Latince
Eski Roma’da cumhuriyet ve imparatorluk dönemlerinde kullanılan Latince, İtalyanca, Fransızca ve İspanyolca gibi çağdaş Roman dillerinin atasıdır. Başlangıçta İtalya’ nın orta kesiminde küçük bir bölge olan Latium’da yaşayan bir topluluğun diliydi. Romalılar’ın İÖ 3. yüzyıldan başlayarak Avrupa’daki ve Afrika’nın Akdeniz kıyısındaki halkları egemenlikleri altına alması sonucu Latince geniş bir bölgeye yayıldı. Roma İmparatorluğu’nun sınırları içinde konuşulan farklı lehçeler zamanla yerel dillere dönüştü. Latince batıda 18. yüzyıla kadar din, bilim, felsefe ve edebiyat dili olarak varlığını sürdürdü.
Günümüzde konuşulan Avrupa dilleri, Latin alfabesini kullanmakta ve Latince kökenli birçok sözcük içermektedir. Latin dillerine de zaman içinde Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altındaki halkların, özellikle Yunanlıların dillerinden sözcükler karıştı.
Roma İmparatorluğu’nun istila ettiği batı eyaletlerinde Latince resmi dil durumuna geldi ve bu bölgelerdeki kentler de Roma kültürünün merkezleri oldu. Bugün Fransa, İspanya ve İtalya olarak bilinen bölgelerde herkes Latince konuşuyordu. Mahkemelerde, okullarda ve evlerde konuşulan dil Latince’ydi. Gündelik konuşma dili, tarih, şiir ya da resmi belgeleri yazarken kullanılan dilden daha sadeydi ve daha hızlı değişime uğruyordu. Şiir ve düzyazıda da Latince’nin değişik biçimleri kullanılıyordu.
Zamanla değişik bölgelerin Latince’si öyle farklılaştı ki, İtalya’da yaşayan birisi, Fransa ya da İspanya’da yaşayan birisini neredeyse anlayamaz oldu. Latince’nin giderek gelişen çeşitli lehçeleri zamanla İtalyanca, Fransızca, İspanyolca, Portekizce ve Rumence’ye dönüştü. Romalılar’ın dilinden türedikleri için bunlara Roman dilleri ve bu dillerin konuşuldukları ülkelere de genellikle Latin ülkeleri dendi.
Bu yerel diller yüzyıllarca yalnızca konuşurken kullanıldı. Ortaçağda bile edebiyat yapıtları ve resmi belgeler Latince yazılırdı. Kilise törenleri Latince yürütülürdü. Kutsal Kitap, Vulgata olarak adlandırılan Latince metinden okunurdu.
Reform hareketiyle birlikte, Kutsal Kitap’ın çeşitli dillere çevrilmesi sonucu, Latince daha az kullanılmaya başlandı ama 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar Katolik Kilisesi’nin resmi dili olmayı sürdürdü. Kilise törenleri bazen hâlâ Latince yapılır. Bach, Mozart, Beethoven gibi büyük sanatçıların dinsel müzik besteleri Latince sözler içerir. Papa, resmi bildirilerini Latince yazar; yakın zamanlarda da Vatikan, Latince makale ve yorumlara yer veren Latinitas adlı bir dergi yayımlamıştır.
Paris’teki Sorbonne, İngiltere’deki Oxford ve Hollanda’daki Leiden gibi Avrupa’nın eski üniversitelerinde Latince dersler vardır. En eski ve ünlü İngiliz üniversiteleri olan Oxford ve Cambridge’de ise Latince bilme zorunluluğu ancak 1960’larda kaldırıldı.
Latin Edebiyatı
İÖ 240 dolaylarında İtalya’nın güneyindeki Yunan kentlerini fetheden Romalılar’ın savaş
tutsağı aldıkları Yunanlı Lucius Livius Andronicus’un Latin edebiyatının gelişmesine büyük katkısı oldu. Livius, Homeros’un Odysseia adlı destanını Yunanca’dan Latince’ye çevirdi. Bundan başka Yunan tiyatro oyunlarını da çevirerek bir halk şenliğinde sahneledi. Livius aracılığıyla Romalılar, Truva Savaşı efsanesini öğrenmiş oldu. İlk Latin şairleri olan Gnaeus Naevius ve Quintus Ennius, konusunu Roma tarihinden alan epik şiirler yazdılar ve Roma’nın başlangıcını Truva efsanesiyle birleştirdiler. Naevius ve Ennius oyunlar da yazdılar. Yapıtlarından çok azı günümüze ulaşan bu iki şair, Latin edebiyatının gelişmesinde önemli rol oynadı.
