Karate
Karate, Çin ve Japonya’da gelişmiş olan silahsız bir dövüş türüdür. Karate, Japonca’da, “boş el” anlamına gelir. Çinliler’in çok eski zamanlara dayanan silahsız dövüş geleneğinin bir devamı olan karate, Ryu-Kyu Adalan’ndan biri olan Okinava’da doğdu. Bugün Japonya’ya bağlı olan bu adalar, önceleri Çin’in egemenliğindeydi. 17. yüzyılda Okinava’yı ele geçiren Japonlar, ada halkının silah taşımasını yasakladı. Japon egemenliğine karşı direnen halk, silahsız bir dövüşme yöntemi geliştirdi. Bu dövüş sonradan spor niteliği kazandı ve 20. yüzyılda Japonya’ya geçti. Karate, günümüzde dünyanın pek çok yerinde her yaştan insanın ilgi duyduğu bir spordur.
Karate özdenetime ve belli bir ahlak anlayışına dayanır. Karate ustalarına göre, bu spor saygıyla başlayıp, saygıyla sona erer. Dövüş sırasında, yumruk ve tekme atma belirli tekniklere göre yapılır.
Dövüşçüler pijamaya benzer bol bir ceket ile pantolon giyerler. Her birinin derecesini gösteren renkli kuşakları vardır. Ayrıca dövüşçülerin birbirinden ayırt edilebilmesi için biri kırmızı, öbürü beyaz kuşak takar. “Dan” denilen en yüksek derecedekiler siyah kuşak bağlar.
Üzerinde dört çizgi bulunan, 8 x8 metrelik bir alanda yapılan karşılaşmalar bir alan hakemi, dört köşe hakemi, bir de gözlemci tarafından yönetilir. Karşılaşmalar iki ya da üç dakika sürer. Kimin üstünlük kazandığı anlaşılamamışsa, iki ya da üç dakikalık uzatmalar yapılabilir.
Karate vuruşları baş, yüz, gövde, bel ve karın da içinde olmak üzere vücudun sayı kazanılacak yerlerine yapılır. Gözlere, boğaza, kasıklara doğrudan vurulmaz. Vuruşlarda ellerin dış kenarları, parmak boğumları, ayağın parmaklarla taban arasındaki bölümü, topuk, diz ve dirsekler kullanılır. Başa vurmak çok zordur. Karate vuruşlarında vuruş uzaklığının iyi ayarlanması önem taşır. Elle dövüşürken daha yakın, tekmeyle'dövüşürken daha uzak durulur.
Karşılaşma, tam ve yarım puanların toplamı olan üç puanla kazanılır. Vücudun sayı kazandıran bölgelerine iyi bir teknikle vurmayı başaran sporcu bir tam puan alır. Hücumlar her zaman yüksek sesle bağırarak yapılır. Bunun nedeni vücudun gerilmesini sağlamak ve hakemi uyarmaktır. İyi karateciler sakin, çevik ve dengeli olur. Karşılaşmalarda hakemler karateye özgü terimler kullanır. Bunlardan hajime “başla” , yamei “dur” ve jogai “alan dışı” anlamına gelir.
Karateci tüm dikkatini vuruş yapacağı noktaya toplar. Sürekli antrenman sonucu, ellerin ve ayakların vuruşta kullanılan bölümleri iyice sertleşir. Usta bir karateci üst üste duran bir kalas yığınını ya da tuğla duvarı bir el ya da ayak vuruşuyla ikiye bölebilir.
Türkiye'de Karate
Türkiye’ye 1962’de judoyla birlikte giren karatenin yurdumuzdaki öncüleri de gene judoculardır. Bu sporculardan Hakkı Koşar 1970’te uluslararası kuşak sınavındaki başarısıyla siyah kuşak sahibi ilk Türk karateci oldu. Daha sonra Türk Amatör Karate Organizasyonunu kuran Koşar pek çok karateci yetiştirdi. 1975 ve sonraki yıllarda Japon antrenörlerin de katkısıyla karate sporu Türkiye’de gelişti ve yaygınlaştı. Türk karateciler özellikle Avrupa’daki çeşitli yarışmalarda önemli başarılar elde ettiler. Günümüzde Judo Federasyonu’nun yönettiği karatede siyah kuşaklı sporcu sayısı 200’ün üzerindedir.