Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

ALFABE

  • Okunma : 321
ALFABE Resim

Bir alfabenin harfleri, o dildeki seslerin yerini tutan işaretlerdir. Örneğin bir p, s ya da d harfi gördüğümüzde, her harfin belirli bir sesi vermek için kullanıldığını biliriz. Bu harfleri bir sözcüğün içinde gördüğümüz zaman da o sözcüğü söyleyebilmek için hangi sesleri çıkarmamız gerektiğini anlarız. Alfabe sözcüğü, Yunan alfabesinin ilk harfleri olan alfa ve beta'dan gelmedir. Alfabe ile eşanlamlı kullanılan abece sözcüğü ise Türk alfabesinin ilk üç harfinin okunuşudur.

İlk Yazılar

Yazının bulunmasından önce insanlar herhangi bir şeyi akılda tutmak ya da birine bir haber bırakmak gerektiğinde o nesnenin ya da eylemin resmini çizerlerdi. Bundan 6.000 yıl kadar önce Babil’de, Mısır’da ve Çin’de insanlar hep resimyazıyla anlaşıyorlardı.

    İlk zamanlar bir ayak resmi gören herkes yalnızca bir “ayak” düşünürdü. Sonraları aynı resim ayakla ilgili başka bir düşüncenin, örneğin “yürümek” eyleminin simgesi oldu. Yalnız nesneleri değil kavramları da anlatabilen bu resimyazıya ideografik yazı ya da “düşünce yazısı” denildi.

    Aynı resim herkesin aklına değişik şeyler getirdiği için ideografik yazı aslında pek kullanışlı değildi. Birinin bu yazıyla bıraktığı bir haber, gönderenin amacından çok değişik biçimde algılanabiliyordu. İnsanlar yanlışlıklara yol açmamak için, sonunda düşünceleri çağrıştıran resimlerden vazgeçip “sözcük”leri tam anlamıyla resimlemeyi denediler. Artık bir sözcüğü anlatmak için bir ya da birkaç resim çizmek gerekiyordu. Örneğin önce bir baş, hemen yanına bir arı resmi yapıldığında bu iki sözcük birlikte okununca “başarı” sözcüğü ortaya çıkar. Bu iki resmin, düşünce yazısında olduğu gibi başla ya da arıyla kavram ya da anlam ilişkisi yoktur. Her hece için ayrı bir resim yapıldığından bu tür yazıya hece yazısı da denir. Bu anlatım biçimi kuşkusuz çok uzun zaman alır; üstelik her heceye uygun resimleri bulmak da çok kolay bir iş değildir.

Alfabeyle Yazı Yazma

Bugün bütün düyada bizim kullandığımızdan başka alfabeler olduğu gibi, geçmişte de pek çok alfabe kullanılmıştır. Örneğin A raplar’ın ve Ruslar’ın kullandıkları alfabeler Latin alfabesinden çok değişiktir. Bununla birlikte uzmanların çoğu bütün çağdaş alfabelerin bundan 3.500 yıl kadar önce Doğu Akdeniz kıyılarında kullanılan Kuzey Sami kökenli tek bir özgün alfabeden doğduğunu ileri sürerler. Kuzey Sami alfabesinin ise Eski Mısır yazısının gelişmesiyle ortaya çıktığı sanılmaktadır. Mısırlılar’m, her biri bir tek harfin ya da tek harfli bir sözcüğün yerini tutan 24 işaretten oluşmuş bir yazı sistemleri vardı. Resimyazı ile düşünce yazısının karışımı olan bu sistem hiyeroglif adıyla bilinir ve tek tek harfleri karşıladığı için gerçek bir alfabe sayılabilir (bak. HİYEROGLİF).

    Doğu Akdeniz kıyılarında yaşayan Samiler, bir dilin bütün sözcüklerinin sınırlı sayıda sesten oluştuğunu ve aynı sesi vermek için hep aynı işaretin kullanılabileceğini fark ettiler. Sözgelimi “n” sesi hangi sözcükte bulunursa bulunsun, hatta “nar” , “ana” ve “gün” örneklerinde olduğu gibi sözcüğün neresinde yer alırsa alsın “n” harfi hep aynı biçimde yazılıyordu. Böylece bu insanlar, konuşurken çıkardıkları bütün seslerin yerini tutan bir dizi işaret belirlediler, yani bir alfabe oluşturdular.

