Tanbur ya da Tambur
Tanbur ya da Tambur, sapındaki perde bağları klasik Türk müziğinin ses sistemi uyarınca düzenlendiğinden, bu müziğin simgesi sayılabilecek telli ve mızraplı bir çalgıdır. Tanbur çalana “tanburi” denir.
Ahşap dilimlerin yan yana yapıştırılmasıyla oluşturulan ve ortalama 35 cm çapında bir yarımküre olan teknesi (gövdesi), ince bir ladin ya da köknar levha olan göğüsle kapatılır. Yaklaşık 104 cm uzunluğundaki ince sap, güçlü bir takoz aracılığıyla gövdeye bağlanır. Burguluk gerçekte sapın bir uzantısıdır. Gövdenin kenarındaki tel takozundan çıkan her tel, göğüse basan eşiğin üzerinden aşarak sap boyunca uzanır ve burgulukla sapı ayıran dip eşikteki bir delikten geçerek belli bir sıraya göre bir burguya sarılır. Sapın parmaklarla perdelere basılan önyüzü düz, arkası yuvarlaktır. Bu yapısından ötürü U biçiminde bir kesit verir. Saptaki perdeler eskiden bağırsak kirişten yapılırdı. Günümüzde, bir ikisi dışında bütün tanbur sanatçıları naylon iplikten perde bağlatmaktadır.
Perdelerin ortalama sayısı 50’dir. Böylece bir sekizliye ortalama 25 perde düşer. Ama, başta Necdet Yaşar olmak üzere, perdeler konusunda titizlik gösteren tanbur sanatçıları perde sayısını 65’e kadar artırmışlardır. Tanburun tel sayısı ise yedidir. Alttan üste doğru, birinci ve ikinci teller çalgının en çok kullanılan telleridir ve aynı sese ya da başka türlü söylersek, la notasına denk düşen “yegâh perdesi”ne akortlanır. Tanburun öbür telleri, çalmış sırasında belli bir ahenk oluşturan tellerdir. Üçüncü ve dördüncü teller, çalınacak makamın karar sesine göre rast ya da dügâh perdelerine (re ya da mi) akortlanır. Beşinci ve altıncı teller, birinci ve ikinci teller gibi çeliktendir ve onlarla aynı sese akortlanır. “Bam teli” de denen yedinci tel, üçüncü ve dördüncü teller gibi pirinçtendir, ama onlardan daha kalındır ve en alttaki tellerden bir sekizli (oktav) daha pes olarak akortlanır.
Tanburun toplam ses alanı üç oktavı aşar. Ama, bunun ancak 2,5 oktavı kullanılır. Tanbur, çoğunlukla bağadan yapılan, yaklaşık 12 cm uzunluğunda, 1 cm eninde ve 1-1,5 mm kalınlığında bir mızrapla çalınır. Esnek olmayan bu mızrabın iki ucu, farklı tınılar verecek biçimde açılır. Sağ elin baş, işaret ve ortaparmaklarıyla tutulan mızrap, tellere geniş yüzüyle değil, diklemesine, dar yüzüyle vurulur. Çalgının tok sesi biraz da mızrabının böyle tutulmasındandır. Bilindiği kadarıyla çalgılar arasında yalnız tanburun mızrabı böyle tutulur ve vurulur.
Tanburi Cemil Bey’den (1871-1916) önce, tane tane mızrap vurularak, hatta bir vuruşta bazen iki ya da daha çok ses elde edilerek çalınan tanbur, onun katkısıyla, çalanın beceri ve yeteneğine göre az çok değişmekle birlikte, hep bol mızrap vuruşuyla çalınır olmuştur.
Mızrap yerine yayla çalman yaylı tanbur da, Cemil Bey’in bir buluşudur. Mızraplı tanburun bütün telleri tek düzlemde yer alırken, yaylı tanburun en soldaki iki teli yaklaşık 2 mm yüksektedir. Bu tür tanburda mızrap yerine yay kullanıldığı için bazı değişiklikler söz konusudur. Çalgının kullanılan asıl tellerinin yeri değişmiştir; çünkü, çalgının sapı yere paralel değil, dik olarak tutulur ve gövde iki diz arasına yerleştirilir. Bu nedenle de notaları elde etmek için kullanılan teller sapın solunda yer almış olur. Bu da yayın yalnızca bu iki tele değmesi içindir. Yüzyılın başlarında, yaylı tanburun gövdesi mızraplı tanburun gövdesi gibiydi. Daha doğrusu, ikisi arasındaki tek fark, mızraplı tanburun eşiğinin düz, yaylı tanburunkinin ise iki teli yüksekte bırakacak biçimde yapılmış olmasıydı. Sonradan cümbüş gövdesine tanbur sapı takılarak yapılan yaylı tanbur, son 15-20 yılda kendine özgü bir yapıya kavuştu. Artık yaylı tanburun gövdesi ya ahşaptan ya da metalden yapılabiliyor. Ahşap gövde deri göğüslü olarak yapılıyor. Buna karşılık metalden yapılan gövde deri ya da kadife ile kaplanarak madeni tınısı giderilmeye çalışılıyor. Çoğunlukla birinci tip gövde yeğlenmektedir.