Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Binicilik

  • Okunma : 422
Binicilik Resim

BİNİCİLİK, Biniciliğin çok eski zamanlardan beri var olduğu bilinir. Süvari denen atlı askerler tarih boyunca savaşlarda önemli bir rol oynamıştır (bak. Savaş VE Savaş AraçlaRl). Çinliler İÖ 2600’de süvari birlikleri kullanmışlardı. Binicilikte ustalık ve rahatlık 5. yüzyılda eyerin bulunmasından sonra arttı. Daha önceleri biniciler ya doğrudan atın sırtına ya da eyer yerine konulan bir kilim ya da battaniye üzerine otururdu. Ortaçağ şövalyeleri, yarışma ve savaşlardaki çarpışmaların sarsıntısına karşı koyabilecek büyük ve ağır eyerler kullanırlardı.

Binicilikte başlıca iki biçim vardır: İngiliz ve batı biniciliği. İngiliz biniciliği spor amacıyla yapılan biniciliktir; batı biniciliği ise Amerika kıtalarında kovboy denen sığır çobanlarına özgü biniciliktir. Uzun üzengili ağır eyerler kullanan kovboylar, bacakları düz duracak biçimde ata binerler.

Çağdaş İngiliz biniciliği, binicinin güvenliğini, at üzerindeki denetimini ve atın rahatlığını dikkate alarak geliştirilmiştir.

Çocuklar ata binmeyi, genellikle boylarına uygun, yere sağlam basan midillilerde öğrenirler (bak. MİDİLLİ).

Ata Binme ve Attan İnme

Ata binmek için, binici atın sol tarafında durur; dizginleri sol elinde, atın başını alıp gitmesini engelleyecek bir uzunlukta tutar.

Sol omzu atın sol tarafında olacak biçimde, yüzü atın kuyruğuna dönük olarak durur ve sol elini atın iki kürek kemiği arasındaki boşluğa koyar. Sol ayağını, sağ elinin yardımıyla üzengiye yerleştirir, ayağıyla bastırarak üzengiyi kolanın altına doğru iter, olduğu yerde ata doğru döner ve eyerin ortasını ya da öte yandaki kenarını tutarak hafifçe sıçrayıp, sağ bacağını atın üzerinden aşırır, yavaşça eyere oturur; ayağı ile yoklayarak yerini bulduğu üzengiye sağ ayağını geçirir ve dizginleri toplar. Ata binerken sağ elle eyeri tutup kendini yukarı çekmek yanlış bir harekettir; eyerin yerinden çıkmasına neden olur.

Attan inmenin değişik biçimleri vardır. Genellikle, binici önce atı durdurur, dizginleri ve kamçıyı sol eline alıp iki ayağını da üzengilerden çıkarır. Sonra öne doğru eğilir, sol elini atın boynuna, sağ elini eyerin ön bölümüne dayar ve sağ bacağını atın sırtından çekerek, yere zıplar. Binici yavaşça parmak uçları üzerine düşmeli ve atın ön bacaklarına çarpmamaya dikkat etmelidir. Daha sonra dizginleri sağ elle ve geme yakın bir yerden tutmalıdır. Attan inmeden önce her iki ayağında üzengilerden çıkarılmış olması, dikkat edilecek en önemli noktadır.

Binicilikte Duruşlar

Binici eyerin üstünde, başı ve vücudu dik, yüzü ileriye dönük bir biçimde oturur. Sırtını kasmaz, hafif öne eğik durur, baş rahattır. Eyerin önüne doğru ve sıkıca oturur.

Üzengilerdeki ayaklar yaklaşık 45° açıyla dışarıya dönük olmalı, topuklar ayak ucundan hafifçe aşağıda ve dizler eyere değecek biçimde durmalıdır. Binici yukarıdan bakınca dizkapağı hizasından ileri çıkan ayak ucunu görmelidir. Ayaklar üzengiye yerleştirilmeden bacaklar serbest olarak aşağıya sarkıtıldığı zaman, üzengi demiri ayak bileklerine değiyorsa, üzengi kayışlarının boyu doğru demektir.

