Eşcinsellik
Eşcinsellik, Kişinin kendi cinsinden kişilere cinsel istek duyması. Çok eski çağlardan bu yana gerek erkekler, gerek kadınlar arasında görülen eşcinsellik, toplumlara göre farklı biçimde değerlendirilir; bazı toplumlar eşcinsel ilişkileri doğal karşılarken bazıları bütünüyle karşı çıkar, eşcinselleri dışlarlar. Özellikle Batı toplumlarında, ergenlik çağının cinsel bilincine ulaşan kişilerin önemli bir bölümünün kısa süre için de olsa eşcinsel ilişkilere yöneldikleri, çeşitli soruşturmalarla saptanmıştır. Kişilerin hem karşı cinsten,hem de aynı cinsten kişilere cinsel istek duymaları, ikincinslik (biseksüellik)diye adlandırılır.
Kendilerini eşcinsel diye tanımlayan kimseler arasında, davranış açısından büyük farklılıklar gözlenir. Her önüne gelenle cinsel İlişki kuran, ama hiçbir ilişkiyi sürdüremeyen ya da sürdürmeyecek yaygın eşcinsel tipinin yanı sıra, uzun süreli, bazen yaşam süresince ilişki kuran birçok kadın ve erkek eşcinsel de vardır.
Eşcinsellerin bazıları, eğilimlerini gizlerler. Bazıları eğilimlerini biyolojik bir olay, bazılarıysa kişise bir yeğleme sayar. Bazı eşcinsel kadınlar, kadınlan eş olarak seçmelerinin nedenlerinden biri olarak, erkeklerin kadınlar üstündeki egemenliğini gösterirler.
Eşcinsellik, tarih boyunca birçok toplumda yaygın biçimde görülmesine karşın, Eskiçağ Yunanistanı'ndaki gibi hoşgörülü dönemler dışında, genellikle toplumun geri kalan kesimi tarafından suçlanmıştır. Bütün dinlerde, eşcinsellik günah sayılmış ve bu gelenek yazılı hukuk alanına da geçerek, pek çok ülkede eşcinsellik yasa dışı sayılmış ve cezalandırılmıştır (ilk mahkemelerde eşcinselliğin cezası ölümdü). Günümüzde de pek çok ülkede yasa dışıdır. Ama en ağır cezaların verildiği toplumlarda bile görülür.
Modern ruhbilimin gelişmesiyle, uzmanlar arasında, eşcinselliği, bir günah olmaktan çok, bir hastalık olarak görme eğilimi ağır basmaya başlamış, eşcinselliğin kökeni ve doğası konusundaki düşünceler, bir süre yalnızca uyumsuz ruh hastaları üstündeki incelemelere dayandırılmıştır. Söz konusu araştırmalardan kaynaklanan kuramlar, eşcinsel davranıştan, aile içindeki, özellikle de anne ile çocuk arasındaki ilişkilerdeki bozuklukların sorumlu olduğunu öne sürmüşlerse de, bu kuramlar, yalnızca eşcinsellerin ruhsal bakımdan anormal oldukları varsayımına dayanmaları bakımından değil, aile içindeki ilişkilerin bozuk olduğu ailelerde pek çok karşı cinse eğilim duyan kişi de yetiştiği için, inandırıcı olmaktan uzaktır. Nitekim 1973'te, eşcinsellik, ABD Ruh bilim Derneği'nin resmî ruh hastalıkları listesinden çıkarılmıştır.
Daha yakın dönemde eşcinselliğin nedenini açıklamaya çalışan kuramlara, biyolojik ve toplumsal etmenlere dayanan kuramlar da eklenmiştir. Ne var ki doğuştan cinsel yönelim eğilimini gösterebilecek genetik etmenleri ayırmak yolundaki çabalar sonuçsuz kalmıştır. Eşcinsel davranışın bir koşullara uyum yanıtı olabileceğini öne süren (sözgelimi, bir hükümlü hapiste yatarken eşcinsel etkinliklere katılabilir, ama hapisten çıktıktan sonra karşı|cinsle ilişkiye döner) bazı toplum bilim kuramlarının da, bazı koşullarda eşcinselliğin neden ortaya çıktığına ilişkin açıklamalar getirebilmelerine karşılık, günümüze kadar, eşcinselliğin nedenlerini açıklayabilecek kesin ve inandırıcı genel kuramlar ortaya konmamıştır.