Mahya
Özellikle ramazan ayında, bayramlarda, kandillerde geceleri cami minareleri arasına gerilen ipler üzerindeki ışıklı yazılar mahya olarak anılır. Eskiden yağ kandilleri ya da mum fenerleri asılarak, günümüzde ise elektrik ampulleriyle oluşturulan mahyanın ilk kez II. Selim döneminde (1566-74) ortaya çıktığı söylenmektedir. Başka bir söylenti de ilk mahyanın 1617’de Sultan Ahmed Camisi’nde gerçekleştirildiği yolundadır.
Mahya 18. yüzyılda yaygınlık kazanmış, 1721’de yayımlanan bir fermanla iki minareli bütün camilerde mahya kurulması zorunluluğu getirilmiştir. Sonraları büyük camilerin içlerinde ve açık alanlarda da mahyalar kurulmuştur. Mahyalarda ramazanı karşılayan uğurlayan tümceler, özlü sözler, öğütler, kısa hadisler ve Tanrı’nın daha çok koruyucu niteliklerini belirten adları yer alır. Ramazan ayının ikinci yarısında çeşitli motiflerin, çiçek, kayık, ay ve yıldızın resmedildiği mahyalar da kurulurdu. Savaş ya da ulusal yıkım durumlarında halkı yardıma çağıran, moral yükselten sözlerin yazıldığı da görülmüştür.
Önceleri cami görevlilerince kurulan mahyalar, bu iş bir sanat durumuna gelmeye başlayınca yetişmiş ustalarca yapılmaya başlandı. Adı bilinen en büyük usta Süleymaniye Camisi mahyacısı Abdullatif Efendi’dir (ölümü 1876). Son dönemin en ünlü mahya ustası ise Sultan Ahmed Camisi müezzini Ali Ceyhan’dı. İstanbul’da en güzel mahyalar Süleymaniye, Sultan Ahmed, Ayasofya, Şehzadebaşı ve Eyüpsultan camileri ile Yeni Cami’de kurulurdu.