Aslanağzı
ASLANAĞZI, ilginç görünümlü ve güzel renkli çiçekleriyle sevilen bir bahçe bitkisidir. Çiçeklere iki yandan hafifçe bastırıldığında, taçyapraklar kükreyen bir aslanın ağzı gibi açılır ve dişiorganın tepeciği ortada bir dil gibi görünür. Adını bu özelliğinden alan bitkinin bilimsel cins adı (Antirrhinum) da Latince’de “hayvan burnuna benzeyen” demektir.
Aslanağzının bahçelerde insan eliyle yetiştirilen çeşitleri Akdeniz çevresinde yaygın olan Antirrhinum majus türünden üretilmiştir. Bitkinin doğadaki türleri kayalık yerlerde yetiştiği için, çiçeğin erkekorganlarını ve dişi-organın tepeciğini sert rüzgârlardan koruyabilmek üzere taçyapraklar sıkıca kapanmıştır. Bu nedenle, ancak toprakarısı ya da yabanansı gibi güçlü böcekler çiçeğin kadifemsi tüylü dudaklarını aralayarak çiçektozlarını bir çiçekten öbürüne taşıyabilir. Tohum kılıfında üç tane delik vardır; rüzgâr çiçekleri sarsınca tohumlar bu deliklerden dışarı saçılır. SSCB’de aslanağzının tohumlarından, hemen hemen zeytinyağı kalitesinde yemeklik yağ elde edilir.
19. yüzyılda Avrupa’da aslanağzının alaca çizgili çeşitleri çok beğeniliyordu. Oysa bugün beyaz, sarı, pembe, kırmızı, mor gibi tek renkte çiçek açan çeşitleri daha çok yetiştirilir. Bitkinin bazı çeşitleri 1 metreye kadar boylanabilirken, 15-25 cm boyundaki bodur çeşitleri de vardır. Aslanağzı, toprağın iyi akaçlanmış olması koşuluyla güneşli ya da gölgeli yerlerde tohumdan üretilebilir. Çeşitlerin büyük bölümü çokyıllıktır, yani aynı bitki üst üste birkaç yıl çiçek verebilir. Ama genellikle her yıl yeniden ekilir. Bazı bölgelerde bitkinin en büyük düşmanı “aslanağzı pası” denen bir mantar hastalığıdır. Yapraklarda ve gövdede beliren kahverengi lekelerden sonra bitkinin solarak ölmesine yol açan bu hastalığa dayanıklı aslanağzı çeşitleri de geliştirilmiştir.