Yunan komedilerini bilen Plautus, çoğu kez aynı konulan kullandı. Konu hep Atina’da geçiyordu ve kişiler hep Yunanliydı. Ama oyunlar Romalı izleyiciler için yazılmış, tipler ve olaylar Roma yaşamından alınmıştı. Plaütus’un konu ve tiplerinden birkaçını Shakespeare daha sonra oyunlarında kullandı.
Plautus’tan daha sonra yaşamış bir komedi yazarı olan Terentius’un konularını gene Yunan oyunlarından alan komedileri Plautus’unkilerden daha özenle kaleme alınmıştı ve düşündürücüydü. Oyunları insanlann hatalarına ve budalalıklarına, toplumdaki kötülüklere parmak basıyor ve o sırada herkesin benimsemeye çalıştığı Yunan törelerine karşı da uyarı niteliği taşıyordu.
Bu dönemden günümüze kalan tek önemli düzyazı yapıt, Marcus Porcius Cato’nun yalın ve ciddi bir dille yazmış olduğu tarım elkitabıdır.
Altın Çağ. Latin edebiyatının en verimli ve parlak dönemi İÖ 1. yüzyılda başladı. İÖ 80-42 arasında iki büyük Romalı şair yaşadı: Büyük bir düşünür olan Lucretius (Titus Lucretius Carus) Evrenin Yapısı (De rerum natura) adlı uzun şiirinde, sürekli hareket halinde olan çeşitli atomların birleşerek evrendeki her şeyi oluşturduğunu anlattı. Lucretius doğaya büyük bir ilgi duyduğundan
atom kuramını, şiirsel imgeler ve betimlemeler kullanarak açıkladı.
İtalya’nın kuzeyinde doğan Gaius Valerius Catullus ise, asıl adı Clodia olan ve “Lesbia” adıyla söz ettiği Romalı bir kadına duyduğu sevgiyi anlatan şiirleriyle tanınır. Cumhuriyet döneminin son yıllarında yetişen iki önemli yazar, Marcus Tullius Cicero ve Jül Sezar aynı zamanda devlet adamı olarak da ünlüydü. Cicero’nun verdiği parlak söylevler konsül seçilmesini sağladı. Çok usta bir söylevci olan Cicero, konuşmalarıyla yurttaşlannı belli kararlar almaya yöneltirdi. Sezar da iyi konuşurdu ama onun siyasal gücü emrindeki orduya dayanıyordu. Sezar’m Galya seferine ilişkin yazıları Türkçe’de Gallia Savaşı adıyla yayımlanmıştır.
Cicero, yaşamının son yıllannda siyasetten uzak kalarak birçok konuda denemeler yazdı. Ayrıca, arkadaşlarıyla tanıdıklarına, eğitimli bir Romalinm çok resmi olmayan konuşma diliyle mektuplar da yazdı.
Cicero ile Sezar, Latince düzyazı sanatını yetkinleştirerek Latince cümlelerin açık, yalın, akıcı ve güçlü bir anlatım özelliğine kavuşmasını sağladılar. Cicero'nun çağdaşlarından tarihçi Sallustius (Gaius Sallustius Crispus) ise kendine özgü bir gazetecilik dili geliştirdi.
İÖ 40 ve 30'lardaki askeri ayaklanmalar Roma Cumhuriyeti'nin yıkılmasına yol açtı. Augustus'un önderliğinde Roma İmparatorluğu kuruldu. Augustus edebiyatın propaganda değerini biliyordu ve yazarları kendi yönetiminin sağladığı yararlardan söz etmeye zorladı. Augustus döneminin en büyük şairleri Virjil ve Horatius’tu (Ouintus Horatius Flaccus).
Horatius fıkralar, eleştiriler, edebiyat ve toplumla ilgili yorumlar içeren Satirae (İÖ 35; “Yergiler”) adlı şiir kitabının yazarıdır. En önemli yapıtları arkadaşlık, yaşamın tadını çıkarma ve kırsal yaşam gibi birçok konudaki düşünce ve duygularını dile getirdiği Odes (“Odlar") adlı lirik şiir kitabı ve toplumsal yergi niteliğindeki şiirlerinden oluşan Epodestir.