    İÖ 1500-1000 yılları arasında Kuzey Sami alfabesi Kenan, Arami, Güney Sami ve Yunan olmak üzere dört kola ayrılmıştı. Bugün Türkiye’de ve birçok ülkede kullanılan Latin alfabesinin kökeni Yunan alfabesidir. Yunanlılar ise kendi alfabelerini büyük olasılıkla Fenikeli denizcilerden alarak geliştirmişlerdir. İÖ 1. yüzyılda Romalılar Yunanistan’ı ele geçirdikleri zaman Yunan alfabesindeki harflerin biçimlerini değiştirdiler ve birçok çağdaş alfabenin kaynağı olan Latin alfabesi doğdu. Bütün alfabeler birbirinden türerken, dilin ses özelliklerine göre sürekli değişiklik geçirir. Örneğin Romalılar’ın kullandığı ilk Latin alfabesinde yalnızca 21 harf vardı. Çağdaş Türk, İngiliz ya da Fransız dillerindeki değişik sesleri karşılayabilmek için bazı harflerden iki, üç ayrı harf doğmuştur. Bu nedenle aynı kökenden gelen İngiliz ve Fransız alfabelerinde 26, Türk alfabesinde ise 29 harf vardır.

Türk Alfabeleri

Türkçe yeryüzünün en çok alfabe değiştirmiş dilidir. Türkler’in 5. ve 9. yüzyıllar arasında kullandıkları ilk ve en eski alfabe Göktürk alfabesidir. Yenisey ve Orhon ırmakları kıyısındaki yazıtlarda kullanılmış olan bu alfabe sağdan sola doğru yazılırdı. Harfler bitişik yazılmadığı için bu yazıya “rünik Türk yazısı” da denir. Bu alfabede 38 harf, ayrıca haflerin ses değerini değiştiren çok sayıda işaret bulunuyordu. Göktürk yazısını ilk kez 1893’te DanimarkalI dilbilimci Vilhelm Thomsen okumuştur.

    Uygur alfabesi Türkler’in kullandığı ikinci alfabedir. 8. yüzyılda Göktürk egemenliğine son veren Uygurlar tarafından ve Sogd alfabesinde küçük değişiklikler yapılarak oluşturulmuştur. 18 harften oluşan bu alfabe sağdan sola ve bitişik olarak yazılırdı.

Türkler’in İslam dinini benimsemesinden sonra, 10. yüzyıldan başlayarak Uygur alfabesi yerini Arap kökenli Türk alfabesine bıraktı. Türkler, ilk iki harfinin adıyla “elifba” olarak da anılan bu alfabeyi 1.000 yılı aşkın bir süre kullandılar. “Eski yazı” dediğimiz yazılar hep bu alfabeyle yazılmıştır. Arap kökenli Türk alfabesinde 31 harf vardı, ama bazı harflere birtakım küçük işaretler eklenerek değişik sesleri veren yeni harfler elde edilebiliyordu.

    Türkçe’nin yazılmasında yeterli olmayan bu alfabe, Cumhuriyet’in ilanından sonra 1928 tarihli bir yasayla uygulamadan kaldırıldı ve 1 Ocak 1929’dan sonra bütün yazışmalarda Latin kökenli yeni Türk alfabesi kullanılmaya başlandı. Yeni Türk alfabesi sekizi ünlü, 21’i ünsüz 29 harften oluşur. Türkler ve Türkler ile iç içe yaşayan bazı halklar zaman zaman Türkçe’yi başka alfabelerle de yazmışlardır. Bunlar arasında özellikle Sogd, Mani, Brahmi, Süryani-Nasturi, Yunan, Ermeni, Gürcü, İbrani ve Kiril alfabeleri anılabilir.

Öbür Alfabeler

Çağdaş İngiliz, Alman ve İskandinav dillerini doğrudan etkileyen başka bir yazı biçimi de rünik alfabedir. 3. yüzyılda İskandinavya’da kullanılan bu alfabe bugün bile İsveç’in uç bölgelerinde yaşayanlarca unutulmamıştır. 24 harften oluşan rünik alfabenin Yunan ve Latin alfabelerinden doğduğu sanılıyor. Ama tahta, maden ve taşlara oyulan harfler zamanla biçim değiştirerek Yunan ve Latin harflerinden farklılaşmıştır.

    Ayrıca dilbilimciler, bir sözcüğün nasıl söyleneceğini belirtmek üzere her sesin ayrı bir simgeyle gösterildiği özel bir alfabe kullanırlar. Buna fonetik alfabe denir. (.Ayrıca bak. Fo n e t ik.)

ALFABE Resimleri