar ve kökler kullanılarak hazırlanan kozmetiklerin formülleri çok gizli tutulurdu. Bu nedenle kozmetik yapımı çok önemsenen bir sanattı. Gerek o dönemlerden kalma resimlerden, gerek mezarlardaki buluntulardan Eski Mısır’da göz makyajına çok önem verildiği anlaşılmaktadır. Mısırlı kadınlar gözlerinin altını yeşile boyar, fildişi, tunç, tahta ya da kemikten yapılmış minik bir çubukla üst kapağa is, antimon ve kurşun karışımı siyah bir boya olan sürme çeker, ayrıca kirpiklerim de boyarlardı. Göz boyalarının çölün yakıcı güneşinden korunmak gibi bir işlevi de vardı. Su dolu bir küvette banyo yapmak Mısırlılar’ın başlattığı bir âdetti. Vücut daha sonra, cildin yumuşaması için hoş kokulu yağlarla ovulurdu. İÖ 1400’lerde yaşamış olan Mısır Kraliçesi Nefertiti bir kozmetik uzmanıydı. Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın ise dillere destan güzelliğini bir bakıma kendi yaptığı kozmetiklere borçlu olduğu söylenebilir.
Mısırlılar’ın kozmetik alanındaki bilgileri İbraniler’e, Asurlular’a, Babilliler’e, Persler’e ve Yunanlılar’a geçti. Mezopotamya’da kadınlar gözlerine sürme çeker, kına yapraklarını kurutarak toz haline getirir ve bununla saçlarını, tırnaklarını, parmaklarını, avuç içlerini ve tabanlarını boyardı. Kına, günümüzde de aynı amaçla kullanılmaktadır. Babil’in Asma Bahçeleri’nde ise parfüm yapmakta kullanılmak için gül, zambak ve çeşitli çiçeklerle otların yetiştirildiği bilinmektedir.
Eski Yunan’da Atinalı kadınlar altın yaldızlı saç pomatları, güzel kokulu merhemler ve tırnak boyaları kullanırdı. İlk yağlı kremi yapmayı başaran Yunanlı hekim Galenos’un formülü bugün kullanılanlardan çok farklı değildi. Yunanlılar’da konuklara banyo yaptırılması ve kokulu yağlar sunulması yaygın bir gelenek olmuştu. Yunan kültüründen etkilenen Romalılar parfüm ve kozmetiklere çok düşkündüler. 1. yüzyılda, Neron zamanında sarayda yüzü beyazlaştırmak için tebeşir tozu, gözleri boyamak için Mısır’dan getirtilen sürme, dudakları ve yanakları renklendirmek için kırmızı boyalar, dişleri beyazlatmak için süngertaşı kullanılıyordu. Saraylı kadınlar saçlarının rengini açmak için Galya’dan getirtilen özel bir sabun kullanırdı. Romalılar da Mısırlılar gibi kozmetiklerini ve parfümlerini fildişinden ve oymataştan yapılma güzel çanaklarda ve kutularda saklardı.
İÖ 2300’lerde Çin’de yasemin ve lotustan, İÖ 1500’lerde ise Hindistan’da santal, yasemin, gül, nergis gibi çiçeklerden parfüm yapılıyordu.
Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Avrupa’da kozmetik kullanımı gözle görülür biçimde azaldı. Kilise, yıkanma ve parfüme karşıydı. Bu dönemde Arap ülkelerinde özellikle parfüm kullanımı yaygınlaştı. Araplar baharat, yağ ve kokulu reçineleri çoktan beri biliyor ve kullanıyordu. Anadolu’da ise öteden beri güzel kokular sürme, kına kullanma, gözlere sürme çekme geleneği vardı. Haçlı Seferleri sırasında Avrupa’da kozmetikler yeniden yaygınlaştı. İngiltere’de, I. Elizabeth döneminde saraylı kadınlar güzelleşmek için, çok sıcak bir banyodan sonra vücutlarını ve yüzlerini şarapla ovdururdu. Süt banyosu soylular arasında güzelliğin vazgeçilmez koşuluydu. Parfüm ve kozmetik kullanımı 18. yüzyılda İngiltere’de öylesine yaygınlaştı ki, 1770’te İngiliz Parlamentosu’na
önlem almması için ağır yaptırımlar öngören bir yasa tasarısı sunuldu. Buna göre, “koku, boya, kozmetik, losyon, takma diş, peruk, korse, çemberli jüpon, yüksek ökçeli ayakkabı ya da iki yanı yastıkla kabartılmış etek giyerek kral hazretlerinin uyruklarını baştan çıkaran ve evlilik tuzağına düşüren genç kızların ve dulların cezalandırılması” öngörülüyordu.
Fransa’da, XIII. Louis’nin sarayında ve İtalya’da ise, kozmetikler olmazsa olmaz süslenme öğeleriydi. İspanya’dan getirtilen vanilya ve kakao kremleri hanımların ciltlerini beyazlaştırmak ve yumuşatmakta kullanılırdı. Kadınlar kadar erkekler de yüzlerinin beyazlanmasına ve makyaja düşkündü. 18. yüzyılda Fransa’da parfüm ve güzellik gereçleri bir sanayi dalı durumuna geldi.
Kozmetik Sanayisi
Kozmetik ürünlerin kullananlara zarar vermemesi, güvenilir ve yararlı olması için 18. yüzyıldan beri yürütülen bilimsel çalışmalar, günümüzde kimya ve biyoloji alanındaki yoğun araştırmalarla sürüyor. Kleopatra zamanından beri kullanılan temel ürünlere zaman içinde yenileri eklendi ve kullanım alanları çeşitlendi. Bitkisel ve hayvansal kökenli kozmetiklerin yanı sıra yapay bileşenli kozmetik ürünleri türetildi.
Kremler, losyonlar ve cilde sürülen makyaj maddeleri vücut dokularınca emildiğinden, zehirli ya da zararlı maddelerin kullanılmasını önlemek için yönetmelikler düzenlenmiştir. Önce hayvanlar üzerinde denenen kozmetikler, bazen kaçınılmaz olarak bu hayvanlara zarar verir. Yalnızca doğal ve zararsız maddeler kullanılarak hazırlanan kozmetikler de vardır. Kozmetik reklamlarında çoğu kez söz konusu ürünün sadece doğal kökenli maddeler içerdiği vurgulanır. Bu ürünlerin maliyetinde, reklam ve ambalaj harcamaları büyük bir yer tutar. Dünyada en hızlı gelişen sanayilerden biri olan kozmetik sanayisi, sürekli olarak tüketiciyi yeni ürünleri denemeye özendirir. Tıpkı giysi, ayakkabı ve saç biçimlerinde olduğu gibi, kozmetikte de moda durmadan değişir.