Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Skolastik Felsefe

  • Okunma : 328

Skolastik Felsefe, dinsel inançların felsefi bilgi ile temellendirilmeye çalışıldığı bir düşünce sistemidir. “Skolastik” teriminin kökeni Latince’de “okul” anlamına gelen schola sözcüğüdür.

    Felsefe tarihinde dinlerin, özellikle de Hıristiyanlık’ın düşünce sistemleri ve filozoflar üzerinde derin etkisi oldu. Ortaçağda Hıristiyan inançları ile felsefe sorunları arasında ilişki kuruldu. Bu çağın başlarında büyük piskoposlar ve Hıristiyan bilginleri hem dinsel hem de düşünsel alanda etkiliydiler. “Kilise Babaları” olarak adlandırılan bu kişilerin yanı sıra, 11. yüzyıldan başlayarak, felsefe eğitimi almış ilahiyatçı ve filozoflar da etkili olmaya başladı. Eski Yunan ve Roma felsefesinden aktarılan düşünce ve yöntemler dinsel inançları temellendirmek için kullanıldı.

    Skolastik felsefede filozoflar eğitim için gerekli gördükleri bazı temel araçlar geliştirdiler. Öğretmenin düşüncelerini öğrencilere aktarmak için ders (lectio) vermesi, karşılıklı tartışma (disputatio) ve onlara gerçekliğe ilişkin kapsamlı bir bakış açısı (summa) kazandırması, temel bir eğitimde gerekli olan aşamalardı.

    Skolastik filozoflar eğitimin amacı ve yöntemi konusunda genellikle aynı görüşteydiler, ama öğretiye ilişkin olarak ayrıldıkları bazı noktalar vardı. 11. yüzyılda Skolastik felsefede Fransız din bilgini ve filozof Pierre Abelard’ın (1079-1142) mantık yöntemleri etkili oldu. Bu arada Arap filozoflardan İbn Rüşd ve İbn Sina’nın yapıtları Avrupa’da Aristo’nun görüşlerinin yaygınlaşmasına yol açtı. Avrupalılar’ın ikinci elden öğrendiği bu görüşler batı felsefesinin gelişimini etkiledi. Aynı dönemlerde Aquino’lu Aziz Tommaso’nun (1224-74) görüşleri de Skolastik felsefe üzerinde etkili oldu. Akla dayalı çıkarımlar ve mantıksal tutarlılık önem kazandı. Hıristiyan ilahiyatı vaaz ve Kutsal Kitap yorumları yerine, bilimsel savlarla temellendirilmeye çalışıldı.

    Tommaso’nun öğrencileri öğretmenlerinin başyapıtı olarak kabul edilen Summa Theologica'yı (1265-73; “İlahiyat Toplu Yapıtı”) ön plana çıkardılar. Bundan sonra uzunca bir süre bu yapıt üzerine yazılan yorumlar Skolastik felsefe geleneği içinde önemli bir yer tuttu.

    15. ve 16. yüzyıllarda Hıristiyanlık içinde gelişen karşıt görüşler Skolastik felsefeyi de etkiledi. Önce Almanya’da etkili olmaya başlayan Protestanlık için Skolastik felsefe, felsefi bilgiye katkısı olmayan bir oyundu. Ama Katolikler getirdikleri yeni yorumlarla bu felsefeye sıkı sıkıya bağlı kaldılar.

    Skolastik felsefe 17. yüzyılda da bazı ilahiyatçıların yapıtlarıyla etkisini sürdürebildi. 18. ve 19. yüzyılda gerilemeye başladı. Yeniçağ felsefesinin önemli düşünürleri bu tür felsefenin felsefi bilginin gelişimi açısından zararlı olduğunu ileri sürdüler. Skolastik felsefe eğitimi vermeyi sürdüren okullar kendi içlerine kapalıydı. Bu okullarda Latince olarak yapılan öğretim, ezberciliğe dayanan bir eğitim sisteminin gelişmesine yol açtı.

    19. yüzyılda yeni yorumlarla Yeni Skolastik felsefe adı altında bir sistem gelişti. Ama çağdaş felsefe ile bağlar kurmaya çalışan bu girişim Skolastik felsefeyi canlandırmaya yeterli olmadı.

    20. yüzyılda bazı düşünürlerin çabalarıyla Skolastik felsefenin felsefe tarihi içindeki yeri belirlenmeye çalışıldı. Bir anlamda bu çabalarla Skolastik felsefe yeniden saygınlık kazandı.

    Felsefi bilgiyi dine bağımlı kıldığı ve dinsel açıklamaları felsefi temellere dayandırdığı için, Skolastik felsefe felsefi bilginin gelişmesini olumsuz yönde etkilemiştir. Ama, rasyonel ve mantıksal kesinliği düşünmenin aracı haline getirmesi olumlu bir yanı olarak görülebilir.