Dizginler sol elde ya da parmaklara sarılmış olarak her iki elde tutulur. Yuların gerginliği atın ağzının duyarlığına göre ayarlanmalıdır ve çok gergin olmamalıdır.

Binici ayağını ya da yalnızca ayak ucunu üzengi demirine koyabilir. Ayağının tümünü yerleştirmek deneyimsiz biniciler için daha fazla güvenlik sağlar, oysa yalnızca ayak ucunu üzengi demirine koymak biniciye daha iyi bir denetim olanağı verir ve baldırlar ile topukların etkili bir biçimde kullanılabilmesini sağlar. Binici elleri, bacakları, sesi ve kamçısıyla atın harekete geçmesini, yönlendirilmesini ve denetimini sağlar.

Ata çok çeşitli yürüyüş ve koşu biçimleri öğretilebilir. En yaygın olanları yürüyüş, tırıs, eşkin ve dörtnaldır. Yürüyüşte atın adımları sol arka, sol ön, sağ arka, sağ ön gibi bir düzen içindedir. Her adım atışta, ayakların ikisi ya da üçü yere basar. Atı yürütmek için dizginler hafifçe tutulur ve bacaklarla usulca bastırılır. At hareket edince, gidişi bacaklar ve dizginlerle denetlenir.

Tırısta atın çapraz durumdaki iki bacağı aynı anda hareket eder. Tırıs yumuşak ve dengeli bir gidiştir. Binici eyerde rahatça oturabileceği gibi, ağırlığını üzengiye vererek hafifçe eyerden kalkabilir.

Eşkin gidişe tınsın hızlanmasıyla geçilir. Bu gidiş sallanan bir koltukta oturuyormuş ya da dalgaya tutulmuş izlenimi verir. Binici eyerde yürüyüşte olduğu gibi oturur. Eşkin gidişte, bir ön ayakla iki arka ayak aynı anda yerden kesilir. Sonra öteki ön ayak ve iki arka ayak ileri atılır; üç sayılı bir ritmi vardır. Binici eşkin gidişte atı bir yöne döndürmek isterse bunu dönüş yönündeki ön ayak ileri atıldığı sırada yapmalıdır, yoksa atın ayaklan birbirine dolaşıp düşebilir.

Eşkin hızlanınca dörtnal gidişe geçilir. Dörtnalda ayakların hareketi eşkinin aynıdır; binici bütün ağırlığını öne verir. Biniciliğe yeni başlayan bir kişi hiçbir zaman atı yokuş aşağı eşkin ya da tırıs sürmemelidir.

At, dizginler hafifçe çekilerek ve baldırlarla biraz sıkıştırılarak durdurulabilir.

Atların ve Midillilerin Bakımı

Yulaf, saman ve kepek en yaygın besin maddeleridir. Bir atın doğal besini ottur, bu nedenle ilkbaharda ve yazın hayvanlan otlamaya çıkarmakta yarar vardır. Ayrıca atlar ve midilliler haşlanmış arpa, mısır, havuç, elma, salatalık ve öteki sebzeleri de severler.

Midillilere düzenli aralıklarla günde üç öğün yem verilmelidir. Her zaman içme suyu taze, su kabı temiz olmalıdır. Hayvan terliyken soğuk su verilirse kolayca hastalanabilir. Serinlemesi için çok az su verilebilir. Yemlikte “yalama tuzu” bulunması atın sağlığı için çok gereklidir. Midilliler, ağır iş görmedikçe, yulafla beslenmemelidir. Çünkü yulaf alkollü içki gibi başlarına vurur. Atlan ve midillileri dikkatle gözlemekle, sağlıklarının yerinde olup olmadığını anlayabiliriz. Sağlıklı hayvanlar verilen yiyecekleri iştahla yer, çevrelerine karşı ilgili, canlı ve atiktirler. Tüyleri ipek gibi kaygan olur. Çayırda otlatılan atlar sağlıklı olurlar. Açık havada hareket olanağı bulmaktan dolayı, davranışları daha uyumlu olur. Atlar, hava koşullan ne olursa olsun, dışarıda kalabilirler.

