Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Uyum

  • Okunma : 362

Uyum ya da adaptasyon sözcüğü yaşam bilimlerinde üç ayrı uyarlanma mekanizması için kullanılır. İlkinde canlılardaki her organın belirli işlevlere uyarlanmış olması, İkincisinde her türün özel bir ortama ya da belirli bir yaşam biçimine uyum sağlama yeteneği, üçüncüsünde de değişen çevre koşullarına ayak uydurabilmeleri için canlılarda ortaya çıkan geçici değişiklikler söz konusudur.

    Bir makinenin kusursuz işleyebilmesi için her parçasının üstüne düşen görevi eksiksiz yapacak biçimde tasarımlanmış olması gerekir. Canlılar da, her organı ya da bölümü en ince ayrıntısına kadar işlevine uygun olarak tasarımlanmış kusursuz birer makine gibidir. Örneğin toplardamarların içinde tek bir yöne açılan ve kanın yalnızca kalbe doğru ilerlemesine izin veren kapakçıklar bulunur. Birbirine eklemlenen kemiklerin uçları, sürtünmeyi engelleyerek eklemin hareketini kolaylaştıran kaygan bir kıkırdak örtüsüyle kaplıdır. Üstelik kemikler dıştan görüldüğü gibi tümüyle tıkız ve yoğun bir dokudan oluşmaz. İçlerinde, mineral levhacıklar ve kirişlerle örülmüş boşluklu ve çok özel bir doku vardır. Bir yapının hem gerilim ve yüke karşı direncini artırıp, hem ağırlığını azaltmak isteyen mühendisler de aynı yöntemi uygularlar.

    Bitki ya da hayvan her canlının, bütün anatomik ve fizyolojik özellikleriyle yaşadığı ortama uyum sağlaması da doğanın en çarpıcı yönlerinden biridir. Kurbağa, timsah ve suaygırı gibi günün büyük bölümünü suda geçiren hayvanların gözleri ile burun delikleri başın tepesine iyice yaklaşmıştır. Böylece hayvan hemen hemen tümüyle suya gömüldüğünde bile çevresini görebilir ve soluk alabilir. Tatlı suların yüzeyinde yaşayan dönerböceklerin gözleri, üst bölümü havadaki, alt bölümü ise suyun içindeki nesneleri görmeye uyarlanmış iki bölmeden oluşur. Su kuşlarının ayakları perdelidir; karada yürümeye pek elverişli olmayan bu ayak yapısı yüzmeyi ve dalmayı çok kolaylaştırır. Çöllerde haftalarca hiçbir şey yemeden uzun yolculuklara dayanabilen develerin hörgücü, hayvanın besin gereksinimini karşılayan özel bir yağ deposudur. Gene çöllerde ve kurak yerlerde yaşayan kaktüslerin yapısı da bu güç koşullara uyarlanmıştır; bitkinin gövdesi bir fıçı gibi bol miktarda su depolarken, dışı da kalın ve mumsu bir katmanla örtülü olduğundan suyun buharlaşmasını önler. Ayrıca birçok hayvanın görünümü, biçim ya da renk açısından, yaşadığı çevreyle tam bir uyum içindedir. Örneğin ağaçların ve çalıların arasında yaşayan incecik gövdeli değnekçekirgelerini dallardan, yeşil tırtılları yapraklardan ayırt etmek pek kolay değildir.

    Aslında aralarında kesin bir sınır çizilemeyen ilk iki uyum mekanizması, söz konusu canlının kalıcı özelliklerindendir. Genlerde kayıtlı olan bu uyum yetenekleri kalıtım yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılır. Çevreye ve yaşama uyumun canlılarda nasıl geliştiği EVRİM sayfasında ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Ama kısaca şöyle özetlenebilir: Hayvanlar ve bitkiler evrim sürecinde hemen her yönden değişiklik geçirerek ilk atalarından çok farklı özellikler kazanırlar; beslenmelerini, düşmanlarından korunmalarını, üreyerek soylarını sürdürmelerini kolaylaştıran, kısacası yaşam savaşında canlıya üstünlük sağlayan işte bu değişikliklerdir. Koşullara uyum sağlamak üzere değişiklik geçirmeyen canlılar doğal seçme sonucunda elenir ve yok olup giderler.

    Sık sık değişen ya da belirli bir çevrimle yinelenen koşullara uyum sağlamanın yolu ise geçici değişikliklerle önlem almaktır. Örneğin insanın ve birçok hayvanın “biyolojik saat” mekanizmasıyla gece-gündüz ritmine uyarlanmış olması, bazı hayvanların kış uykusuna yatması bu tip uyumun en bilinen örnekleridir. Ayrıca, insanlar, memeliler ve kuşlar gibi bütün sıcakkanlı hayvanlar, çevre sıcaklığı düştüğünde titreyerek, yükseldiğinde terleyerek vücut sıcaklıklarını hep aynı düzeyde tutabilirler. Havanın daha seyreltik ve oksijen oranının daha düşük olduğu dağlık yörelerde yaşamaya başlayan kişilerde de birkaç hafta içinde yeni bir uyum mekanizması gelişir. Akciğerlerden öbür dokulara yeterince oksijen taşınabilmesi için, vücut eskisinden daha çok alyuvar yapmaya başlar. Güneş enerjisini ve havadan aldıkları karbon dioksidi kullanarak kendi besinlerini üretebilen yeşil bitkilerde de başka bir uyum mekanizması gelişmiştir. Fotosentez denen bu olay yalnızca ışıkta gerçekleştiğinden, bitkinin daha çok ışık ve karbon dioksit alabilmesi için yapraklarındaki gözenekler parlak gün ışığında daha çok açılır.