David Livingstone
(1813-1873). İskoç misyoner David Livingstone Afrika'da yürüttüğü keşif çalışmalarıyla olduğu kadar acımasız köle ticaretine son verilmesi konusundaki çabalarıyla da tanınır.
David Livingstone, Lanarkshire’daki Blantyre'da yoksul ve dindar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 10 yaşındayken bir dokuma fabrikasında çalışmaya başladı. İlk kazancıyla bir Latince dilbilgisi kitabı alan küçük David, daha o yaşta doktor olmayı ve Hıristiyanlık'ı yaymak için çalışmayı aklına koymuştu. Akşamları kitabını elinden düşürmüyor, hatta fırsat buldukça çalışabilmek için işe giderken bile yanma alıyordu. 1838’de Londra Misyoner Derneği’ne kabul edilerek eğitim gördü ve 1840’ta doktor oldu.
Çin’e gönderilmeyi umut ederken Güney Afrika’da Bechuanaland’da (bugün Botsvana) Kuruman’a misyoner olarak atandı. 1841’de Kuruman’a vardıktan sonra bir yandan Afrikalılar’ın dillerini ve yaşam biçimlerini öğrenmeye çalışırken, öte yandan misyonerlik merkezleri kurmaya elverişli yerler aradı. Bu yolculuklardan birinde bir aslanın saldırısına uğradı ve sol omzundan onu ömür boyu sakat brrakacak bir yara aldı. 1884’te bir misyonerin kızı olan Mary Moffat’la evlendi. Karısı, çocuklarının eğitimi için İskoçya’ya dönünceye kadar birçok yolculuğunda ona eşlik etti. Livingstone, asıl görevinin, kendinden sonraki kuşaklar için Afrika’nın hiç bilinmeyen orta kesimini keşfetmek olduğu düşüncesindeydi.
1849’da iki arkadaşıyla birlikte yaptığı ilk önemli keşif gezisinde kuzeye doğru ilerleyerek Kalahari Çölü’nü aştı ve Ngami Gölü’nü buldu. 1851’de Zambezi Irmağı’na ulaşan Livingstone bu keşfiyle, Avrupalılar’ın o güne kadar Afrika’nın bu yöresinde bir çöl bulunduğu varsayımının yanlışlığını kanıtladı.
1852’de üç büyük keşif gezisinin ilkine çıktı ve batıya doğru ilerleyerek Atlas Okyanusu kıyısında bir Portekiz yerleşim bölgesi olan Luanda’ya ulaştı. Ne var ki, oraya vardığında dizanteriye yakalanmıştı. Daha sonra geriye dönerek Zambezi Irmağı boyunca doğuya doğru yol alarak İngiltere Kraliçesi Victoria’nın adını verdiği görkemli çağlayanı keşfetti. Çağlayanın yanı başındaki, adının baş harflerini kazıdığı ağaç, bugün hâlâ olduğu gibi durmaktadır. Livingstone, 1856’da Hint Okyanusu kıyısındaki Kilimane’ye (bugün Mozambik sınırları içinde) vardı. Bu yolculukla ilgili kitabı, Afrika coğrafyası konusunda önemli bir başvuru kaynağı oldu.
Amacı yeni sömürgeler bulmak olan İngiliz hükümeti, Livingstone’u 1858’de Doğu ve Orta Afrika’da araştırma gezileri yapmakla görevlendirdi. Sonraki beş yıl içinde Livingstone ve arkadaşları Nyasa Gölü’nü ve çevresini keşfetti. Bu bölgenin hemen yakınından köle tüccarlarının zincire vurulmuş Afrikalı erkek, kadın ve çocukları İran ve Arabistan’a gönderilmek üzere kıyılara götürdükleri bir yol geçiyordu. Livingstone bu acımasız ticareti önlemek için çaba gösterdi.
Kısa bir süre İngiltere’de kalan Livingstone, 1866’da Zengibar’dan 36 Hintli ve Afrikalı yardımcısıyla birlikte üçüncü büyük yolculuğuna çıktı. Niyeti köle ticaretini engellemeye çalışmak, ayrıca Nil Irmağı’nın kaynağının bulunduğunu düşündüğü Nyasa ve Tanganika gölleri arasındaki bölgeyi keşfetmekti. 36 kişilik ekibi çok geçmeden 4-5 kişiye düştü; bu arada ilkyardım çantası çalındı. Yolculuk boyunca köle tüccarlarının tehdidi eksik olmadı. Bütün bunlara karşın, Ocak 1868’de Tanganika Gölü’nün güney ucuna ulaşarak çevresindeki bölgeyi ve Temmuz 1868’de Bangweulu Gölü’nü keşfetmeyi başardı. Yıllarca kendinden haber alınamadığı için kaybolduğuna inanılan Livingstone’u Henry Morton Stanley adındaki ABD’li kâşif ve gazeteci buldu. Stanley ile Livingstone Kasım 1871’de Tanganika Gölü’nün doğu kıyısındaki Ujiji’ de karşılaştı. Ona gerekli yiyecek, ilaç ve yardımcıları sağladı. Ne var ki, keşiflerini sürdüren Livingstone’un sağlığı giderek bozulmaktaydı. Keşif ekibi sivrisinek ve zehirli böceklerle kaynayan Bangweulu Gölü yakınlarındaki bataklıkta büyük zorluklarla karşılaştı. 1 Mayıs 1873’te Afrikalı yardımcıları Livingsone’un yatağının yanı başında diz çökmüş duran ölüsünü buldular. Mumyalanan cesedi 2.400 km uzaktaki deniz kıyısına taşınarak, gömülmek üzere Londra’daki Westminster Abbey olarak bilinen ünlü katedrale gönderildi.