Türkçe
Türkçe, geniş anlamda, Altay dil ailesinde yer alan Türk dil ve lehçelerinin adıdır. Dar anlam da ise Türkiye Türkçe’sini anlatır.
Türkiye Türkçe'sinin Tarihsel Gelişimi
Türkiye Türkçesi Eski Oğuzca’nın Batı Oğuz bölümünden gelişmiş, Anadolu Türkçe’si adıyla da adlandırılmıştır. Tarihsel gelişimi genel olarak üç bölümde incelenir: Eski Anadolu Türkçe’si ya da Eski Türkiye Türkçe’si (13. yüzyıl); Osmanlıca (14.-20. yüzyıl arası); Çağdaş Türkiye Türkçe’si (20. yüzyıl).
Türk boylarının 10. yüzyıldan başlayarak İslam din ve kültürü içine girmeleriyle birlikte bütün siyasal ve toplumsal kurum lan bu din ve kültürün etkisiyle biçimlenmeye başlamıştır. Anadolu’ya yerleşen Türk boyları kurdukları beyliklerde Türkçe’den pek ödün vermemeye çalışmışlardır. Büyük Selçuklular döneminde resmi dil olarak Farsça’nın kullanılması Anadolu Beylikleri’ni de etkilemiştir. Karamanoğlu Mehmed Bey’in her yerde Türkçe’nin kullanılmasını istemesi bu açıdan çok anlamlıdır. Anadolu Beylikleri ve Osmanlılar Arap alfabesine dayanan, Fars alfabesinden de birtakım harfler alan bir alfabe kullanm ışlardır. Özellikle yazı dili Türkçe, Arapça, Farsça karışımı olan Osmanlıca yapay bir dil durumuna gelmiştir. Buna karşılık halkın kullandığı Türkçe’ nin bu yapay dilden çok fazla etkilenm ediği görülür.
Osmanlıca’ya çeşitli dönemlerde birtakım tepkilerde gösterilmiştir. 15. yüzyılda Aydınlı Visali, 16. yüzyılda Tatavlalı Mahremi ve Edirneli Nazmi aruz ölçüsüyle ama içinde hem en hiç yabancı sözcük bulunmayan şiirler yazmışlardır. Bu oluşum . Türk dili ve edebiyatı tarihinde “Türk-i basit” (yalın Türkçe) adıyla anılmaktadır.
Tanzimat döneminde de özellikle yazı diliye konuşma dili arasındaki büyük ayrılıkları ortadan kaldırmak için birtakım çalışmalar yapıldı. Şinasi gazetesini çıkarırken halkın anlayabileceği bir dil kullanmayı ilke edindiklerini açıklamış, Ahmed Mithat Efendi gerek gazete yazılarında, gerek hikâye ve romanlarında yalın bir dil kullanmıştır. Şemseddin Sami hazırladığı sözlüğe Kamus-ı Türki (1899-1900) adını vermiştir. Burada Türkçe sözcüklerin yanı sıra Türkçe’ye girmiş Arapça, Farsça ve öbür yabancı dillerden gelen sözcükler de tanımlanmış ve örneklendirilmiştir. Mehmed Emin Yurdakul özellikle hece ölçüsü ve yalın dille yazdığı şiirleriyle şiir dilinin yalınlaşmasına büyük ölçüde katkıda bulunmuştur. II. Meşrutiyet’ten sonra Selanik’te çıkmaya başlayan Genç Kalemler dergisinde “Yeni Lisan” akımı başlatıldı. Bu akım çerçevesinde, Türkçe’de karşılığı olan yabancı sözcükler dilden atıldı, Türkçe’deki Arapça ve Farsça dil kuralları ayıklandı, Arapça ve Farsça tamlamalar Türkçeleştirildi, yeni sözcükler Türkçe köklerden, işlek ekler kullanılarak türetilmeye çalışıldı ve İstanbul ağzı, konuşma ve yazı dilinin tem eli olarak kabul edildi.
Cumhuriyet döneminde dil alanında birbirine bağlı iki önemli girişim görülmüştür: 1928’de Latin alfabesi kökenli yeni Türk alfabesi benimsenmiş, 1932’de Türkçe’nin özleştirilmesi ve geliştirilip zenginleştirilmesi için Türk Dil Kurumu (o günkü adıyla Türk Dili Tetkik Cemiyeti) kurulmuştur. Türk Dil Kurumu bir yandan Türkçe’nin dilbilgisi üzerine araştırmalar yürütmüş, öte yandan yeni sözcükler ve terimler türetilmesi işine girişmiş, eski metinlerdeki sözcükleri taramaya, Anadolu ağızlarındaki sözvarlığım derlemeye yönelmiştir. Böylelikle Türkçe’nin sözvarlığının tam bir dökümü elde edilmeye çalışılmıştır. 1983’te kurumun yapısı değiştirilmiş, atamayla göreve gelen üyelerden oluşan bir yapı oluşturulmuştur.
