Trajedi
Geniş anlamıyla trajedi, insanın çektiği acıları anlatan, mutsuz bir sonla ve çoğunlukla ölümle biten bir öykü ya da olaydır. Edebiyat terimi olarak ise, Eski Yunan’daki dinsel törenlerden doğarak gelişen bir tiyatro oyunu türü anlamına gelir.
Trajedi ve komedi, tiyatro sanatının iki ayrı dalıdır. Daha ayrıntılı bilgi için KOMEDİ sayfasına, tiyatro sanatının gelişimi için de TİYATRO SANATI sayfasına bakabilirsiniz.
“Trajedi” sözcüğünün kökeni pek bilinmemektedir. Büyük bir olasılıkla “keçi şarkısı” anlamına gelen iki Yunanca sözcükten türemiştir. Eski Yunan oyunlarında şiirleri okuyan koro üyeleri keçi postu giyerlerdi. Dinsel törenlerde keçiler tanrı Dionysos’a kurban edilir ve tiyatro yazarlarına da ödül olarak verilirdi.
Yunan trajedi yazarlarının amacı, çağdaş anlamda bir gösteri düzenlemek değildi. Bu trajediler izleyicilerin hepsince bilinen tanrılara ve kahramanlara ilişkin söylenceleri konu alırdı. Yazarlar söylencelere yeni açıklamalar getirmeye, böylece izleyicilerin tanrı ve devlet yasalarını daha iyi anlamalarına çalışırlardı.
Trajedinin temelinde, bireylerin yazgılarını etkileyecek seçimleri yapmakta özgür oldukları inancı vardır. Trajedi türünde yazılmış bir oyunda bu seçim genellikle dinsel yasalar ile toplum kuralları arasındadır. İnsanın kişiliğindeki kusur onu yanlış seçim yapmaya zorladığında trajedi ortaya çıkar. Bu da kahramanın acı çekmesine ve genellikle ölüme yol açar. Eski Yunanlı düşünür Aristo Poetika adlı yapıtında trajediyi tanımlayan ilk kişidir. Aristo trajedide olay örgüsünün kişilerden daha önemli olduğunu ileri sürmüştür. Aristo’ya göre trajedinin yüce bir amacı vardır. Bu da kahramanın çektiği acıyı göstermek değil, izleyicilerin kendi benliklerini tanımalarını sağlamaktır. İzleyiciler acıma ve korku duygularını yaşayarak kendi benliklerini
tanırlar.
19. yüzyılın sonuna kadar trajedilerin çoğu koşuk biçiminde yazılırdı. Ritim ve uyağın trajedi yazarının ortaya koyduğu durumun ciddiliğine katkıda bulunduğu düşünülürdü. Kaleme alınmış en büyük trajediler, içerdikleri dilin güzelliğiyle dikkat çeker.
Batı edebiyatında trajedinin dört “altın” çağı vardır. Bunlardan birincisi İÖ 5. yüzyılda Eski Yunan’da; İkincisi 16. yüzyılda İngiltere ve İspanya’da yaşandı. Bu dönemin trajedi yazarları, acı çekmenin insanın kişiliğini nasıl geliştirdiğini göstermeyi amaçlıyorlardı. Trajedinin üçüncü büyük çağı ise 17. yüzyılda
Fransa’da yaşandı. Bu dönemde yazarlar kaleme aldıkları oyunlarda Eski Yunan trajedilerini örnek aldılar. Yazılan oyunların çoğu kahramanın aşk ve onur arasındaki ikilemini ele aldığından, bunlar aşk ve onur trajedileri olarak adlandırılır. Trajedinin dördüncü büyük çağı ise Avrupa ve ABD’de 19. yüzyılın
sonu ve 20. yüzyılın başında yaşandı.