Misyonerlik
Misyonerlik, Hıristiyanlık’ı yaymak amacıyla yürütülen örgütlü çalışmalardır. Misyonerler, Hıristiyan dinini öğretir ve başka inançtaki insanlara bu dini kabul ettirmeye çalışırlar. İlk misyonerler Hz. İsa’nın havarileriydi.
Hıristiyanlık’ın yayılmasında öncü misyonerlerden biri olan Aziz Paulus Anadolu’da ve birçok Yunan kentinde kiliseler kurmuş ve bu yerlerde Hıristiyanlık’ın yayılmasını sağlamıştır. İmparator I. Constantinus’un Hıristiyanlık’ı benimsemesinden ve Hıristiyanlar’ı korumaya başlamasından çok önce, bu din Roma İmparatorluğu’nun topraklarında yayılmıştı. Roma İmparatorluğu’nun parçalanma sürecinde bu yayılma yavaşladı. 7. ve 8. yüzyıllarda Araplar’ın Hıristiyanların elindeki topraklara egemen olması sonucu buralarda yaşayan halklar Müslüman oldu.
635’te Çin’e ulaşan misyonerler burada Hıristiyanlar’a karşı baskının arttığı 845’e kadar dinlerini yaydılar. 950-1350 arasında tüm Avrupa ve Rusya Hıristiyanlık’ı benimsemişti. Ruslar Alaska’ya yerleşmeye başlayınca, buradaki Eskimolar’a bir Hıristiyan mezhebi olan Ortodoks inancını benimsettiler. Fransa, İspanya ve Portekiz’in keşiflerin ardından gelişen sömürgecilik hareketi sonucu
ele geçirdiği topraklara da Katolik Kilisesi misyonerler gönderdi. Böylece Orta ve Güney Amerika, Batı Hint Adaları ve Filipinler’de Hıristiyanlık yaygınlaştı. Misyonerler Kuzey Amerika’daki yerleşimlerde de çok önemli bir rol oynadı. Cizvit misyonerleri, ayrıca, Çin, Hindistan ve Japonya’da Hıristiyanlık’ı yaymak için çalıştı.
1750-1815 arasında Hıristiyanlık bir duraklama dönemine girdi. Hıristiyan imparatorluklar dağılmış, Hıristiyanlık’a ilgi azalmıştı. Avrupa ve Amerika’da, 18. ve 19. yüzyıllarda Hıristiyanlık’ın yeniden canlanmasıyla, kilisenin görevlendirdiği misyonerler Hindistan’a, Büyük Okyanus’un güneyindeki adalara, Yeni Zelanda’ya, Güney Afrika ve Madagaskar’a kadar gittiler. 19. ve 20. yüzyıllarda Protestan ülkeler sömürgelerindeki misyonerlik çalışmalarına büyük önem verdi. Misyonerlerin sayısında önemli bir artış oldu. Çok sayıda gönüllüden oluşan bu misyonerler, Hıristiyanlık’ın yayılması için çalışmanın yanı sıra, sağlık ve eğitim alanlarında da çalıştılar. 19. yüzyılın sonlarına doğru pek çok kadın da hemşire ve öğretmen olarak misyonerlik yapmaya başladı.
Afrika’nın keşfinde ve batıya açılışında da birçok misyoner görev aldı. Ünlü kâşiflerden David Livingstone bunlar arasındadır. Albert Schweitzer gibi misyoner doktorlar Afrika’da hastaneler kurarak hekim ve hemşireler yetiştirdiler.
20. yüzyılda sömürge olmaktan kurtularak bağımsızlığını kazanan devletler misyonerlerin dinsel çalışmalarını büyük ölçüde denetim altına aldılar. Dinsel propagandayı yasaklayarak, sadece eğitim ve sosyal hizmet alanındaki çalışmalara izin verdiler.