Atların tüylerini temizlemek için yapılan tımar başlangıçta zor bir iş gibi gözükebilir, oysa nasıl yapılacağı bilinirse, pek zor olmadığı anlaşılır. Tımara başlarken bacaklar açık ve dengeli bir durumda attan biraz uzakta durulur. Atın başından kuyruğuna doğru, süpürür gibi boydan boya sıkıca çekilen bir fırçayla hayvan tımar edilir. Kaşağı, beden fırçasını temizlemek için kullanılır.

Arka bacaklar tımar edilirken, kuyruğu yukarıda tutmakta yarar vardır. Böylece atın kuyruğunu savurması ya da çifte atması önlenmiş olur.

Bacaklara yapışmış kuru çamuru temizlemek için sert bir fırça kullanılır. Yele, kuyruk ve gövdenin daha duyarlı bölümleri için ise yumuşak bir fırça kullanılmalıdır. Daha sonra, pamuklu ya da ketenden bir bezle hayvan tepeden tırnağa ovulur. Göz ve burun delikleriyle kuyruk altı iki ayrı süngerle temizlenir. Ayrıca tırnakları törpülenir.

Atlara ve midillilere, sevecen ve akıllı bir ana babanın çocuklarına davrandığı gibi davranılmalıdır. Ahır ya da barınakları kuru, temiz ve havadar olmalı, iç açıcı, çiçekli ya da ağaçlık bir yere bakmalıdır. Hayvanlar çevreden yalıtılmamak, trafiği, insanları ya da başka hayvanları bulundukları yerden izleyebilmelidir. Altlarına konan saman ya da talaş her gün değiştirilmelidir (bak. AT; MİDİLLİ).

Türkiye'de Binicilik

Türkler’in biniciliğe ilgisi Orta Asya’da göçebe olarak yaşadıkları eskiçağlara dayanır. Eski Türkler’in çöğen, cirit gibi at sırtında oynanan oyunlarda usta oldukları bilinir. Orta Asya’da İÖ 4. yüzyılda eyer kullanıldığını gösteren arkeolojik bulgular vardır.

Yerleşik yaşama geçildikçe ve Osmanlı döneminde, özellikle kentlerde binicilik önemini yitirdi ve askeri amaçlarla sınırlı kaldı. 1913’te Sipahi Ocağı’nın kurulması binicilikte düzenli bir çalışmaya yönelişi gösterir. Cumhuriyet döneminde Ankara, İzmir ve Adana’da düzenlenen at yarışları sivil biniciliğin gelişmesinde yararlı olmuştur. İlk uluslararası karşılaşma 1931’de Bulgaristan ile yapıldı. Türkiye 1932’de Uluslararası Binicilik Federasyonu’na üye oldu. İlk altın madalyayı ise 1934’te Uluslararası Viyana Konkurhipikleri’nde Cevat Gürkan kazanmıştır. 1937 Londra ve 1938 Roma konkurhipiklerinde de Türk takımı birincilikler elde etti. II. Dünya Savaşı sonrasında, uluslararası karşılaşmalarda birincilikler kazanılan 1954-59 arasındaki başarılı dönemi durgun bir dönem izlemiştir. Daha sonra 1968 Balkan Binicilik Şampiyonası’nda ve Uluslararası Viyana Konkurhipikleri’nde yeni birincilikler kazanılmıştır (bak. KONKURHİPİK).

1974’te Binicilik Federasyonu tarafından Ankara’da Binicilik Okulu kuruldu. 1976’da İstanbul’da yapılan Balkan Binicilik Şampiyonasında takım olarak derece alınamadıysa da son yıllara göre belli bir hareketlilik sağlanmıştır. 1979’da Atina’da yapılan Balkan Binicilik Şampiyonası’nda Türk Takımı Balkan İkincisi olurken, Hakan Özcan da Atina Kupası’nı kazandı. 1984 Balkan Binicilik Şampiyonası’nda ise Türk Bayan Milli Takımı Balkan İkincisi oldu.

Binicilik Resimleri