Lav
Lav, Dünya’nın iç kesimlerinden yerkabuğundaki deliklerden ve çatlaklardan dışarı doğru püsküren erimiş, kızgın kayaçlardır. Lavların görünümü büyük ölçüde sıcaklığına ve kimyasal bileşimine bağlıdır. Yuvarlak bir delikten dışarı çıkan lavlar çevreye yayılırken, yuvarlak birikintiler oluşturur ve soğuyarak bu biçimdeki kayaçlara dönüşür. Daha sonra püsküren lavlar da bunların üzerini kaplayarak daha kaim bir katmanın oluşmasına yol açar. Bu sürecin birçok kez tekrarlanması durumunda, yanardağ denen bir dağ ortaya çıkar. Lavın dışarı aktığı yuvarlak deliğe baca denir.
Lavlar bazı yerlerde, ince, uzun çatlaklardan dışarı sızar; yarık denen bu tür çatlaklardan çıkarak geniş bir alana yayılan lavlar, yüzeyde oldukça ince bir katman oluşturur. Bacalardan ya da yarıklardan püsküren lavlar bazen önüne gelen her şeyi örterek ya da yakarak çevreye yayılır. Lav akıntılarının kalınlığı 1 cm ile yüzlerce metre arasında değişebilir.
Yanardağlara yakın olan yerleşim merkezleri, kül ya da lav akıntıları altında her an yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. İtalya’da İS 79’da Vezüv Yanardağı’nın püskürmesi sonucunda, bugünkü Napoli’nin güneyinde bulunan Pompei, Herculaneum ve Stabiae kentleri lavların ve küllerin altında kalarak yok olmuşlardır. Herculaneum ve Stabiae daha çok lavların, Pompei ise daha çok küllerin altında kalmıştı; bu nedenle Pompei 20. yüzyılda yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkarılabilmiştir. Lavlar bazen ormanları kaplar ve bunun sonucunda, ağaçlar kay açların altında gömülü kalır. Kay açların arasından aşağı sızan sular zamanla ağaçları çürüterek bunları silis ve başka mineral parçacıklarına dönüştürür. Böylece uzun yıllar sonra, bütün bir ağaç gövdesinin yerini silisten bir kütle alır. ABD’de Arizona’daki Büyük Kanyon’un dibinde bu türden taş ağaçların oluşturduğu 15 katman bulunmaktadır; bunlardan en alttakinin 15 milyon yaşında olduğu sanılmaktadır.
Değişik Lav Tipleri
Lavın görünümü, dışarı püskürme biçimine, kimyasal bileşimine ve soğuma hızına bağlıdır. Eğer lav, yavaş bir akıntı biçiminde yüzeye çıkarsa genellikle yataklar halinde katmanlaşır. Ama bir yanardağdan şiddetli bir patlamayla dışarı püskürürse, havada uçarken soğuyabilir ve yanardağ bombası denen yumurta biçiminde, düzgün yüzeyli külçeler ya da akkor sıcaklığındaki tozlar halinde dökülür. Bu toz parçacıklarının en küçükleri kül olarak yere iner. Eğer lav, deniz tabanındaki bir noktadan dışarı çıkarsa, suyun içinde çabucak soğur ve “yastık lavları” denen yuvarlanmış yastık yığınları biçiminde katılaşır. Hawaii Adalarindaki yanardağlar bazen öyle büyük bir kuvvetle püskürmeye başlar ki, kızıl lavlar yüzlerce metre yükseğe fışkırır ve çok yükseklerden soğuyarak damlacıklar ve iplikler halinde yere düşer.
Lavların büyük bölümü belirli bir miktar silis içerir. Kum, kuvars mineralinden, yani katışıksız silisten oluşur. Silis oranı yüksek lavlar, genellikle kalın ve yapışkan olur. Koyu, ağdalı bir kütle halinde akar ve çevreye fazla yayılmaz. Bu tür lavlar, özellikle hızla soğurlarsa, katılaştıklarında camsı bir kayaç haline gelirler. Obsidiyen denen bu doğal volkan camını ilk insanlar uzun süre bıçak ve ok ucu yapımında kullanmışlardır. Silis oranı düşük, ama kireç, magnezyum oksit ve demir gibi maddeler bakımından zengin lavlar ise, erimiş haldeyken oldukça akışkandır ve bu tür akıntılar geniş bir alana yayılır. Bu tür lavlardan oluşan en yaygın kayaç türü bazalttır. Bu lavlar, yavaş soğursa kristal yapılı bir kayaç biçiminde katılaşır; ama soğuma hızlı olursa, yarı camsı bir kayaç ortaya çıkar. Başta Hawaii Adaları olmak üzere Büyük Okyanus’taki pek çok ada bazaltlı lavlardan oluşmuştur; bunlar, denizin altındaki yanardağların püskürttüğü lavların üst üste birikip deniz yüzeyine yükselmesi sonucunda ortaya çıkmıştır.
Ponza ya da süngertaşı denen kayaç türü, bol miktarda silis içeren ve şiddetle dışarı püsküren lavlardan oluşur. Boşluklarla ve deliklerle örülü gözenekli yapısı, kayacı oluşturan lavların içindeki gazların oluşturduğu kabarcıklardan kaynaklanır. Bazı süngertaşlan suda bile yüzer; nitekim 1883’te Endonezya’daki Krakatau Adası’nda gerçekleşen büyük bir yanardağ püskürmesi sonucunda uzunluğu 30 kilometreyi, genişliği de 800 metreyi bulan dev bir yüzer süngertaşı kütlesi ortaya çıkmıştır. Süngertaşının büyük bölümü Sicilya’nın kuzeyindeki Lipari Adaları’ndan, Kanarya Adaları’ndaki Tenerife’den ve Japonya’dan sağlanır. Süngertaşı sanayide, yüzeylerin düzgünleştirilmesinde ve cilalanmasında kullanılır.