Virjil ilk iki edebi yapıtında çok sevdiği kırsal yaşamı konu aldı. Sığırtmaç Türküleri (Eclogae), çobanlar ve sürülerden söz eden bazıları karşılıklı konuşma biçiminde yazılmış kısa şiirlerden oluşuyordu. Georgica (İÖ 39- 29) da köy yaşamına ilişkin betimlemeleri içeren, hayvanlar, arılar ve çiftçinin mutluluğuna değinen uzun bir şiirdi. VirjiPin en önemli yapıtı ise Aeneis'tir (İÖ 1. yüzyıl). Bu uzun şiir Truvalı kahraman Aeneas’ın Truva’dan kaçışını ve yeni bir yurt kurmak için İtalya’ya gidişini yurtseverlik duygularıyla anlatır. Aeneis öyle büyük bir şiirdi ki, daha sonraki Latin şairleri Virjil’i taklitten başka pek bir şey yapamadılar.
Augustus döneminin bir başka büyük yazarı da tarihçi Livius’tu. İÖ 753’teki kuruluşundan kendi çağına kadar Roma’nın tarihini yazdı. Livius’un yazdığı 144 kitaptan günümüze yalnızca üçte biri kaldıysa da, bunlar hâlâ Roma tarihi konusunda en önemli bilgi kaynağıdır.
Augustus döneminin öbür yazarları arasında, yaşamının büyük bir bölümünü sürgünde geçiren Ovidius (Publius Ovidius Naso), ağıt tarzında güzel aşk şiirleri yazan Sextus Propertius ve Albius Tibullus sayılabilir.
Gümüş Çağ (İS 17-130). Şairlerin, imparatorların Roma’yı bilgelik ve adaletle yöneteceklerine ilişkin umutları Augustus’tan sonra yerini karamsarlığa bıraktı. İS 1. yüzyılda en haini Neron olan dört kötü imparator tahta geçti. Latin edebiyatının bu dönemde yergiye yönelmesinin nedeni yönetimin kötüye gidişiyle açıklanabilir. Birkaçı dışında bu yüzyılın en nitelikli yazarları yergi ustalarıydı.
İS 65’te Neron'un öldürttüğü Seneca, bu genellemenin dışındadır. Bir trajedi yazarı olan Seneca'nın çok sayıda felsefi incelemesi vardır. Seneca, İmparator Claudius’u konu alan bir tek yergi yazdı.
Bir kuşak sonra Marcus Valerius Martialis ve Decimus Iunius Iuvenalis, Roma toplumu ve törelerini eleştiren yergilerini koşukla yazdılar. Martialis, epigramlarıyla ünlüdür. Bunlar çağın kötülüklerini alaya alan, nükteli kısa şiirlerdi. Iuvenalis ise çevresinde gördüğü ahlaksal yozlaşmaya, açgözlülüğe, namussuzluğa ve haksızlığa karşı öfke dolu, uzun yergiler yazdı.
Son klasik Latin yazarları, düzyazıyı yeğleyen iki Plinius ve Publius Cornelius Tacitus’tu. Yaşlı Plinius (Gaius Plinius Secundus) araştırmacı bir yazardı. Yazdıklarının çoğu kayboldu. Kalan kitaplarından en önemlisi 37 cilt halinde yazılmış olan uzun bir doğa tarihidir. İS 79’da Vezüv Yanardağı’nın lavları altında kalarak öldü. Yeğeni Genç Plinius (Gaius Plinius Caecilius Secundus) çeşitli konularda deneme niteliğinde mektuplar yazdı.
Dönemin en büyük düzyazı ustası Tacitus ise, Roma’nın imparatorluk dönemi tarihini yazdı. Ailesiyle birlikte zalim Neron ve Domitianus’tan çok çekti, dolayısıyla da imparatorların suçlarını tüm karanlık yönleriyle açıkladı. İngiltere ve Almanya ile ilgili yazılar da yazdı. Çoğunlukla olağandışı sözcüklerle dolu olan zorlama üslubu, Cicero ve Sezar’ınkinden büyük bir farklılık gösterir.