Pozitivizm
Pozitivizm, nesnel araştırmayla kazanılmış bilgi dışındaki bilginin bir değeri olmadığını, tek sağlam bilginin olguları gözlemleyerek elde edilen verilere dayalı bilgi olduğunu öne süren öğretidir. Pozitivizm, Olguculuk olarak da adlandırılır. Bu öğretide olgu, duyumlarımız ve algılarımız anlamına gelir. Pozitivizm’e göre duyumlarımız ve algılarımızla doğrudan edindiğimiz bilgilerden başka bir olgu yoktur.
Pozitivizm’in kurucusu Auguste Comte’dur. Comte öğretisine bu adı, kendisinden önceki öğretilerin yıkıcı ve olumsuz olduğunu, bir tek kendi öğretisinin yapıcı ve olumlu olduğunu dile getirmek için vermiştir. Çünkü kök olarak “pozitif” sözcüğü, yıkıcı anlamına gelen “negatif’in karşıtıdır; olumlu ve yapıcı anlamına gelir. Comte metafiziği, yani bir otoriteye dayandırılan, tartışmasız kabul edilen bilgileri tümüyle boş bilgiler olarak değerlendirir. Ona göre ister idealist, ister maddeci olsun, deneyi yadsıyan tüm öğretiler metafiziktir ve felsefeden metafiziği tümüyle atmak gereklidir. Onun yerine bilim konmalıdır ve bu nedenle Pozitivizm bir bilim felsefesidir.
Comte’a göre bilimler bir deneyler toplamı olmalıdır. Her gerçek bilgi pozitif ve görelidir. Bilim ile felsefe arasında kuramsal uyum ve yöntem birliği vardır. Bilimsel yöntemler bırakılmadan deneylerle ulaşılan gerçekliğin bütünü üzerinde tek bir yargıya ulaşılmalıdır. Bilimin konusu bütünüyle göz önüne alındığında felsefenin konusuyla zorunlu olarak birleşir. Deneyin yardımı olmaksızın zihnin kendi kendisine çıkartacağı şey, eğer anlamsız değilse tümüyle uydurmadır. Uğraş alanı yalnızca olgular olan bilim, bu olguları gözlemleyerek aralarındaki bağları, bir başka deyişle yasaları kavramaya çalışır.
Comte insanlık tarihinin, her biri kendisinden öncekini aşan bir dizi aşamadan geçerek geliştiğini öne sürer. Bunların ilki olayları denetleyen güçlerin ya tüm varlıkların içinde onları harekete geçirip yöneten gizemli güçler ya da insan biçimli güçler olduğuna inanılan dinsel aşamadır. Bunu, doğaüstü güçlerin yerini düşüncelerin, yani felsefi ilkelerin aldığı metafizik aşama izler. Sonunda, bilimin el üstünde tutulacağı ve insanların çabalarını yalnızca toplumun çıkarları yolunda yararlı bilgileri geliştirmeye adayacakları pozitif aşama, yani sanayi aşamasına ulaşılır. Bu aşamada insanlar açıklamak istedikleri olguları gene bu olgulardan elde ettikleri verilere dayandırmayı öğrenirler.
Pozitivizm’in bilgisel ve mantıksal yanları Comte ile yakın ilişkisi olan John Stuart Mili’ce geliştirilmeye çalışıldı. İngiltere’de Pozitivizm’in bir başka temsilcisi olan Herbert Spencer, Darwin’in evrim kuramını da çalışmalarının kapsamı içine aldı. Daha sonra Pozitivizm Avusturya ve Almanya’da gelişti. Avusturyalı düşünür Ernst Mach tüm bilginin doğrudan deney yoluyla duyu verilerinden elde edilen öğelerden oluştuğunu ileri sürdü. 20. yüzyıl içindeyse Pozitivizm en güçlü anlatımına, demokrasinin eleştiricileri ve azınlık yönetiminin çeşitli kuramlarının savunucuları olarak tanınan bazı İtalyan ve Alman düşünürlerle ulaştı. Bunlardan İtalyan Vilfredo Pareto, bilimsel yöntemin her türlü bilgi alanına ısrarla uygulanması gerektiğini vurgulayarak, olguları ve olgular arasındaki ilişkileri bulup ortaya koymanın bir fizikçinin ya da kimyacının olduğu kadar bir sosyologun ya da iktisatçının da işi olduğunu öne sürdü. Felsefede geçerli olan deney öncesi düşüncelere karşı çıkan Pareto doğal hukuk, toplum sözleşmesi, adalet ve doğru düşünce konularında kuramlar ileri sürenlerle yaygın tartışmalara girdi. Ona göre doğal hukuk konusunda kurgusal düşünceler üretmek, değişik ülkelerin çeşitli dönemlerinin yasa kitaplarını araştırıp ortaya çıkarmaktan ve içlerinde gerçekten ne olduğunu göstermekten daha kolaydı.