Türkçe'nin Genel Özellikleri
Bugün Türkiye Türkçe’sinin sözvarlığım tam olarak belirlemek olanaksızdır. Her şeyden önce, Türkçe yazılmış metinler bütünüyle taranıp değerlendirilmemiş, sözlü dil de tam olarak derlenmemiştir. Bununla birlikte, bugün Türkiye Türkçe’sinde kabaca 80 bin, çeşitli bilim terimlerini de katarsak 100 bin dolayında sözcüğün bulunduğu söylenebilir. Osmanlıca döneminde dildeki yabancı sözcüklerin yüzdesi oldukça yüksekti. Sözgelimi bazı Divan şair ve yazarlarının dilinde bu oran yüzde 60’ın üzerine çıkıyordu. Bugün ise bu oran tersine dönmüştür: Yüzde 60-70 Türkçe, yüzde 30 yabancı sözcük. Bugün Türkçe’ye bilimsel ve teknik gelişmeler sonucu pek çok sözcük girmektedir. Ama bu sözcükler için Türkçe karşılık bulunması konusunda sorumlu kurum ve kişiler arasında görüş ayrılıkları vardır.
Türkçe Kökler ve Ekler
Türkçe bitişken dillerdendir. Türkçe’de değişik yapım ekleriyle, bir isim ya da fiil kökünden çeşitli kavramları karşılayan yeni sözcükler türetilebilmektedir. Sözcük türetiminde köklerde genellikle hiçbir değişiklik olmamaktadır: Bak-/bakıcı, aç-/açık, ad/adlandırmak, sev-/sevimli, boş/boşanmak gibi. Bazı örneklerde görülen değişiklikler çoğunlukla fonetik (sesbilgisel) bir nitelik gösterir: Gelmek/getirmek, ben/bana, beklemek/ bekliyor, görmek/göstermek gibi. Türkçe'de yalnızca “sonek” vardır; bazı dillerde olduğu gibi “içek” ve “önek” yoktur.
Türkçe’de kökler genellikle tek hecelidir. Bugün birden çok heceli olarak görülen bazı kökler tek heceye indirgenebilmektedir. Türkçe’de tek heceli fiil kökü 200 dolayındadır. Kökler “fiil kökü” ve “ad kökü” olarak ikiye ayrılır. Köklere çekim ekleri getirilerek sözcüğün cümle içindeki öbür sözcüklerle ilişkisi sağlanır; yapım ekleri kullanılarak da yeni sözcükler türetilir.
Bugün Türkiye Türkçe’sinde 250 dolayında ek vardır. Bu ekler isim ya da fiil köklerine (ve gövdelerine) ses uyumu ilkelerine uygun olarak eklenir. Ama -yor, -ki, -leyin, -mtırak, -ken ekleri uyum dışıdırlar (gel-/geliyor, dışarda/dışardaki, yeşil/yeşilimtırak, sabah/sabahleyin, bak/bakarken gibi). Ünlüyle biten kök ya da gövdeler ünlüyle başlayan ekleri alınca, Türkçe’nin ses sistemi uyarınca araya bir yardımcı ünsüz girer. Türkçe’de yardımcı ünsüzler iki tanedir: -y-, -n-. Bazı dilciler iyelik üçüncü tekil kişi eki olan -sı,-si, -su,sü’deki s’nin; üleştirme sayı sıfatlarında (ikişer., altışar, yedişer) görülen ş nin de yardımcı ünsüz olduğunu ileri sürmektedir. Ünsüzle biten bir kök ya da gövdeye ünsüzle başlayan bir ek geldiğinde, araya çoğunlukla ekle kökü birbirine bağlayan yardımcı ünlüler girer. Ünlü uyumuna göre bu ünlüler -ı,-i,-u,-ü’dür (ağız/ağz-ı-m, gel-/gel-i-yoruz, bul-/bul-u-n-mak, gör-/gör-ü-ş-mek gibi).
Türkçe’de sözcükler yapılarına göre “basit” , “türem iş” ve “bileşik” olmak üzere üçe ayrılır. Basit sözcükler hiç yapım eki almamışlardır: Baş, el, gör, gibi. Türem iş sözcükler, kök ya da gövdelere yapım ekleri getirilerek yapılır: Ad/adamak; boş/boşamak; güzel/güzelleşmek-, gel-/gelir; yap/yapıt-, göz/gözlükçü gibi. Bileşik sözcükler ise iki ya da daha çok sözcüğün yeni anlam oluşturmak üzere birleşmesiyle ortaya çıkar: Hanım + el/hanımeli; de-mek+ ko-mak/de-di+ ko-du/dedikodu; tank+ sav-mak/tanksavar gibi.
Türkçe’de sözcükler cümle bağlamında birtakım eklerle birbirine bağlanır, bunlara “çekim ekleri” adı verilir. Çekim ekleri “isim çekim ekleri” ve “fiil çekim ekleri” olmak üzere iki ana bölüm de toplanır. İsim çekim ekleri iyelik ekleri, isim durum ekleri (bulunma, ayrılma, yönelme, kalma), çoğul eki, tamlayan eki, soru eki, eşitlik eki, sevgi ve küçültme ekini içerir. Fiil çekim ekleri kişi ekleri ile zaman kip eklerinden oluşur.
