Duyular ve duyum
Duyular ve duyum, Duyular, iç ve dış uyaranların alınarak, beyinde algılara ya da duyumlara dönüştürüldüğü beden sistemleridir. Bir duyunun alınması ve iletilmesi için, bir uyaranın, bu uyarana tepki verecek bir duyu organının, uyarıyı duyu organından beyne taşıyacak bir sinir yolunun ve beynin bu uyarıyı bir duyuma çevirebileceği bir alanının bulunması gereklidir. Bütün yüksek canlılarda, çevre sinir sistemlerinin bir parçasını oluşturan bir dizi duyu organı vardır. Böyle bir duyu sistemi, organizmanın çevredeki olayları ve beden durumlarını algılamasına olanak sağlar. Edinilen bu "girdiler", yerel olarak reflekslerde kullanılır ya da beyne iletilirler. Farklı hayvan türleri, evrimle özgün bazı duyular geliştirmişlerdir ya da bazı duyulara öbür duyulardan daha bağımlı durumdadırlar. Bu nedenle bütün hayvanlar, çevrelerindeki özelliklere, aynı ölçüde duyarlı değildirler. Sözgelimi, insanlar ışığı, elektromanyetik tayfın ancak dar bir dilimi içinde algılayabilirler; buna karşılık, yılanlar kızılötesi ışınların daha uzun dalga boylarını, böceklerse morötesi ışınların daha kısa dalga boylarını algılayabilirler
Not: İmparator pervanenin erkeği, binlerce koku alma tüyüyle kaplı duyargalarının yardımıyla, dişinin kokusunu kilometrelerce uzaktan alabilir.
Duyu organları: Aristoteles'in beş duyudan -görme, işitme, koku alma, tat alma ve dokunma- oluşan listesi, insanlarda bile tam değildir. İnsanlar, bunların yanı sıra, ağrı, ısı, denge, eklem konumlan, kas ve kiriş gerilimleri ve basınç konusunda da bilgiler alırlar. Duyu bilgilerinin bir bölümü beyne iletilir, ama bilinçli ayırt etme durumuna erişmezler. Dolaşımdaki duyum alıcılar beyne bilgileri bu yolla iletirler; bu iletim de, kan basıncındaki düzenlemelerle sonuçlanır.
Duyu organlarının en önemli yeri duyum alıcılarıdır. Bunlar belirli bir enerjinin ya da kimyasal kaynağın uyarılarına karşı seçimlilik sergiler, uyarıldıkları zaman, bir olaylar zincirini başlatırlar; söz konusu olaylar dizisi, sinir hücrelerinde, yani nöronlarda en yüksek noktasına ulaşır. Her duyum sistemi içinde sinyal, özel bir sinir hücreleri dizisi içinde elektriksel potansiyellere dönüştürülür. Bu çevre nöronları, omurilik ve beyindeki özel alanlara bağlıdırlar. Beynin çevresinden aldığı bütün bilgiler, şifrelenmiş (kodlanmış) elektrik potansiyelleri biçiminde dolaylı bilgilerdir. Sinir iletiminin düzeneği, kaynaklandığı duyu organının doğası ne olursa olsun, aynıdır. Bununla birlikte, özel türde bir alıcıdan gelen uyarılar beyin kabuğundaki varış yerlerine ulaştıkları zaman, özel duyumlar doğar.
Farklı türden duyumlar, beyin kabuğu içinde birbirinden ayrı yerlerde algılanırlar. Bu nedenle kişi ışığı duyamaz, sesi tadamaz ya da basıncı koklayamaz. Beyin kabuğunun aşağı yukarı birbirinin aynı olan sinirsel uyarıları özel ve farklı duyumlara nasıl ayrıştırabildiği, hâlâ gizini korumaktadır. Bununla birlikte, bu konuda, uyarılan duyu organının niteliğinin ve uyarının gönderildiği beyin bölgesinin belirleyici önemli roller oynadığına kuşku yoktur.
Duyum: Duyum, bedenin çeşitli yerlerinin uyarılmasıyla elde edilen duyusal bilgiyi ya da duyu izlenimlerinin kendilerini anlatan bir terimdir (bu son tanım, algıya çok yakındır). Duyumlar dış, iç ve özel duyumlar diye sınıflandırılır. Dış duyumlar, dış çevreye ilişkin bilgiler sağlar; görme, işitme, tat, koku, sıcaklık, ağrı, basınç ve dokunma duyumları bunların içinde yer alır. Dış duyu organları bedenin dış bölümlerinde yer alırlar; dış duyu organları gözler, kulaklar, dil ve burun ile derinin ısı, ağrı, basınç ve dokunma alıcılarından oluşurlar. İç duyumlar, iç çevreye ilişkin bilgi sağlarlar; ağrı, açlık, susama, baş dönmesi, yorgunluk ve boğulma gibi duyumlar bunların içinde yer alır. Bu duyumlarla ilgili olan ve iç alıcılar diye adlandırılan duyu organları, temelde iç organlarda bulunurlar. Özel duyum alıcılarıysa, bedenin durum ve hareketlerine ilişkin bilgi sağlarlar. Özel duyu alimim sağlayan duyu organları kaslarda, kirişlerde, eklemlerde ve kulaktaki denge organında yer alırlar.
Duyusal bilgiler önce büyük ölçüde çevresel işlemden geçer; ardından elektrik sinyalleri (ya da uyarıları) halinde merkez sinir sistemine doğru uzanan sinir telcikleri boyunca iletilirler. Bir uyaranın gücü, çoğunlukla bu telciklerin içindeki bir elektrik potansiyeli frekansına dönüştürülür. Beyne iletilen bilginin, orada daha da işlemden ve çözümlemeden geçirilmesinden sonra, bilinçli duyumlar oluşur. Duyumlar, duyu sinirlerinin elektrikle doğrudan uyarılmasıyla, bazı durumlarda da beynin kendisinin eletrikle uyarılmasıyla yapay olarak oluşturulabilir. Özgün bilinçli duyumlar, bazı beyin bölgelerinin işlev görmesine dayanır. Felç, yaralanma, enfeksiyon ya da ur nedeniyle beynin özel bölgelerinin yıkıma uğraması, seçimli duyumsal yeteneklerin yitimiyle sonuçlanabilir. Masa ve iskemle gibi sıradan nesnelerin algılanmasının bile, kalıtımın, erken çocukluk dönemi deneyimleriyle karmaşık etkileşmesine dayandığı düşünülmektedir; ama bu iki etkenin görece önemi bilinmemektedir.
Dış çevre konusundaki başlıca bilgi kaynağı olmalarından ötürü, görme ve işitme duyuları alanında, bütün öbür duyulardan daha çok araştırma yapılmıştır. Bununla birlikte, yakın dönemde öbür duyulara duyulan ilgi artmıştır. Sözgelimi, araştırmacılar, koku uyarısının, kimyasal enerjiye mi, yayılan enerjiye mi, yoksa moleküllerin biçimine mi dayandığını öğrenme uğraşı içindedirler. Ayrıca, sağlığın korunmasında deri duyumlarının da önem taşıdığı saptanmıştır: Söz gelimi, hayvanların yavrularını yalamaları önlenirse, bu yavrular çoğunlukla mide-bağırsak ya da üreme-boşaltım organları bozukluklarından ölürler. Deri uyarılmasının olmadığı durumlarda, özerk sinir sisteminin, bu sistemlerin organlarındaki gerekli etkinliklerini sürdüremediği açıktır. Aynı biçimde, meme emzirmeye eşlik eden deri uyarmasının da, bebek için fizyolojik yararlar taşıması yüksek bir olasılıktır.