Semerkant
Semerkant kenti Özbekistan Cumhuriyeti’ndeki Semerkant yönetim biriminin merkezidir. Kent Zerefşan Vahası’nda, Taşkent’in güneybatısında yer alır.
Orta Asya’nın en eski kentlerinden biri olan Semerkant İÖ 4. yüzyılda Sogdiane’nin başkentiydi. O dönemlerdeki adı Marakanda olan Semerkant, Çin ile batı arasındaki İpek Yolu üzerinde, gelişmiş büyük bir kentti. İÖ 329’da kenti ele geçiren Büyük İskender’ce yakılıp yıkılan kent daha sonra Selevkoslar’ın yönetimine girdi. Ardından uzun süre Orta Asya Türkleri’nin elinde kaldı. Kent 712’de Araplar’ın eline geçti ve Orta Asya’da İslamlık’ın yayılması için bir üs olarak kullanılmaya başlandı.
Abbasi halifesi Memun kentin yönetimini 819’da, kendisine bağlılıkla hizmet eden İran kökenli Samani ailesine verdi. Samaniler döneminde Semerkant gelişip zenginleşti, kâğıt yapımında önemli bir merkez oldu. Kent Samaniler’den sonra Karahanlılar’ın, ardından da Selçuklular’ın eline geçti. Selçukluların dağılmasından sonra Harezmşahlar’ın yönetimine giren kent, 1220’de Moğollar’ca alınınca bir kez daha yıkıma uğradı.
Kent 14. yüzyılda Timur’un kurduğu imparatorluğun başkenti oldu. Bu dönemde Semerkant Orta Asya’nın en önemli ekonomik ve kültürel merkezi durumuna geldi. 1500’de Özbekler’ce alman ve Buhara Hanlığı’na bağlanan kent eski önemini yavaş yavaş yitirdi. 1720-70 yılları arasında terk edilmiş olarak kaldı. 19. yüzyılın ikinci yarısında Ruslar’ın eline geçen Semerkant 1887’de il merkezi ve demiryolu kavşağı olunca yeniden canlanmaya başladı.
Semerkant tarihi eserler yönünden oldukça zengin bir kenttir. Moğol istilalarıyla kent ağır bir yıkıma uğramışsa da Timur döneminde imparatorluğun merkezi olması yeniden görkemli yapılarla donanmasına yol açmıştır. Ayrıca Timur’un büyük astronom ve matematikçi torunu Uluğ Bey zamanında kent önemli bir bilim merkezi haline de geldi.
Timur’un, Bağı Dilküşa adı verilen bir bahçe içinde yaptırdığı sarayın duvarları Hindistan savaşlarını betimleyen resimlerle bezenmiştir. Kentin bir başka önemli yapısı da camisi, çifte minareli taç kapısı, revaklı avlusu, mavi ve beyaz sırlı tuğlalarla bezeli duvarlarıyla Bibihanım Medresesi’dir. Kentte birçok türbe de bulunmaktadır. Bunlar arasında Timur’un anıtmezarı Gûr-i Emir son derece görkemli bir yapıdır.
İlk ve ortaçağlarda batı ile Çin ve Hindistan arasındaki ticaret yolları üzerinde önemli bir konaklama yeri olan kent çok canlı bir ticaret merkeziydi. Günümüzde Orta Asya’nın bir tarım merkezi olan kentte çırçırcılık, ipek eğirme ve dokuma, meyve konserveciliği ile şarap, giyim eşyası, deri, ayakkabı ve sigara üretimi gibi tarıma dayalı sanayiler gelişmiştir. Ayrıca traktör ve otomobil parçalarıyla sinema araçları üretimi de kentin ekonomik yaşamında önemli bir yere sahiptir. Bir üniversite ile çeşitli yüksekokulların bulunduğu kentin nüfusu 588.000’dir (1987).