Türkçe fiil çekiminde iki ana kip vardır: “Bildirme kipleri” (belirli ve belirsiz geçmiş zaman, şimdiki zaman, geniş zaman, gelecek zaman), “dilek kipleri” (dilek-şart kipi, istek kipi, gereklik kipi, emir kipi). Genellikle cümlenin sonunda yer alan yüklemlerde zaman ve kip kavramı veren çekim ekinin yanı sıra kişi eki de bulunur. Fiil çekiminde basit ve bileşik zamanlar vardır: Bileşik zaman çekiminde "hikâye bileşik zamanı” (geliyorduk , inecektiler), “şart bileşik zamanı” (bildiyse, gelecekseniz, gibi), “rivayet bileşik zamanı” (yazmayacakmışım , gelmişmişler gibi).
Türkçe’de seslerin sözcük düzleminde tutarlı bir ses uyumu vardır. Ünlüler arasında görülen uyuma “ünlü uyumu” , ünsüzler arasında görülen uyuma “ünsüz uyumu” , ünlüler ile ünsüzler arasında görülen uyuma da "ünlü ünsüz uyumu” adı verilir. Türkçe’de bir sözcüğün ilk hecesinde kalın bir ünlü varsa, sonraki hecelerinde de kalın ünlüler; ince ünlü varsa, sonraki hecelerinde de ince ünlüler bulunması kuraldır (büyük ünlü kuralı ya da kalınlık-incelik uyumu). Bir sözcükte düz ünlüden sonra düz ünlülerin, yuvarlak ünlülerden sonra dar-yuvarlak ya da düz-geniş ünlülerin gelmesi kuralı da vardır (küçük ünlü uyumu ya da düzlük-yuvarlaklık uyumu). Türkçe’de süreksiz bir ünsüzle biten bir sözcüğe eklenecek ekin süreksiz ünsüzlü biçiminin, sürekli ünlüyle biten bir sözcüğe eklenecek ekin sürekli ünsüzlü biçiminin getirilmesi gerekir: Bak-tı, dış-ta, aç-tık, kap-tılar, tat-tı gibi; ev-de, bil-dik, yan-dı, dış-ta, aç-tık, kap-tılar, tat-tı gibi; ev-de, bil-dik, yan-dı gibi.
Tekillik, Çoğulluk, Cinslik, Tanımlık. Türkçe’de isimler tekil durumdadır; bu bakımdan adları çoğul duruma getirmek için çoğul eki -lar (-ler) kullanılır: Ağaç-lar, insanlar, okul-lar, çiçek-ler, ev-ler, yüz-ler gibi. Bazı isimlerde ise çoğulluk, daha doğrusu topluluk, kavramın içindedir: Ordu, toplum , sürü gibi. Türkçe’de bazı dillerde görüldüğü gibi (sözgelimi Hint-Avrupa dilleri) “cinslik” yoktur. Cinslik “erkek ” ve “dişi” sözcükleriyle belirtilir. Bazı durumlarda cinslik kavramı ayrı sözcüklerle belirtilir: Tavuk/horoz, koç/koyun, boğa/inek gibi. Türkçe’de, gene bazı dillerde (sözgelimi Hint-Avrupa, AfrikaAsya dilleri gibi) görüldüğü gibi sözcüklerin cinsliklerini belirleyen tanımlık (harf-i tarif) da bulunmamaktadır. (Fransızca’da le, la; Arapça’da el; Almanca’da der, die, das gibi tanımlıklar bulunur.)
Vurgu. Türkçe hafif vurgulu dillerdendir. Türkçe’de tek heceli sözcüklerde doğal olarak vurgu yoktur. Çok heceli sözcüklerde ise vurgu genel olarak son hecede bulunm aktadır. Türkçe’deki vurgu kuralı için şu söylenebilir: Türkçe’de ya son hece ya da alınan ekten önceki hece vurgulanır: Gel-di, ince, biliyor mu? Almasınlar gibi. Pekiştirmelerde ise ön öğe vurguyu üzerine alır: Apayrı, kıpkırmızı, yemyeşil gibi. Bileşik sözcüklerde vurgu konusunda özel bir kural yoktur. Cümlede ise olağan olarak ya yüklem ya da yüklem den önceki sözcük vurgulu olarak söylenmektedir. Bazı durumlarda da vurgu, duygu değeri olan ya da anlatıcının dikkatini çekmek istediği sözcüğe de yüklenebilmektedir.
Sözdizimi. Türkçe'nin sözdizimi de büyük bir düzenlilik gösterir. Türkçe’de cümle genellikle özne+ tümleç(ler)+ yüklem sıralanışına uygundur. Anlatımın çeşitliliğine uygun olarak da basit cümlelerin yanı sıra bileşik cümleler, sıra cümleler, girişik cümleler de kullanılabilmektedir.
Türkçe’de dizimsel ilişkiler genellikle sıfatfiiller (ortaçlar) ve bağ-fiiller (ulaçlar) aracılığıyla düzenlenmektedir. Bu durum da Türkçe’ye tutum luluk, bir başka deyişle de anlatım kıvraklığı sağlamaktadır.